Destek Yayınları
Bana İkimizi Anlat
"Yaşanması mümkünken yaşanmayan her aşk gün gelir bizden bunun hesabını sorar." Adamlık, bir kadını bir ömür sevmekten geçer. Kadınlık da kendini bir ömür sevecek adamın değerini bilmektir. Kimin için yaratıldığını bilmiyorsun elbette ama bu hikâyenin başrolü sensin. Aşkı senin, acısı senin. Kimse içinde kopan fırtınaları anlamaz, anlamak zorunda da değil zaten. İnsanlar hep konuşur çünkü hayat senin, tasası onlarındır. Her şeye rağmen bilmediğim bir hikâyenin başrolünü oynuyorum. Sonu nereye gider belli değil, seveceğim kaç şarkı kaldı bilmiyorum. Herkes gibi, her şeyden habersiz yaşıyorum. Ne zaman karşıma çıkarsın, hangi şarkıda ilk dansımızı ederiz hiçbir fikrim yok. Ayrıntılara takılmaya gerek yok belki de... Hikâyeme katıldığın gün sarılır konuşuruz bunları.
Destek Yayınları
Bu Yalnızlık Bana Fazla Bölüşelim Mi?
Yaşamak diyorum... Ne kadar değerli değil mi? Uyandığım her yeni günden alacaklıyım çünkü ben her borcumu kolayca içime çekip bir türlü geri veremediğim nefesimle ödüyorum. Bazı günler lime lime eksiliyor, yeni bir yaprak daha düşürüyorum gövdemden. Neye uyanacağını bilememek öyle zor ki... Haksızlık mı yoksa kader mi? Tek bildiğim her geçen gün biraz daha eksiliyorum. Şimdilerde yaşayarak, görerek, insanlığıma insanlık katan her değerimi sorgulayarak yaşadığım ve bir türlü geriye saramadığım günlerimi yaşıyorum. Demem o ki yaşarken kötüleşiyorum, ciddileşiyorum ve hissizleşiyorum. Kendime yabancılaşmama sebep olan kim varsa söyleyin onlara hakkımı helal etmiyorum! Yine de eyvallah ama ben en çok da beni özlüyorum... Murat Tavlı'nın eşsiz kaleminden, gerçek anlamıyla "Bir solukta bitirdim!...
Destek Yayınları
İpek Sabahlık
Suat Derviş, hayata ağzında altın kaşıkla merhaba dedi. Son nefesini yoksulluk içinde verirken, üzerinde saraylı annesinin hediyesi ipek sabahlık örtülüydü. Ülkesi için en iyiyi isteyen aydınların gördüğü eziyetten nasibini fazlasıyla aldı. Bu yolda, doğurmak üzere olduğu oğlunu kaybetti. Onlarca kez sinemaya ve sahneye uyarlanan FOSFORLU CEVRİYE isimli romanında, "hayatının aşkı"nı betimledi. Bu eseriyle sadece kendi ülkesinde değil, pek çok ülkede de gönülleri fethetti. Nâzım Hikmet’in "başını eğemedim, gölgesini çiğnedim" diye şiirler yazdığı yıl, Suat Derviş sadece on altı yaşındaydı. Sonra biri güreşçi, biri romancı, öteki gazeteci olmak üzere üç koca eskitti. Almanya’da Suzet Doli ismiyle Almanların, F
Destek Yayınları
Vicdanları Sorgulatan Hikaye Struma
Struma, Balkanlarda bir nehrin adı iken, yaşanan olaylar yüzünden insanlığın büyük trajedilerinden birinin simgesine dönüştü. Bu ismi taşıyan gemi, devletler, hükümetler, sonu gelmez siyasi yazışmalar ve anlaşmazlıklar yüzünden Karadeniz’in soğuk sularına gömülürken yedi yüzden fazla sivil kadın, erkek ve çocuğun mezarı haline geldi. Yüzlerce insan, yüzlerce umut, yüzlerce aşk, korku, şefkat, hasret... Hepsi bir anda yok oldu. Bu ölüm gemisinden kurtulan tek kişi David Stoilar adlı genç bir adamdı. Elinizdeki kitapta Aaron Nommaz, David Stoilar’ın Romanya’da ve gemiye bindikten sonra yaşadıklarını incelikle, hüzünle, duyarlılıkla anlatırken bir çağa ve büyük bir trajediye tanıklık ediyor. Ve kitabın sonunda şu soruyu sormadan edemiyoruz: Bu dünyada zulüm ne zaman bitecek, savaşlar ne zaman...
Kara Karga Yayınları
Ses ve Sus
2018 Dil Derneği Onur Ödülü ve 2010 Yunus Nadi Roman Ödülü’nün sahibi Adnan Gerger’den yeni roman. Toprak, devrik geçmişlerinin peşine düşen, köklerinden sökülmüş dört ağacın hikâyesini anlatıyor; aynı sofrada buluşan gencecik Leyla’nın, Serpil’in, Özgür’ün ve Sur Civan’ın, eski, yaşlı ve hasta hikâyesini. Besleyen ve kucaklayan toprağın yüzünü kanlı tırnaklarla yırtan zalimlerin, gözyaşını akıtan annelerin, onu feth edenlerin ya da terk edip gidenlerin, ona el koyanların ya da kadrini bilenlerin hikâyeleri, acı geçmişten yapılan umuda, Ses’in ve Sus’un kardeşliğine karışıyor. Adnan Gerger, herkesin bildiği ama herkese uzak bir ülke çiziyor.
Destek Yayınları
Yarım Kalan Bir Türküdür Sevgi
Fırtına gibi girdi yaşama... Öyle de sürdürdü kısa öyküsünü... Nefes nefese bir serüvendi onunki... Hep asi, hep aykırı, hep âşıktı... Yaşamla yarıştı, çok şey sığdırdı kısa ömrüne... Hapis yattı, acı çekti... Mutlu da oldu... Türk edebiyatının cesur ve güzel kadını Sevgi Soysal’ın sıra dışı kısa yaşamını, belgesel/biyografik roman biçiminde yazan Sevim Kahraman; bize sadece yetkin ve büyük bir yazarı değil, kendisini ülkesine ve topluma karşılıksız adayan bir aydın kuşağının acılarını ve umutlarını da anlatıyor. 12 Mart 1971 faşist darbesine karşı yürütülen o soylu mücadeleye katılmakta bir an bile tereddüt göstermeyen savaşçı bir kadının öyküsü... Ele avuca sığmaz, hınzır, alaycı bir aydının, Sevgi Soysal’ın romanı... Orta sınıf bakışının anlayamayacağı bir tutkuyla yaşama ve aşklarına b...
Kara Karga Yayınları
Derin, Karanlık ve Tehlikeli
"Fırtınalı hava, derin, karanlık bir göl ve cevaplanamayan sorular, gizem ve hayalet hikâyesi hayranlarına en sonuna kadar sayfa çevirtiyor." – TeensReadToo.com "Tüyler ürpertici." – Kirkus Reviews On üç yaşındaki Ally yaz başlangıcında tavan arasında yırtılmış eski bir fotoğraf bulur. Fotoğraftaki iki çocuğu tanır. Biri annesi, diğeri de teyzesi Dulcie’dir ama üçüncü kişi kimdir? Fotoğraf neden yırtılmıştır? Bunu öğrenmek için can atarken karşısına bir fırsat çıkar. Yaz tatilini o fotoğrafın çekildiği kır evinde teyzesi ve küçük kuzeniyle geçirecektir. İşte o ev; mutlu bir yaz tatili yerine ölümün kıyısına götürecektir. Ally ve küçük kuzeni zalim, kindar ve onun yazını mahvetmeye kararlı Sissy ile tanışır. Ayrıca Sissy’nin bir de sırrı vardır. Acaba o eski fotoğrafla bir ilgisi olabilir m...
Destek Yayınları
Dün Gelir Gün Bittiğinde
Ne çok şey öğretir hayat. En çok da direnmeyi. Sonra kimseye çok da güvenmemeyi. Öyle her sıfatı herkese hemen vermemen gerektiğini. Kalabalığın güzelliğini... Yalnızlığın gücünü... Kendi gücünü keşfetmenin en büyük mutluluk olduğunu. Ama en çok da herkese "hiç kimse" olarak bakabilmeyi. Bazı mevsimlerde güneş var diye aldanmayıp, yanına bir şey almanın gerekliliğini. Yani ihtimalleri. Hayatta her şeyin mümkünlüğünü. Hikâyede Derviş’in dediği gibi: "Bu da geçer yahu!" diyebilmeyi...



