
Tendeki İsyan
Dövme sanatçısı Nimet Arıkan, mahkûm kadınların cezaevlerinde yaptırdıkları dövmeleri inceledi. Kadınların sağlıksız koşullarda, tehlikeli yöntemlerle, hem teknik hem de estetik açıdan acemice görüntü veren bu dövmeleri neden yaptırdıklarını araştırdı. Bunu da cezaeevinin zorlu koşullarında bir mahkûm olarak asıl sahada, "içerideyken" yaptı. Kimsenin taşımak istemeyeceği kadar kötü ve kalıcı izlerin altından, kadının unutamadığı ve unutturmak istemediği gerçek hikayeler bütününe ulaştı. Cezaevinde geçirdiği süre boyunca mahkûm kadınlarla yürüttüğü çalışmayı yıllar sonra kitaplaştırdı.İlk çağlardan beri insan, bedenini muhtelif nedenlerle süsledi. Kalıcı bir emare olarak dövme, muhtelif inanışlara göre bu bedeni kimi zaman kötülükten korudu, kimi zaman kötülüğe sundu. Hem bir güzelleme hem ...

No - Hayır'ın Öyküsü
Şili’deki askeri darbe sonrası, referandumda diktatör Pinochet’nin çıkacağına kesin gözüyle bakılırken bir televizyon kampanyası her şeyi değiştirir. Kitap, Şili’deki kampanya sürecini anlatan “No” filminde anlatılmayanları; hikayenin öncesini ve sonrasını anlatıyor, dünyadan diğer itiraz örneklerine ve yakın siyasi tarihimize incelikli bir bakış atıyor.On beş dakikada her şey değişebilir; sokaklardaki hava, sandıktan gelen koku, rüzgârın yönü, komşuların yüzü, makamlar ve yasalar, özgürlükler ve yasaklar… On beş dakikada durgun denizin dibindeki kırıklar gemileri yutabilir, yıkık kentlerden yeni kentler doğabilir, satranç tahtası yuvarlanabilir ve bütün hamleler unutulabilir.Değişim on beş dakikanın çok öncesinden geliyordur ve sonrasında çok daha uzun bir yolculuğa devam edecektir. Sabit...

Mor
Zordur sadakat; gerçekten sevmeyince insan... Kimi seviyorsan kalbinin ülkesi orası oluyor. Sonra bir gün gözlerine bir bakıyorsun; orada yoksun! Onunla kaybettiğini onsuz nasıl bulacağını bile öğretmeden gidiyor. "Aşkın sağ olsun" diyemiyorsun. Koca bir orman yanıyor içinde ama bir tek sen kül oluyorsun. Sadece bir insanı değil kirpiklerinden hayata tutunduğun bir aşkı kaybediyorsun. Ağlıyorsun. Kimi gözyaşları yanağını ıslatırken geçmişini temizler. Temizleniyorsun. Kendini, doğuma iki canla girip yapayalnız çıkan bir anne gibi hissediyorsun. Sana ait olanı doğururken kaybediyorsun. Ama hiçbir zaman onu içinde öldüremiyorsun. Kalbinden çıkaramadığını kabrine kadar götürüyorsun. Zaten o içimizde öldüremediklerimiz değil midir bizi sevmediklerimizle yaşamaya mahkûm eden? İnsan yalnızca mut...

Ruh Aynası
Hayatın anlamını yakalamak mı daha önemli yoksa bu hayatı en güzel şekilde yaşayabilmek mi? Peki bunlardan biri olmadan diğeri mümkün mü? Nefeslerimizi tükettiğimiz bu hayat, bizi tatmin edecek bir anlama dokunmadan güzel yaşanabilir mi? Güzel yaşadığımızı sandığımız bir gün, ruhaniyetimize değmeden gerçekten güzel olabilir mi? Varlığımızın anlamı, Allah’la olan irtibatımıza dayanıyor. Allah’ın bizdeki mevcudiyeti, hem de ruhumuz olarak şahdamarımızdan daha yakın olması, hayatın, ötesinin ve kendimizin aslına ulaşmamızı sağlıyor. Ancak cevherin mevcut olması yetmiyor. O mevcut olanın ortaya çıkartılması, gizlenenin aşikâr hale gelmesi gerekiyor. Bunun yolunu da tasavvufun çizdiği geniş ama titiz ve hassas yolda görüyoruz. Öyle bir yol ki aşk, edep, nezaket, vefa, gayret ve samimiyetle döşe...

Zamanın Gölgesi
"SIR"rın sahibi Ali der ki: Tüm âlemlerin "SIR"rı "Zaman"dadır. "Zaman"ın tüm "SIR"rı "Evren"dedir. "Evren"in tüm "SIR"rı "İlim"dedir. "İlim"in tüm "SIR"rı "Kutsal Kitaplar"dadır. "Kutsal Kitaplar"ın tüm "SIR"rı "Kur‘an"dadır. "Kur’an"ın tüm "SIR"rı içindeki "Fatiha Suresi"ndedir. "Fatiha Suresi"nin tüm "SIR"rı başındaki "Besmele"dedir. "Besmele"nin tüm "SIR"rı başındaki "ب" (Ba) harfindedir. Ba’nın tüm "SIR"rı altındaki noktadadır. İŞTE O NOKTA BENİM!!! Ve sonra Mübarek ekledi: İlim bir nokta idi onu cahiller çoğalttı...

Kelepçe
En iyi kelepçe bileğinizde olmayandır. Ya da hiç kimsenin bileğinde. En iyi koğuş sizin içinde olmadığınız koğuştur. Jandarmalar, gardiyanlar ve diğer mahpuslar. Diğer dediğim: esrarcılar, katiller, hırsızlar, tecavüzcüler ve benzerleri... Genel kültürünüz zenginleşiyor. Daha birçok detay. Çoğu bu kitapta. Tutuklu olarak yaşadığım günler. Öncesi ve sonrası. Tabii ki hastane günleri. Neden tutuklandım, ne dedim? Şimdi ve sonrasında ne olacak? Ana çizgileriyle özetledim. Hepsi bu kitapta. Dağınık düşüncelerle... Hep doğruları söyleyerek. İma etmeden! Kelepçeyi yeniden takmadan. Meslek onuru adına. İnsan on

Türk Kızının 50 Tonu
"Benim gibi bencil, çıkarcı, hatta çoğu zaman yalancı, yüzeysel ilişkiler uzmanı birini ancak Ali gibi biri sever diye düşündüm. Benim kadar kusurlu birini ancak onun kadar kusurlusu severdi. İyi bir insanın beni sevemeyeceğini, sevmeyeceğini düşündüğümden Ali’yi tüm hataları ve kötülüğüyle kabul ediyordum. Hak ettiğim şeyin, bu olduğuna inandırmıştım kendimi. Ona olan aşkım bir şekilde kendimi cezalandırma yöntemimdi." Birbirine taban tabana zıt iki karakter Pelin ve Ali’nin olmayanı oldurmaya çalışmasını Pinkfreud’un eğlenceli kaleminden okuyacağız.

İstanbul United
Yıllardır ayrı saflardaki taraftar gruplarının, bir gün omuz omuza direneceklerini kime söylerseniz söyleyin gülerdi. Ama bu kitapta anlatılan her şey yaşandı ve bir yerlerde yaşanmaya devam ediyor… Tüm Ultraslara, tüm direnenlere, formanın üstündeki tere, yemyeşil çim kokusuna, yağan yağmurda omuzda hissedilen ellere, atılan her golden sonra sarıldığımız renktaşa, çekilen üçlülere, kanayan ses tellerine, kuruyan dudaklara, son dakika kaçan gollere, dilde biten tüylere, arma aşkına, tüm güzel insanlara ve endüstriyel futbola karşı sıkılan tüm yumruklara…

Hayatın Şarkı Söylediği Yıllar
Unutulmuş birer birer... Kim okuyabilmiştir Makber'i Hamiyet Yüceses gibi? Ya kim o incesaza ruh bahşedebilmiştir Tamburi Cemil Bey kadar? Peki ya o güzelim bazı parçaların güftesini sevdiğimiz hale kimler getirmiştir? Bu güfteleri besteleyenler, söyleyenler kimlerdir? Ya Selahattin Pınar üstat Bir Bahar Akşamı'nı bestelerken nereden ilham almıştır? Bu ve benzer soruların cevabını müziğin çok yetkin kişileri anlatmaya, yazmaya bir ömür verdiler ve müziğin çeşitli bölümlerde incelenmesi bu ömrü verenlerin özveriye dayalı meşakkatli yolculukları ile ortaya çıktı. Türkiye İdil Biret'i, Suna Kan'ı ve daha nicelerini gördü. Sanatında ve toplumsal bakışında en hızlı adımlarla koşan ve asla ödün vermeyen nice yıldızlar geldi geçti. Hafız Burhan'ı, Dede Efendi'yi ve dünyanın en büyük caz sanatçıla...

Düşünmek Yetmez Sorgulamalısın
"Sorun, kalemde değil silgide." Çok akıllı insanla oturdum, Anladım ki akıllı olmak, anlatılanları anlamakmış; Çok zeki insanla tartıştım, Anladım ki zekâ, egoya hizmetkârmış; Ve anladım ki gerekli olan, anladıklarını sorgulamakmış. "Akıllı ve zeki olmak, doğrulara ulaşmak için yeterlidir; ama, doğrularla yaşamak ayrı bir meziyettir." Yayımlanan ilk kitabında, "Anlatılacak o kadar çok doğru varken, dinleyecek kulakların olmaması şaşırtıcı" diyordu Zata… Düşünmek Yetmez, Sorgulamalısın’da da bir anlamda tüm kulakları dinlemeye çağırıyor... Doğruları ve gerçekleri eleştirel aforizmalarla bize anlatırken, yeri geldiğinde saatlerce düşünmemizi sağlıyor...