
Doğu Masalları
Mezopotamya’dan başlayıp Hindistan’a dek uzanan; kuşların kanatlarında, süvarilerin sırtında diyar diyar gezen, kolektif bilinçdışının efsunlu bir eseri olan bu masallar, sade "Doğu"nun değil tüm dünyanın görkemli bir anlatısı. Doğu Masalları, zengin, karmaşık ve büyülü bir kültürel yapıyı binlerce yıl boyunca korumayı başarmış bir coğrafyada doğdu. Budizm, Hinduizm, İslam ve Zerdüştlük’ten; insanlığın en derin korkuları ile rengarenk arzularından ilhamını alan bu masallar, farklı inanç ve kültürlerin bin yıllar içinde nasıl iç içe geçtiğini ve ortaya özgün bir yaşayış çıkardığını gösteren eşsiz bir külliyat. Kimi zaman kahramanın yolculuğunun izinde, kimi zaman bu döngünün dışına taşan; kimi zaman erdemin peşinde, kimi zaman korkunun gölgesinde; kimi zaman kralların/kraliçelerin, kimi zam...

Noam Chomsky - Dünyayı Değiştirmek İstiyorsanız Onu Anlamaya Çalışmalısınız
Gerçeği söyleme özgürlüğüne ve sorumluluğuna sahip bir aydın, sıkı bir eleştirmen, idealist bir yazar, sıra dışı bir profesör... 21. Yüzyılın ilham veren entelektüeli. Arthur Naiman, Chomsky için "Dünya onsuz daha boş, daha yalnız ve daha az adaletli bir yer olacak." diyor. Bu kitapla Chomsky’nin hayata ve insanlığa yaklaşımını, olaylara bakış açısını ve değerlendirmelerini genel hatlarıyla öğrenirken neden onsuz bir dünyanın daha boş, daha yalnız ve daha az adaletli bir yer olacağını anlayacaksınız.

Çerçöp
Hem ‘çerçöp’ün hem de ‘çer’in çeşitli anlamları var sözlüklerde. Hem o anlamlara uygun bir kitap bu hem de ‘çer’e benim yakıştırdığım ya da öyle sandığım ‘yol’a. Öyleyse çerçi de yolcu oluyor. Ama eli boş gitmeyen yolcu. Haydar Ergülen Haydar Ergülen, Çerçöp’te okuru bir daktilonun, kâğıdın ya da artık bir çocukluk anısı olarak zihinlerimizde yer etmiş duvar halılarının dünyasına bir yolculuğa çıkarıyor. Mahalleye gelen ilk telefon, ilk Avrupa yolculuğu, ikinci olmaya ve uykuya övgü... Eskişehir’de geçen çocukluğuna, kimi zaman 80’lerdeki ODTÜ yıllarına ve günümüzün karantina deneyimlerine kadar tüm yazılar Ergülen’in şair diliyle birleşince bir oturuşta okumak isteyeceğiniz bir kitap çıkıyor ortaya.

Beyaz Karanlık
Senin veya evladının başına gelmez zannetme! Ağızlarından salyalar akan sırtlanlar gibi dolanıyorlar etrafımızda! Gözlerini bu gerçeğe asla kapatma! Aramızda kol geziyorlar bu işin ticaretini yapanlar. Tüm gayretleri, o ilk dozu vererek bizleri başlangıçtaki "o his" ile tanıştırmak... Gerisi zaten geliyor. Bağımlının parayı bulmak için her şeyi yapacağını da biliyorlar. Onların kazançları para, bizim kaybettiğimiz ise hayatlar. Sevgiyle büyütülen bir kızdı Deniz. Güzeldi, eğitimliydi ve ailesinin gözbebeğiydi. Çok iyi bir ailesi vardı. Sadece kapıldı. Önce duygusal zaaflarına sonra da maddeye yenildi. O güzel aile, birbirini seven insanlar bir hiç uğruna dağılıp yok oldular. Tıpkı o hiç uğruna dağılıp yok olan yüz binlercesi gibi... Peki, bu gidişata son verecek olan kim? Hep sırtlanlar mı...

Sağlıklı Bir Akıl, Efendisinin İradesi Olmadan İçine Girilemeyendir - Paracelsus
"İlacı zehirden ayıran şey dozudur..." Francis Barret'in "hekimlerin ve filozofların prensi" olarak tanımladığı Paracelsus, ardında çözülmesi güç bir felsefe ve 8.200 sayfalık bir külliyat bırakarak bu yaşamdan ayrılmıştı. Bugün hâlâ Doğu’da ve Batı’da, onun gizemli yazılarını okuyan onlarca bilim insanı, karşı karşıya oldukları derinliğin sınırını belirlemekte zorlanmaktadır. Elinizdeki kitap, tıp, eczacılık, simya ve felsefe alanlarında kurduğu düşünsel yapı ile modern hekimliğin ortaçağ kaynaklarından biri olarak kabul gören Paracelsus hakkında Türkçede var olan büyük boşluğu dolduracak özel bilgilerle oluşturulmuştur.

Merhum Nasıl Bilirdi?
Doğan Ekinci öldü. Herkes gibi sakince gömülüp bu dünyadan ayrılmayı beklerdi ama hiç de öyle olmadı. Şimdi bir cenaze töreninde gördüğü yüzlerin kendisini son yolculuğuna uğurlamak için orada olduğunu biliyor ve geçmişin anıları bir bir zihnine doluyor. Yıllarca garsonluk yaptığı kafenin müdavimleri, bazıları "dostu" da olan mahalle sakinleri onun son anlarına yaraları, neşeleri, hayal kırıklıkları ve umutlarıyla konuk olurken anlattıkları okuru da hayata ve ölüme dair derin bir muhasebeye davet ediyor.

Ben Bir Dahiyim Ama Henüz İlk Senaryomu Yazmadım
Hepimizin hayranlıkla izlediği, adını sinema tarihine yazdırmış o filmlerin senaryoları nasıl yazıldı? Ödüllü senaristlerin doğru yaptığı neydi? Ya da gelin şöyle soralım; iyi senaryo yazmanın bir formülü var mı? Aslına bakarsanız evet bir "formül" var. Bu sihirli bir formül değil; çok çalışmayı, çok okumayı, çok izlemeyi, senaryonun yapısını en iyi şekilde çözmeyi gerektiriyor. İster kendi senaryonuzu yazmak için yola çıkmış olun, ister kendi halinde bir sinema âşığı, bu kitaptaki her detay size heyecan verici kapılar aralayacak. Turgut Yasalar, Ben Bir Dâhiyim Ama Henüz İlk Filmimi Çekmedim kitabıyla yönetmen koltuğundan sesleniyordu, bu kez de senarist kimliğiyle her seviyeden sinemaseverin keyifle okuyacağı bir kitapla karşımızda.

50 Maddede Salgınlar
Hastalık nedir? Nereden çıktı bu salgınlar? Osmanlı’da salgınlarla nasıl mücadele edildi? Pagan mitolojilerinde ve kutsal kitaplarda salgın ne anlama geliyor? Mumyalar bize ne anlatıyor? İstatistikler ne söylüyor? Covid-19 nasıl yayıldı? Nasıl bir çağa düştük böyle? 50 Maddede Salgınlar, tarih boyunca görülen bulaşıcı hastalıklardan biyolojik silahlara, komplo teorilerinden korku salgınlarına, merak edilen pek çok konu üzerine akılcı bir perspektif sunuyor. Erdinç Yücel, salgınların insanlık tarihindeki dönüştürücü etkisini kronolojik sıralamayla aktarırken bilgiye yaklaşma geleneğimizi de sorguluyor.

Baskın
Ben sizlere, nasıl attığımızı, nasıl hoplayıp zıpladığımızı, ne kadar kahraman olduğumuzu da anlatabilirdim bu kitabımda. Ama yanıltmış olurdum sizi. Dağdaki mücadele ya da dağdaki kahramanlıklar, adına çatışma denilen kısa bir zaman aralığına sıkışmış şeyler değildir çünkü. Askerin kahramanlıkları, mücadelenin fedakârlıklarına gizlenmiştir. Ve bu fedakârlıklar sadece çatışma aralıklarında değil, dağın bütün anlarındadır. Ne kadar güçlü, ne kadar dayanıklı, ne kadar atletik olduğumuzla da süsleyebilirdim sayfaları bir güzel. Ama bu değildir dağlarda yaşam. Güneydoğu’nun bir adımlık anlarında bile, yüz binlerce fedakârlık üretilir. Ve tüm anlattıklarım, anlatmadıklarımın yanında bir yudum bile değildir. Mücadele etmeyen, mücadele edenin halini bilmek zorundadır ama. En azından, bilmek istey...

Ayasofya'nın Gizli Tarihi (güncellenmiş)
Ayasofya’nın sırlarla dolu gizli tarihi ilk kez gözler önüne seriliyor... Ayasofya’nın içindeki gizemli sembollerin anlamı ne? Hangi gizli örgütler Ayasofya’ya izlerini bıraktı? Bu işaretler hangi amaçla mabede kazındı? Ayasofya’nın dehlizleri nerelere uzanıyor? Tapınak Şövalyeleri Ayasofya’yı nasıl hedefine aldı? Ayasofya’da hangi Kutsal Emanetler’i aradı? Mabedi kirletmek adına içinde türlü sapkınlıklar yapanlar kimlerdi? Ayasofya düşmanı Venedikli Dandolo’nun mezarı neden Ayasofya’nın içinde? Fatih Sultan Mehmet, fetih sonrasında kılıç hakkı Ayasofya’da hangi değişiklikleri yaptırdı? Fatih Sultan Mehmet’in Bellini’ye yaptırdığı ünlü tablosu Ayasofya’yla ilgili hangi sırrı saklıyor? İstanbul işgal altındayken "Ayasofya’da haç görmektense onu yıkarım!" diyerek düşmandan koruyanlar kimlerd...

Usta William
"Ne kadar aydınlatıcı bir kitap! Leinwand keskin zekâsı, özenli araştırması ve bilgili kararlılığıyla saygın yazarlarımızın Shakespeare’i nasıl ısrarla incelediklerini, kendi yazdıklarını nasıl şekillendirdiklerini irdeliyor. Usta William bize Shakespeare’le, yedi edebi ustayla ve kendimizle ilgili çok şey öğretiyor." -EDWARD HIRSCH, A Poet’s Glossary’nin yazarı Usta William, yedi ünlü yazarın (Virginia Woolf, John Keats, Charles Olson, John Berryman, Allen Ginsberg, Samuel Taylor Coleridge ve Ted Hughes) Shakespeare’in eserlerini okurken onunla nasıl boğuştuklarının araştırmasını yapıyor. Olağanüstü entelektüel ve duygusal karşılaşmaları gözler önüne seren kitap, yazarların derkenarlarını, mektuplarını, günlüklerini ve okurken aldıkları notları bir araya getiriyor. Zengin arşivsel bulgula...

Hiçbir Şey İmkansız Değildir İmkansızlığın İçinde Bile Bir İmkan Vardır - Audrey Hepburn
"Eğer güzel gözlerin olmasını istiyorsan, insanlara iyilikle bak. Eğer saçların güzel olsun istiyorsan, bırak çocuklar ellerini geçirsin saçlarından. İnce bir bedense isteğin, ekmeğini açlarla bölüş. Ve güzel dudaklara sahip olmak için, sadece güzel sözler söyle." Güzelliği ve zarafetiyle bir dönem Hollywood tarihine imzasını atan dünya sinemasının gelmiş geçmiş en güzel yüzlerinden biri kabul edilen Audrey Hepburn, Oscar ödüllü bir aktris değildi sadece. Abartıdan uzak şık giyimiyle, duruşuyla, bakışıyla, tavırlarıyla, kısa saçları, kalın kaşları ve ahu gözlü makyajıyla ama en önemlisi sıcacık gülümsemesi ve samimiyetiyle moda dünyasında da bir ikondu. Audrey Look imajının yaratıcısıydı... İnkâr edilemeyecek en değerli güzelliğin zarafet olduğunun farkındaydı. Yokluk içinde geçen çocukluğ...

Ters Kanatlı Şahin
Türkiye-Ortadoğu-Avrupa coğrafyasında, gerçek olaylar üzerine kurulu bir casusluk romanı... İkinci Dünya Savaşı’nda Yahudiler, Ermeniler, milliyetçiler, komünistler, şeriatçılar ne yaptı? Yanlış bildiğimiz, doğrusuna inanamayacağımız entrikalar, cinayetler... Kimilerini çok yakından tanıdığımız insanlara dair gizli dosyalar... Her köşesinde karışık adamların cirit attığı, adım başı suikast girişiminde bulunulan, savaşın korkutucu soluğunu ensesinde hisseden Türkiye... Diplomat, sığınmacı, aydın, bilimadamı, casus, işadamı ve politikacılarla ustaca dans eden casusluk örgütü: TERS KANATLI ŞAHİN

50 Maddede Yeni Dünya Düzeni
Yeni Normal ne olacak? Avrupa Birliği dağılacak mı? Geleceğin meslekleri neler olacak? Dinin etkisi azalacak mı? Eğitim nasıl şekillenecek? İnsanoğlu Mars’ta koloni kurabilir mi? Gelecekte bebekler tasarlanabilecek mi? 21. yüzyıl kadınların yüzyılı mı olacak? Yeni eğilimler ve gelecekte de hiç değişmeyecek şeyler neler? 21. yüzyıla dair sorular, bu soruların cevaplarından doğacak muhtemel sorular; geleceğe dair tahminler, mevcut tahminler üzerinden olası değerlendirmeler ve cevap ararken merak edilecek daha çok şey. Gazeteci-yazar Doğan Satmış, olanlara ve olacaklara dair yaptığı değerlendirmelerle daha önce hiç dikkatimizi çekmeyen konuları gündemimize taşırken zihnimizi meşgul eden konulara da farklı bir noktadan bakmamızı sağlayacak.

Patron
"Pembe bir zarf yanlış bir kişinin eline geçip maksimum kaç kişinin hayatını zincirleme olarak bir Kusturica filmi kadar saçma, eğlenceli ve adrenalin dolu hale getirebilir?" sorusunun kahkaha dolu cevabı. Bu kitapta hayatınızı zehreden patronların en sefil hallerini bulacak, hakkıyla gülecek, serotonin fazlasını kötü günleriniz için yastık altında saklayacaksınız. Tam bir yanlışlıklar komedisi... Hayatımızdaki tüm patronlara adanmıştır.

Ölüm Dağları Bekler
"Dağdan bir ağdır Cudi. İnsana göz eder, el eder, naz eder, gel gel eder. Çağırır. Çekiverir içine. Ve orada insanın, asıl kendisini yenmesini ister. Kimi zaman aydınlık, kimi zaman koyu bir karanlıktır Cudi. Kendine özgü gizemli bir cazibedir. Aydınlığında da, karanlığında da, uzak ufuklara koşmamızı ister. Hafife alınmak istemez Cudi. Kendini hafife alanı, bir rüzgârıyla uçurmuşluğu çoktur. Ağırdır, ağır olunsun ister. Bir yok olmuşluğu anlatır Cudi. Daha doğrusu, yoklukta varlığı bulmuşluğu. Vezirliği de, rezilliği de bilmek ister. Bekler Cudi. Karanlığı, geleceği ve kıyameti. Ardından mahşeri. Kendini ve düşmanını yenenlere dağ gibi şahitlik yapmak ister. İki kapısı vardır Cudi’nin. Birisi benliğinle çıkmayı, diğeri ruhunla inmeyi anlatır. Bu dağ, zamanın layıkıyla arşınlanmasını ister...

Kesintisiz İletişim - Beyniniz İle Bedeniniz Buluşuyor
Beyninize ve bedeninize hoş geldiniz. İletişim, en basit modeliyle kaynak ve alıcı arasında geçen mesaj alışverişi olarak tanımlanır. İletişim uzmanı Michael Argyle tanımı biraz daha farklı yapar: "Sözsüz iletişim (beden dili) çoğunlukla farkında olmayan bir kaynak ile çoğunlukla farkında olan bir alıcı arasında geçer." İnsan çoğunlukla bedenine yabancıdır. Bunun bir iletişim kaynağı olduğunun ve karşı tarafa mesaj verdiğinin farkında bile değildir. Bu yolla bilinçsizce verdiği mesajların doğal olarak içeriği de hedefi de belirsizdir. Tıpkı nişan almadan patlayan bir silah gibi hem tehlikelere açık hem de gelişigüzel... Bu kitap beyin ve beden arasındaki ahengi inşa etmek üzere kaleme alındı. İletişim doktorları Emrah Akçay ve Sefer Darıcı, beden dili ve yalan avcılığına dair pek çok bilim...

Sergüzeşt-i Kalyopi
İlk Türkçe macera romanı, ilk kez Latin harfli Türkçede! Bu kitapçık daha önce duyulmamış olaylar ve aklı hayrete düşüren manzaralar ile dolu olup sıralı on bir fasikülden oluşmakta ve ertelenmeksizin her hafta birer fasikülü basılıp yayımlanmaktadır. -T. Abdi, 1873 1873 Sergüzeşt-i Kalyopi (Kalyopi’nin Macerası) ilk yerli roman olarak kabul edilen Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’tan iki yıl önce, ilk macera romanı olarak kabul edilen Hasan Mellah’tan ise bir yıl önce basılmış bir macera romanı olma özelliği taşıyor. Bir Rum kızı olan Kalyopi’nin 1400’ler İstanbul’unda başlayan ve ülkelere, denizlere, adalara yayılan macerası sadeleştirilmiş ve orijinal metnin tenkitli basımıyla bir arada bu kitapta.

5.tim
"Dipçiği koltuk altıma sıkıştırdım. Tetiği azıcık ezdim. Böylece üç, belki de dört adım attım. İşte o an gördüm teröristi! En uçta yürüyordu. Kamburunu çıkarmıştı. Beş, bilemedin altı metre ötemdeydi. Ben ona bakarken, o da bana bakıyordu. Dünya sanki yok olmuş gibiydi. Sadece o, ben ve birbirimize okuduğumuz meydan vardı. İşte o koskoca ‘an’da birbirimize baktık. Gecenin o son deminde, o alacakaranlığın içinde, gözlerindeki ‘ak’ı görüyorum. Orada, o an, o çiğ beyazlıkta; nefretini, kinini, vahşiliğini ve bana duyduğu iğrentiyi hissediyorum. O sıra başka bir görüntü daha var. Kıpkızıl bir şerare, alacakaranlığı apansız yırtıyor. Elindeki ‘Kaleş’in namlusundan fışkıran namlu alevi, sıçramalar yapıyor. Her sıçramaya, bir patlamanın neden olduğunu çok iyi biliyorum. Kızıllığın çıktığı namlu b...

Türk Komandoları
"Anlarla, durumla, mekânla, içgüdülerle, dürtülerle, tehlikelerle ve benlikle yarışılır burada. Ve karşıda olanın çok önemi yoktur aslında. Hedefe girme anı gelip çatmışsa eğer, bütün kökler kopartılıp atılmıştır zaten. Ve o an, hedefe yürümek üzere ayağını yerden kesebildiğin andır. Göz gözü tanımaz o zaman. Varlığının tohumuna para saymış olsan bile tanımazsın benliğini. Zaman, mekân, dünya, ifrit, benlik saygı duruşuna geçiverir. Mehmetçiğin yakarış anıdır bu. Askerin her şeye karşı olan ve aslında sadece bir tek şeye karşı yaptığı haykırışı, ‘Allah!’ deyişi... ‘Ya Allah!’ Gürüldeyerek, gümbürdeyerek hedefin içine akan askerler. Mehmetçik... Türklerin, Türk’üm diyenlerin, Türk inançlıların kutsal anı... Şerefin, namusun, imanın bedenleştiği, bayraklaştığı an... Burası Kuzey Irak’ta gele...

Yeni Dünyanın Gizli Şifreleri
Binlerce yıldır hep yeni düzen çağrıları yapılageldi. Şimdilerde ise Corona krizinden sonra hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağından söz ediliyor, bambaşka bir yeni dünya hayal ediliyor. İşin doğrusu, köklü dönüşümler yaşamayacağız hemen. Daha fazla dijitalleşeceğiz, teknolojik dönüşümler hızlanacak, ekonomik ve siyasi milliyetçilik yükselecek, gıda, uzay ve su savaşları gündeme gelecek, enerjide ciddi kırılmalar yaşanacak önümüzdeki dönemde. Temelsiz iyimserlik bizi rehavete sevk eder, ayaklarımızın yere basması gerekiyor geleceğin belirsizlikleri karşısında. Unutmayalım, kendi içinde ayrışan Batı ile Çin ve Rusya arasında, bizim gibi bölgesel güçlerin de yeniden konumlanacağı daha gevşek yeni bir Soğuk Savaş’a doğru savrulacağız. Kaos içinde yeni dengeler, değerler ve uyum temelinde...

Hikaye Anlatıcısının Yolculuğu
"Evren atomlardan değil, hikâyelerden oluşur." İnsanlık tarihi kadar eski bir yetenektir hikâye anlatıcılığı. On binlerce yıl önce bir mağarada ateş başında başlayan bu kadim yolculuk, günümüzde hem plazalarda hem de siyasetin şatafatlı kürsülerinde devam ediyor. Yolculuk değişmese de yol değişmiş, geçmişin hikâye anlatıcıları yerini pazarlama gurularına veya politikacılara bırakmış bile... Hepimiz dikkatle bu yeni hikâyeleri dinliyor, izliyor veya okuyoruz. Ama biliyoruz ki hikâyeler kimsenin özel mülkü değil. Hikâyeler hepimizin. Ve bizim de heybelerimizde parlatılmayı bekleyen hazinelerimiz, bizi olduğumuz kişi yapan yolculuklarımız var. Madem öyle, hikâyelerimizi neden anlatmıyoruz? Hayatımızın her alanında, etrafımızdakileri harekete geçirmeye ihtiyaç duyduğumuz her an neden bu muazza...

Kalpleri Ayarlama Enstitüsü
Duygu durumlarının kalp sağlığı üzerindeki etkisi nedir? Stresi yönetmek ve mutlu bir yaşamın anahtarını bulmak mümkün mü? İleride kalp hastası olacağını düşünenler, gerçekten hasta olurlar mı? Mutlu insanların kalbi daha mı sağlıklıdır? *** Kardiyolog Prof. Dr. Ahmet Taha Alper ve Psikolog Dr. Hicran Tülüce, duygu durumundaki değişikliklerin kalp sağlığı üzerindeki etkisini modern tıbbın bilimsel çalışmaları ışığında, kadim bilgilerle ve örnek hasta vakalarıyla anlatıyor. Bu kitapta, kalp sağlığıyla ilgili yepyeni bir yaklaşımla tanışacaksınız: Duygu odaklı kalp sağlığı... Yaşamla ilgili her detayın dönüp dolaşıp nasıl da kalbe dokunduğunu anladıkça duygu odaklı kalp sağlığı yaklaşımının önemi daha da artacaktır. Üzüldüğünüz, sorun ettiğiniz ya da kızdığınız her şeyi bir kez daha gözden g...

Sana Gelirken Ben
Sana Gelirken Ben, tutkulu bir gezginin hayallerinin peşinden gitme hikayesi. Gerçekle kurgunun, hayal ve gerçeklerin birbirine karıştığı bu kitap sizi hayalini dahi kuramayacağınız bir maceraya çıkaracak. Vahşi doğa fotoğrafçısı Nazan Aşkalli ile birlikte bir balina peşinde dünyanın dibine doğru bir yolculuğa hazırlanın!