Yaklaşan Küresel Kaosta İnsanlığın Akıbeti
Kritik sistemler çöktüğü zaman en medeni davranışlar bile sona erer, orman yasaları devreye girer. Her çıkışın bir inişi vardır. Seçkin sınıf buna hazırlıklıdır belki, peki ya sıradan yatırımcı ne yapmalıdır? Bitcoin ve Ethereum gibi dijital para birimlerinden neden uzak durmak gerekir? Neden pasif yatırımın propagandası yapılıyor? Yeni krizin ardından finansal durum ne olacak? Kur Savaşları, Paranın Ölümü ve Çöküşe Giden Yol kitaplarıyla New York Times’ın çok satanlar listesinde yer alan ileri görüşlü yazar, finans uzmanı, ABD’nin 16 istihbarat kurumunun çatısını oluşturan İstihbarat Konseyi’nin ve Pentagon’un başdanışmanı James Rickards, bu kez küresel mali piyasaların neden ve nasıl suni olarak şişirildiğini ve akıllı yatırımcıların varlıklarını korumak için ne yapması gerektiğini anlat...
Niyet Defteri
SÖZ BÜYÜDÜR Sözler, seçimleri ifade eder, seçimlerse kadere dönüşür. Kaderse bir çemberdir. İçine hapsolduğun bir çember... Ne var ki sözlerle inşa ettiğin çemberi yine sözle kırabilmen mümkün... Nasıl mı? Yeni sözlerle, yeni bir gelecek tasarlayarak... İşte bu kitap, bir geleceği tasarlama kitabı... Hem de sözlerle. Çünkü sözler tılsımlıdır. Eski seni, yeni sözlerinle dönüştürmeye başlayacaksın. Geçmişini bırakmaya hazır mısın? Eski sen ile vedalaşabilecek misin? Yeni seni ne kadar seveceksin? Tasarladığın gelecek ile hayalindeki gelecek aynı mı? Hadi aç sayfaları... Bu kitap geleceğinin pusulası...
Uykusuz Anne Kalmasın
Her çocuk uyur... Uyku, yaşamsal bir ihtiyaçtır, özellikle de bebekler ve çocuklar için... En az beslenmek kadar ihmal edilmemesi, özenle üzerinde durulması gereken ve gelişimi destekleyen bir faktördür. Peki ama kendi kendine uykuya dalmayan bebekler uyumakta zorlandığında ne olur? Ya da anne ve babalar, çocuklarının uyku düzenini bir türlü kuramıyorlarsa, sorun nedir? İşte tam da bu noktada başlayan "Benim çocuğum neden uyumuyor?" feryatları, ebeveyn açısından ailevi bir kaosa dönüşür. "Her çocuk uyur, paniklemeyin" diyen pedagog Tansu Oskay’ın kaleme aldığı Uykusuz Anne Kalmasın–Ağlatmadan Uyku Eğitimi annelerin kâbusa dönüşen "Çocuğum uyumuyor!" kaygılarını pozitif ebeveynlik yaklaşımıyla kolayca gideriyor. Türkiye’de pedagoji alanındaki ilk ağlatmadan uyku eğitimi kitabı olan bu çalış...
Yine Öyle Hissetiğinde
"Cem Güventürk, çizgisiyle ve mizahıyla yeni bir üslup buldu, bildiğimiz karikatür tanımının üstünü çizdi; kendi renkleriyle boyadı… Her karikatürü bir rüya sahnesi gibi. Bu rüya karelerinde hüzünlü şapşallar, kafası karışık aşıklar, kalp kırıklığı yaşayan şaşkınlar, anlaşılmayan ruhlar, yanlış hesaplaşmalar, umutsuz eşyalar, tatlı yalnızlar, gıcık tespitler ve sıcacık vicdanlar var. Sadece kendi beynini değil, sizinkini de işin içine katıyor. Kolayca katlanamayacağımız ayrıntılara gülerek, eğlenerek bakabilmek için var Cem’in karikatürleri." – Selçuk Erdem
Yol Arkadaşım Havaalanı Yazıları
20 ülke. 40 Havaalanı kapısı. 64 yol hikayesi. Gündüz Vassaf, bize gitmediğimiz diyarları, duymadığımız masalları anlatıyor; heyecan verici yol öyküleriyle sarıp sarmalıyor, yoldaşımız oluyor. Kurguyla gerçeğin iç içe geçtiği yazılarında bizleri de peşinden sürüklüyor. Onunla birlikte aynı gün içerisinde farklı ülkelerin farklı havaalanlarında buluyoruz kendimizi. Dünyanın yirmi farklı ülkesine uğurluyoruz bazen sevdiklerimizi, bazen de uğurlayanın yokluğu kıvrandırıyor bizi. Altmış dört yazıda, yazarla birlikte açtığımız kırk havaalanı kapısında kah mekanların mimarisini sorgularken buluyoruz kendimizi, kah hayaller kurarken… Kitaptaki yazılarla bir zamanların hanları, bugünün havaalanlarına bambaşka bir gözle bakacaksınız. Belki de anısız olduğunu düşündüğünüz bu mekanların nice an ve an...
Irmina
BİR MODERN TARİH HİKÂYESİ 1930’ların ortasında, Irmina adlı genç ve hırslı bir Alman, Londra’ya yerleşir. Bir kokteylde, Oxford’a giren ilk siyahi öğrenci olan ve tıpkı Irmina gibi kendi bağımsız varlığını yaşamaya çalışan Howard Green ile tanışır. Ancak ilişkileri, Irmina’nın Hitler Almanyasına dönmek zorunda kalması yüzünden beklenmedik bir şekilde sonlanır. Savaş çıkıp Howard’la iletişimi tamamen kopunca, Irmina aradığı refaha kavuşmak için hayallerinden vazgeçmekten başka çaresinin kalmadığını anlar. Barbara Yelin, ödüllü çizgiromanı Irmina’da gerçek bir hikâyeye dayanarak olaylara geniş açıdan bakabilmeyi başarıyor. Eşsiz bir sanat eseri olan bu eser, savaş zamanı Almanyasının baskıcı atmosferini mükemmel bir şekilde yansıtıyor ve şu can alıcı sorunun izinden gidiyor: Hayaller kuran, ...
O Sırada 2
Keşke bir buldozerim olsaydı. Buldozerim olsaydı sabahları işime buldozerimle giderdim. Yol üstünde oturan iş arkadaşlarımı da buldozerin kepçesine toplardım. Onlar kepçede kahvaltılarını ederken, ben onlara buldozerin teybinden müzik açardım, güne güzel başlardık, ekip ruhumuz pekişirdi, birlik duygumuz kuvvetlenirdi. İşe varınca da işyerini yıkardım buldozerimle. Un ufak ederdim duvarlarını, kirişlerini yamulturdum, pencerelerinin üzerinde demirden paletlerimle dolaşıp camlarını tuzla buz ederdim.
İşte Hayat!
Korona virüs salgını bir travma yarattı mı? Zaten onlarca sorunla mücadele etmekte olan ev kadınları, ev işçileri, çalışan kadınlar, anneler, evden çalışan babalar, çalışan ve/veya okuyan gençler, yaşlılar, öğrenciler, LGBTİ+ bireyler; pandeminin yarattığı yıkımla nasıl başa çıkıyor? Kırılgan dengeler ve büyük özverilerle zordan yürütülmeye çalışılan hayatlar, bu süreçte en çok neresinden yaralanıyor? Özgün Biçer ve Ece Öztan, nokta vuruşu röportajlarla pandeminin derinden sarstığı hayatlarla buluşuyor, sarsılan dengelere mercek tutuyor ve soruyor: HAYAT EVE SIĞDI MI?
Yalnızlığın Kitabı
Yalnızlık için "çağın hastalığı" diyorlar. Peki öyle mi gerçekten? Yoksa yalnızlık, Aristo’nun "politik bir hayvan" diye nitelediği kafası karışık ve her daim meşgul insanın en kadim dostu, en arkadaş canlısı arkadaşı mı? Tenhasını yitiren kentlerde kuytu bulamadığımızdan mı kendimizi yalnız hissediyoruz bu yüzyılda? Afili yalnızlıklardan sefil yalnızlıklara doğru ilerleyen eski ve büyük bir destan, yalnızlığın tarihi. Mitosun tanrılarından mitolojik kahramanlara, anti-kahramanlardan varoluşçuluğun sıradan ve sıkıcı, iç bunaltıcı karakterlerine uzanıyor. Hatta mekandan, metruktan, evden ve avludan yüzümüze yansıyan bir oluş halini alıyor. Yazardan, editörden ve okuyucudan geçiyor. Neticede farklı kulvarlardan 12 isim bir araya geliyor, insanın yatay ve dikey düzlemde yalnızlığını düşünüyor...
Var Mısın Ki Yok Olmaktan Korkuyorsun? - Farabi
"Düşünmek ruhun kendi kendiyle konuşmasıdır..." Türk bir ailenin çocuğu olarak bin yüz elli yıl önce dünyaya gelen ve hayatı boyunca müzik, felsefe, botanik, matematik ve mantık alanında sayısız eserler kaleme alan Farabi, ilim ve düşün dünyasında "öğretmen" kabul edilen Aristoteles’ten sonra "ikinci öğretmen" kabul edilmiştir. Sadece filozofları değil, sayısız bilimadamını da derinden etkilemiş, akımların ve icatların ilham kaynağı olmuştur. Varlıklı bir ailenin ferdi olarak saraya yakın olmasına rağmen siyasi iradeyi tamamen reddedip kendini ilme adamıştır. Günde yalnızca bir öğün yemekle hayatını sürdüren Farabi, zamanının her saniyesini ilimle geçirmeye gayret göstermiştir. Çünkü Farabi’ye göre insan ilmi aramakla mükelleftir. İlmi bulmak, onu öğrenmek ve onu anlatmak zorundadır. İlim ...
Bir Tabu Meselesi
"Yazarlar için tabular, her zaman üzerine gidilmesi gereken konular olmuştur. Toplumun sessiz kabulü illa ki doğruyu yansıtmaz. İşte o zaman bir yazara düşen görev, vicdanın sesi olmaktır. Bu kitap da yazarlık okulu katılımcılarımızın çıkardıkları ortak bir ses olarak ayrı bir öneme sahip." – Gülşah Elikbank "Bu hikâyelerde umudun ve aşkla yazmanın izleri var. Yeni sorular sordurtma heyecanı da... Görmek ve duymak gerekiyor." – Mario Levi "Tabular, bize düşünmememiz salık verilen mor inekler gibi... İstemsizce meşgul ediyorlar zihnimizi. Üzerlerine düşünüp bir şeyler yazdığımızda ise onları adeta tasnif edip paketleyerek raflarına koymuşuz misali terk ediyorlar gündemimizi. Affetmek, başkasından çok kendimize yaptığımız bir iyilik... İyileşme sürecimizin bir aşaması. Bu iki temanın harmanl...
Tarihe Geçen Savunmalar
Onlar, yaptıkları savunmalarla, mahkeme salonlarından tüm dünyaya seslerini duyurdular ve tarih sayfalarında yerlerini aldılar. Bu davaların ortak bir özelliği vardı; esas hükmü veren yargıçlar değil, zamandı. Yasalar beni suçlu görebilir ama esas suçlu yasalar! -Sokrates Beni, tarih aklayacaktır! -Fidel Castro Bizi, bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden; hepiniz dâhil, sizlersiniz! -Deniz Gezmiş Kulaklar söylediklerimize kapalı olsa bile, biliyoruz; tarih bizi dinliyor. -Mahir Çayan Köleler, özgür olmak isteyenlerden nefret ederler. -Ulrike Meinhof Gerçeği gömmeniz boşuna. O, toprağın altında yol alıyor; bir gün, her
On İki Öfkeli Sanatçıyla Dadaizm
''Temiz fikirleriniz olsun istiyorsanız, onları gömlekleriniz kadar sık değiştirin.'' - Francis Picabia Hayal kırıklığı içinde on iki öfkeli sanatçı... On iki Dadaist! Yaşadıkları dünyaya, savaşa, topluma, yokluğa, sanata ve çaresizliğe tepkililer. Tanık oldukları hatta kendilerinin de katılmak zorunda kaldıkları dünya savaşlarının sadece mal ve can kaybına yol açmadığını, geride kalanlar üzerinde de büyük ekonomik ve ruhsal yıkımlara neden olduğunu görüp yaşayan on iki anarşist... Savaş mağduru bu asi çocuklar, yaşananlardan dolayı kırgındılar, üzgündüler. Yeteneklerini büyük bir öfkeyle sergilemek için bir araya gelmeye karar verdiler sonunda. Otoriteye karşı duracaklar, herhangi bir lidere ya da ideolojiye ihtiyaç duymadan burjuvazinin kirli sanatına meydan okuyarak o kirli sanatı yerle...
Yedi Özgürlükçüyle Kübizm
GERÇEK ZATEN VARDIR, YALANI İCAT ETMEK GEREKİR. - GEORGES BRAQUE Fotoğraf makineleri, ses kayıt cihazları, telefonlar, otomobiller, uçaklar ve bilumum icatlar peyda oldu, mertlik bozuldu. Ressamların olanı olduğu gibi resmetmelerinin hiçbir anlamı kalmadı. Fotoğraf makinelerini aşmaları gerekiyordu artık. Böylece ne oldu? Müjdeler olsun kübizm doğdu! Hareketin başını çeken Pablo Picasso, geleceğin fotoğrafçılığı ve videografisi arasında kalan ressamlara eğer hayatta kalmak istiyorlarsa resmin yeniden icat edilmesi gerektiğini söyledi. Artık yeni bir bakış açısı lazımdı hayatta kalmak için. Yedi özgürlükçü sanatçı, bu yolda devrim niteliğinde bir bakış açısı icat etti. Ömrünün ne kadar uzun ya da kısa olduğu mühim değildi. Mühim olan icat edebilme cesareti ve özgürlüğüydü. Hayatta kalmak iç...
50 Maddede Hitler ve Naziler
Hitler’in Yahudi düşmanlığı nasıl başladı? Nazi sembolü nasıl ortaya çıktı? Hitler’in ırk takıntısı, okul yılları, ilk aşkı, ressam olma hayali, arabaları, köpeği, askerlikten kaçışı, sigara karşıtlığı, vejetaryenliği, zayıflıkları, kompleksleri… Nazilerin sanat yağması, ilk Nazi köy enstitüleri, Nazi mimarisi… Yahudi, Çingene, zihinsel ya da fiziksel engelli milyonlarca insanın kanıyla büyüyen bir canavar ve onun eşlikçileri, tarihe bıraktıkları devasa mezarlığı nasıl kazdılar? Adolf Hitler’in çocukluğundan ölümüne dek kendisiyle birlikte büyüyen hırsı, nefreti, zevkleri, alışkanlıkları, hali tavrı ve sadık piyonları, 50 maddeye dizildiler ve ortaya özet niteliğinde bir tablo çıkardılar.
Beni İçinden Sev
Kimsenin bilmediği bir şarkısın. Bana kendini öğret. Başka hisleri başka insanlarda değil de hepsini sende tüketmek isterim çünkü ikimiz başkayız, kimsenin bilmediği bir başka dünyayız. Bakma sen bu kalabalığa, bu dünya bizim için yaratıldı. Başkaları sadece başkaları olarak kalsın, sen bir hayal kur kendine ve içinde sadece bize yer olsun.
İnsan Her Koşulda
"İnsanı insan yapan aklı kadar kalbidir de..." İnsanın yaşam yolculuğu zorludur. Tıpkı çocukların hızla boy attıkları gelişme dönemlerindeki "büyüme ağrıları" gibi, psikolojik gelişmede de zorlanma büyümeyi beraberinde getirir. Zorlanma yoksa, gelişme de sınırlıdır. İnsan bazen çocuktur, bazen anne, bazen baba... Bazen isyankârdır, korkularına kapılan ve şiddete yönelendir. Bazen de rehberlik eden, destan yazandır. Empati de şefkat de ona dairdir. Şartlar değişir, düşünceler, duygular, tepkiler değişir, her deneyim değişim yaratır. Ancak, insan her koşulda insandır. • İnsanı insan yapan özellikler nelerdir? • İnsan neyi neden yapar? • Bebeklikten başlayan, hatta kuşaklar arası devam edebilen eğilimler insan gelişimini nasıl etkiler? • Olumsuz yaşantıların getirdiği döngü nasıl kırılabilir?...
Zafer Sızlanarak Kazanılmaz
En son ne zaman yeni bir şeye karar verdin? Birilerinin fikirleri neden bu kadar etkiliyor seni? Neden onların cetveli ile ölçüyorsun, her doğrunu, her umudunu, her hayalini? Başkalarının yıllardır zehirlediği senden kurtulmak lazım. Yumurtadan çıkman lazım. Hayatının ilk yarısı öyle ya da böyle geçti, bugüne geldin. Elindekiler her ne ise, işimizi görür. Şimdi seni yeniden inşa etme zamanı. Değişmek ve gelişmek için, tek ihtiyacın sensin. Artık başkalarına göre değil, cesaretine göre yaşam başlamalı. Nasıl mı? Bir süre sana arkadaşlık etmeme izin ver. Kitabın içinde seninle, sana gideceğiz. Yeni sana. Senin yeni versiyonuna. Sen 2.0 versiyonuna. Evet, birinci versiyon çalışıyordu ama kabul et birkaç kusur vardı. Şimdi yeni
Korkma Kalbim
Kedileri seven kadınlar yalnızlıktan korkarmış, köpekleri ise aslında kendilerini güvende hissetmek istediklerinden severlermiş... Sen filleri severdin ve bir fil kalbi kırıldığında ölebilirmiş. Sen filleri boşuna sevmiyorsun güzel kadın. Sen kalbinin kırılmasından korkuyorsun da haberin yok. Korkmasın kalbin çünkü o artık benim de kalbim... - Benim korkak kalbim size âşık oldu... - Kutu kutu pense oynamıyoruz küçük bey, aşkı çocuk oyunu mu sandınız siz? - Aşkın bir oyun olmadığını öğrenecek kadar büyüdüm ama şayet aşk bir çocuk oyunu olsaydı ve o oyunun adı da kutu kutu pense olsaydı tüm dünya size arkasını dönse bile ben size arkamı dönmezdim küçükhanım... - Böyle konuşursan kilitlenirim ben ama... - Eğer kilitlendiğiniz yer kalbim olacaksa bundan memnuniyet duyarım. - Susuyorum. - Ben d...