
İştar'ın Kızları: Silahların Gölgesinde Bir Kadın Hareketi
Türkiye, Kürt meselesinde tarihi bir kavşakta. Bir yanda iktidarın Öcalan ile İmralı’da gizlice yürüttüğü pazarlıklar, öte yanda toplumda son derece derin bir ayrışma hali...Bu tehlikeli gerginlik ana akım medyaya pek yansımıyor. Oysa alttan alta fokurdayan bir toplum var.Gazeteci Serdar Akinan, İştar’ın Kızları’nda bu ayrışmaya inat “öteki”ni anlatmaya soyunuyor. Akinan, 2011 yılında üç gün Kandil’de kaldı. Buradaki kadın hareketi üzerine yoğunlaştı ve mikrofonunu “dağa çıkan kadınlar”a uzattı. O günden bu yana o röportajlar demlendi.Bugün gelinen son derece tehlikeli noktada Türkiye kamuoyunun belki de en çok ihtiyaç duyduğu şey ötekini anlamak. Ötekini anlamak için önce kulak vermek gerekiyor.Gencecik bir kız evini, okulunu, hayatını bırakıp neden dağa çıkar?Eline neden silah alır?Hedef...

Candı Yüceldi Şarabiydi
Can Yücel; hınzırdır, muziptir, içlidir, ‘ser’hoştur, ‘ser’şairdir. En az şiirleri kadar, yaşadıkları da söyledikleri de şarabîdir. Can Yücel en ümitsiz koşullarda bile, üzümden şarap, şaraptan şiir yapmayı bilen, zekâyı ve şiiri bir şarap gibi kadehlere doldurup sunma inceliği gösteren derin bir insan sevgisidir. Can Yücel şiirini bilmeyenlerin bile, en az bir anekdotundan haberdar olduğu, toplumda Neyzen Tevfik gibi, Şair Eşref gibi bir yeri olan, cid’TİY’e aldığı hayatı bir rivayet gibi anlatılan bir söz ve ses tiyatrosudur. Can Yücel derin hüznünü, müthiş alaycılığı ve şiirinin ayrılmaz öğesi argoyla dengeleyen, hatta gizleyen, devrimci bir romantik, "menfi bir TİP"tir. Can Yücel yazdıklarında, en ağdalı ifadelerden, en acılı ağıtlara; en sert sokak ağızlarından en yoğun sevda ve sevgi...

Din ve Devrim
Din(ler) tarihi, pek çok yeniliğe ancak pek az devrime tanık olmuştur. Atonizm bunun belki tek istisnasıdır; devrimini kitlelere dayanmadan ve ona rağmen yapmaya çalışıyor; yeniliyor. Bununla birlikte binyıllar sürecek bir hesaplaşmanın başlama vuruşunu da yapmış oluyor.Yenilen Atonizm, varlığını "exodus"la koruyabileceğini düşünüyor, çıkıyor. Fakat çıkarken dayanmaya çalıştığı Yahudilik, onu ancak bir ölü kabuğa dönüştürerek taşıyabiliyor.Sigmund Freud, Hıristiyanlığı bu ölü kabuğa karşı Amon rahiplerinin ikinci kalkışması sayıyor. Bu durumda Rönesans ve Aydınlanmayı Amon rahiplerinin inancına karşı Atonist bir yeni kalkışma saymakta sakınca bulunmuyor.Din ve Devrim, tek tanrılı dinler tarihini işte bu hesaplaşma çerçevesinde yeniden kurmaya çalışıyor.

Devlet ve Kimlik
Doğulu Devlet modelini, Batılı Cumhuriyet modeli ile deyim yerindeyse "Evlendirip" mutlu bir yuva (vatan) kurabilmek çok ama çok zor bir deneydir. Günümüz Türkiye’si işte bu zor evliliği yaklaşık doksan yıldır sürdürmüş ve sürdürmektedir. Kendi alanında ilk ve tek örnek evlilik olan bu oluşum, her yönüyle incelenmesi gereken bir fenomendir. Türkiye’de yaşayan bizler ise, Kürt’üyle, Laz’ıyla, Çerkez’iyle vb. işte bu zor evliliği sürdürmeye gayret etmiş olan Doğulu Baba Devlet ile Batılı Anne Cumhuriyet’in çocuklarıyız. Onların arasında yaşanan gerilimlerden etkilenip, aralarındaki uyumdan da hoşnut olmuşuzdur. Her türlü engele ve aksiliğe rağmen onlar bu evliliği sürdürebilmeyi bugüne kadar başardılar, şimdi sıra bizlerde. Doğulu Baba ile Batılı Anne’nin çocuğu olmak bizlerde bir "Kimlik" b...

Chavez Bizi Bırakma
Neden Chávez, neden Venezuela?Çünkü Venezuela, turnusol kâğıdı; kendini dünya güzeli zanneden kraliçeye asıl yüzünü gösteren ayna. Bölgenizde, dünyanızda, yaşamınızda neler olup bittiğini ya da neyin olup olmadığını kavrayabilmek açısından, günümüzün en ilginç ülkesi. Çünkü Irak ya da Libya’nın işgalinin gerekçesi sayılan yığınla hikâyenin, ikiyüzlülüğe direnmenin örneği Venezuela... Diktatörleri devirmek, demokrasi, özgürlükler, terörle mücadele, adalet gibi gasp edilmiş kavramlarla oynanan oyunların antitezi Venezuela...Chávez, hazırlanan petrol planı uyarınca, petrol gelirinden halka kalacak payı yüzde 30’a çıkardı. Ardından "Toprak Reformu"nu gerçekleştirdi. Bütün bunların amacı yoksulları doyurmak, barındırmak, eğitmek, gönendirmek. ABD yönetimi bütün bunları "fazla sosyalistçe" bulma...

Merkür’ün Kadar Konuş Jüpiter’in Kadar İste
Sen ne istersen iste Merkür’ünün enerjisi gibi düşünür, Mars’ın gibi hareket etmeye meyilli olursun. Bir vakitten sonra tekrar tırtıl olamazsın. Kanatların çoktan çıktı. O kozayı ördün, içine girdin. Artık onu yırtıp uçmak zorundasın... İnsan kaderini tayin edebilir mi? Geçmişin karanlık sır perdelerini arayabilir ya da geleceği bilebilir mi? Daha da önemlisi ne yaşadığını yorumlayıp kendini daha iyiye doğru evriltebilir mi? Eğer olmakta olan her şeyde gökyüzü ve yıldızlarla bir eşzamanlılık varsa ve insan, burçlarla ruhlar arasındaki kadim anlaşmayı çözebilirse, neden olmasın! Merkür’ün Kadar Konuş Jüpiter’in Kadar İste, astrolojinin gizemli kapısını aralayan ve onun hayatımıza nasıl dokunduğunu anlatan bir roman. Bu kitapla birbirine sarmaşık misali dolanmış insanlar, yaralar, umutlar, k...

Aşk-ı Dua
Niyet, hayali hakikat yapar... Dualarım kabul edilmedi diye sakın karamsar olma! İyi bil ki, duan kabul olmasaydı, tekrar dua ediyor olamazdın. Rabb’in rıza sarayının her bir kapısı bir Esma-i Hüsna’dır. Seni bu kapıya ulaştıracak araç ise duadır. İnsan, kendisinde ve çevresinde Esma-i Hüsna’yı hissettiği an, gerçek dua ile Rabb’e yalvarmış olur. Dua, insanı kuyunun dibinden alır, Hz. Yusuf (as) gibi saraylara sultan yapar. Dua, en sıkıntılı anlarında, Hz. Yunus (as) gibi en büyük yardımcın olur. Dua, en sancılı günlerinde, Hz. Eyüp (as) gibi şifa olur. Dua, Hz. İbrahim (as) için hazırlanan ateşleri serin bir bahçe haline getirir. Dua, en ağır sınavında, Hz. İsmail (as) gibi bıçağın altından kurtarır. Dua, bütün düşmanların sardığı bir anda, Hz. Muhammed (sav) gibi, sığındığın en dar mekân...

Tanıdığım İnsanlar Yaşadığım Olaylar
Dr. Müfid Ekdal deyince akla yıllardır Kadıköy gelir. Dr. Müfid Ekdal denince akla ana, baba ve çocukları şimdide torunları tedavi eden Kadıköy sevdalısı bir hekim gelir. Dr. Müfid Ekdal denince akla, araştırmacılığı sohbetiyle harmanlayan, çalışkanlığı bilgiyle bezeyen bir İstanbul beyefendisi gelir. Kendisini bir "Kadıköy aşığı" olarak tanımlar Ekdal. Sadece Kadıköy değil, tarihi de siyaseti de, edebiyatı da, müziği de çok iyi bilir. Celal Bayar’dan Cemal Kutay’a, Hanedan mensuplarından eski İttihatçılara dek çok geniş bir dost çevresi olmuştur. Kadıköy’le ilgili kitaplarıyla tanınan Ekdal’ın sohbeti bol köpüklü bir Türk kahvesi tadındadır. Edebiyatla başlayıp, tarihle sürdürüp, müzikle bir parantez açıp, felsefeyle noktalarsınız bu muhabbetleri. Coğrafi keşifler de bilim tarihi de mimar...

Aktör
Pazar günü tekrar kerhaneye gittim. Bu sefer kararlıydım. Doğru çalıştığı evine. Kapıyı çaldım, açtılar. O, yine aynı sedirde. İki kadının arasında oturan kapkara gözlerin önünde durarak, "kaç numara" dedim. Yüreğim sürgün gibi yerinden gitti gidecek, "dört numara" dedi. Kalktı önüme düştü, odasına çıktık... Kenarda bir sandalyeye eğreti oturdum, heyecanlıyım, onunla ne konuşacağım, düşünemiyorum, kalbim çarpıyor. "Bir kahve içer misin" diye sordu. Düşünmeden "evet" dedim. Sessizce odadan çıktı, birazdan bir fincan kahve ile döndü. Ben de bu arada o yokken odayı taradım, kenarda bir somya, iki sandalye, bir masa, orta halli bir ev odası gibi düzenli. Kahveyi verdi, karşıma oturdu. İkimiz de konuşmuyorduk. Birazdan sessizliği o bozdu, adımı sordu, sonra o da söyledi. "Sevda". İçimden, ‘ne g...

İngilizce Klasik Kitaplar Kitap Seti (4 Kitap)
İngilizce Klasik Kitaplar Seti (4 Kitap) -What Fang -Martin Eden -A Tale of Two Cities - Alice İn Wonderland