Umberto Arte İle Sanat 3 Kitap Set
Umberto Arte ile Sanat 1 Umberto Arte ile Sanat 2 Umberto Arte ile Sanat 3
Bayan Hiçbiri
Artık '80'lerde yaşamıyoruz. Kırmızı ruj sürüp, evi derleyip toplayıp, çocuğunu temiz pak giydirdiğinde "4 çekerli kadın" olduğun günler geride kaldı. Neslimiz lanetlendi… Çocuk yap; ama kilo alma. Kariyer sahibi ol; ama çocuğunun bakımını aksatma. Hem bebeğine hem kocana hem de kendine vakit ayır. Gece arkadaşlarınla dışarı çık; ama sabah yedide kalkıp yavrunun kahvaltısını hazırla. Etraf bekâr kadın kaynıyor, aman gözünü dört aç, kocanı kaptırma! Hatta öyle ki bu devirde bir anneye yapılan en büyük iltifat: "Seni gören anne olduğuna asla inanmaz."21. yüzyıl kadınının "anne gibi anne" olması sessiz sedasız bir sözleşmeyle yasaklanmış da haberimiz yok. Merhaba ben Ela. Kim miyim? A) Şefkatli bir anne B) Ateşli bir sevgili C) Kariyer sahibi bir iş kadını D) Hepsi E) Hiçbiri Cevap veriyorum:...
İştar'ın Kızları: Silahların Gölgesinde Bir Kadın Hareketi
Türkiye, Kürt meselesinde tarihi bir kavşakta. Bir yanda iktidarın Öcalan ile İmralı’da gizlice yürüttüğü pazarlıklar, öte yanda toplumda son derece derin bir ayrışma hali...Bu tehlikeli gerginlik ana akım medyaya pek yansımıyor. Oysa alttan alta fokurdayan bir toplum var.Gazeteci Serdar Akinan, İştar’ın Kızları’nda bu ayrışmaya inat “öteki”ni anlatmaya soyunuyor. Akinan, 2011 yılında üç gün Kandil’de kaldı. Buradaki kadın hareketi üzerine yoğunlaştı ve mikrofonunu “dağa çıkan kadınlar”a uzattı. O günden bu yana o röportajlar demlendi.Bugün gelinen son derece tehlikeli noktada Türkiye kamuoyunun belki de en çok ihtiyaç duyduğu şey ötekini anlamak. Ötekini anlamak için önce kulak vermek gerekiyor.Gencecik bir kız evini, okulunu, hayatını bırakıp neden dağa çıkar?Eline neden silah alır?Hedef...
Ayık Ol Sebastian
Eğer bir kadını sevmişsen, her zaman onun yanında olacaksın... Bir kadını sevmek zordur. Kadın ruhunun ucu bucağı yoktur çünkü Sebastian. Sonunu getiremeyeceğin işlere kalkışmayacaksın… Göze alacak ve sonu ne olursa olsun katlanacaksın… Yağmur olup saçına düşeceksin mesela... Güneş olup saçını kurutacak, rüzgâr olup saçına dolanacaksın... Papatya olup baharı fısıldayacaksın kulağına… Kadın senin tek tek bütün beyaz yapraklarını koparacak. Sen yine de her falda ''SENİ SEVİYOR'' çıkacaksın. Sonra onun, o narin parmaklarından fırlatılıp yere düşeceksin. İşte o zaman bile… Eğer bir kadını sevmişsen, Ölmeyeceksin Sebastian, Ölmeyeceksin!
Ben, Sen ve O
Bir kadın, üç erkek, üç şehir… Milano, New York, İstanbul… Erkeklerin ve kadınların yaşam yolculuğu içinde, korkularının ve sevinçlerinin birbirinden farklı olmadığını anlatan bir hikâye…Bir Mayıs günü, her şeyi arkasında bırakıp Milano’ya giden, aşka inancını yitirmiş bir kadın. Dilini bile bilmediği, bir yabancı kentte, hataları, öfkesi ve kayıpları ile yüzleşmeye çalışan bir kadın…Çamlıca ve Moda’nın ara sokaklarından, New York caddelerine uzanan yaşamında tesadüflerle gelen mutluluğun, acılara dönüşmesini anlatan kahramanımız, “Önce sevgilimi, sonra İstanbul’u terk ettim ben… Doğduğum şehir ve el ele beraber ölmeyi hayal ettiğim sevgilim; ikisinden de kurtulmam lazımdı. İştar hanım anlamamıştı ama durum vahimdi. Eğer kopmayı beceremezsem, onlar beni yutacaktı. Belgesellerde yaşamsal bi...
Düş ve Gece
Bloke edilmiş hayatlarYasaklanmış düşlerTabular gölgesinde bir yaşamVe sonunda aşkla gelen ışıkÇocuk düşlerine dönüşMutluluk!Genç bir kadının özgür yolculuğu...Gerçek aşkı renkli düşlerin içindeydi. Çocukken elinden aldılar. Olması gerektiği gibi bir hayata mahkum kıldılar. Kendi olamadı. O yüzden darmaduman yaşadı, düşlerini rafa kaldırdı. Ne zamanki bir gece de gerçek aşka çarptı, düşlerini tüm renkleriyle geri aldı. Kim olduğunu düşlerde ve gecelerde yaşadı...
İmza: Ben
Hayatınızda son söz söylemek isteseniz kime, ne derdiniz?Farklı sosyokültürel yapılardan kadınlar, hayatlarındaki ilk erkek olan babalarına yazdılar önce mektuplarını. Tüm söylemek istediklerini bu mektuplarda dile getirdiler. Sonrasında kız çocukları büyüdü ve karşılarına çıkan diğer erkeklere, eşlerine, sevgililerine, beyaz atlı prenslerine döktüler içlerini. Son olarak da İmza Ben ile hayatta son söz olarak kime neyi söylemek istediklerini dile getirdiler. Kimi kendine, kimi geçmişine, kimi hastalığına, kimi hiç doğmayacak çocuğuna… Kolektif mektuplardan oluşan üçlemenin son kitabı İMZA BEN ile hiç tanımadığınız ya da çok yakından tanıdığınız kişilerin dünyalarına farklı bir gözle bakacak, belki de her bir mektupta kendinizi bulacaksınız.
Kadın Tamircisi
Siyasetimiz erotik, tarihimiz pornografiktir, ablalar abiler.Âşık olmak ayıp, üremek şereftir!Bu, Vatanperver Zürriyet Efendi'nin soyunun özelliğiydi Oğullar taşakları üç torbalı ve iki yumurtalı doğuyor, içlerinden yalnızca birinde üçüncü yumurta bitiyor, biter bitmez beyne zürriyet sinyalleri yolluyor, ilk sinyalde adamı esir edip, ele geçiriyordu. Asabi Efendi her hafta karısının üstüne yeni kuma getirmeye başladı İrade yerine üçüncü yumurta kodluydu genlerin seçtiği kişide ve tek bir davranış sinyali gönderiyordu merkeze: Hücum!Kadın Tamircisi, seks ve iktidar penceresinden bakarak, erkek egemen toplum hayatı ve siyasetiyle alay ediyor. Burnumuzun dibindeki gerçekliği kıvrak bir mizahla apaçık ortaya sererek ezber bozuyor!
Engellinin El Kitabı
Hep özür borçlu olduğumuzdandır belki, pek matah birşeymiş gibi "özürlü" ucubesini icat etmemizin nedeni. Halbuki özürlü olan; hep görmezden gelenler, hep engelleyenler. Onlar özür engellisi üstelik; "özürlü" dedikleri için özür dilememelerinden belli! "Engelli" diyoruz ya, garip ama bu sözcüğün de öznesi yine onlar değil. Engel hep başkasının çünkü, toplumun, bizim... Engellilerden değil, engellenmişlerden söz ediyoruz. Kaldırsak engelleri, o söz de havada kalacak anında... Engel sizsiniz yani, biziz, şu ötekiler... Halbuki, "tamamlar"dan istenen bir sadaka da yok, dilenen bir dilenci de. Engelli dediğiniz en az sizin kadar insan; sorumlulukları da var elbette hakları da... Sorumluluklarını kuşkusuz onlar biliyor; haklarını da biz derleyip toparladık ki, belki engelleri kaldırmada faydası...
Yere Düşen Son Fotoğraf
Tabutu cenaze arabasına yerleştirdik. Evin önü mahşer yeri gibiydi. İmam arabadan indi, helallik alacaktı. Minik bebeğimi kucağıma verdiler. İmam, "Herkes ölümü tadacak…" diye söze girdiğinde Bahar ile birlikte tabutun başında bekliyorduk. "El Fatiha!" deyip bitirdi. O sessizlikte Bahar öne doğru uzandı ve tabuta dokundu. Ağzından tek bir sözcük çıktı: "Anne…" Daha küçücüktü, konuşamıyordu ama "anne" deyişini hepimiz duyduk. İçimde bir acı öylesine kabardı ki gözyaşlarım sel oldu. Sanki annesinin öldüğünü anlamış, hiç olmazsa bir kez olsun ona "anne" diye seslenmek istemişti. O anda tükendiğimi anladım. Bundan sonra yaşamanın anlamı yoktu. Önce Simay’ı toprağa verecek, sonra kendim de onun yanına gidecektim.
Ekşimiş Yazılar
"yazarın bu ilk eseri elime geçtiğinde ilk başta pek okumak istemedim. önümde dağ gibi birikmiş okunacak yüzlerce kitap duruyordu. bir gün bir pipo içimi molasında göz atmaya başladığımda şaşkınlığımı gizleyemedim. o nasıl lirik bir anlatım, o ne eşsiz bir ifade yeteneği, harikulade betimlemeler filan... yazarın yazılarını, ekşisözlük adlı fenomen haline gelen web sitesinde yazdığını öğrenince şaşkınlığım bir kat daha arttı. sanıyorum sanal yazarlar önümüzdeki yıllarda tuğla gibi kitaplar yazan kişilerin fersah fersah önüne geçecek." ordinaryüs prof. kuala lumpır "sen şimdi bunu makara kukara bi kitap zannediyorsun ya, etme! bak ki kitabın son bölümünde ne damardan aşk hikayeleri var..." tuğla yazarı edip en hatip