
Portekiz
İçimde şiddetli bir sigara alma isteği vardı. İki yıldır ağzıma tek bir sigara koymamışken… Aslında bu festivale davetli olmaktan gerçekten memnundum. Gelmeyeli yirmi yılı geçmişti. Bu ülkeye bir yetişkin olarak attığım ilk adımlarımdı. Büyülenmiştim ve mutluydum. Bu ansızın gökten düşen tuhaf öfkenin ve ardından gelen tatlı melankolinin nereden çıktığını kendi kendime soruyordum. Hayatı griye dönen çizgi roman yazarı Simon Muchat, esin sıkıntısı çekmekle birlikte varlığının da anlamını yitirmiş gibidir. Birkaç günlüğüne Portekiz’e davet edildiği sırada karşısına hiç ummadığı şeyler çıkar; çocukluğundan kalma kokular, tatilden kalma kahkaha ezgileri, unutulmuş –belki de terk edilmiş– bir ailenin ışıltılı sıcaklığı... Peki ya Muchat’ların sırrı ne? Simon neden kendini hiçbir yere ait hissed...

Geçecek Mi?
Bu dünyaya "beklenti olmaya" gelmedim. Bu dünyaya başkası olmaya, ezberlere uymaya, hep aynı şarkıyı duymaya gelmedim... Sertçe göğsüme oturan bu ağrıya dokunabilirsem geçecek. Kaçmadan, acısını yok saymadan, kendime kızıp canımı daha çok yakmadan, yargılayıp daha derine bastırmasam geçecek. Geleni bir kabul edip, onunla canım yanarken konuşursam geçecek. Her sözünü yol göstersin diye aklıma bırakırsam, kalan izini iyileşsin diye zamana bırakırsam geçecek. Hemen geçsin diye kovmadan, tekrar gelir diye korkmadan, hep üst üste gelir diye kapanmadan, hep benim başıma gelir diye kaçmadan yüzleşirsem geçecek. Dokuna dokuna, konuşa konuşa, evet ağlaya ağlaya geçecek. Ağlarken kendime şefkat gösterirsem geçecek. İyileşmeden iyi olmuşum gibi yapmadan, daha önce kendimi nasıl ayağa kaldırdığımı unu...

18 Saat
Gözümüzle gördüğümüz her güzel şeyin arkasında mutlaka bir giz ya da acı saklıdır. Hesaplaşmak için yeterince uzun, değişmek içinse hayli kısa bir zaman... Birbirlerini hiç tanımayan, farklı hayatlardan gelmiş, farklı kültürlerde yetişmiş bir grup insanın ortak bir kaderde buluşmak zorunda kaldığında aslında birbirine ne kadar da benzeyen korkulara, sorunlara ve kaygılara sahip olduğuyla ilgili sert ama gerçekçi bir yüzleşmeye ayna tutuyor ON SEKİZ SAAT... Teşkilat-ı Mahsusa’nın kuruluşundan Gezi Parkı direnişine, Çorum olaylarından iki binli yılların Nişantaşı sokaklarına kadar geniş bir perspektiften yakın tarihe bakan; aşk, tutku, gerilim, erotizm ve direnç dolu bu hikâye, bol kahramanlı kurgusu sayesinde keyifli ve katmanlı bir okuma serüveni vaat ediyor. İnsan olmanın sancısı ile aydı...

İçimden Geçen Yolda
Bu kitabın yazılması bitmek üzereydi. İçinde yer alan yazılar, kitaba kendi adlarının verilmesi için sıkı bir kavgaya tutuştular. Babası Çalınan Bisikletçi diyordu ki, "Bu bir yol kitabı; benim adım yakışır!" Çağlayandan Düşen Sincap da diyordu ki, "Bu bir coğrafya kitabı; adı benim adım olmalı!" Kağa Delik söyleniyordu, "Bu kitap çok şiirsel, ben de bir şairi anlatıyorum. Adını benden alsın!" Gökkuşağının Ayakkabısı, hepsine tersleniyordu: "Bu rengârenk bir kitap, benim adımdan başkası yakışmaz!" Şemsiyemin Üstünde Uçan Martı ortaya atılarak dedi ki, "Biliyorsunuz, bu adam bu kitabı uçarak yazdı. Kitabın adını hak eden benim! Benim adım verilmeli!" Tam o sırada bir gürültü duyuldu ve Vecihi Hürkuş uçağıyla Apollo 11’in yanından hızla geçerek yazıların arasına daldı. Diğer ad adaylarının h...

Makam Odası - Linç
Yer paspasım verildi ama kovam yok Bu gece de bir döşeğim var ya artık bana gam yok Pijama yerine sırtımda linçte yırtılan fanila Göğsümde koca Atatürk var hâlâ başkasına karnım tok Barbaros Şansal’ın Kıbrıs’ta derdest edilip Atatürk Havalimanı apronunda aportta bekleyen güruh tarafından linç girişimine uğraması ve sonrasında Silivri Cezaevi’ne kapatılıp aylar sonraki beraatına dek geçen süreci kaleme aldığı "Makam Odası-LİNÇ" hiciv sanatında yepyeni bir çığır açacak anekdotları, aklınızın sınırlarını zorlayacak metaforları ve alegorik üslubuyla elinizden bırakamayacağınız bir Türkiye panoraması sunuyor...

Şehrin Sancısı
"İNSANLAR YALAN SÖYLEMEYİ SEVER. ÇÜNKÜ BEŞ PARA ETMEZ HAYATLARINDA DOĞRU DÜRÜST YAPABİLDİKLERİ TEK ŞEY BUDUR." Kendini dahi bulamayacak kadar kalabalık, kafasının içindeki seslere sağır kalacak kadar da gürültülüydü şehir. Çokça hayal kırıklığı, kavga ve tehlike doluydu. Çocukluğundan beri huysuz, uyumsuz ve yalnızdı. Ne sistemle barışabildi, ne geçmişi bağışladı, ne hayatın anlamsızlığına değer katabildi, ne de kendini sevebildi. Basit ve hayli sıradan bir insan olarak hayata devam edebilmek kolay değildi artık. Şehir sıradan olanı öğütüp kusuyordu dışarı. Pencerede bir çiçekle, mahalleden iki arkadaşla, maaşı düzgün bir işle, sıcacık bir çorbayla, ocağı tüten bir haneyle, sıradan ve görünmez olmak için daha fazla çabalamak gerekiyordu. Yanlış Giden Bir Şeyler Var, Coğrafya Kaderdir, Var ...

Ben Celile Nazım Hikmet İn Annesi
Ela Gözlü Pars Celile adlı romanıyla yüz binden fazla okurun beğenisini ve ilgisini kazanan yazar Osman Balcıgil’den gençler için eşsiz bir tarihi roman... Dünyaca ünlü şairimiz Nâzım Hikmet ile cezaevi günleri ve sürgünleri boyunca büyük desteğini gördüğü ressam annesi Celile’nin yaşamöyküsünü anlatan Ben Celile Nâzım Hikmet’in Annesi yalın dili ve sürükleyici kurgusuyla gençler için kaleme alındı. Nâzım Hikmet, 1902 yılında dünyaya geldiğinde Celile Hanım henüz 22 yaşındaydı. İlerleyen zamanlarda cezaevinde açlık grevine giden oğlunu kurtarmak için Celile Hanım’ın sokaklarda başlattığı imza kampanyasıyla yarattığı yankı, uzun yıllar zihinlerden silinmedi. Her sayfası duygu, tarih, azim, ilham, yetenek, inanç ve bilinç dolu Ben Celile Nâzım Hikmet’in Annesi elinizden bırakmak istemeyeceği...

Votka & Pera
"Kırmızı ışıkta sokak çocuklarının etten duvar ördüğü Chevy Impala gelinle damadı nereye götürüyordu bilmem; ama beni 87 yazına, çocukluğumun en kral günlerine götürmüştü. İnsan olmanın yükünü çekmediğim, gözlerimi Samantha Fox takvimiyle şenlendirdiğim, Erenköy Mürüvvet Apartmanı’ndaki güzel günlere... O zamanlar babam ölü değildi ve onun ölümünün ardından gerçekleşen felaketler zinciri hayatımı altüst etmemişti daha..." Bu hikâyedeki defolu mal benim. Ruhum ihraç fazlası tişört gibi delik deşik. Vazgeçtim... Pes ettim... Yaşamak için mantıklı bir sebebi olmalı insanın... Pera’nın aşkı yaşama sebebim olabilir miydi bilmiyorum ama kesinlikle denemeye değerdi... "Boğaziçi Köprüsü’nün korkuluklarında, kollarımı iki yana açıp kendimi boşluğa bırakmadan önce tepemde parıldayan güneşe bakıp gül...

Elimi Tut Yeter
Oğlum Fırat’ın beş yaşına varana kadar sorduğu sorular benim yaşamım boyunca karşılaştığım en zor sınavlar oldu. Biriyle bir kahvaltı sofrasında karşılaştım: "Yumurtalar neden uçmuyo’ baba?" Bir diğeri mutfak penceresinin önünden uçarak geçen kuşlar yüzünden soruldu: "Kargalar neden kara biliyo’ musun?" Başka bir Fırat sorusu, deniz kıyısında sulardan çıktı: "Damlalar birbirlerini nasıl tanıyo’lar baba?" En yutkunduruculardan biri, dalgaların salladığı Kadıköy-Eminönü vapurunda buldu beni: "Vapurlar batınca denizin canı acır mı, baba?" *** Halime gülüyorsunuz elbet, ama ben de şimdi sormam mı size: Bilin bakalım, bir çocuk sorularıyla babasını ne kadar uzağa götürebilir? Zor durumdaki bir baba yanıtları nerelerde arar? Bana düşen, tarihin, edebiyatın, şiirin, gerçeklerin ve düşlerin içine ...

Berserk 3 Kitap Set
Setin İçinde Yer Alan Kitaplar: Berserk 3 Kitap Set -Berserk 1 -Berserk 2 -Berserk 3

Telaşsız Mavi
Şiir, her zaman kıymetliydi bende. Edebiyatın en samimi çocuğu diye nitelendiriyorum kendimce şiiri. İçinden geldiği gibi çünkü! Bir kelimeyle oynasan; düşürüyor yüzünü, büzüyor kifayetini. Şu sıralar, sosyal medyanın ilgisinden kaynaklı başlı başına bir çığır yaşanırken; etrafımdaki herkes, özellikle kendiyle alakalı, dizelere kulak kabartıyor. Öyleyse “şiir” hep olsun hayatımızda, çünkü duygusal insanların matemidir! İNSA-NİYET Sevmek değil Söylemek zor Bakmak değil Görmek zor Duymak değil Hissetmek zor İnsan olmak değil İnsanca yaşayıp Ölmek zor...

Tao Te Ching - Evrenle Bir Olmak
"SÖZLERLE İFADE EDİLEBİLECEK YOL, KALICI YOL DEĞİLDİR. KELİMELERLE İFADE EDİLEBİLECEK İSİM, KALICI İSİM DEĞİLDİR. GÖĞÜN VE YERİN BAŞLANGICI İSİMSİZDİR, İSMİN SAHİBİ, BÜTÜN ŞEYLERİN ANASIDIR." Taoculuk öğretisinin temelini oluşturan Tao Te Ching eseri, asırlarca gizemli yazarı ve içeriğiyle dikkatleri üzerine çekmiştir. "İsimsiz" ve "gizli" olan Tao’yu –evrensel yolu– tarif eden bu kitap, evren ve yaşamın sırlarını açıyor ve "elle tutulamayan, gözle görülemeyen, kulakla duyulamayan" ebedi yasayı olabildiğince sade bir dille tarif ediyor. Lao Tzu’ya kalsaydı, bu kitabı hiç yazmayacaktı. Çünkü ona göre: "Bilen konuşmaz, konuşan bilmez." Oysa kader, bu bilgeliğin tüm insanlığa açılmasının yolunu bulmuştu...

Eğitim Kulesinin Usta Oyuncusu Seti (2 Kitap)
Setin İçinde Yer Alan Kitaplar: Eğitim Kulesinin Usta Oyuncusu 1 Eğitim Kulesinin Usta Oyuncusu 2

İmparatorun Kızı Seti (3 Kitap)
Setin İçinde Yer Alan Kitaplar: İmparatorun Kızı Seti (3 kitap) İmparatorun Kızı 1 İmparatorun Kızı 2 İmparatorun Kızı 3

Belediye Başkanına Linç
KENDİ İÇİNDEKİ ŞEYTANINI TAŞLA Günümüzde teknoloji ve iletişim olanaklarının çoğalmasıyla özel hayatın ihlal edilmesine dair sarsıcı bir hikaye: Belediye Başkanına LİNÇ .Düşmanın görülmediği,çoğu zaman hiç ortaya çıkmadığı,izinin kolay kolay bulunmadığı bir yeni çağ savaşı. İstanbul’un önemli bir ilçesinin belediye başkanı,bir sabah uyanır telefon ve sosyal medya hesabında yüzlerce tehdit ve hakaret mesajları bulur.Yaşamı boyunca inşa ettiği tüm değerleri, bir anda kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Sanal dünyanın paralı askerleri onu bir gecede ülkenin gündemine oturtmuştu. Artık içine atıldığı bu dijital linç karşısında bir direnç savaşı verecektir. Kazanabilmesi mümkün müydü? Eğitimci, yazar Talip Emiroğlu’nun yeniden güncelleyerek yazdığı "Belediye Başkanına LİNÇ" romanını,...

Masumiyet
“EN MÜKEMMEL ADALET VİCDANDIR!” – VICTOR HUGO Rengigül Bayrı, annesini ve babasını kaybedince, henüz on bir yaşındayken kız kardeşi ile birlikte halasının yanına taşınır. Sultanahmet’teki konaklarında halası ve emektar Arap kalfaları ile birlikte mutlu bir hayat sürerler. Üniversiteyi kazandığı sene karşısına çıkan Harranlı bir aşiret ailesine mensup olan Cumali Yörükoğlu’nun hastalıklı, saplantılı ve karşılıksız aşkı nedeniyle hayatı cehenneme döner... Varlıklı, güçlü ve acımasız biri olan bu genç adam yakınlarına zarar vermeye başlayınca doğrularından vazgeçerek onunla evlenir. Kimsenin anlam veremediği bu kararın mahcubiyeti altında kalır. Mağduriyetini ve masumiyetini dile getiremez. Evliliğinin henüz ilk yıllarında Yörükoğlu ailesinin yakışıklı genç avukatları Selim Somaylar ile gizli...

Küçük Antika Dükkanı
"TARİHTEKİ BÜTÜN KÖTÜLÜKLER, KENDİNCE HAYATI ADİL BULMAYAN BİRİNİN, NE İSTERSE YAPABİLECEĞİ GÜCE ERİŞMESİYLE BAŞLAMIŞTIR." Yazar Kılıç Arslantürk’ün ikinci romanı Küçük Antika Dükkânı, 1938 yılında Nazi işgali altındaki Avusturya’nın Linz şehrinde başlıyor. 16 yaşını doldurmak üzere olan Wolf’un, zor durumdaki ailesine destek olmak için çalışmaya başladığı küçük antika dükkânının sahibi yaşlı Yahudi Enos’la kurduğu ilişki, onu antikaların insana ilham veren hikâyelerine sürüklüyor. Tarihe utançla kazınmış eziyetlerin gölgesinde, okuru insani değerler, karanlık ve aydınlık üzerine düşünmeye de davet eden bu hikâye, İstanbul’da son buluyor.

Kehanetteki Çocuk
Yaşlı kayın ağacının köklerinden baloncuklar yükselmeye başladığında hepsinin hikâyesi değişti. Suzan, doğmadan önce Cehennem’de buldu kendini. Annesinin masallarıyla büyüdü ama hiç ummadığı bir anda masal zannettiği her şey, gerçeğe dönüşmeye başladı. Bilinmez bir hastalık iki dünyaya da bulaştığında Suzan ait olduğu yere, Ortoköy’e döndü. Burada onu bekleyen tehlikelerle ve bulmayı umduğu kayıplarıyla yüzleşmeye ne kadar hazır olduğundan emin değildi. Yıllardır beklenen On Bir Kehaneti sonunda gerçekleşecek miydi? Suzan’ın heyecan verici, büyülü macerası başlıyor!

Hocalı Katliamı Günlerinde Aşk
"Daha, çok anlatacaklarım var. Daha çok bilinmesi gerekenler var." "Bir katliamın ortasındaki aşkı unutmamam lazım. Aygül’ü unutmamam lazım. Hocalı katliamını unutmamam lazım. Aslında gördüklerimi, işittiklerimi, yaşadıklarımı hiç ama hiç unutmamam lazım."