
Yıldızlar Dökülür Gecelerimden
ŞÜPHESİZ HER DUYGU YAZILMAYA DEĞER AMA BAZILARI YAZILMAZSA OLMAZ... * Hayatı anlamlandıran, yaşanmış ve yaşanmamış duygulardan başka ne ki? Yazmaya gönül verenler onları hikâyelerin içine koyacaktı elbette. Edebiyatın gizemli dehlizlerinde başka türlü nasıl yürünebilirdi? Bu sesleri duymak gerekiyor. Mario Levi Bu kitaptaki öykücüler, kolayca "tanımlanamayan, anlatılamayan" duygulara dokunuyor. Sevgi, şefkat, öfke, kaygı, acıma, büyülenme ve benzerleri gibi derin ve kimi zaman adını koymakta zorlandığımız anlara başarılı öyküleriyle eğiliyor. İnci Aral Okuduğumuz her yeni duygu, dönüşüm yolculuğumuzda bir rehber... Hasan Gümen Adı konmamış duyguların peşinden giden yazarlarımızın öyküleri, okurların kendi duygularını keşfetme yolculuklarına bir kapı açıyor. Uğur Batı Kendimizi eşeleyip dur...

Hipertansiyon Korkulacak Bir Hastalık Değildir
İlk kitabı Kolesterol Gerçeği ile kalp ve damar hastalıklarının önlenebilir olduğuyla ilgili büyük farkındalık oluşturan Prof. Dr. Hüseyin Bozbaş, bu çalışmasında ise ülkemizde ve dünyada son derece yaygın olan hipertansiyon hakkında yüksek farkındalık oluşturmayı amaçlıyor. Hipertansiyon hakkında bilmeniz gereken en temel bilgiler, doğru bilinen yanlışlar ve en önemlisi hasta hikâyeleriyle bu kitap, bir başvuru kaynağı olmanın yanında hastalar ve hasta yakınları için de önemli bir referans olacak. "Profesör Bozbaş birlikte çalışmaktan gurur duyduğum bir hekimdir. Değerli eserinde halk dilinde tansiyon yüksekliği diye bilinen hipertansiyonu hem kolay anlaşılır hem de bilimsel olarak anlatmıştır. Bu sayede toplumun tıbbi bilgi dağarcığını da zenginleştirmektedir. Kendisini kutluyor ve başar...

Behice'nin Yarım Kalan İşleri
"GÜL AĞACINI BEN ALABiLiR MiYiM?" Dün gece sabaha karşı annem öldü. Mutsuzluktan değil ama mutsuz öldü. Bense annemin bir hıdırellez günü bahçemizdeki gül ağacının altına gömdüğü dileklerin peşindeyim. Ben olmasam annemin yarım kalan dileklerini kim fark eder? Samanlıktaki iğneyi bulmanın samanlığı yakmaktan başka, mümkünse daha az prodüksiyon gerektiren bir yolu var mı? Diyelim ben bu samanlığı yaktım, alevler boyumu aştı, annem gördü. Benimle gurur duyar mı? Bu dileklerin hepsini onun yerine ben gerçekleştirsem, annemin mezarında bir gül ağacı sebepsiz büyür mü? Ben Ayşe Püren. Üstünden atlayacağım ateşi çoktan yaktım gitti. Bu yangından sağ çıkacağız: Artık hayatta olmayan annem ve ben. Sinem Sal Kadıköy’de geçen bu romanında önceki eserlerinde yaratmış olduğu neşeli dram atmosferine sa...

Kaotik Zamanlarda Stoacı Olmanın Yolları
GÜNÜMÜZDEKİ PEK ÇOK İNSAN GİBİ BRIGID DELANEY DE EBEDİ SORULARA YANIT ARIYORDU: NASIL İYİ OLUR, İÇ BARIŞIMIZI BULUR, DÜZGÜNCE YAS TUTARIZ? GKK (GELİŞMELERİ KAÇIRMA KORKUSU) GİBİ GÜVENSİZLİKLERİMİZİ NASIL KONTROL ALTINDA TUTABİLİRİZ? NEYİN GERÇEKTEN ÖNEMLİ OLDUĞUNA NASIL KARAR VEREBİLİRİZ? Yüzyıllar önce Stoacılar da aynı sorulara kafa yormuşlardı. Ve böylece, Delaney de kendi hayatının dönüm noktasında bu kadim filozofların kendisine rehberlik etmesine izin vermeye karar verdi. Delaney Kaotik Zamanlarda Stoacı Olmanın Yolları’nda, bizim de Stoacılar gibi kontrol duygusuna ve huzura kavuşabileceğimizi ve hayatlarımızda anlam bulabileceğimizi gösteriyor.

İnsanca Yaşamaktır Hayat
"Gelecek, mümkünü görünür hale gelmeden önce fark edenlerİndİr." İnsanı anlamanın en kolay yolu, ona felsefe ve matematiksel düşünceyle bakmaktır. Bu bakış açısından bakamazsak, doğayı, toplumsal düzeni, hayatı ve en önemlisi de beynimiz nasıl çalışıyor, nasıl düşünce üretiyor, nasıl algılıyor konularını anlayamayız.İnsanlar arasında bu kadar büyük farklılıklar ve anlaşmazlıklar neden var? Neden birbirimizi öldürüyor, neden din olgusunun yarattığı farklılıklar nedeniyle bunun doğru ve kabul edilebilir olduğuna inanıyoruz?Bu kitapta, "Müslümanların neden birbirlerini öldürdükleri", bu sonucun sebebi olarak "beynimizin çalışma prensibi, beynimizin nasıl düşünce ve algı ürettiği" ve davranışlarımızı yönlendiren, kişiliklerimizin, kimliklerimizin oluşmasında temel olan "eğitim" konuları işlenm...

Sekreter Kimin Nesi Var 4
Yakışıklı, zengin ve kibirli Young Jun, büyük bir şirketin başkan yardımcısıdır. Mi So ise onun mükemmel sekreteri. Narsis patronuna 9 uzun yıl boyunca katlanabildiği için adeta bir efsanedir ama şimdi istifa etmeye karar veriyor. Acaba gerçekten de hiçbir şey ya da hiç kimse onu çekip gitmekten vazgeçiremez mi? Artık sıradan kahveler içmeye var mısınız?

Küresel Hipnoz
GİZLENEN GERÇEKLER •Virüsü kimler neden üretti? •Corona virüs biyolojik bir silah mıydı? •Corona virüsü Pentagon’a kim neden pazarladı? •ABD, Çin’deki biyolojik silah çalışmalarını nasıl fonladı? •Corona virüsü çözmek için çalışan bilim insanları neden öldürüldü? •Aşıya direnen devlet başkanları nasıl ortadan kaldırıldı? •Aşıyı gerçekten Uğur Şahin ve Özlem Türeci mi buldu? •Biontech’in perde arkasında kimler var? •mRNA aşılarıyla nasıl bir deney yapıldı? •Aşılar virüsten önce mi üretildi? •Corona virüsle nasıl bir vurgun yaptılar? •Dünya Sağlık Örgütü’nü kim yönetiyor? •Çin’deki "bayılma" görüntüleri aslında neydi? •Büyük Sıfırlama’nın gerçek mimarı kimdi? •Dünya Ekonomik Forumu tarikat mı? •Dünya Ekonomik Forumu’nun yetiştirdiği liderler kimler? •ABD Dışişleri Bakanlığı’nın gizl

Yoldaki Işık Sensin
"Beni bende demen bende değülem Bir ben vardır bende benden içeru." – Yunus Emre İnsan en çok kendine kör. Görmüyor içindeki hazineyi. Ancak gözün görmediğini gönül biliyor. O yüzden gözünün gördüğü yere değil gönlünü çeken yere gideceksin. Yüreğini dinlemeyi bileceksin.Gönül burada tek kılavuzundur ve sana mutlaka doğru yolu gösterir. Yapman gereken şey o yolu takip etmek ve yüreğin yolculuğuna çıkmaktır."Senin gözün açık, kalbin uyuyor; benim gözüm uyuyor, gönlüme kapı açılmış!" der Mevlana.Yirmili yaşlarımda işte böyle bir yola baş koydum. Kolombiya’dan Hindistan’a binlerce mil yol kat ettim. Yüreğimin sesini dinledim. Kâh Şamanlarla ayinler yaptım kâh kozmik varlıklardan ilahi dokunuş aldım. Bir gün, bir odada içimdeki karanlığa ilk adımımı attım. Ve asıl yolculuğum o zaman başladı!Şim...

Çocuklarda 20 Psikolojik Problem ve Çözümü
Hayatın ve tedavinin içinden yaşayan örneklerle... Onlar, tam anlamıyla "zamane" çocukları. Onlarınki anne babalarının çocukluklarına benzemiyor. Onların dünyası cep telefonlarının, bilgisayarların hâkim olduğu bir dünya. Onlar düşe kalka büyümüyorlar, tozu toprağı bilmiyorlar. Başları hiperaktiviteyle fena halde dertte, fobileri var, narsisizmden mustaripler, daha yalnız büyüyorlar, okula gitmek, arkadaş edinmek onlar için daha zor. Onlar, çoğunlukla "problemli" çocuklar. Anne babaları ise daha çok şey bilseler de geleneğin bilgeliğinden kopuyorlar. "Biz görmedik onlar görsün" derken ölçüyü kaçırıyorlar. Uzman Klinik Psikolog Fazilet Seyitoğlu, uzun yıllara dayanan klinik deneyimlerini aktardığı bu kitabında, "zamane" çocuklarının ve anne babaların problemlerini teşhis ediyor, anne babala...

Yeni Dünya Düzeninde Enerji Savaşları
"ENERJİ SAVAŞLARINDA BAŞARI İÇİN HÜKÜMETE 38 TAVSİYE" Enerji, hayatımızın şahdamarı. Onsuz hiçbir şey olmuyor. "Temiz enerji mi güvenli enerji mi?" sorusu çıkıyor son yıllarda karşımıza sürekli. Dünyada geleneksel güç dengeleri değişiyor. Yeni dünya düzeninin şekillenmesinde Türkiye’nin tercihleri ağırlık taşırken ABD, AB, Çin, Rusya ve Körfez ülkeleri arasındaki "enerji ve teknoloji savaşları" daha da kızışacak gibi görünüyor. • Ukrayna krizi sonrasında şiddetlenen küresel enerji savaşları, yeni bölgesel denklemler bizleri nasıl etkileyecek? • Temiz enerji gerçekten temiz mi? Yenilenebilir enerjiye geçişin hızlanması, yeşil teknoloji, ekolojik kalkınma, kentler için akıllı enerji, gıda-su-enerji denklemi arasındaki bağlantılar neler? • Kritik mineral kaynaklara yeni bağımlılıklar doğacak ...

Ayı Kaplan Ejderha
İflasın eşiğindeki terziye, bir gün bir adam gelir ve smokin sipariş eder. Adam terziye bir teslim tarihi verir, smokini o gün adresine getirmesini ister. Meğer terzinin hazırladığı smokin, adamın kendi cenazesi içinmiş. Terzi çok şaşırır. Üstelik o gün, ölen müşterisinin vasiyeti üzerine kendisine üç kafes kaldığını öğrenir. Kafeslerde ne mi vardır? Ayı, kaplan ve ejderha... *** Güçlü bir sevgi, bilinçle ortaya konmuş keskin bir eylem ve tarafsız bir gözlem... Bu üçü, doğarken yanımızda getirdiğimiz ancak yaşam yolculuğumuz boyunca beslemeyi çoğu zaman ihmal ettiğimiz kabiliyetlerimizdir. Üç özel hayvanın eşsiz güçlerini taşımak ve geliştirmek üzere geliriz dünyaya. Ayı, kaplan ve ejderha... Sevgide ayının gücünü, eylemde kaplanın zekâsını ve gözlemde bir ejderhanın tarafsızlığını besledi...

Atatürk Diriliyor: İlahi Nutuk
"Atatürk dünyanın farkına erken varanlardandır!" – Winston Churchill • Yaratılışın başlatılmış olduğu saklı Mu’yu, dolayısıyla da Spatyum’u (Levh-i Mahfuz) betimleyerek veya betimleterek büyük sırlara vâkıf olması. • Ahaz’ın güneş saatinde oluşturulan Tanrı’nın ve Dünya Kralı Thotma’nın Felsefe kitabında yer alan geometriyi düzenleyerek ülkesine kazandırması. • Atatürk’ün Anka, Heron projesi olarak ileri sürülen ve Levh-i Mahfuz’daki aslına bire bir uyan Ka adlı çizimiyle ilmin bir nokta olduğunu, sonradan büyüyüp anlaşılmaz hale getirildiğini kanıtlaması. • "Yurtta sulh, cihanda sulh!" sloganı. • Devrimleri. • Laiklik fikrini benimseyerek, din ile devlet işlerini birbirinden ayırması. Bu sayılanlar, Atatürk’ün gönderilmiş bir görevli olduğunun kanıtlarından birkaçıdır. Mustafa Kemal Atatü...

Sabahın Sözcükleri
"Sabahın ağzındaki en güzel sözcüktür günaydın. Gecede yitip gitmediğimizin tanığıdır.Bir gerekçedir şafağın kapısını aralayan ışığa teşekkür etmek için. Yüzler asılmış, akıllar karışmış, uykular kaçmışsa eğer, ilaç yerine geçer üstelik. Yalnızlık kuyusunun dibinden kurtulmamız için harflerden yapılmış bir merdivendir günaydın. Kopmuş bağları onarma isteği, dostluk kurmanın eşiği, sevgi sözcüklerinin beşiğidir. ‘Haydi yeniden başlayalım!’ demenin özcesidir. Yanına kendini tamamlayacak sözcükleri de çağırır.‘Nasılsın?’ı, ‘Hayırlı işler’i, ‘Hoş geldiniz’i… Günaydın, çocuğudur aydınlığın. İnsanı aşar. Damlaya da söylenir, denize de. Kediye de söylenir, kirpiye de. Ağaca da söylenir, ormana da.Tüye de söylenir, kuşa da. Yeryüzü sözlüğüne aittir günaydın. İmeceye çağrıdır. Kendini beğenmişlere ...

Kızıl Çengi
Cahide Sonku’nun inanılması zor yükseliş ve düşüş öyküsü, toplumsal hayatımızın kendine özgü labirentlerinde gizlidir. Bütün Türkiye’nin CAHİDE’siydi... On üç yaşında adımını attığı Darülbedayi’de, rakiplerini geride bırakmayı, ilk ve biricik primadonna olmayı becerdi. Çok az sayıda oyuncuya nasip olabilecek doğal yeteneğe ve güzelliğe sahipti. Bu özelliklerine zekâsını ve çalışkanlığını ekledi. Altın yıllarını yaşayan Türk Tiyatrosu’nun ve kuruluş aşamasındaki Türk Sineması’nın tartışmasız "1 Numara"sı oldu. Çok ama çok para kazandı. Örnekleri sadece ABD’de görülebilecek tarzda bir hayat yaşadı. Türkiye’nin playboyları, geçeceği değil, geçme ihtimali olan yollara bile kırmızı halı döşettiler. Ayakkabılarından şampanyalar içildi. Bütün takıları, ayakkabıları, çantaları, kıyafetleri Paris y...

Lokal
İtalyan asıllı dünya çizgi roman starı GIPI, çizgi roman arenasında adından ilk kez söz edilmesine sebep olan LOKAL ile huzurlarınızda. Çizgi romanı, klasik İtalyan sineması estetiği ve kurgusuyla sunarken, avangard stili bizlere hiç yabancı gelmiyor. Yarattığı karakterler ve karakterlerin birbiriyle interaksiyonu sanatçının çizgi dünyasındaki hacminin sağlaması olarak duruyor.

Beni Neden Sevmedin Anne?
ANNESİ TARAFINDAN SEVİLMEYEN KIZ ÇOCUKLARI BÜYÜYÜNCE YANLIŞ ADAMLARI SEVER Hadi Zarife, bu senin her şeyi değiştirebileceğin son şansın. Anla artık, sevgi zayıflık değil, bilakis insanı her kötülükten koruyan bir zırhtır. Sen kızının bu zırhını çaldın ondan, onu savunmasız, çırılçıplak bıraktın bu savaş alanında. Şimdi git ve teslim et ona doğuştan her çocuğun hakkı olanı. Yanında ol onun Zarife, yargılamadan, hırpalamadan... Karşılıksız sevginin ne olduğunu öğret ona, anne elinin şifasını göster. İlk defa yatır kızını dizine, okşa saçlarını. Ağlasın dizinde kızın, akıtsın içindeki irini, kiri, pası. Bu zamana kadar yapamadığın şeyi yap; okşa kolundaki süt lekesini, öp onu. "Benim güzel kızım..." de. "Geçti..." de. "Seninle gurur duyuyorum..." de. Hadi Zarife...

Kızlar Annelerinin Kaderini Mi Yaşar?
"Bütün anneler içlerinde kızlarını ve bütün kızlar da içlerinde annelerini taşırlar." – Carl G. Jung Sen de yıllar sonra tıpkı annene benzediğini fark edenlerden misin? Seneler boyu onun gibi olmamak için ters yöne doğru koşarken acı gerçekle yüzleşenlerden misin? Bugünümüz geçmişte yazıldı, geleceğimiz ise şimdide yazılmakta... Başına gelen her olayı kader sanıp, çaresizlik hissi içinde yaşamını sürdürmek yerine anne babanın, atalarının ayak izinden çıkıp kendi yolunu çizmek için gerekenleri şimdi ve burada kendi iç eczanende bulabilirsin. Nesiller boyu aktarımı anne kız ilişkisi üzerinden ele alan psikoloji bilimi uzmanı Betül Demirkıran Dündar kaçınılmaz gibi görünen o yazgıdan kurtulmanın yollarını anlatıyor. Adına kader denen, değişmeyeceği düşünülen örüntülerin anneden kıza nasıl akt...

Neko Kafe
Nagore’nin hayatı, sevgilisinden ayrıldığından ve işsiz kaldığından bu yana üst üste gelen felaketlerle dolup taşmıştır. Kirasını geciktirdiği için dairesini kaybetmek üzereyken, eski bir dostu ona sıra dışı bir iş bulur: Müşteriler tarafından sahiplenilmeyi bekleyen yedi kedinin bulunduğu bir kafeterya olan Neko Kafe’de garsonluk yapmak. Nagore kedilerden korkmasına karşın, her biri başka başka karakterlere sahip olan bu hayvanlardan yaşam hakkında oldukça fazla şey öğrenebileceğini fark edince çekinerek başladığı yeni işi eğlenceli bir serüvene dönüşüp hayatını umulmadık derecede renklendirecektir. Tüm dünyada ünlenen kedi kafelerinden birinde geçen, Anna Sólyom’un bu büyüleyici romanı, mutlu olma sanatı hakkında ilham verici, heyecanlı ve özgün bir hikâye anlatıyor.

Delirmiş Evrenin Ortasında
HERKESİN VE HER ŞEYİN ÇILDIRDIĞI BU ÇAĞDA, KENDİNE UĞRUNA DELİRMEYE DEĞER BİRİNİ BULMUŞTUSONUNDA. Çağdaş edebiyatın sevilen yazarlarından Gülşah Elikbank, yeni çağın yeni normal insanlarının tuhaf hikâyesiyle çıkıyor bu sefer okurun karşısına. Herkesin delirdiği bir dünyada aklı başında kalmak da bir nevi delilik sayılmaz mı? Hayattan ve insanlardan ümidini kesmişken aralanan yeni bir kapı ve o kapıdan içeri giren başka bir delilik... Gülşah Elikbank, çağın ruhuna ithaf ettiği bu novellada karanlığın içinden aydınlığa, aydınlığın içinden zifiri karanlığa bakıyor ve bizi de renklerin arada kalmışlığı içinde farklı bir yolculuğa davet ediyor. Sahiden deliliğin bir rengi olabilir mi? Bu soruya yanıtı kahramanımız Meryem veriyor. O bu soruyu yanıtlarken tüm dünya ayağının altından çekiliyor oy...

Hekate Bize Ne Mesaj Veriyor-tanrıların Çağrısı
TANRILARI VE TANRIÇALARI, ESKİ ÖYKÜLERİN UNUTULMUŞ KAHRAMANLARI SANIYORSANIZ ÇOK YANILIYORSUNUZ. Tanrılar ve tanrıçalar bir öykünün kahramanları değillerdir, onlar içimizde yaşamayı sürdüren ölümsüz arketiplerdir. Bir Anadolu tanrıçası olan Hekate, tek başına ayakta durmayı bilen, sırtını bir erkeğe yaslamayan ve tam da bu yüzden ötelenen, şeytanlaştırılan kadınların simgesidir. Zeus’un kızı değildi Hekate, tanrılardan birinin karısı ya da sevgilisi de değildi. Çocuğu da yoktu. Bu yüzden zamanla karanlık tarafa çekildi ve büyücülerin tanrıçasına dönüştürüldü. Güçlü bir kadın olarak var olabilmenin simgesi Hekate’nin çağımızın insanına söyleyeceği çok şey var.

Ölüm Yaşamın Mührü
Yaşamla aramızdaki perdeyi aralayan ve onun manasına ulaşmamızı sağlayan şey ölümdür. Çünkü bizden hayatı, "kendini sürekli yenileyen bir buluş halinde" yaşamamızı ister. Ölüm yaşamın ilahi mührüdür; onun varlığı, dünya üzerinde geçirdiğimiz süreyi daha kıymetli kılar. Hayatı yaşama halimize, keşfe dayalı bir lezzet katar. Dikkatimizi yaşama yönlendiren bir dosttur ölüm. Yaşamla ilgili ilham veren mutlak ve kuşatıcı bir bilinç halidir. "Ölüm eşlikçiliği" hakkında ne biliyorsunuz? Hayatının son günlerini yaşayanların yanında olan, gönüllü insanlar… Peki hayat hakkında ne biliyorsunuz? Berna Köker Poljak tarafından kaleme alınan bu kitapta; iç içe geçmiş olan yaşam ve ölüm kavramlarını yeniden keşfedecek, gerçek yaşam öykülerini okuyacak ve belki de hayatın hakkını vererek nasıl yaşanacağını...

İstanbul'un Kalbindeki Ejder
VİCDANININ SESİNİ DUYMAYANLAR ÖLMEK İSTEYENİ PEŞİN PEŞİN DELİ SANIYORLAR... Beraber karanlığa doğru giderken yönlerini şaşırıp gerdanlığını arayan bir güvercinin peşine takılıp güneşe doğru yol aldılar. Bu yolculukta birbirlerinin en derin yaralarından öptüler. Anladılar ki kuşlar gibi özgürce uçmak için iki kanada ihtiyaçları yoktu. Sadece bir miktar umudun olması yeterliydi. Göğüskafeslerindeki dermansız sandıkları kökleşmiş ağrı, boğazlarındaki onları terk etmeyen o acı yumru meğerse susturulmalarından, susmalarından kaynaklıymış. Yolculuklarını tamamladıklarında zihinlerindeki ölçüyle önce birbirlerini okumaya başladılar, sonrası zaten tüm hikâyelerini baştan doğrusuyla yazmaya... O günden sonra onlar peri masallarını rafa kaldırdılar, şimdi ise geçmişte mezar olmuş kalplerini yeniden ...

Grup Terapisi
"ARAMIZDA KALSIN, ELEŞTİRMEK İÇİN SÖYLEMİYORUM AMA SOSYOPATLARDAN ELLE TUTULUR BİR FUTBOL TAKIMI ÇIKMIYOR."