Kum ve Köpük
Uzun yıllardır yaşadığı kentten artık ayrılmaya karar veren bir ermişin yolunu kesen yöre halkı ondan kendilerine hayat hakkında son bir nasihat vermesini, faziletin yolunu göstermesini isterler. Halkın bu isteğini geri çevirmeyen bilge, onlara ahlak, erdem, dostluk, hakikat, doğruluk kısaca insanı insan yapan değerler hakkında uzunca bir söylev verir. Dinleyenlerin içselleştirdikleri anda hayatlarını değiştirecek denli derinlikli bu konuşma şimdiye dek yazılı tarihin en etkileyici yapıtlarından biri olan, Halil Cibran’ın belki de en büyük şaheseri Ermiş olarak karşımıza çıkacaktır...
İlahi Kripto
"Embriyoluktan dokuz tahtaya kadar yaptığımız her şey, ilahi bir kamera tarafından kaydedilir ve kriptolanıp arşivlenir." İki ayrı olayda yakınlarını kaybeden bir adam bu ölümlerin ve karşısına çıkan iki kadının sırlarını çözdükçe büyük bir komplonun kurbanı olduğunu keşfetmeye başlar. Tek dünya devleti kurmaya çalışan gizli bir tarikatın hedefi olduğunu anlamıştır artık. "Zaman"ı tanrı olarak gören ve dünyayı kadınların yönetmesi gerektiğini öne süren bu tarikat, Armageddon adı verilen son büyük savaşı, 29 Ekim 2023’te "dünyanın rahmi" olarak nitelendirdiği İstanbul’da başlatmayı planlamaktadır. Bu plan amansız bir mücadelenin fitilini ateşleyecektir... Ferhat Ünlü, aşk-nefret, şehvet-acı, sanat-siyaset ve hayat-ölüm temalarını güçlü imgelerle anlatan esrarengiz ve sürükleyici bir öykü su...
Temmuz Bahçeleri
Eğer her bahçe bir kaderse ve herkese kendi kaderini seçme şansı verilse Gülhanım halıdakini isterdi. Ona elini sürdüğü ilk günden bu yana bu bahçenin çiçekleriyle umutlanıyor, en güzel hayalleri yine buradaki ağacın altında kuruyordu.Gelen bahar onundu.“Bunlar çiçek mi Sultan?”“Taçyapraklarını saysana.”“Sekiz tane var.”“Çünkü sekiz sonsuzdur. Bu da sonsuzluk çarkı. Halıyı dokuyanın dileği. Üzerinde bir kez olsun gezinen nereye giderse gitsin, başına ne gelirse gelsin daima mutluluğu bulsun ve bu böyle sonsuza dek sürsün diye atmış düğümleri.”
Amak-ı Hayal
İnsanlar "mutluluk" kelimesini, bütün hüzünlerini bir defada anlatabilmek için icat etmişlerdir... Dünya hayatına dalıp gitmiş olan Raci, onu tatmin etmeyen sahte eğlenceler ve yaşam mücadelesi içinde akıp giden hayatını sorgulamaya başladığında, yepyeni bir deneyimin de kapılarını aralamıştır. Yolunun üzerindeki mezarlığın içinden geçmeye kalkıştığı gün karşısına çıkan Aynalı Baba adlı bir meczup, Raci’nin hayatını artık geri dönülemez şekilde değiştirecektir. Hayalin derinliklerinde keşfedeceği hakikatler, Raci’yi Manisa Tımarhanesi’ne kadar sürüklerken, her durakta başka kılıkta, başka isimde ve başka ülkelerde yaşantısını sürdüren insanlar olarak sonu belirsiz bir serüven yaşamaya devam edecektir... Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi’nin, zengin hayal gücü, cesur kalemi ve yeniliklere ...
Aşk Barselona'da Bekler
Yalnızca, gerçek aşka inananlar bu masalın sonunu görebilecek...Aşkın insanın karşısına ne zaman, nerede çıkacağı hiç belli olmaz. Bir anda, beklenmedik bir zamanda aşk kapıyı çalabilir. “Olmaz” denilen olabilir, kavuşamaz sanılanlar birleşebilir.İki İstanbullu, Derin ve İbrahim’in kapısını aşk, çok uzaklarda, Avrupa’nın en romantik şehirlerinden birinde çalıyor.Barselona’nın romantik ortamında filizlenen bu aşk, acaba gerçeğe dönüşebilecek mi? Önlerindeki onca engele rağmen, bu peri masalı gerçek olacak mı?Barselona’nın eşsiz güzellikleri arasında, iki âşık kavuşabilecek mi?
Gritopya
Evrenin nazar boncuğuydu Dünya… Ta ki herkes kendini tanrı ilan edene dek… Gözü aç yaratıklarız biz. Doğa ne kadar verdiyse, bir fazlasını götürdük beraberinde. Doymadı insan… Kaç medeniyeti yuttu menfaatlerinin uğruna… Yetmedi, sonunda patladı Dünya. Ütopya’dan Distopya’ya…
Karanlık ve Mavi
Baba katilinden nasıl büyük bir yazar doğdu? Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) ve mensubu olduğu Şakir Paşa ailesinin Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzayan şaşırtıcı hikâyesi... Konaklardan yoksulluğa, iktidardan esarete uzanan bir yaşam çizgisi... Tutkulu bir aşk ve bir cinayetin yarattığı edebiyat adamı... Troçki ve Bodrum’un yeşilini oluşturan ağaçların büyük sırrı... Mitoloji, tarih, felsefe günleri... Azra Erhat, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Attilâ İlhan’lı yıllar... Yeni aşklar, yeni kavgalar ve her şeye karşın şiir tadındaki coşkulu bir dönem... Ve o karanlığa inat çıkılan mavi yolculuklar... Elinizdeki kitapta Halikarnas Balıkçısı’nın bir macera romanı tadındaki yaşamöyküsü üzerinden bir çağ değişiminin yol açtığı sarsıntı gözler önüne serilirken, devrimc...
Büyük Prens
Dünya Edebiyatı’nın şimdiye kadar yazılmış en nadide karakterlerinden Küçük Prens, yaşlandıktan sonra yeniden dünyaya dönüyor. Aynı yolculuk tekrar başlıyor. Hem de daha zorlu ve sıra dışı bir şekilde. Büyük Prens, absürt, esprili, karamsar ve felsefi yaklaşımıyla günümüzdeki toplumsal ve insani değişime ayna tutuyor. Hayaller hüsranlara, keşifler kayıtsızlığa, aydınlık karanlığa dönüşüyor. Büyüyen gezegeninde sorularına devam ediyor: Ne kadar değişebiliriz? Çocukluğumuzdaki naifliği nasıl koruyabiliriz? Değişmeyen tek şey nedir? şapkanın içinden ne çıkacak? Küçük Prens’in büyüdükçe değişen bakış açısını ele alan bu kitap, kendimize soracağımız sorularla dolu…
10 Dan Geriye Say
Bir kaza sahnesi... Ters dönmüş ve yanmak üzere olan bir otomobilin içindesiniz. Güçlükle gözünüzü açıp dikiz aynasına bakıyorsunuz. Gördüğünüz yüz size ait değil. Bu yüz daha önce hiç görmediğiniz bir kadının yüzü... Ne yapardınız? Kim olduğunuzu ve neden ölmek zorunda olduğunuzu çözebilmek için sadece 10 dakikanız olacak. Bir timsah avcısı, sürgünde bir şehzade, Tokyo’da bir metro görevlisi, batan gemideki bir pehlivan... Ancak böylesi zaman ötesi bir kurguda buluşabilirdi. Bu meraklı ruhun hikayesini okurken soluğunuzu tutacak ve siz de bu dünyaya geliş amacınızı sorgulayacaksınız. Kemerlerinizi bağlayın çünkü baş döndürücü temposuyla 10’dan geriye sayım başladı.
Kan İftirası
“Yaklaşık bin iki yüz elli yıl önce, İslamiyet doğuya, Şam kentine bayrağını dikti. Bu uzun yüzyıllar boyunca, Yahudiler böyle aptalca bir iftirayla karşılaşmadılar. Fakat ne zaman ki Hıristiyanlar bu ülkede etkilerini hissettirmeye başladılar, işte o zaman Batı’nın önyargıları Doğu’da uyanmaya başladı! Ne kadar üzücü bir durum ve onun acı yansıması.”– Adolphe Crémieux, 7 Nisan 1840“İsrail halkından ya da aralarında yaşayan yabancılardan kim eti yenen bir hayvan veya kuş avlarsa, kanını akıtıp toprakla örtecektir. Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Bundan dolayı İsrail halkına, ‘Hiçbir etin kanını yemeyeceksiniz’ dedim. Çünkü her canlıya yaşam veren kandır. Onu yiyen halkın arasından atılacaktır.”– Eski Ahit, Levililer, 17:13, 14
Karanlıkta Bolero
"Yolda etrafında yürüyenlere baktı ve gördükleri yüzünden içi burkuldu. Hiçbir zaman onlar gibi hissetmemiş, onlar gibi gülmemiş, onlar gibi sevmemişti..." Hayatında kaybettiği coşkuyu ararken, içindeki keşfedilmemiş alanlara BOLERO’nun melodik sarmallarına tutunarak ulaşan bir psikoloğun karanlık çığlığının hikâyesi. "Benim içimde kalan tek bir duygu var, o da haz... Haz almadığım zamanlarda ise sadece nefes alıyorum..." Karanlıklar onu karşı konulmaz bir şekilde çağırıyordu. Bu karmaşada suç, günah, ahlak kavramları anlamını yitirmişti. Artık bütünüyle vahşi doğasıyla yüzleşmeye hazırdı... Peki ya sen, içindeki karanlıklarla yüzleşmeye hazır mısın?
Taksim Bahçesi
"Unutmaya şartlandırıldığımız her şeyi yüz yıllık bir zaman tünelinde bir ileri bir geri gezintiye çıkartıyor Murat Arda ikinci kitabında. Bu topraklarda inadına yeşeren yaşam formlarına düşman, gönlümüze perde olan türlü türlü melaneti sayfalarında filtreleyip bizlere muzırlık ve haytalığın evrenselliğini/zaman tanımazlığını sunuyor. Postu deldirmeme konusunda ortalama iş çıkartan, kafadarlık müessesesine yüksek aidiyet duygusuyla bağlı tuhaf isimli adamların kaderini tekrardan ağır ağır tayin ediyor bunca yıl sonra. Bir bakıyorsun, o koca koca adamların arasına bir kozmos mensubunu iliştiriveriyor, araya tencereden bozma karatavuklar serpiştiriyor hani şu eski Meydan’ın orada gezinen tavukları– sonra hoş geldin Berlin Kongresi’nin faydaları/zararları, kaçan kaçtı azınlıkları... Cıva gibi...