Öteki ve Ben
“Ben” doğuştan belli olan bir öz çerçevesinde, kendi doğası neyse, ona sadık kalarak gelişecek bir varlık değildir. O bir özden çok, bir potansiyeller manzumesidir ve olasılıklardan hangisinin ne zaman baskın çıkacağı dışsal şartlara göre sürekli değişir. “Ben” bir uzlaşımcıdır. “Öteki” ile her daim pazarlık halindedir ve bu pazarlık yaşamın her günü yeniden başlar. Dinmez bir ilişki içerisinde “ben” “öteki”leri, “öteki”ler “ben”i etkiler. Fakat “öteki”lerden ve “ben”den oluşan toplumda “ben” tek, “ötekiler” sayısızdır. Bu asimetrik ilişkide “ben”in “öteki”ler ve kendisi üzerindeki etkisi geride kalır. O, doğuşundan itibaren “öteki”nin gözetiminde, denetiminde ve danışmanlığında serpilir. Her gün yeniden inşa edilen bir kurgu olan “ben”, büyük oranda “öteki” tarafından belirlenir. Rimbaud’...
Atatürk'ün Tanrı'sı
"Tengri teg Tengri..." "Türklük, Müslümanlığın öncüsü ve kılavuzudur!" - Atatürk 100. yılını kutladığımız Cumhuriyet tarihinde ilk kez bu kitapta... • Atatürk, 1935 yılındaki kendi elyazılarında, "Tanrı demek, Allah demek değildir!" diyerek Türk bilgeliğinin uluhiyet alanındaki hangi sırrına atıf yapmıştı? • Hallac-ı Mansur, Hace Ahmet Yesevi ve Dede Korkut Destanı’nda yer alan Tanrı ve Allah kavramları arasındaki ince ayrımı Atatürk nereden biliyordu? • Atatürk, "Türk’ün dini tabiattır!" sözü ile marifet ehlinin hangi sırrına atıf yapmıştı? • Türk Kamlarının Ağ bilgeliği, İslam’ın marifet ehlinin Devridaim ya da Devir Nazariyesi, İslam filozoflarının ise Sudur Teorisi ismini verdiği yaratılışın en büyük sırrını açıklayan bilgi nedir? • Atatürk’e göre Türk Tarih Tezi’nin, dine ait sacayağı...
Erhan Kolbaşı Kitap Set (4 Kitap)
Setin İçinde Yer Alan Kitaplar: -Mesaj Novus II -77 Yetmişyedi -Kozmik Dokunuş -Galaktik Diplomasi
Ya Doğru Bildiğimiz Her Şey Yanlışsa
Sizi gerçeğin fethinden geri tutmaya ant içmiş efsanelerle yüzleşmeye hazır mısınız? Ya doğru bildiğimiz her şey yanlışsa? Kendi yarattığımız mitlere ve yalan yanlış bilgilere inanmak her zaman kolayımıza gelir. Tüm o akıldışı önyargılarla ve uçuk hayallerle, anlam arayışındaki insanı da anlatan yanlış anlaşılmalarla dolu bir bahçede yaşıyoruz. Peki neyin tarih olacağına kim karar veriyor? Artık bildiğimiz her şeyin bir son kullanma tarihinin olduğunu öğrenmeliyiz. Gerçekler ölür ve belirli, öngörülebilir oranlarda yeniden doğar. Görünüşe göre de bize anlatılan gerçekler yanıltıcıdır. Gerçeklerin de süt gibi bir son kullanma tarihi vardır. Peki bugün hangi fikirler ve söylemler artık emekliye ayrılmalı?
Devlet Kavgası
"Biz bu imparatorluğu kurtarabiliriz..."Osmanlı, 600 yıllık ömrünün en son ve en zorlu dönemecine girerken; bir cemiyet koca imparatorluğu koruma ve kurtarma görevini omuzlarında hissetmişti.Artan milliyetçilik rüzgarına, birbiri ardına patlak veren isyanlara ve bitmek tükenmek bilmeyen ihanetlere karşın bu imparatorluk kurtarılabilirdi.Osmanlı devleti, dünyanın çöreklenmek için can attığı bir coğrafyada var olma savaşını bir grup idealistle yapacaktı. Kimi zaman fazla gerçekçi kimi zaman hayalperest bu aksiyonerlerin giriştikleri mücadele, hem kendileri hem de ülkeleri için bir ölüm kalım savaşıydı.Devlet kavgasıydı.Bir dönemin, bir kuşağın tarihini doğru kavramak için İttihat ve Terakki’yi bir kez de Taylan Sorgun’un kaleminden okuyun...Dünü ve bugünü anlamak için...Dönemin tanıklarının ...
Çerkez Ethem
Çerkez Ethem yakın tarihimizin üzerinde en çok konuşulan isimlerinden biri... Kitaplık rafları, onu Kurtuluş Savaşı’na ihanet eden ve Yunanlılara sığınan bir hain olarak tarif eden yayınlarla dolu.Oysa biliyoruz ki Kurtuluş Savaşı’nın başlatıldığı günlerde Ethem Bey bir “kahraman“dır. Kahramanlık ile hainlik arasındaki çizgiyi bu kadar incelten nedir öyleyse? Tarihin gerçekleri mi yoksa “tarih yerine geçirilen“ siyasal ajitasyon malzemesi mi? Bu soruların cevabının verilmesi gerekiyor... Verilemediği her gün Türkiye’de yaşayan yüz binlerce Çerkez kökenli insanımızı taciz ediyor.Kurtuluş Savaşı’nın başlatıldığı aylarda Ankara’daki Meclis’i ziyadesiyle hırpalayan Bolu, Düzce, Adapazarı, Anzavur ve Çapanoğlu Yozgat isyanları. Çok tartışılan Yeşil Ordu ve Bolşevik Taburu gerçeği...Bu çalışmada...
Cumhuriyet’in İlk/son Yüzyılı
Enver Aysever ve Orhan Gökdemirden çok tartışılacak bir kitap! "Kemalizmden muhafazakâr ‘Atatürkçülük’e evrilen bir ideolojik restorasyonun elbette tartışılacak pey çok yönü var. Ancak bununla birlikte, cumhuriyetin eskisi ile ilgili eleştiriler de inanılmaz bir sığlık içinde. Yüzyıllık tarih neredeyse bir tek kavramın içine, ‘askeri vesayet’e sıkıştırıldı. İkinci sınıf Amerikan üniversitelerinin ‘üçüncü dünya’ için ürettiği bu kavram, anti kemalist ‘yeni Atatürkçülüğün’ amentüsü gibi artık. Kaldı ki, bütün bu dönüşümü getirip son on yıla bağlamak ta büyük bir haksızlık. Cumhuriyetin egemenleri, daha işin başında cumhuriyetin yarattığı yeni insandan ürkmüş, ricat etmiştir. İslamizasyon, işte bu ricatın sığınağıdır. Kemalizm ve onun kurduğu cumhuriyet ise pek çok noktada eksikli, pek çok no...
Chavez Bizi Bırakma
Neden Chávez, neden Venezuela?Çünkü Venezuela, turnusol kâğıdı; kendini dünya güzeli zanneden kraliçeye asıl yüzünü gösteren ayna. Bölgenizde, dünyanızda, yaşamınızda neler olup bittiğini ya da neyin olup olmadığını kavrayabilmek açısından, günümüzün en ilginç ülkesi. Çünkü Irak ya da Libya’nın işgalinin gerekçesi sayılan yığınla hikâyenin, ikiyüzlülüğe direnmenin örneği Venezuela... Diktatörleri devirmek, demokrasi, özgürlükler, terörle mücadele, adalet gibi gasp edilmiş kavramlarla oynanan oyunların antitezi Venezuela...Chávez, hazırlanan petrol planı uyarınca, petrol gelirinden halka kalacak payı yüzde 30’a çıkardı. Ardından "Toprak Reformu"nu gerçekleştirdi. Bütün bunların amacı yoksulları doyurmak, barındırmak, eğitmek, gönendirmek. ABD yönetimi bütün bunları "fazla sosyalistçe" bulma...
Başbuğ
"...Hangi ülkede olursa olsun biz askerler için hayat zordur. Denize baktığımızda maviyi, ovaya baktığımızda düzlüğü, ormana baktığımızda ağaçları, dağlara baktığımızda yüksekliği görmekteyiz. Oysa biz, askerler, denizin mavisiyle birlikte derinliğini, ovanın düzlüğü ile birlikte engebelerini, ormanın ağacı ile birlikte tehlikesini, dağın yüksekliğiyle birlikte uçurumlarını da görmek zorundayız.Aynı şekilde; birey, ülke, bölge ve dünya güvenliği için ortaya konan tüm uluslararası ilişki biçimlerinin de bütününe bakarken ayrıntılarını da değerlendirmemiz gerekir..."
Putin’in Labirenti
Eski Sovyetler Birliği ülkelerinde on yıldan fazla yaşayarak gazetecilik yapmış olan Steve LeVine güçlü bir diktatörün yönetimi altındaki yeni Rus rejimini, rejim düşmanlarına yapılan suikastları ve Kremlin’in rehine problemlerine olan duyarsızlığını kısaca Rusya’daki "Ölüm Kültürü"nü anlatmaktadır. Olayların tanıkları ve kurbanların aileleriyle yaptığı röportajlar sonrası Steve LeVine, Putin’in iki dönem cumhurbaşkanlığı yaptığı tarihi süreçte olan cinayetleri bu eserde belgelemektedir. Bu kitaptaki cinayetler arasında 2002’de Moskova’da bir tiyatrodaki rehin alma olayından, Rus kuvvetlerinin gazla müdahalesi sonucu ölen yüzden fazla rehinenin ve Anna Politkovskaya isimli cesur aktivist gazetecinin evinin asansörü girişinde tam da Putin’in doğumgününde bir Cumhurbaşkanı’nın "doğumgünü hed...
Osmanlıyı Bilmek
Tanzimat Fermanı İnşallah Bu Keseden Çıkmaz!Gülhane Hatt-ı Hümayunu adı ile ilan edilen Tanzimat Fermanı’nın okunmasında hazır bulunan Rum Patriği, metin okunup da kırmızı atlastan yapılmış keseye konunca hoşnutsuzluğunu gösteren şu sözleri söyler: “İnşallah bir daha bu keseden dışarı çıkmaz.“Devletler Hukuku Size Göre Değil!Rusya ile yapılan Kırım Harbi’nden sonra imzalanan Paris Muahedesi ile Osmanlı Devleti, Avrupa devletler camiasına dahil olur. Osmanlı Hâriciye Nazırı Akif Efendi, İngiliz gazeteci Churchill’in Kadıköy’de avlanırken bir çocuğu yaralaması üzerine çıkan ihtilafı çözmek için devletler hukuku kaidelerini ileri sürdüğünde İngiltere elçiliği baş tercümanı Pizani şu cevabı verir: “O size göre değildir.“Ahmet Vefik Paşa ve UşağıAhmed Vefik Paşa memuriyet mevkiine uşaksız gelip...
Nail
Keçili Ailesi’nin Yükselişi ve DüşüşüDede, Yenibahçeli Nail... İttihat ve Terakki’nin ünlü fedailerinden, Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucu komutanlarındandı. "Mustafa Kemal’e suikast" suçlamasıyla yargılandı ve asıldı.Baba, Nadir Nail Keçili...Celal Bayar ve Adnan Menderes’in arkadaşı, Demokrat Parti’ye yakın ünlü bir işadamıydı. 27 Mayıs darbesinin ardından ofisinde kendini astı. Torun, reklamcı Nail Keçili...Kasırga Operasyonu’nda "hortumcu" ilan edilip Ankara Ulucanlar Cezaevine atıldı. Tutuklu kaldığı cezaevinin avlusunda tam yetmiş dört yıl önce dedesi Yenibahçeli Nail Bey asılmıştı.İrem Barutçu’dan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e, Üç Kuşak Keçili Ailesi’nin Nefes Kesen Öyküsü....
İttihat Terakki’nin Yeminsiz Kadınları
Hiç kimse olaya kadınlar gözüyle bakmadı şimdiye kadar. Memleket mücadelesinde bir de kadınlar vardı... Her büyük kahramanlığın arkasında kadınlar yok mudur zaten?‘İttihat Terakki’ciler için sadece "Yeminliler" diyemeyiz. İttihat andı içip Kuran ve silaha el basan öncüler içinde yemine sadık kalmayanlar olduğu gibi, bu birliğin dışında, bu örgüte destek veren o kadar çok İttihat Terakki mensubu kadın var ki!Kimin İttihatçı, kimin karşıt olduğu konusu ayrı bir nitelik taşıyor. İttihat Terakki Fırkası’nın nasıl bir mücadele içinde olduğu ve bu alandaki kadınların rolü işlenen bir konu olmadı.Olmadı, çünkü gizliliği şiar edinmiş başlangıç şeması bütünüyle örgüt oluşumu veren üyelerin seçkin tavsiyelerle kabul edildiği İttihat Terakki gizliliği itibariyle "Erkeklere Mahsus" birleşimdi.Ölümüne ...
İmparatorluğun Çöküşü
1874’de Selanik’de doğan Mithat Şükrü Bleda, Selanik eşrafından Şükrü Bey’in oğludur. İlk tahsilini doğduğu yerde tamamladı. İstanbul’a gelerek Mülkiye’yi bitirdi. Tekrar doğduğu şehre, ailesinin yanına döndü. Yirmi iki yaşındayken o da Abdülhamit’in baskı idaresine karşı gelen gençler gibi Avrupa’ya gitti. Arkadaşlarıyla İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurulmasında rol aldı. Bu cemiyetin Kâtibi Umumisi (Genel Sekreter) olarak, uzun yıllar bıkmadan, yakınmadan hizmet verdi. Birçok olayları yakından görmek olanağını buldu. Birinci Dünya Savaşı’ndan Osmanlı İmparatorluğu’nun yenik çıkması sonucu, diğer ittihatçılarla beraber Malta’ya sürüldü. Atatürk’e suikast tertipleme suçundan İstiklal Mahkemesi’nde yargılandı ve suçsuzluğu kanıtlanarak beraat etti. Atatürk’ün sevgi ve takdirini kazanmış ...
Halil Paşa
Halil, Enver Paşa’nın kendisinden yaşça büyük amcasıdır o...İttihat ve Terakkinin önemli ve kudretli paşasıdır o.....Makedonya dağlarının çete reisidir o...Kutülamare kahramanıdır o....( ki soyadı da buradan gelir Halil Kut)Bakü kahramanıdır o...Anadolu’ya Rusya’dan ilk silah ve paraları getiren kişidir o.....Usta gazeteci Taylan Sorgun’un kendi üslubuyla gerçeklere dayanarak hazırladığı Halil Paşa’nın başka hiçbir yerde olmayan anıları.
Faili Meçhul Cinayetler Tarihi
2003... Sedat Bucak’ın beraatını isteyen Savcı, "Abdullah Çatlı ile bir toplantıda tanışmış, etrafında çok sayıda devlet adamı olduğu için kendisinden şüphelenmemiş, Çatlı’yı devlet mensubu olarak bilmiştir" diyordu. İşte böyle bir dönemden geçti Türkiye; kim devlet görevlisi, kim kanun kaçağı, kim suçlu, kim masum, kim katil, kim mağdur bilinmez bir dönemdi bu. 2011... İstanbul Kazlıçeşme’de Nevroz kutlanıyor. Kutlamalarda halay çeken binlerce kişi arasında bir Susurluk sanığı da var. Nevroz kutlamalarına, kendi ifadesiyle "katil" olarak katılan Ayhan Çarkın, "PKK yaptı" denilen pek çok katliamın provokasyon amacıyla kendileri tarafından yapıldığını da itiraf etmişti. İşte, "özel savaş"ın ruh hallerinden biri...Şimdi, güya o karanlık yılları da içeren koca koca davalar ihdas edildi. Pek ç...
Esir Şehrin Fedaileri
Mondros Teslimiyeti’nin Esir İstanbul’u. Büyük kulüplerde eğlenceler, Türk mahallelerinde yaslar... Cephelerdeki şehitlerden söz etmeler ve duvardaki şehit olmuşların fotoğrafları... Bir yanda çöküş ve çürümüşlük, öte yanda yeni hayaller... İstanbul’da teşkilatlanma çalışmalarını yapan Mustafa Kemal Paşa o gün akşam üzeri, İttihat ve Terakki’nin zamanın önde gelen isimlerinden Sapancalı Hakkı Bey ile Pera Palas Oteli salonlarında buluşmuşlardı. Konuşmalar sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü. Fethi Bey ve Sapancalı Hakkı, Mustafa Kemal Paşa’nın bir büyük tarih yolculuğuna çıkacağını anlamışlardı. Bu sözler o zamanlar sanki bir parola olmuştu. İstanbul teşkilatlanıyordu. Mustafa Kemal Paşa İstanbul Kuvvası’nı kurduruyordu. Başındakilerden birisi Yüzbaşı Dayı Maksut’tu. O sırada Dayı Maksut’un...
Ermeni Sorununu Anlamak
Ermeni Sorunu’na bu şekilde hiç yaklaşılmamıştı...Uluslararası arenada yıllardır bu konuda mücadele veren Uluç Gürkan’dan ezber bozacak bir çalışma...Elinizdeki "belge-söyleşi" kitabı; Ermeni Sorunu’nun Türkiye ve Batı dünyasındaki tartşılma biçimlerine eleştirel yaklaşıyor, soykırım hukukunun güncel gelişmeleriyle birlikte Ermeni Sorunu’nun geçmişine ve "soykırım"ın evrensel tarihine erişiliyor. Ermeni Sorunu’nu "kullanarak" Türkiye halkına yönelik tarihsel, kültürel önyargılarını pekiştiren, hukuk alanında ise çifte standart uygulayan kimi Batılı ülke yetkililerinin ve araştırmacıların düşünce kalıplarını irdeliyor. Bu kalıpların diyalog zemininde nasıl dönüştürülebileceğine, Türkiye’nin "Ermeni Soykırımı" iddialarına hangi temel tezlerle karşı çıkabileceğine dair öneriler getiriyor. Tar...
Türklerin İşkencede Bir Yılı
1957 yılında gazetecilik hayatına başlayan Taylan Sorgun, o yıl sonunda başyazarlığını Ahmet Emin Yalman’ın yaptığı, dönemin en etkin gazetelerinden biri olan Vatan Gazetesi’ne geçti. Vatan Gazetesi’nde çeşitli konularda yazan Sorgun, daha sonra siyasi dalda kariyer yapmaya başladı. 27 Mayıs’ı yaşadı. Gazetesi adına Yassıada duruşmalarını ilk gününde kapanışına kadar izledi. Aynı dönemde Akis ile birlikte Hür Vatan Gazetesi girişimine katıldı. Gazetecilik mesleğine Falih Rıfkı Atay’ın başyazarlığını yaptığı Dünya Gazetesi’nde devam eden Sorgun, gazetenin üst düzey yönetiminde bulundu. Bir gazeteyi bağımsız olarak yayına sokmak için buradan ayrılan Sorgun, daha sonra 7 Gün Dergisi hareketine katılarak derginin İstanbul Temsilciliği görevinde bulundu. 1980 yılı Haziran ayından itibaren Tercü...
Türkiye’de Yahudi Hıristiyan Savaşları
1821’de Mora ayaklanması patlak verince, Fener Patriği Grigoryos Patrikhanenin orta kapısına asılarak idam edildi. Arkası geldi. Patrikten sonra Mora ayaklanması ile ilgileri oldukları gerekçesiyle varsıl on beş Rum daha idam edildi. İstanbul’un her köşesinde önde gelen din adamları için sehpalar kuruldu. Arkasından halktan kişiler de gözlerini kestirdiklerini idam etmeye başladı. İstanbul bir mezbahaya dönmüştü... Beş yıl sonra Osmanlı yönetimi Yeniçeri Ocağını dağıtmaya karar verdi. 1826’da, Osmanlı’yı yüzyıllarca zaferden zafere taşıyan Yeniçeri sistemi çok sert bir biçimde kaldırıldı. Bu "Hayırlı Olay"dı ve Yeniçeri kıyımıyla gerçekleşmişti. Arkasından birçok Yahudi’nin de kellesi alındı. 1826 Hayırlı Olayı Osmanlı Yahudileri için gerileme döneminin başlangıcı sayıldı. Saray’daki Yahud...
Türk Devrimi
Prof. Dr. Mohammad Sadıq, Hindistan’ın en nitelikli yüksek öğretim kurumlarından olan Jawaharlal Nehru Üniversitesi’nde (JNU) yıllarca Türk Çalışmaları Bölümü sorumluluğunu yürüttü. Çağdaş Türk Tarihi üstüne doktorasını Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih - Coğrafya Fakültesi’nde yapan Prof. Sadiq, yurduna döndükten sonra görev yaptığı Aligarh Müslüman Üniversitesi ve başkent Yeni Delhi’deki JNU’da çok sayıda Türkçe ve Türkiye uzmanı yetiştirdi. Sadıq, Türkiye hakkındaki çalışmalarıyla bu büyük Asya toprağında ülkemizle ilgili bilimsel yazının "pîr"i, Hintli deyimiyle "guru"su mertebesine yükseldi. Yazarın, elinizdeki çalışması dışında ülkemiz üstüne Türk Devrimi ve Hint Özgürlük Akımı başlıklı başka bir kitabı daha var. Türk Devrimi ise, kimi uzmanlara göre konuyla ilgili yabancı bir ülkede ...
Tarihten Teknolojiye
Bu kitap elli yıllık bir meslek hayatının, akademik çalışmanın, Türkiye ve Dünyaya bakıp, anlama çabasının bazı ürünlerini toplu bir değerlendirme amacıyla okuyucuya sunulmasıdır. İlk eleştirileri, Ergun Türkcan, kendisi yapıyor ve elli yılda, ülkenin, dünya sisteminin ve tabii, kendisinin nasıl değiştiğini gösteriyor. Tarihten, siyasete, iktisat teorisinden para meselelerine, bilim ve teknoloji politikalarına değin pek çok alanda değişimin ne köklü olduğu bu yazılardan anlaşılabilir. Türkcan’ın daha önceki kitaplarıyla, "Bilim, Teknoloji ve Politika" ile "Türkiye’de Planlamanın Yükselişi ve Çöküşü, 1960-1980" birlikte, bu kitap, Türkiye tarihinin önemli dönüşümlerine belli bir yorum getirmektedir. Korkut Boratav meslektaşı Ergun Türkcan’ı aşağıdaki satırlarla değerlendiriyor: İktisat düşü...
Semboller
Nesiller boyu süregelen bilinmeyenlerin sır dolu geçitlerinde ortaya çıkan gerçekler, açıklanamayan, açıklanmak istenmeyen efsanenin perdelerini bir kez daha araladı. Atlantis ve Mu... Diğerleri gibi onlar sadece görünendi... Tarih sayfalarına sığdırılması gereken hakikat, kimi medeniyetlerce masallara sığındırılmakla yetindi. Oysa gerçek bambaşkaydı. Görünenlerin ötesine geçmek, bilinmeyenlerin de cevabını birlikte getirdi. Sahipsiz bırakılan her ırk, sahipsiz bırakılan her can birgün muhakkak gerçeğe kavuşur. İşte o zaman olacaklardan Tanrı sizi korusun.Dünyanın gözleri önünde gerçekleşen bir diriliş, bilinmeyenlerin cevabını da birlikte getirdi. Cevaplar yükseldikçe, Tanrı’nın yüce adaletiyle birleşti. Adalet hangi medeniyetlerde yanlış ellere teslim edildi?