
Uyusak Geçer Mi?
Her birinin hayatı kırgınlıklarla, yaralarla ve karmaşayla dolu üç çarpıcı karakter... Kader, Can ve Hayat... Farklı hayal kırıklıklarıyla çok zaman düşe kalka devam ettikleri yaşam yolculuğu, ortak bir paydada buluşturacaktır onları. Umut, hepsi için yeşerebilirdi bir gün... Ama nasıl? Seda Eroğlu’nun kaleme aldığı içsel dinamikleri hayli güçlü bu roman, çocukluğa özlemin, umudun, aşkın ve gerçek uyanışın bir destanı... "Tam her şey unutulmaya, tozlu raflara kaldırılmaya yüz tutmuşken, ansızın esen bir rüzgâr çocukluğundan bir parçanı kurumuş yapraklar gibi uçurup pencere kenarına kondurduğunda anlıyorsun ki, içinde bir yerlerde saklanan o küçük çocuk hiç büyümemiş, geç

Tatavla Hikayeleri
Tatavla Hikâyeleri, Kanunî döneminde tersane işçilerinin yerleştiği, 18. yüzyılda padişah fermanı ile Rumlardan başka bir milletin ikamet etmesi yasaklanan, 1929’daki büyük yangında kül olmaktan kurtulan Tatavla’ya götürüyor. Oğlunun ruhunu İstanbul boğazında arayan Taki, emekli ip cambazı Muhteşem Feridun ve semti yangınlardan koruyan mezarlık bekçisi Arman... İllüstrasyon ve graffiti sanatçısı Furkan ‘Nuka’ Birgün, uzun yıllar yaşadığı semti anlatırken masalsı bir gerçeklikle onu yeni baştan kuruyor. Tatavla Hikâyeleri, yarattığı özgün karakterleriyle ve anlatısıyla yeni kuşak çizgi roman tarihimiz için yeni bir dönüm noktası.

Cıvata Kafa ve Diğer Tuhaf Vakalar
Eisner Ödülü – En İyi Kısa Öykü En İyi Mizahi Eser Victoria Devri’ne ait uçan makineler, mekanik bir kafa, mezar hırsızlıkları, hayaletler, cadılar, kuklalar, uzaylılar ve içinde paralel evren taşıyan bir şalgam. Bu kapağın altında adeta bir tuhaflıklar geçidi sergileniyor -ki aralarında Eisner ödüllü "Cıvata Kafa" ve "Sihirbaz ve Yılan" hikâyeleriyle birlikte, Hellboy’un yaratıcısının hiçbir yerde yayımlanmamış üç hikâyesi daha yer alıyor. "Cıvata Kafa, en başta bir oyuncak fikri olarak ortaya çıkmıştı. Ciddi bir fikirden ziyade, öylesine bir düşünceydi… Ama bir figür tasarımcısı olmadığım için bunu bir çizgi romana çevirdim. Ve sonunda tam da benim seveceğim bir çizgi roman yarattım. Başkalarının umursamasını bile beklemiyordum ama insanlar, bugüne kadar yaptığım en iyi iş olduğunu söyle...

Topşik
Topşik, pofuduk varlıklara duyduğum sempatiyi ürküntüye döndüren fakat içimdeki çizgi roman ve macera aşkını ziyadesiyle arttırarak güçlendiren süpersonik bir eser.-Memo Tembelçizer Türkiye’de çizgi roman kültürü, mizah dergilerindeki çizerlerin çabalarıyla varlığını sürdürüyor. Nisan Hakan, jenerasyonunun öncülerinden birisi olarak, bu zamanın ruhunu yaratan ve bize aktaran en önemli çizerlerimizden.-M.K. Perker

Dijital Tapınak
Amerika On dakika boyunca ses çıkarmadan konuşan botları dinlediler. Dünya dillerine kesinlikle benzemiyordu. "Biz sadece İngilizce yazılım yüklemiştik" diye söylendi Albert. Durumu büyük patrona bildirmek zorundaydılar. Facebook’un patronu Mark Elliot Zuckerberg’in dünya dilleri konusunda uzman on kişiyle birlikte aşağıya inmesi uzun sürmedi. Tuhaf bir dilde konuşan botlara verdi dikkatini. Yanında getirdiği uzmanlar da konuşulan dili anlayabilmek adına sessizce dinlemeye başladılar. Yarım saat sonra sabrı tükenen Mark’ın sesi duyuldu: "Bana bu saçmalığın ne olduğunu açıklayacak biri var mı aranızda?" Kısa süren bir sessizliğin ardından uzmanlardan biri yanıt verdi: "Bu dünya dışı bir dil." "Anlamadım?" "Dünya dışı bir dil geliştirmişler Mark." İstanbul Şehrin bitmeyen uğultusu arasında y...

Mutsuz Olan Cennete Gidemez
"Cennet, gidilecek bir yer değil, edinilebilecek bir bilinç durumudur" der Amerikalı yazar Stephen R. Covey. Cennete gitmek yerine, cenneti edinmeyi tercih etmek, insanlık açısından daha değerli bir devrimdir bu yüzden. Cennet bilincinin ne olduğunu bilmek, cennet bilincini edinebilmek için çok önemli... Bu kitap, bir yere varmayı değil, bir hale sahip olmayı nasıl başarabileceğimizin yol haritası... Hatta bir hipnoz... Kitap boyunca ritmik tekrarlar üzerine kurulu anlatım biçimi, okura cennet bilincini edinmesi yolunda zihinsel bir destek de sağlıyor. İyi-kötü, dost-düşman, kurban-fail, suçlu-suçsuz ikileminden arınmayan bir zihnin cennet bilincini edinmesi imkânsız... Kuvvetli bir yargılama becerisine sahip zihinlerin cenneti inşa edebilmesinin tek yolu, düşünce sisteminde köklü bir devr...

Mavi Kız Kahve Çocuk
Sevdiği kadın uğruna, henüz gençliğe adım attığı yıllarda işlediği cinayetle bir yol ayrımına geldiğini düşünen Kahve Çocuk, suçunu itiraf etmeye hazırlanırken cinayeti işlediğini iddia eden başka bir failin ortaya çıkmasıyla aslında çok daha büyük bir duygusal çatışmanın içinde bulur kendisini. Asıl katil kendisiyken bir başkasının hüküm giymesine sessiz kalmaya devam edip sevdiği kadınla birlikte fakat vicdan azabı dolu yıllar mı geçirecek yoksa vicdanıyla yüzleşip her şeyi kaybetmeyi göze alarak suçunun cezasını mı çekecek? Çocuksu masumiyetlerin giderek yitirilmeye başlandığı 90’lı yıllarda işlenen bir cinayetin gölgesinde birbirlerine aşkla tutunan Mavi Kız’la Kahve Çocuk’un bir arada kalma mücadeleleri, geçmişin travmatik yüzleşmeleriyle iyice yara alır. Zira geçmiş "Hatırlamıyorum.....

Roza
Hayat gailesinin Şanlıurfa’dan Hatay’a göç ettirdiği bir aile...Yanlarında götürdükleri birkaç parça eşyadan başka ihmal etmedikleri elbette ki ölüm töreleri...Ailenin büyük kızının aşiretinin onaylamadığı bir adama âşık olup onunla uzaklara kaçarak bir yuva kuruşu ve...Ölüm fermanını kendi elleriyle imzalayışı...Kurduğumuz ya da bize dayatılan o minicik varoluşumuzu korumak adına ülkemizin de dünyanın da gerçekleriyle yüzleşmekten kaçınıyor, burnumuzun dibinde gerçekleşen facialarla bile kendimizin yara alıp almadığı ölçeğinde ilgileniyor, eğer ortada ders alınması gereken bir durum varsa başkalarının alması gerektiğine inanıyor, kaçıyor, korkuyor, saklanıyoruz... Hamit İzol bu yüreksiz zümreye dahil değil elbette. O, ağzı kapatılan, üzerine kilit vurulan, aşağılanan, şiddete maruz kalan,...

5.tim
"Dipçiği koltuk altıma sıkıştırdım. Tetiği azıcık ezdim. Böylece üç, belki de dört adım attım. İşte o an gördüm teröristi! En uçta yürüyordu. Kamburunu çıkarmıştı. Beş, bilemedin altı metre ötemdeydi. Ben ona bakarken, o da bana bakıyordu. Dünya sanki yok olmuş gibiydi. Sadece o, ben ve birbirimize okuduğumuz meydan vardı. İşte o koskoca ‘an’da birbirimize baktık. Gecenin o son deminde, o alacakaranlığın içinde, gözlerindeki ‘ak’ı görüyorum. Orada, o an, o çiğ beyazlıkta; nefretini, kinini, vahşiliğini ve bana duyduğu iğrentiyi hissediyorum. O sıra başka bir görüntü daha var. Kıpkızıl bir şerare, alacakaranlığı apansız yırtıyor. Elindeki ‘Kaleş’in namlusundan fışkıran namlu alevi, sıçramalar yapıyor. Her sıçramaya, bir patlamanın neden olduğunu çok iyi biliyorum. Kızıllığın çıktığı namlu b...

Ghost World
1998 - Ignatz Ödülü Ghost World (Hayalet Dünya) kültürel anlamda bir dönüm noktası. Kendi jenerasyonunu aşmış, yıllar sonra da hala okunmaya devam eden bir kitap. İlk kez 1990’larda çığır açan Eightball’un sayfaları arasında yayımlanmaya başlayan Ghost World, Enid ve Becky adında birlikte büyümekte olan ama gitgide farklılaşan iki genç kızın hikayesini anlatıyor. Daniel Clowes, jenerasyonunun en saygın çizerlerinden biri ve Ghost World onun başyapıtı. Crumb belgeselinin yönetmeni Terry Zwigoff tarafından filme uyarlanan senaryosu, En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar’a aday gösterildi. Her çizgi roman okurunun koleksiyonunda bulundurması gereken bir eser!

Shenzhen - Çinden Bir Gezi Hikayesi
Kanadalı çizgi romancı Guy Delisle, Çin’in en kalabalık şehirlerinden olan Shenzhen’e, bir animasyon stüdyosunu denetlemek üzere yaptığı yolculuğu muhteşem bir dille anlatıyor. Pyongyang, Kudüs, Burma Günlükleri gibi çizgi romanlarıyla bilinen Delisle, bu kitapta soyutlanmış bir başka ülkenin koridorlarında dolaşıyor. Gözlemlediği ince detayları, duru ve eğlenceli bir dille anlatırken; Doğu-Batı kültürleri arasındaki farklılıkları ve tuhaflıkları zekice bir kurguyla sunuyor. Türünün en özel örneklerinden biri olan Shenzhen, çizgi roman dünyasının önemli ödüllerinden (Harvey ve Doug Wright Ödülleri) de adaylığı olan bir eser. Shenzhen, keyifle okuyacağınız sıra dışı bir seyahat rehberi.

İki Mermi Bir Hayat
İkincisi yok; hayatın, hayalin, aynadakinin... "Issız dağ başlarının sakinleri dahi yuvalarına çekildiğinde, bizler zifiri gecede gökyüzünde dizilmiş yıldızlarla tek tek arkadaş olmuşken kayan yıldızların her biri şehitlerimizden gülümsemelerle dolu bir selamdı sanki..." 90’lı yılları botu toprağa değmemiş, üzerinden mermi geçmemiş, soğuğu iliklerinde hissetmemiş üstelik güle oynaya göreve gittiği arkadaşının naaşıyla birlikte gözyaşları içerisinde geri dönmek zorunda kalmamış birinden değil; o yılları yirmili yaşlarının başında yaşayan toy bir astsubayın gözlerinden tüm çıplaklığıyla okumalıyız. Çocuk yaşta adım attığı askerlik hayatında yirmi bir yaşına geldiğinde kendini Muş Jandarma A Timi’nde terörle mücadelenin göbeğinde bulan Yarbay Şefik Ünal’ın sarsıcı ve soluk kesen anıları eşliğ...

Oğulların Diyarı
Uygarlığın sona erdiği, karanlık ve ıssız bir dünyada; bir baba, iki oğul ve bir defter...Eisner ve Angoulême gibi çizgi romanın değerli ödüllerinin sahibi, İtalyan çizgi roman ustası Gipi, çizgisiyle sinematografik bir evren yaratıyor.Yalın olduğu kadar yoğun bir anlatım, etkileyici bir post-apokaliptik öykü.Havanın ağırlığını, karakterlerin nefes alışını, ıssız dünyada yankılanan sesleri iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Ağırlıksız
"Seçim, güçlülerle güçsüzler arasında yaratılmış bir illüzyondur." * Bizlerden daha zeki olan bir cansızın yani Yapay Zekâ ve Kuantum Bilgisayar birleşiminin karşısında durabilmek ancak onlardan çok daha etkin bir şekilde yazılım teknolojilerini, büyük veriyi ve enerji kaynaklarını yönetmekten geçiyor. Eksilen ve ele geçirilen her bir kalenin tekrar eski haliyle yerine konabilmesi artık maalesef mümkün olamayacak. Sanal Ok, çoktan olmayan yayından çıktı bile... Ağırlıksız, kurulmak istenen bu yeni oyun düzenini deşifre ederken, yayından çıkan sanal okun kalplerinizi bulmasını hedefliyor. Bu kalpler ne kadar çok yan yana gelebilirse insan olmanın erdeminin götürdüğü içsel yol, bizleri kemirmeye çalışan yeni teknolojiler karşısında görünmeyen zırhlarla –içimizde kalan son iyilik kırıntıları ...

Ben Kendimi Hiç Böyle Görmemiştim Senden Önce
"Coşku..." İşte tam anlamıyla buydu yaşanan... İçindeki fırtınayı başka türlü anlatamazdı kadın. Deli dalgaların sahile çarpıp gitmesi gibi... Coşku da tıpkı böyle vuruyordu yüreğine, her vuruşta ufak parçalara bölüyordu yüreğini ve birazını da giderken götürüyordu. Ama geriye kalan o yürek öylesine yaşam doluydu ki kopup gidenleri fark etmiyordu bile. Alışmıştı bu eksilmelere. Ölümün olduğu hayatta mucize yerleştiren ruhuma "Bir yolculuğa daha çıkalım" diyorsun. Yolculuk, yol, yolcu... Mecburi gidişler bunlar, engel olamazsın. "Benimle ilgili değil" dedi kadın yeniden, binlerce kez dediği gibi, kaderdi bu. Ama kabul edilebilir mi kolayca? Bir masaldır hayat; büyülü, şerbetli, zehirli tesadüflerle dolu... Tek yapman gereken ken

Baskın
Ben sizlere, nasıl attığımızı, nasıl hoplayıp zıpladığımızı, ne kadar kahraman olduğumuzu da anlatabilirdim bu kitabımda. Ama yanıltmış olurdum sizi. Dağdaki mücadele ya da dağdaki kahramanlıklar, adına çatışma denilen kısa bir zaman aralığına sıkışmış şeyler değildir çünkü. Askerin kahramanlıkları, mücadelenin fedakârlıklarına gizlenmiştir. Ve bu fedakârlıklar sadece çatışma aralıklarında değil, dağın bütün anlarındadır. Ne kadar güçlü, ne kadar dayanıklı, ne kadar atletik olduğumuzla da süsleyebilirdim sayfaları bir güzel. Ama bu değildir dağlarda yaşam. Güneydoğu’nun bir adımlık anlarında bile, yüz binlerce fedakârlık üretilir. Ve tüm anlattıklarım, anlatmadıklarımın yanında bir yudum bile değildir. Mücadele etmeyen, mücadele edenin halini bilmek zorundadır ama. En azından, bilmek istey...

Zübeyde Hanım ve Oğlu
Mustafa Kemal ve annesi için yazılmış ilk roman. Ona Meclis tarafından verilen soyadıyla adı Atatürk olan bu yakışıklı genç annesine benzerdi. Mavi gözleri, sarı saçları, okumaya olan merakı ve bitmeyen sevgisiyle. Zübeyde Hanım için acılarla başlayan yaşam oğlunu kucağına aldığı gün güzelleşti, o "Mustafa"sının çılgınıydı. Zaten ona bakan, onu tanıyan bir kadının sevgiden çılgına dönmemesi mümkün değildi. Zor günlerdi. Hasret herkesi, her yüreği yakıyordu. Mustafa Kemal annesine hasretti, Zübeyde Hanım oğluna... Ya Fikriye ve Latife? İkisi de yalnız onu sevdi, ama kavuşmaları zordu, hatta olanaksız, çünkü Mustafa Kemal için aşkın adı vatandı ve vatan bekleyemezdi. Çok sevdiği, hiç kırmadığı üç kadın yaşamları boyunca onu beklediler. Zübeyde Hanım İzmir’in kurtuluşuna kadar dayanabildi, Fi...

Yalnız Hatta Yapayalnız
Sevilmemişlerin ve çok üzülmüşlerin tedirginliği vardı onda. "Ah be Sait..." dedi Mina Urgan. "Kendini yalnızlığa mahkûm etmişsin sen. Sevdiğin kadınlar bile seni daha fazla yalnızlaştırmak için hayatındalar. Paylaşmak için değil, savaşmak için seviyorsun onları. Kendinden alamadığın intikamı, onlar alsın istiyorsun. Bu sevmek değil ki..." İçi de, dışı da yaralıydı Sait’in. Havanın değdiği her yeri zonk zonk atıyordu. Ayağa kalkmayacağını düşündü bir an. Fena halde başı dönüyordu. "Haklısın..." dedi. "Sevmekten anladığım şey bambaşka..." Yalnız hatta yapayalnız büyük hikâyeci Sait Faik Abasıyanık’ın sıkıyönetim mahkemeleriyle, sivil polislerle, ucuz Rum kızlarıyla, büyük aşklarla, derin yalnızlıklarla, meyhane masalarıyla, kıraathanelerle, arka sokaklarla, denizle, martılarla, balıkçılarla...

Sekiz Kulvar Firarileri
“Yolculuk, çoğu zaman varmaktan çok daha büyüleyicidir.” Sezgileri güçlü pançolar, cebir köpekleri, bir meyve suyu enstitüsü, Ay’a uçan uçurtma ve son yıllardaki en unutulmaz oyuncu kadrosuyla Sekiz Kulvar Firarileri, avangard öyküsünü klasik desenlerle bizlerle buluşturan çağdaş bir çizgi roman. Henry McCausland’in muazzam çizgi tarzı ve muzip & karakter odaklı mizah anlayışı, şimdiye kadar Yaz Olimpiyatları’nda gördüklerinizin aksine, bir grup koşucunun gerçeküstü masalını tamamlıyor.

Masalcı
Masallar, anlatıldıkça gerçek olurlar... Gerçeklik nerede başlıyor, masal nerede bitiyor belli değil. Kurguyla hakikatin iç içe geçtiği, şifrelerle dolu bir labirent MASALCI... Paganizm ve ezoterik öğretiler araştırmacısı ve yazarı Erhan Altunay’ın kaleme aldığı eşsiz bir tarihi roman. Dünya sahnesinde yüzlerce yıldır oynanan o büyük oyunun en önemli parçasıdır Türkiye... Özellikle İstanbul. Hatta Ayasofya... Yüzlerce yıl önce yaşamış olan bir Masalcı, bugünün İstanbul’unda Balat semtinde dolaşırken seçtiği bir adama anlattığı masalla yaklaşmakta olan büyük tehlikenin haberini veriyor. Kutsal Emanetler’in peşinde İstanbul sokaklarında şövalyelere karşı başlayan bu amansız mücadelenin sonu ne olacak? Kutsal Emanetler’i Fatih Sultan Mehmet mi sakladı? Şövalyeler Türk topraklarında hâlâ Kutsa...

İçimdeki
Nefes, hızla dönüşmekteydi. Taşıdığı genler, onu gerçekle acımasızca yüzleştirirken bugüne kadar inandığı tüm gerçekler yıkılıyordu. Nefes yeniden doğuşunun şafağında, en büyük karanlığını yaşıyordu... Ezberlerle zihnini yöneten bir insan kopyasının, gerçek bir yaşam yaratma şansı var mıydı? Sorgulamadan var olmanın bedelini, kendini unutarak mı ödüyordu insan? Ve insan, kendi yüceliğini idrak etmedikçe gerçek bir yaşam yaratamayacaktı. Evrim... Her varlık mutlak potansiyeline doğru evrilirken bu aslında değişimden öte düzeltmedir. Dışarıdan tahmin edilemeyen bu mutasyonun alacağı son hal, varlık içinde tam krokisiyle kayıtlıdır. İnsanın evriminin düzlemi öngörülemese de DNA’sına kayıtlı olan öz program ile ulaşacağı mutlak potansiyeli tanrısallıktır. Çünkü insan bunun için kodlanmıştır. E...