
Çığlık
Çocuklar istismar edilirken susan suç ortağıdır.Şehirde sessiz bir çığlık yükseliyordu...Çığlık şehrin karanlıklarından sokaklarına taşmıştı...Görüyorlar ama duymazlıktan geliyorlardı...Ben o çığlığı duydum...Küçük bedenlerin büyük çığlığına koştum...Bu kitap Karaman Ensar Vakfı ve KAİMDER yurtlarında yaşanan çocuklara tecavüz davasının perde arkasını anlatıyor. Okurken tüyleriniz ürperecek ve Türkiye’de şimdiye dek yaşanmış en korkunç kötülükle yüzleşeceksiniz.Kitap bittiğinde herkes şu soruyu soracak: “Çocuklara gözümüzün önünde tecavüz edilirken ben ne yaptım?”Karaman yarım bırakılmış bir davadır.Karaman’da hâlâ sessiz bir çığlık yükseliyor.Ensar ve KAİMDER’den şikâyetçi olan aileler var...Duyun bu çığlığı!

Moba
En sevdiğin oyunun Şampiyon’larıyla sokakta karşılaşsan ne yapardın?Peki, onların arasına girsen hangi yetenekleri seçerdin?Üç koridor, bir orman ve iki üs arasındaki ölümüne bir savaşta takım olmayı başarabilir miydin?Onlar başardılar!Dünya Şampiyonu değil, Dünya’nın Şampiyon’ları oldular!Unutma, sıradaki sen olabilirsin!...

Hayatımın Öküzü
Bir hatayı sevmek de doğru sayılabilir…Parçalanmış ailesinin trajedisini dinmek bilmeyen neşesiyle ve inatçı mücadeleciliğiyle onarmaya çalışan genç bir kızın, aşkla, dostlukla ve unutmaya çalıştıklarıyla yaşadığı nefes kesici imtihanı…“1905’ten” adıyla Wattpad camiasının 5 milyon 300 bin kez okunan fenomen yazarlarından 16 yaşındaki Deniz Özkurt’un ilk romanı Hayatımın Öküzü geçmişinden kaçarken geleceğinin kaosunda savrulan Defne’nin sarsıcı, duygulu ve şaşırtıcı öyküsünü zengin bir kurguyla anlatıyor.Geçmişinin izlerini silebilmek ve kendisine yeni bir gelecek yazabilmek için küçücük yaşına rağmen İzmir’e doğru yola çıkan ve burada başladığı okulunda kendisine yeni bir geçmiş yazmaya başlayan Defne’nin büyürken yaşadığı sancılar, sakladığı sırlar ve göze aldığı büyük aşk duvara karşı yü...

Deli Gözel - Bir Yadigar Ejder Kitabı
Gerçek adıYadigarEjder değildi.Taksim-Gezi Parkı'nda donarak ölmedi.Bir çok kimse onun durumuna düşmedi, çünkü kimse sinemayı onun kadar sevmedi.Bu kitap, sinemamızın en renkli karakter oyuncularındanYadigarEjder'in hiç bilinmeyen hayat hikayesini anlatırken, karakter oyuncularının sinemamızdaki yeri ile ilgili çarpıcı gerçekleri ortaya çıkarıyor. Hayatını sinemaya ve sinemamızın kıymeti bilinmemiş isimlerini onurlandırmaya adayan yönetmen Erhan Tuncer,YadigârEjder’in doğumundan vefatına, hayatının tüm detaylarını önümüze seriyor.

Likya - Işıklı Aşklar Ülkesi
“Levent Veziroğlu, muazzam bir tasvir yeteneği ve muazzam bir Türkçeyle, Anadolu anlayışlarını dilsel, dinsel, etnik unsurlar ve doğa çelişkileri üzerinden anlatıyor.”- Nebil ÖzgentürkPhaselis’ten başlayıp Knidos’a kadar uzanan coğrafyada, neredeyse her bir taşın hikâyesini öğrenmeye adamıştım ömrümü. Bilemediğim hikâyeleri de kendim yazarım demiştim. Ama hikâyeler, dinleyenlere, anlayanlar oldukça anlam ifade ederler. Çünkü aslında her hikâye, bazen tek bir dinleyiciye yazılmıştır.Anlatıcı kendi hikâyesinin peşine düştüğünde, yolu kırıklarla, yasaklarla, ikramlarla, acılarla ve dalgalarla dolu başka hikâyelerle kesişiyor. Dinleyici, onun tüm yolculuğu boyunca her inişte ve yokuşta, vuslatın aşkın katili olduğuna; aşkı, arzunun ve acının ayakta tuttuğuna inanıyor.

Üvey Kırmızı
Boş ver birilerinin sana inanıp inanmamasını... Sarıl içindeki masum çocuğa, dikil her düşüşte tekrar ayağa... Olmadı mı? Hadi bu kez daha bir inanarak... Bir daha! İnsanız... Tabii ki sınavlarımız olacak, tabii ki hayatımız da hasarlar alacak... Bize düşen inancımızı tampon yapmak kanayanlara... Unutma... Sen kabuğunu aralamazsan kalıcı değildir hiçbir yara... Şimdi sıra sende. İnan kendine! Öyle lafla değil... Sabırla, inatla inan... Sonra dur ve bak geçmişe... Gülümse. Tüm sana inanmayanların gözüne başarını sokarak GÜLÜMSE! Affetmek mi? Çok tanrısal duygular bunlar...

Sana Hep Benden Söz Edecekler
Her yara nasıl iz bırakıyorsa vücudumuzda, her aşk da böyle iz bırakıyor her birimizin kalbinde. Kimisi öyle derin açıyor ki o yarayı, kapanması yılları alıyor. Kimiyse dokunup çekiliyor sadece merak ettiği için. Biz o izleri saklamaya çalışırken başkası buluyor orayı. Tam burası diyor, işte tam buradan acıtmışlar senin canını. Sen ne kadar kapatmaya çalışsan da görüyorlar orayı. Boş verin görsünler, görsünler ki anlasınlar. İşte bizi biz yapan bu yaralar.

Çevrimiçi Yalnızlık
Son görülme "dün" İyiyim merak etme, sadece özlüyorum ara sıra. Olur da gelmek istersin ama çekinirsin falan. Aklında bulunsun çekinmeye hiç gerek yok. Ben aynı benim. Araman yeterli. Sonuçta teknoloji gelişti. Böyle bir devirde nasıl birbirimizden habersiz kalabiliriz ki? Az önce Whatsapp profil resmine baktım. Çok güzeldin. Bir de son görülmende "dün" yazıyordu. Telaşlandım, başına bir şey mi geldi acaba? Tam yazacakken çevrimiçi oldun bir an bütün paniğim geçti. Sonra "Seni özledim" yazmak geldi içimden ama yazamadım. Aklında bulunsun. Özlersen bir ipucu vermen yeter. Gerisini ben hallederim. Belki bir gün beni özler ve eksilirsin. Sakın çekinme, slm, mrb, nbr yaz gerisi bende!

Evsiz
Herkesin alıp başını gitmek istediği bugünlerde soruyoruz:Sürekli yolda olmak nasıl bir his? Kimler bu göçebeler? Neden rahat hayatlarını bırakıp yollara düştüler? Gezmek için parayı nereden buluyorlar? Ve en önemlisi onlar için hayatın anlamı ne?Bu kitapta yıllardır yeri yurdu ya da bir işi olmadan gezen göçebeler bütün bu sorulara cevap veriyorlar. Onlar modern çağ kâşifleri, hiçbir bağları olmayan avareler.Onlar için özgürlük ve kendi hayatlarını yaşayabilmek her şeyden daha önemli. Onlar Büyük İskender’in, Jean-Jacques Rousseau’nun ve George Orwell’in ayak izlerini takip ediyor, hayata tıpkı onlar gibi bakıyorlar.Basit ve güzel bir hayat mümkün. İşte EVSİZ’in kahramanları çağlar öncesinden kalan bu sadeliğe yeniden nasıl kavuştuklarını anlatıyorlar. Bu kitabı okurken siz de ev, ulus, ö...

Kadının Altın Çağı
Kırk yıldır tıbbi seksoloji ile uğraşan Dr. Akif Poroy bu çalışmayla kırklı yaşlardaki kadınlara daha mutlu olabilmeleri için bazı öneriler sunarken, bu yaş grubunda yaşanan kimi sorunların üstesinden gelinebilmesi için bazı hatalarla yüzleşilmesini sağlıyor.Orta yaş kadınının cinselliğe bakışı, eşi ile olan iletişim tarzı, sorun çözme yetisi ve hepsinden önce “farkındalık” bilincinin çok akıcı bir dille anlatıldığı Kadının Altın Çağı’nda kırklı yaşlarda geçmiş-gelecek algısı ve alışkanlıkları ile bu dönemde çağdaş yaşama uyum, aşka bakış, cinsel yaşamdaki mutluluğa giden yolda karşılaşılan sorunlar tespit edilerek çözümleri açık bir şekilde sunuluyor.Kadını bu altın çağında daha iyi anlayabilmek için erkekler de kesinlikle bu kitabı okumalılar. Dr. Akif Poroy’un bu çalışması tüm kadınlar,...

Üç Sevda
Harf harf düşüyor adın gönlümden…Bir “unutmak” yetecek biliyorum sol yanımda sızlayıp duran sensizliğe!Uyuşmuyor bedenim gözlerimin kapanma saatlerinde.Uykum kadar ağır uyutmayan kederim.Üşüyorum… Ve artık şiirler yakıp ısınıyorum. Taş zeminlere atılmış hatıralar, üstüne basıp geçenlere güceniyor. Bütün yollarım, bütün yönlerim sana doğruyken artık özlemiyorum seni. Konuşan yalnızlığımı sessizliğim dinliyor. İçimde kıvrılan binlerce kelimeyi kanlarla boyayıp ekliyorum şiirlerime… En çok da Özlemeyi… Mavilere savaş açan ruhum yokluğundan, dahası seni özlemeyi unutmaktan mustarip. Bu kez seni değil, seni özlemeyi özledim.

Kendi Seven Ağlamaz
Kim bilir belki kavuşmaktır aşkın felaketi, belki de mesafeler belirler tutkunun niceliğini. Sevmek esasında alıp başını gitmek ve yanında hiçbir şey götürememektir belki de. Belki de tükettiklerimizden artakalanlardır kim bilir... Bir zamanların çocuk yıldızı Sitare, ömrünü gerçek aşkı arayarak ve bulamayarak geçirmiştir. Zira kendini bildi bileli bir gönül hataları uzmanıdır o. Yanlış şeride girmek, akıntıya karşı kürek çekmek ya da uçarken rotayı şaşırmak dendi mi kolay kolay rakip tanımaz. Umutlarının tükendiği bir anda, uzak bir şehirde çekilecek bir diziden rol teklifi alır. Orada aşkı hiç beklemediği bir şekilde bulacaktır ancak gerçek aşk onun tahmin ettiğinin çok ötesindedir. Çağdaş edebiyatımızın sevilen isimlerinden Tuna Kiremitçi, yeni romanında aşkın doğasına ilginç bir açıdan...

Madanayuyu
0 YORUM YAZ Bir sabah uyandığında sesler, harfler ve sözler bambaşkaydı... Bir gün sizden başka herkesin hiç anlamadığınız bir dilde konuştuğunu, kimseyle iletişim kuramadığınızı düşünün. Çocukluğunuzdan itibaren öğrendiğiniz harflerin, rakamların yerini daha önce hiç görmediğiniz semboller almış. Duyduğunuz her ses kulağınıza yabancı. Dünyada yapayalnızsınız. Hayatınız boyunca kurduğunuz her şey bir bir çöküyor. İletişim kırılmasının derin kaosunun sembolik bir hikâyeyle anlatıldığı bu kitapla, bir aynanın karşısına geçip, kendinize tekrar bakmaya var mısınız?

Ölümün Ayakları Altında Aşk
Okyanusun İnsana hasret yerleri gibi... Onun Kusursuz mavi Gözlerine, bakarken al beni Ölüm... Tensel açlıkları içine çekip Kocaman kocaman olmuş... Diri diri göğüslere Yaslamışken Başımı. Yüzüme düşen Buğday sarısı saçlardan Çekerken içime kadın kokusunu... Al beni ölüm. Kalbimi saran Derin gülücüklerle Sindir beni içine.

Kadın Tamircisi
Siyasetimiz erotik, tarihimiz pornografiktir, ablalar abiler.Âşık olmak ayıp, üremek şereftir!Bu, Vatanperver Zürriyet Efendi'nin soyunun özelliğiydi Oğullar taşakları üç torbalı ve iki yumurtalı doğuyor, içlerinden yalnızca birinde üçüncü yumurta bitiyor, biter bitmez beyne zürriyet sinyalleri yolluyor, ilk sinyalde adamı esir edip, ele geçiriyordu. Asabi Efendi her hafta karısının üstüne yeni kuma getirmeye başladı İrade yerine üçüncü yumurta kodluydu genlerin seçtiği kişide ve tek bir davranış sinyali gönderiyordu merkeze: Hücum!Kadın Tamircisi, seks ve iktidar penceresinden bakarak, erkek egemen toplum hayatı ve siyasetiyle alay ediyor. Burnumuzun dibindeki gerçekliği kıvrak bir mizahla apaçık ortaya sererek ezber bozuyor!

Aktör
Pazar günü tekrar kerhaneye gittim. Bu sefer kararlıydım. Doğru çalıştığı evine. Kapıyı çaldım, açtılar. O, yine aynı sedirde. İki kadının arasında oturan kapkara gözlerin önünde durarak, "kaç numara" dedim. Yüreğim sürgün gibi yerinden gitti gidecek, "dört numara" dedi. Kalktı önüme düştü, odasına çıktık... Kenarda bir sandalyeye eğreti oturdum, heyecanlıyım, onunla ne konuşacağım, düşünemiyorum, kalbim çarpıyor. "Bir kahve içer misin" diye sordu. Düşünmeden "evet" dedim. Sessizce odadan çıktı, birazdan bir fincan kahve ile döndü. Ben de bu arada o yokken odayı taradım, kenarda bir somya, iki sandalye, bir masa, orta halli bir ev odası gibi düzenli. Kahveyi verdi, karşıma oturdu. İkimiz de konuşmuyorduk. Birazdan sessizliği o bozdu, adımı sordu, sonra o da söyledi. "Sevda". İçimden, ‘ne g...

Validebağ Köşkü
Gece hayatının en havalı, en para saçan kızı, maddi olarak son demlerinde. Paha biçilmez tablolar gitti, mücevherler bitti bitiyor. Zengin koca şart. Atçılık yatçılık kulüplerine üyeliğini devam ettirmez, en lüks restoranlarda fink atmazsa nerede yakalayacak avını? İflas gizlenecek, yangından mal niyetine adam kaçırılacak, karar kesin. Geçen sene, park yeri için tartıştığı zengin züppe Nizamettin ilk hedef... İleri!Benzersiz üslubuyla dikkatleri üzerine çeken, öyküleriyle ses getirip, kalem gücünü konuşturan yazar Ali Boz, otuz sekiz dev sanatçının seslendirdiği “Büyük Resim” adlı öykü albümünden sonra ilk mizah romanıyla da samimiyette tavan yapıyor. Anlatım sıcak, esprili, akıcı ve çok komik.