
Karanlık ve Mavi
Baba katilinden nasıl büyük bir yazar doğdu? Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) ve mensubu olduğu Şakir Paşa ailesinin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzayan şaşırtıcı hikâyesi... Konaklardan yoksulluğa, iktidardan esarete uzanan bir yaşam çizgisi... Tutkulu bir aşk ve bir cinayetin yarattığı edebiyat adamı... Troçki ve Bodrum’un yeşilini oluşturan ağaçların büyük sırrı... Mitoloji, tarih, felsefe günleri... Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Attilâ İlhan’lı yıllar... Yeni aşklar, yeni kavgalar ve her şeye karşın şiir tadındaki coşkulu bir dönem... Ve o karanlığa inat çıkılan mavi yolculuklar... Elinizdeki kitapta Halikarnas Balıkçısı’nın bir macera romanı tadındaki yaşamöyküsü üzerinden bir çağ değişiminin yol açtığı sarsıntı gözler önüne serilirken, devrimc...

Sahtekarlık Çağında Eğlence
SAHİP OLMA ARZUSUNDAN DENEYİMLEME ARZUSUNA EĞLENCE Sahtekârlık çağı insanı için artık tek bir düşünceden söz edebiliriz: Eğleniyorum o halde varım! Çünkü bugün artık eğlenmek bir ihtiyaçtan da öte bir görevdir. Sahtekârlık çağında, iş eğlenceli olmayı amaçlar, din eğlenceli olmayı amaçlar, hatta savaş bile eğlenceli olmayı amaçlar. Bugün eğlence kültürel gelişmelere yanıt olarak gelişen ve genellikle hedonizm kadar maneviyat tarafından da motive edilen bir dizi yeni grup ritüelidir. Eğlenceye gıpta ile bakılır ve eğlenenler seküler kurtarılmışlardır. Farklı olmak için verilen sonsuz mücadelede eğlence züppeliği, özellikle statü ve para sahibi olmayanlar için yeni ve önemli bir stratejidir. Sosyal medyanın temel işlevlerinden biri de insanları sürekli eğleniyormuş gibi göstermek, -mış gibi ...

Lambousa Krallığı
Işıldayan Krallık, Lambousa Krallığı’nın kentsel öyküsü aynı zamanda halkın yükseliş ve çöküşündekiİç ve dış etkenleri de görmemize yardımcı olmaktadır.Bir dönemi, ünüyle aydınlatan Lambousa Krallığı, bölgenin devam eden tarihine rağmen, hâlâ bir simgesi durumundadır.Antropolojik olarak baktığımızda halkın, yaşanmakta olan döneme rağmen, kültürlü ve üretken olmak yanında, liderliklerin hırsları dışında bir sorunlarının olmadığı da görülmektedir.Ne tesadüftür ki,Liderlik hırsları Kıbrıs Adası’nın tüm tarihlerdeki kaderidir.

Mustafa Kemal’in Gizli Teşkilatı
"Mustafa Kemal o kararlı önderliğiyle Anadolu’nun göbeğinde Türk’ün Kurtuluş’unu hazırlayan bağımsızlık ateşini yaktı. Bütün yurtseverlerin, namuslu aydınların gözü Ankara’da Mustafa Kemal’dedir. Sonradan bütün mazlum milletlere önderlik edecek olan Mustafa Kemal Paşa’nın bir avuç ülkücü arkadaşıyla insan üstü çalıştığı günlerdeyiz..."İşgal altındaki İstanbul’da milli mücadele ateşi nasıl yakıldı?Hayati derecede önemli olan istihbarat ağı nasıl kuruldu?Anadolu’ya bilgiler, belgeler nasıl aktarıldı?Subaylar ve mühimmatlar nasıl kaçırıldı?Milli Mücadelenin ateşten günlerinde kurulan ilk istihbarat örgütümüzün hikayesini kurucusu Ekrem Baydar anlatıyor.Kurtuluş muzicesini, bir kez de Atatürk’ün istihbaratçısının gözünden okuyun...

Köle Devrimci - Sultangaliyev
Ben sadece Ekim Devrimi sırasında kendimi özgür hissedebildim. Ben köle olamam... Bir devrimci olarak yoluma devam etmek ve böyle ölmek istiyorum. – Sultangaliyev Gerçekten ben kimim? Bir komünist, bir devrimci mi? Yoksa siyasi şantajcı, maceracı ve provokatör mü? Bir karşıdevrimci mi? Tüm yaşantımı kafamda canlandırıyor ve görüyorum ki ben bir devrimci, bir komünist olmuşum. Beni hayatın ta kendisi doğurmuş; kölelik, ağır zulüm ve asırlık yoksulluk doğurmuş. Ben, ezilen bir halkın ezilenlerinin oğluyum. Evet... Ben devrimciyim... Fakat köle bir devrimci. Bunu hep fark ediyordum ve hiçbir zaman kendimden memnun değildim. Fikirlerim, duygularım ve isteklerim vardı, fakat iradem her zaman yeterli değildi. Bu bakımdan, aşağıdaki mısraları yazmış olan eski Fars şairine benziyordum: "Hayatım bo...

Ölüm Dağları Bekler
"Dağdan bir ağdır Cudi. İnsana göz eder, el eder, naz eder, gel gel eder. Çağırır. Çekiverir içine. Ve orada insanın, asıl kendisini yenmesini ister. Kimi zaman aydınlık, kimi zaman koyu bir karanlıktır Cudi. Kendine özgü gizemli bir cazibedir. Aydınlığında da, karanlığında da, uzak ufuklara koşmamızı ister. Hafife alınmak istemez Cudi. Kendini hafife alanı, bir rüzgârıyla uçurmuşluğu çoktur. Ağırdır, ağır olunsun ister. Bir yok olmuşluğu anlatır Cudi. Daha doğrusu, yoklukta varlığı bulmuşluğu. Vezirliği de, rezilliği de bilmek ister. Bekler Cudi. Karanlığı, geleceği ve kıyameti. Ardından mahşeri. Kendini ve düşmanını yenenlere dağ gibi şahitlik yapmak ister. İki kapısı vardır Cudi’nin. Birisi benliğinle çıkmayı, diğeri ruhunla inmeyi anlatır. Bu dağ, zamanın layıkıyla arşınlanmasını ister...

Yeni Dünyanın Gizli Şifreleri
Binlerce yıldır hep yeni düzen çağrıları yapılageldi. Şimdilerde ise Corona krizinden sonra hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağından söz ediliyor, bambaşka bir yeni dünya hayal ediliyor. İşin doğrusu, köklü dönüşümler yaşamayacağız hemen. Daha fazla dijitalleşeceğiz, teknolojik dönüşümler hızlanacak, ekonomik ve siyasi milliyetçilik yükselecek, gıda, uzay ve su savaşları gündeme gelecek, enerjide ciddi kırılmalar yaşanacak önümüzdeki dönemde. Temelsiz iyimserlik bizi rehavete sevk eder, ayaklarımızın yere basması gerekiyor geleceğin belirsizlikleri karşısında. Unutmayalım, kendi içinde ayrışan Batı ile Çin ve Rusya arasında, bizim gibi bölgesel güçlerin de yeniden konumlanacağı daha gevşek yeni bir Soğuk Savaş’a doğru savrulacağız. Kaos içinde yeni dengeler, değerler ve uyum temelinde...

Fatima
"Sularının dibinde Afganlı cesedi bulunmayan bir deniz var mıdır?" * Akdeniz’in ortasında batmak üzere olan bir botta ölüm kalım savaşı veren mültecilerin hayatını kurtaran aktivist kaptan Carola Rackete’nin gösterdiği kahramanlık mücadelesinden esinlenerek kaleme alınan Fatima sadece bir dönemin politik hakikatlerine tanıklık eden bir roman değil, aynı zamanda Afgan mültecilerin özgürce ve insanca yaşamak uğruna çıktıkları tehlikeli yolculukların görünmeyen insanüstü direnişini de cesurca gözler önüne seren bir yapıt... Fatima ve Reza’nın Afganistan’daki onursuz yaşamlarından kaçmak için katlandıkları akıl almaz zorlukları ve tam da kurtulduklarını sandıklarında karşılarına dikilen bambaşka aşılmaz sorunları tüm çıplaklığıyla okurken, gerçek kurtuluşun aslında ne kadar ulaşılmaz olduğunu ...

Any Empire
Nate Powell’ın Eisner ödüllü Yut Beni kitabının devamında gelen bu çizgiroman, savaşı, şiddeti ve bu kavramların ABD’nin orta kesimi üzerindeki etkilerini inceliyor. Küçük bir kasabada büyüyen bir grup çocuk, yetişkinliklerinde tekrar bir araya geliyor ve karanlık geçmişleri, gelecek kaygılarıyla çarpışıyor. Any Empire, bir güney kasabasında yaşayan ve şiddet fantezileri üzerinden kaplumbağa yok etme timi kuran üç çocuğun peşinden gidiyor. Yıllar sonra bu üç çocuk, yetişkin bireyler olarak bir araya geldiklerinde, güç, aidiyet ve ihanet kavramlarını sorguluyor.

Ben Bir Dahiyim Ama Henüz İlk Senaryomu Yazmadım
Hepimizin hayranlıkla izlediği, adını sinema tarihine yazdırmış o filmlerin senaryoları nasıl yazıldı? Ödüllü senaristlerin doğru yaptığı neydi? Ya da gelin şöyle soralım; iyi senaryo yazmanın bir formülü var mı? Aslına bakarsanız evet bir "formül" var. Bu sihirli bir formül değil; çok çalışmayı, çok okumayı, çok izlemeyi, senaryonun yapısını en iyi şekilde çözmeyi gerektiriyor. İster kendi senaryonuzu yazmak için yola çıkmış olun, ister kendi halinde bir sinema âşığı, bu kitaptaki her detay size heyecan verici kapılar aralayacak. Turgut Yasalar, Ben Bir Dâhiyim Ama Henüz İlk Filmimi Çekmedim kitabıyla yönetmen koltuğundan sesleniyordu, bu kez de senarist kimliğiyle her seviyeden sinemaseverin keyifle okuyacağı bir kitapla karşımızda.

Ses ve Sus
2018 Dil Derneği Onur Ödülü ve 2010 Yunus Nadi Roman Ödülü’nün sahibi Adnan Gerger’den yeni roman. Toprak, devrik geçmişlerinin peşine düşen, köklerinden sökülmüş dört ağacın hikâyesini anlatıyor; aynı sofrada buluşan gencecik Leyla’nın, Serpil’in, Özgür’ün ve Sur Civan’ın, eski, yaşlı ve hasta hikâyesini. Besleyen ve kucaklayan toprağın yüzünü kanlı tırnaklarla yırtan zalimlerin, gözyaşını akıtan annelerin, onu feth edenlerin ya da terk edip gidenlerin, ona el koyanların ya da kadrini bilenlerin hikâyeleri, acı geçmişten yapılan umuda, Ses’in ve Sus’un kardeşliğine karışıyor. Adnan Gerger, herkesin bildiği ama herkese uzak bir ülke çiziyor.

İsrail-filistin Meselesi
Yahudi İsrail halkı; 2000 yıllık sürgün ve Shoah (İbranice: Felaket) döneminin ardından ulus devletini kurdu. Bölgenin yerlisi Filistin halkı, en başından itibaren politik Siyonizm tehlikesine karşı çıktı. Nakba (Arapça: Felaket) bu halkın kaderini değiştirdi ve yurdundan kopmasına neden oldu. Asla öngörülemeyen tarih, mantıklı bir uzlaşmaya sonunda varacak mı? Bu çizgi roman, meselenin karmaşıklığına ışık tutuyor. VLADIMIR GRIGORIEFF, Filoloji Bölümü ile Doğu ve Slav Tarihi Bölümü’nü bitirdi. Yeni başlayanlar için felsefe ve din konularında, kolay anlaşılır kitaplarıyla ünlü bir yazar. ABDEL DE BRUXELLES, Fransa’nın önemli dergilerindeki detaylı çizimleriyle tanındı. Aynı zamanda Brüksel’de organize edilen çizgi roman festivali Cultures Maison’un da kurucularındandır.

Beyaz Odadan Hikayeler
İnsanlık halleri, geçmişten geleceğe hayaller ve sıcak bir nostalji… Son yıllarda adından sıkça söz ettiren tiyatro ve sinema oyuncusu Alper Saldıran, kişisel ve mesleki hayatı üzerinden, hepimizin hayatına yalın bir bakış atıyor. Tanıştığı özel insanlardan, yaşadığı güzel anlardan ve gördüklerinden çıkardıklarını kâh hicvederek kâh hikâyeleştirerek anlatıyor. Bembeyaz bir tabloyu kendi renkleriyle boyuyor.

Türkün Vatanla İmtihanı
Bölünme anayasasına neden karşıyım? Milliyetçilerin tavrı ne olacak? Devlet Bahçeli başkanlık sistemini neden destekliyor? Ekonomik kriz ekonomik çöküşe mi gebe? KKTC tasfiye mi edilecek? Sermaye neden yurtdışına kaçıyor? Türkiye eyaletlere mi ayrılacak? Milyonlarca Suriyeliye vatandaşlık verildiğinde ne olacak? Planlanan şey kontrollü kaos mu? FETÖ’nün bahar planı nedir? Kimler evet, kimler hayır diyor? İki partili sistemde MHP’nin geleceği ne olacak? Referandumda evet çıkarsa ne olur, hayır çıkarsa ne olur? Erdoğan aslında başkanlığı neden istiyor? Referandum sonrası Türkiye’yi bekleyen uluslararası gelişmeler nedir? 15 Temmuz’un karanlık saatleri nelerdir? Terör örgütleri neyi bekliyor?

Karanlıkta Bolero
"Yolda etrafında yürüyenlere baktı ve gördükleri yüzünden içi burkuldu. Hiçbir zaman onlar gibi hissetmemiş, onlar gibi gülmemiş, onlar gibi sevmemişti..." Hayatında kaybettiği coşkuyu ararken, içindeki keşfedilmemiş alanlara BOLERO’nun melodik sarmallarına tutunarak ulaşan bir psikoloğun karanlık çığlığının hikâyesi. "Benim içimde kalan tek bir duygu var, o da haz... Haz almadığım zamanlarda ise sadece nefes alıyorum..." Karanlıklar onu karşı konulmaz bir şekilde çağırıyordu. Bu karmaşada suç, günah, ahlak kavramları anlamını yitirmişti. Artık bütünüyle vahşi doğasıyla yüzleşmeye hazırdı... Peki ya sen, içindeki karanlıklarla yüzleşmeye hazır mısın?

Mustafa Kemal'in İnancı
"Arkadaşlar; Asırlık işleri yıllara sığdıran Türk inkılâbı kendi mihrabının bizzat Güneş olduğunu bulmuştur." Mustafa Kemal, Türk Tarih Kurumu'nun 2. Dil Kurultayı'nda yaptığı konuşmada bunları söylüyor: Demek ki, Kemalist inanç "Güneş"lidir… Demek ki CHP'nin sembolünün Güneş olması da bir rastlantı değildir. Bayraktaki ay-yıldız'ın 1922'de güneş içine yerleştirildiğini, ancak sonra nedense vazgeçildiğini hatırlatalım. Kemalist devrimin sembolüdür Güneş. Bu çalışma işte o mihrabın izinden giderek bir kez daha tartışmaya açıyor Mustafa Kemal'in inancını. Bütün tekkeler kapatılırken "Mevlana'nın kapısı"nın kapatılmamasına, Mevlevilik ile antik kültürler arasında bağ kuran Tahsin Mayatepek raporuna, "Atatürk'ün Hafızı" ve bir Mevlevi olan Hafız Yaşar Okur'un anlattıklarına, elbette Mustafa Ke...