
Meğer Annem Haklıymış
–– Seni doğuracağıma taş doğursaydım! – Senin çocukların da aynısını sana yapsın inşallah! – Hep babanın tarafını tut sen. – Benim günahım neydi de… – Bana anne deme! – Kanser ettiniz beni. – Kızdım mı adım kızdı oluyor! – Öleyim de kurtulun benden! – Gün yüzü göstermediniz bana. – Kime çektin sen bilmem ki? – Seni alan üç gün sonra geri getirir. – Yaptığın banaysa, öğrendiğin sana. – Sen dururken ben mi gideyim ekmek almaya?! – Seni dokuz ay karnımda taşıdım ben! – Sana da iyilik yaramıyor. – Doğru, ben kimim ki zaten?! Bu ve benzeri serzenişlere maruz kalmış… Kola almak için para istediğinde ne kolası karpuz var dolapta cevabını duymuş… Hava kararmadan evde olması gereken… Bereketi kaçıyor diye; misafire hazırlanan sıcak köftelerin, böreğin yanından kovulmuş… Aynısından evde var veyahut ...

Hep Sonradan
Ortak bir acıya sahip iki kişi varsa, acı eşit bölünmez; biri diğerinden daha güçlü olmak ve acının büyük payını üstlenmek zorundadır.Dilediği gibi ağlayamaz, korkamaz, öfkelenemez... Hayatındaki herkes onu güçlü sanır da kimse bilmez, savrulmasının ufacık bir rüzgâra baktığını.Ben güçlü olan taraftım.Annem, saçlarını kaybedene kadar...

Aşkta İhanetin Tarihi
İhanet ne makam dinler, ne rütbe... Paşadan şair-i azama, özetle zenginden yoksula kadar uzanan aldatma, kim bilir bir yerde kişileri de eşitliyor. Ölümü ve sürgünü hiçe sayıp, "başında kavak yelleri estiğinde" fermanı dinlemeyen nice yürekli vardır. Ama yüreklerini dinleyip, ferman dinlemediklerinden ölmüşlerdir. Şehzade Burhanettin’den Ahmet Mithat Efendi’ye, Şair Nigar Hanım’dan Abdülhak Hamid Bey’e, Beyoğlu Gülü Kamelya’dan Nurettin Paşa’ya uzanan ve galiba çoğunlukla hicran dolu ihanet sayfaları vardır. Şimdi sararmış sayfaları çevirebiliriz... Sayfalarını açtığımız bu konu sadece bize mahsus değildir. Dünyanın dört bir yanında kim olursa olsun, aşkın bu kasırga tarafına yakalanıyor. Sari bir hastalık ya da müthiş bir virüs ama kimse "bana mısın" demiyor. Henore de Balzac’tan Frida’ya...

Aşk Buralara Nah Uğrar
Tanrı unutmuş bizi, yüzümüze bakmıyor. Acı kayıp ilanımızı yazan gazeteler kesekâğıdı. Morg soğuğu gözlerine bakarak; dudağının kenarına değmiş bir öpüşe, bir vedaya ağıttır bu. Karantinada duygularımız, ölsek de dilimizden “seviyorum” çıkmayacak.Çok susarsak dil unutur... Kalp değil.

Yarım Kalan
Mucizeler mi? İşte onlar he ansızın gelirler.İnsanı en son umutları terk eder...Şöyle bir bakarsın hayatına ve tam da bitti dediğin anda, her şey yeniden başlayıverir. İçinin karanlık dehlizlerinde yıllarca kapalı tuttuğun gün ışığı, birdenbire yeniden parlamaya başlar. Ufacık bir kıvılcım, mini minnacık bir ateş, bütün umutlarını tekrar yeşertmeye yetiverir. Sonra bütün gayretinle sarılırsın hayata... Kendine yeni uğraşılar bulursun, yeni sevmeler edinir ve oyunun kurallarını değiştirirsin. İşine dört elle sarılırsın mesela... Sonra aniden istediklerinin, gerçekten istediğin şey olmadığını fark edersin, doyuverirsin her şeye, denediğin bütün yollar bu kez sana huzursuzluk vermeye başlar. Pencerende bir boşluk açılır. Uğraşıların, sevmelerin, zevklerin, ilgi alanların ve değiştirmeye çalış...

Başucu Yalnızlığım
Sizi kusurlarınızla kabul eden adamları sevin. Her şeyden çok saçlarınızı taramaktan huzur alan adamlarısevin. Size küçük bir çocuğun masumiyetiyle bakabilen adamları sevin.Üzerinize sinen kokusuyla dahi size sıcaklığı hissettirebilen adamları sevin. Gelişiyle geçmişinizdeki yaraları kapatıp acılarınızı unutturabilecek kadar güçlü adamları sevin.Avuç içlerinizden öptüğünde ruhunuza sahip olabilen adamları sevin. Rimeliniz gözyaşlarınıza bulaşıpyüzünüzü mahvedenleri değil. Daima gülüşüyle güven verebilen adamları sevin.anından ayrıldığınız an üşüyen adamları sevin.Siz iyisi mi, birlikte doğmamış çocuklarınızın hayalini kurmaya korkmadığınız adamları sevin.

Tadilat Günleri
Satmayan kitaplar yazıyor, izlenmeyen filmler izliyor, dinlenmeyen şarkılar dinliyorum ve değmeyen kadınlar seviyorum. Bu da benim kumarbaz doyumum...

Haddimden Bildiriyorum
Hoşçakal İnanmışlığım... Seni De Hiç EttilerÖnsözü hiç yazılmamış ikinci el kitapların paragraflarından geldim. Kusuruma bakma çok el değdi, çok okundum, çok yorgunum. Hüzün sofralarının en aç karnıydım, bir türlü doyamadım. Yine de öpeceksen hüznümden öp beni. Bir pencere gökyüzü sür yüzüme, kuş kanatlarında sağanak yağmur sakla, gülüşünle ov sızılarımı... Sana görülmemiş rüyalar adadım.Aşk Buralara Nah Uğrar’ın yazarından...

Likya - Işıklı Aşklar Ülkesi
“Levent Veziroğlu, muazzam bir tasvir yeteneği ve muazzam bir Türkçeyle, Anadolu anlayışlarını dilsel, dinsel, etnik unsurlar ve doğa çelişkileri üzerinden anlatıyor.”- Nebil ÖzgentürkPhaselis’ten başlayıp Knidos’a kadar uzanan coğrafyada, neredeyse her bir taşın hikâyesini öğrenmeye adamıştım ömrümü. Bilemediğim hikâyeleri de kendim yazarım demiştim. Ama hikâyeler, dinleyenlere, anlayanlar oldukça anlam ifade ederler. Çünkü aslında her hikâye, bazen tek bir dinleyiciye yazılmıştır.Anlatıcı kendi hikâyesinin peşine düştüğünde, yolu kırıklarla, yasaklarla, ikramlarla, acılarla ve dalgalarla dolu başka hikâyelerle kesişiyor. Dinleyici, onun tüm yolculuğu boyunca her inişte ve yokuşta, vuslatın aşkın katili olduğuna; aşkı, arzunun ve acının ayakta tuttuğuna inanıyor.

Sana Hep Benden Söz Edecekler
Her yara nasıl iz bırakıyorsa vücudumuzda, her aşk da böyle iz bırakıyor her birimizin kalbinde. Kimisi öyle derin açıyor ki o yarayı, kapanması yılları alıyor. Kimiyse dokunup çekiliyor sadece merak ettiği için. Biz o izleri saklamaya çalışırken başkası buluyor orayı. Tam burası diyor, işte tam buradan acıtmışlar senin canını. Sen ne kadar kapatmaya çalışsan da görüyorlar orayı. Boş verin görsünler, görsünler ki anlasınlar. İşte bizi biz yapan bu yaralar.

Çevrimiçi Yalnızlık
Son görülme "dün" İyiyim merak etme, sadece özlüyorum ara sıra. Olur da gelmek istersin ama çekinirsin falan. Aklında bulunsun çekinmeye hiç gerek yok. Ben aynı benim. Araman yeterli. Sonuçta teknoloji gelişti. Böyle bir devirde nasıl birbirimizden habersiz kalabiliriz ki? Az önce Whatsapp profil resmine baktım. Çok güzeldin. Bir de son görülmende "dün" yazıyordu. Telaşlandım, başına bir şey mi geldi acaba? Tam yazacakken çevrimiçi oldun bir an bütün paniğim geçti. Sonra "Seni özledim" yazmak geldi içimden ama yazamadım. Aklında bulunsun. Özlersen bir ipucu vermen yeter. Gerisini ben hallederim. Belki bir gün beni özler ve eksilirsin. Sakın çekinme, slm, mrb, nbr yaz gerisi bende!

Üç Sevda
Harf harf düşüyor adın gönlümden…Bir “unutmak” yetecek biliyorum sol yanımda sızlayıp duran sensizliğe!Uyuşmuyor bedenim gözlerimin kapanma saatlerinde.Uykum kadar ağır uyutmayan kederim.Üşüyorum… Ve artık şiirler yakıp ısınıyorum. Taş zeminlere atılmış hatıralar, üstüne basıp geçenlere güceniyor. Bütün yollarım, bütün yönlerim sana doğruyken artık özlemiyorum seni. Konuşan yalnızlığımı sessizliğim dinliyor. İçimde kıvrılan binlerce kelimeyi kanlarla boyayıp ekliyorum şiirlerime… En çok da Özlemeyi… Mavilere savaş açan ruhum yokluğundan, dahası seni özlemeyi unutmaktan mustarip. Bu kez seni değil, seni özlemeyi özledim.

Kadın Tamircisi
Siyasetimiz erotik, tarihimiz pornografiktir, ablalar abiler.Âşık olmak ayıp, üremek şereftir!Bu, Vatanperver Zürriyet Efendi'nin soyunun özelliğiydi Oğullar taşakları üç torbalı ve iki yumurtalı doğuyor, içlerinden yalnızca birinde üçüncü yumurta bitiyor, biter bitmez beyne zürriyet sinyalleri yolluyor, ilk sinyalde adamı esir edip, ele geçiriyordu. Asabi Efendi her hafta karısının üstüne yeni kuma getirmeye başladı İrade yerine üçüncü yumurta kodluydu genlerin seçtiği kişide ve tek bir davranış sinyali gönderiyordu merkeze: Hücum!Kadın Tamircisi, seks ve iktidar penceresinden bakarak, erkek egemen toplum hayatı ve siyasetiyle alay ediyor. Burnumuzun dibindeki gerçekliği kıvrak bir mizahla apaçık ortaya sererek ezber bozuyor!

Tepeden Tırnağa Nazım Hikmet
epeden Tırnağa Nazım Hikmet’te;Marxizm’le yani komünist fikirlerle ilk tanıştığı İnebolu Nazım’ın “vatan hainliğine“ (!) başladığı yer mi?“Nazım Hikmet’in Aşkları“ yüzünden 1995’te kopan polemiğin bütün dökümü...Şiirlerindeki “Devrimci Militan Tipi“,Kemal Tahir’e yazdığı mektuplarının yorumu,Şiirlerindeki “Hapisane“ olgusu,Ressam Balaban’ın, hakkındaki inatçı ve ısrarlı yanlışları,Babıali Basını’ndaki “köşe yazarlığı“,Aydın Aydemir’in “Nazım“ındaki tüm saçmalıkları,Mustafa Şerif Onaran’ın tümüyle Kemalistleştirdiği Nazım’ıÜç firarı... anlatılıyor.Ülkemizin “Nazım Hikmet Uzmanı“, Araştırmacı-Yazar Emin Karaca, “Tepeden Tırnağa Nazım Hikmet“te; Nazım’ın tüm gerçekliğini gözlerönüne seriyor, iddiaları cevaplandırıyor, kimden ve nereden gelirse gelsin hakkındaki en küçük bir yanlışın, yalanın ...

Kapalı Gişe Yalnızlık
Canı yanardı... "Geçmiş olsun!" derdim.Yüreği burkulurdu... "Geçmiş olsun!" derdim."Ama seni seviyorum..." derdi. "Geçmiş olmasın!" derdim.Niye biliyor musunuz?Çünkü aşktı benim tek derdim...Ama her şey gibi bu aşka da geçmiş oldu.Zaten "Güzellik geçicidir..." demişlerdi ve haklıydılar çünkü benim sevdiğim de bir güzellik yaptı ve bizi geçmiş oldu.Sonra ne mi oldu?Sonrasını biliyorsunuz zaten...Hem o benden geçmiş oldu hem de ben kendimden geçmiş oldum...- Serkan Özel

Tırtılın Rüyası Kelebek
Sırlar ifşa olsun. Gönüller O’nunla dolsun. İnsanlık huzur bulsun. Bilim tek tek inceler, maneviyat bütüne bakar. Bilim analiz eder, maneviyat hisseder. Bilim "Nasıl?" diye sorar, maneviyat "Neden?" diye. Bilim konfor sağlar, maneviyat ise ruhunuza yuva. Bilim size zevk verir, maneviyat huzur. Bilim araçtır, maneviyat amaç. Bilimle ilgilenen insanlığa hizmet eder. Böylece O’na hizmet etmiş olur. Maneviyata yönelen doğrudan O’na hizmet eder. Bu da yine sadece insana hizmetle olur.

İlişki Durumu: Aşık ve Kıskanç
Nevrotik bir kadının yok oluş, kıskançlık krizleri ve delirme üzerine itirafları...İzlediğimiz o romantik filmlerde aşkı, tutkuyu, sevgiyi ve ilişkileri baştan sona yanlış algılıyoruz. Beynimize, "İşte bu doğru ilişki!" kavramını en görsel hali ile soktuktan sonra, yaşadıklarımızın hiçbiri bize tatmin edici gelmiyor haliyle. Beyin diyor ki: “Bu aşk değil! O entrikalı, tutkulu, öldürücü, içten içe seni kemirip tüketen, kilo verdiren şeyin adı aşk!”Dipnot: Bağırsak kurdu da aynı etkiyi yapıyor halbuki... Ancak şimdiye kadar onu öldürmek için tablet tablet ilaç içmek yerine kurduna aşık olan bir insan evladı da görmedim!Neyse, yarın yeni bir gün olacaktı. Şu iş görüşmesine gidecektim. Kendi ayaklarım üzerinde duracak, paramı kazanacaktım. Şu köşe yazarının ağzının payını verecektim. Stiletto ...