Yaratmanın İcadın ve Keşfin Gizli Tarihi - Bir Atı Kanatlandırma Sanatı
İcatlar ve keşiflerin nasıl ortaya çıktığına dair efsaneler vardır. Şiirler rüyalarda yazılır. Senfoniler bir anda bestelenir. Bilim "Buldum!" nidalarıyla doludur. Sorunlar bir anlık sihirli dokunuşlarla çözülür. Başta bir şey yoktur, sonra bir anda oluşur. Büyük buluşların bizlere dehalar tarafından çeşitli mucizelerle getirilmiş olduğunu düşünmek son derece çekici gelir. Oysa biz hiçbir şey olma halinden "yeni"ye gelen yolu görmeyiz, görmek de istemeyiz. Sanatkârlık puslu bir sihirdir adeta, alınteri dökülmez. Her üstün denklemin, güzel resmin, büyük bir aklın ürünü olan makinenin çaba ve yanlışlıklar, kötü başlangıçlar ve başarısızlıklar sonucu doğduğunu, her bir mucidin bizler kadar kusurlu, küçük ve ölümlü olduğunu düşünmek biz tutkulu romantikleri sıkar.
Umutsuz Adalet
"Oğlum öldürüldü. Vurulduğunda on yedi yaşındaydı. Kaza dendi... Morgda cansız bedenini görene dek ben de öyle sandım. Yüzündeki darbe izleri, ağzından sızan kan, kökünden kopmuş dişiyle Umut kaza olmadığını söylüyordu. Yargı süreci olay yerinde yapılan özensiz delil toplama çalışmaları, kaybedilen deliller, sorulmayan sorularla başladı, oturum yapılmadan, tanıklar dinlenmeden hüküm veren yargıçlarca da bitirildi... Adalet aradım. Hukuk sistemi içindeki her yere başvurdum. Her yolu denedim. Adalet yerini bulmadı. Oğlumun acısıyla yaşamayı öğrendim... Bu kitapta onun ölümünden sonraki süreci detayları ve belgeleriyle sunarak, yaşadıklarımı paylaştım. Genç hukukçulara, hukukla ilgili olanlara bir adam öldürme dosyasının nasıl hazırlandığını, duruşmaları, değişik hukukçuların, adli tıp uzmanl...
Telgraftan Tablete
Yirmi birinci yüzyılın ilk yılından bu yana kuşaklar üzerinde çalışıyorum. Bir kuşağı anlamak, bir dönemi anlamaktır. Bir dönemi anladığınızda paradigmanın kıskacına sıkışmaktan kurtulursunuz. Ve sizin gibi olmayanları kendinize ait yargılarla değil, onlara ait gerçeklerle görmeniz mümkün olur. Bu mümkün olduğunda ise dönüşürsünüz. İşte ya da evde… Bir şirket olarak ya da bir birey olarak… Bir kuşağı anlamak, suya atılan taş gibi, etkisi dalga dalga büyüyen, yaşama, geçmişe ve geleceğe dair müthiş bir kavrayış sağlar. Hoşgörü sınırlarınızı genişletir, zamanın ruhuna yaklaştırır ve her adımda yargılayan değil öğrenen olmaya yönlendirir. Çünkü bir Çin atasözünde de söylendiği gibi "Bir kuşağın diktiği ağacın gölgesinde öteki kuşaklar serinler."
Ortadoğu Da Diktatörler
"Bu da ne?" demeyin. Kitabı okuyunca çok hoşunuza gidecek. "Dimu-Karasi." Eğlenceli ve müzikal. Söylene söylene anlamını bulacaksınız. "Bu kadarı da olmaz" demeyin. Şöyle bir etrafınıza bakın. Benim yazdığım türden konulara. Okuyunca bu coğrafyanın her şeyini öğreneceksiniz. Sizi bekleyen riskleri de... Kurtulmanın yollarını da... Sonrası çok kolay: Bilerek karar vermek! Ama öncesinde düşünmek. Birlikte yürümek için... Demokrasi ve özgürlük içinde. Türkiye ve herkesin onurlu geleceği için. Son şansımızı değerlendirip, hep birlikte kurtulmak için. Hep birlikte! Yoksa... Yok olmak. Hep birlikte. Yavaş yavaş. Ya da!!!
Söz
Altını çize çize okuduğunuz kitaplar vardır. Çok sayfalı kalın kitaplardır bazen bunlar. Günler, haftalar, hatta aylar sürer okuyup bitirmek. Bitirdiğinizde belki size hiçbir şey vermez o kitaplar ve harcadığınız zamana üzülürsünüz… Ama bir bakarsınız ki aklınıza bir çivi gibi mıhlanan altını çizdiğiniz o cümleler hayatınızı değiştirmiş, koca bir romandan kalan altı çizili üç-beş satır size hayatın anlamını öğretmiştir. Kahraman Tazeoğlu, bu kitabında, yukarıda bahsettiğim altı çizili satırları hayatınızı değiştirecek o cümlelelere dönüştürerek, sayfalar dolusu kitaba gerek bırakmadan okumanın rahatlığını sunuyor. Tazeoğlu, bu kitabında yalnızca yayınlanmış eserlerinden değil, yeni yazmış olduğu aforizmalarından da faydalanıyor. Her biri birer 'Özlü söz' olan bu cümleler, kiminizin not def...
Bambaşka
Kalır gibi gidişlerini izledim önce, sonra gider gibi kalışlarını… Ve anladım ki ne sen gidebiliyorsun ne ben kalabiliyorum. Öyle bir hayat yaşıyoruz ki şimdi; ağlamak gülmenin mahkumu, gülmek ağlamanın gardiyanı gibi sanki… Ve anladım ki ne seninle ağlayabiliyorum, ne de sensiz gülebiliyorum. Belki de sen aşka aşıktın, ben üstüme alındım bilmiyorum. Bir gün gerçekten seni terk edebilecek miyim onu da bilmiyorum. Üzerine sinen benin kokusunu duymadan yaşayabilecek misin?.. Çünkü, senden geriye sadece sen kalana dek terk edilmiş olmuyorsun. İnsan yaşadığı anın değerini yaşadıklarından ötürü değil, neler yaşayacağını bilmediğinden ötürü bilmez. Seni çok seviyorum; bir gün seni terk etme gücümü kendimde bulup bulamayacağımı bilmeye bilmeye... Anlıyor musun? Gel "biz" olalım demek kolay… Benim...
Başka
Yavaşça ayağa kalktı. Gidiyordu işte. Ardı yapacaktı beni. Sildim göz yaşımı kalktım ayağa. Her soruyu anlama çeviren gözleriyle sustu. Bana acıyarak bakıyordu. Noktası çalınmış cümle sonum durdu öylece. "Sana birbirinden güzel yalnızlıklar biriktirdim." der gibiydi. Dudakları kıpırdadı, inler gibi, "çok çocuk kaldın aşka, kendi gölgesine basmaktan korkan..." diyebildi sadece. İşte gidiyordu. Bir daha hiç dönmeyecekti. Bir daha hiç olmayacaktı. Sadece bir "gitme" çıkabildi dudaklarımdan. Yüzüme baktı ve "artık sözlerin merheme yara olmaya başlamışsa, içimdeki seni sus, içindeki beni duy." dedi ve sırtındaki ceketimi bankın üzerine bırakarak yürümeye başladı. Son sözleri bunlar olmamalıydı! Arkasından "beni hiç almadığın hayatından böyle ucuz kovamazsın!" diye bağırdım. Geriye döndü ve "dav...
Kendini Kınayan Nefis
Kendini bilen insanın, hata ve günahlarıyla yüzleşmesi için nefsi yeterlidir. Kuran’da, "Kendini kınayan nefse yemin olsun" denilmektedir. Başkalarını kınamak kolay olandır. Zor olan, insanın kendini kınamasıdır. Kendimizi ne kadar iyi ve doğru görsek de, ortaya bir yığın mazeret döksek de, ne olduğumuzu biliriz gerçekte. Çünkü insan hem kendi nefsine tanıktır, hem de nefsi bu tanıklığa en büyük kanıttır. Kuran, "Kendi istek ve tutkularını ilah edineni gördün mü?" diye sorar ve nefsinin bencil tutkularından korunanların kurtuluşa erenler olacağını söyler. Yine Kuran, "Kendi nefsinizi temize çıkarmayın; kimin sakındığını en iyi bilen Allah’tır" diyorken bize, kınamak için kendi nefsi yeter herkese. Emre Dorman, Acıbadem Üniversitesi’nde Felsefeye Giriş, Felsefe Tarihi ve Bilim Felsefesi, Ba...
Susacak Var
En kolay olandır gitmek! Gitmek hiçbir şeyi bitirmez. Aksine durur da yaşar gibi her şey. Gidene değil, kalana yoldaş anlar vardır, ayrıntıları vardır aşkın en gerisinde. Gittiğimi çok sonra anlayacaksın. Şimdi uğurluyorsan, sende kalan yanlarıma güvendiğin içindir!... Düş’tüm, dedim elinin tersinde. ‘Hayır’ dedi, kesince. ‘Düş olsan, fark etmezdim seni’ ‘Sevgim sana güç veriyor mu?’ diye sordum. Başını çevirdi, yüzünde kalmamış takatle. ‘Hayır’ dedi, inatla! ‘Öyle olsa, yıkılmazdım her seni seviyorum deyişinde’ ‘Özledin mi beni?’ dedim. Sustu! Nefesini en derinden aldı ve ‘Özlenmez mi?’ dedi! ‘Git!’ dedim. !Git! ‘Sen kaldıkça genişliyor bu dünya ve kayboluyorum uçsuz bucaksızlığında!’ ‘Ha
Bukre (sert Kapak)
Güzellik, bakmayı bilen gözdedir sevgilim. Artık kendime layık olanı seçebiliyorum sayende. Bir insanın gözlerine bakıp, kalbini görebiliyorum her seferinde. Eskisi gibi değilim. Neden mi senden çok daha öndeyim? Herkesin dünyası kendi gördüğü kadardır sevgilim. Sen önüne bakarken, ben uzakları ezberledim. Sen olup bitenlerle ilgilenirken, ben olmayanın izindeydim. Çivi çiviyi sökermiş, yalnızlığı kanatan hüzünlü şarkılar, yalnızlığa iyi gelirmiş. İşte ben bu şekilde hayata karşı direndim. Keşke bana akıl vereceğine, aklımı alacak kadar beni sevseydin. Ben, bir çocukluk edip büyüdüm işte! Sen büyümüşsün ama doğmamışsın bile. Ben, senin doğrundum sevgili. Ötekiler gelip geçerdi. Sen doğru olanı değil, geçerli olanı seçtin. Terk etmek kazanan olmaya yeter zannettin. Bana, bir veba busesi bır...
Kahraman Hainler
FETÖ TürkiyE İÇİN hâlâ tehlikelİ mi? FETÖ, 15 Temmuz 2016 gecesi Gülen’in tam otuz yıl önce söylediği gibi, devleti, ülkeyi ele geçirmek için askeri darbe girişiminde bulundu. Darbe girişiminin üzerinden hemen hemen iki yıl geçti. Ama Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde, darbeye katılmamış, sicilinde en küçük iz bulunmayan binlerce FETÖ’cü subay tespit edildi. Neredeyse darbe girişimine katılanlar kadar subay iki yıl içinde açığa alındı, görevden uzaklaştırıldı, tutuklandı. 15 Temmuz gecesi yaralanarak göğsüne "madalya" takılan, "gazi" unvanı alan, "kahraman" ilan edilenlerin bile kovuşturmaya uğrayıp darbe girişiminden 1,5 yıl sonra FETÖ ile ilişkilerini itiraf etmeleri tehlikenin hâlâ sürdüğünü gösteriyor. FETÖ darbeden iki yıl sonra bile TSK içindeki kripto elemanlarıyla temas kuruyor, b...
Sıfır
Hayatın senin için ayarladığı randevudan habersiz, "Bana bir şey olmaz!" der ve hızla gidersin ya hani dünyanın dikine... Öyle gidiyorum işte! Neyin peşindeyim, bilmiyorum! "Her nerede değilsem, orada mutlu olacakmışım gibi geliyor" diyen Baudelaire gibi, sıkıştığım yerde bunaldım ve artık olmadığım yeri mi merak ediyorum? Peponi! Burada, "hatalarıyla bütünlüğü yakalayabilen bir insan" olduğum duygusu hâkim. Hayatıma dair ne varsa bilindiğini, anlaşıldığımı ve en önemlisi yargılanmadığımı hissediyorum. Bu, kendimle barışık olma halimin en zirve noktası. Burada Einstein var; Steve Jobs, Benjamin Button, Andy Warhol var... Yetm