
Sokratik Yöntem
Sokratik yöntem dürüstlüğün ve ahlakın kalbinde yer alır. Bundan 2500 yıl kadar önce Platon, Sokrates’i başkalarıyla sohbet ederken betimleyen bir dizi diyalog kaleme aldı ve bu diyaloglarla Sokrates’in geometri bilmeyen birine nasıl problem çözdürdüğünü anlattı. Sokrates, insanları nasıl sorgulayacağımızı göstermek için sorgulamadı, bunu bize nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretmek için yaptı. Sokratik yöntem, korkusuzca soru sormak ve soruları yanıtlamak, kendi düşüncelerimizi dile getirmek ve başkalarının düşüncelerini duyduğumuzda öfkeye kapılmamak, gerçeği sevmek ve onu bilip bilmediğimiz konusunda alçakgönüllü davranmak demektir. Sokratik yöntem, bir teknikten daha fazlası, bir sabır, sorgulama, tevazu ve şüphe ahlakıdır. Özellikle günümüzde daha iyi düşünmek için bir araç olan bu yönt...

Duygusal Zeka
Kendinizi kışkırtmaya hazır mısınız? Stres, korku ve endişelere karşı duygusal zekâ. İlişkiler, sağlık ve varoluş konularında sizler için yepyeni bir model. Çevremizdeki birçok insan sıkıntı, stres, endişe ve kaygı yaşıyor. Bu kişilerin büyük bir çoğunluğu akıl hastası değildir. Bu kişilerin sorunları daha çok günlük yaşamın ve belirsizliklerin getirdiği sorunlardır. Yaşamda her sorunu çözümleyemeyiz ancak çözümleyemediğimiz bu sorunlarla baş etmeyi öğrenebiliriz. Yaşamın zor süreçlerinden geçerken ayakta kalabilmemiz ancak ve ancak duygularımızı yönetebilmemizle mümkündür. Bu kitap bilinçaltı inançlarını yeniden yapılandırma teknikleriyle kodlayabileceğini, yaşamını bilinç seviyesinde duygusal zekânı geliştirerek yeniden nasıl şekillendirebileceğini armağan olarak veriyor. Bu kitap, bu dü...

Kaygı
Savaşarak değil, barışarak kazanın! Ya hata yaparsam! Ya sevdiklerime bir şey olursa! Ya işimi kaybedersem! Ya deprem olursa! Ya beni sevmezse! Ya başarısız olursam! Ya beni terk ederse! Bunlar size tanıdık geldi mi? Peki ya bu soruların getirdiği duygular? Hepimiz kaygılarımızdan kurtulmak isteriz. Ne var ki bu çabayla debelenirken adeta o bataklığa gömülürüz. Kaygının kaçınılmaz olduğu bu dünyada, kazanamayacağımız bir savaşa girmektense ona "doğru ayarı" verebilmek daha mantıklı bir seçenektir. Hayatımızı zorlaştıran hiçbir şeyi sevmek zorunda değiliz. Kaygıyı da... Fakat onunla barış içinde yaşamayı öğrenmeden geçecek bir ömür, canlılıktan ve doyumdan uzak olacaktır. Yazar, klinik psikolog ve psikoterapist Şenay Kahraman bu kitabıyla kaygıyı başka bir gözle anlayıp sakinlikle karşılama...

Beden İmgesi
Arka Kapak Yazısı: Algınızı değiştirin, yaşam kalitenizi artırın! Aynaya baktığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Görünüşümüz, kişiliğimizi ne kadar yansıtıyor? Medyanın ve toplumun dayattığı güzellik standartları algımızı nasıl etkiliyor? Kadınlar ve erkekler olarak bedenimizi gerçekten olduğu gibi kabul edebiliyor muyuz? Dış dünyaya yansıttığımız görüntümüz ile içdünyamızda hissettiğimiz beden arasındaki fark, modern toplumun en büyük ikilemlerinden biri haline geldi. Anjelika Şimşek'in kaleme aldığı Beden İmgesi bu soruları ve daha fazlasını mercek altına alarak beden algısının derinliklerine iniyor. Bireylerin kendi bedenlerine dair algılarını nasıl şekillendirdiklerini ve bu algıların ruh sağlığı üzerindeki etkilerini detaylandırıyor. Özellikle son yıllarda artan beden imgesi...

Güçlü Kişi Gürültü Çıkaran Değil, Sessizce Konuşup Sorunları Tanımlayarak Çözebilen Kişidir
“RUHSAL SORUNLARIN ALTINDA BİLİNÇTE YA DA BİLİNCE ÇOK YAKIN KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN ÇOK SAYIDA DÜŞÜNCE SORUNU VARDIR.” Yaşama ve kendimize ilişkin kurallarımızın işe yaraması için, bunlar daha gerçekçi ve doğru, daha az benmerkezci ve daha esnek olacak şekilde yeniden şekillendirilmelidir. Kuralların yanlış, zararlı ya da uygulanabilir olmadığı keşfedildiğinde, repertuvardan çıkarılmaları gerekir. Benmerkezcilik abartıldığında ve muhtemelen genomumuzda da temsil edilen sevgi, empati ve fedakârlık gibi sosyal özelliklerle dengelenmediğinde bir sorun teşkil eder. İlginç olan, başkalarında görünce hemen fark ettiğimiz benmerkezciliği kendimizde olduğunda çok azımız fark ederiz. Türün hayatta kalmasının bedeli ömür boyu sürecek bir rahatsızlık olabilir.

Marie Louise Von Franz Kendi Üzerinde Samimiyetle Çalışanlar Yeni Bir Mabet İnşa Eder
“BİREYLEŞMENİN AMACI, KENDİ YAŞAMININ FARKINDA VE BUNDAN SORUMLU OLAN, TAM BİR İNSAN İNŞA ETMEKTİR.” – MARIE-LOUISE VON FRANZ Carl Gustav Jung’un yakın çalışma arkadaşlarından biri olan Marie-Louise von Franz’ın zengin entelektüel mirasını mercek altına alan bu kitap, derinlikli bir keşif sunuyor. “Kendini bilmek” ile başlayan bu keşif, bilinçdışı sembollerin rehberliğinde rüyalardan geçerek masallarda gizli evrensel hakikatlere, eski simyacıların fırınlarından kolektif bilinçdışının arketiplerine uzanıyor. Von Franz’ın temel fikirlerini tanıtmayı amaçlayan bu kitapta arketipler, gölge, anima gibi kavramların karmaşık dinamikleri incelenerek insanın psişesine dair derin bir kavrayışın ipuçları sunuluyor. Ayrıca, kadim bir sanat olan simyanın kişisel veya ruhsal dönüşüm sürecindeki önemi in...

Var Olmanın ve Sevginin Kritiği - Rollo May
“ÖZGÜR OLAN, İNSAN VARLIĞININ BÜTÜNÜDÜR, İRADE GİBİ BİR PARÇASI DEĞİL.” – ROLLO MAY İnsanın kendisine bir varoluş deneyimi edinebilmesinin ve bu deneyimi evrenin kısıtlı ama tam da bu kısıtlılıktan ileri gelecek biçimde özgür bir parçası olarak ortaya serebilmesinin çağımız açısından ne denli dehşetli ama bir o kadar da mucizevi olduğu açıktır. Rollo May, insanın özgürlüğünü yazgısı çerçevesinde ararken; bu yazgıyı deneyimleme cesaretiyle varoluşumuzun temel dinamiği olan kaygının tıpkı doğduğumuz anda olduğu gibi tekrar teklifsizce birbirine sarılmasını, bir “çağ reçetesi” olarak yazıyor. May’in insana ve varoluşa dair bu kavrayışından ileri gelen varoluşçu psikoterapi yöntemiyse, iki gerçek kendilik durumunun özgür biçimde karşı karşıya gelmesinin yaratıcı gücünden ve bu iki soyunuk özne...

Romantik Kıskançlık
“Kıskançlık asla tekil, sürekli ve bölünmez bir tutku değildir. Her biri geçici olan, birbirini izleyen sonsuz sayıda farklı kıskançlıktan oluşur.” – Marcel Proust Aşkın olduğu yerde kuşku, kuşkunun olduğu yerde kaygı ve tüm bunların olduğu yerde kıskançlık vardır. Kıskandığınız şeyin ne olduğunu anlamak içinse daha önce başınıza ne geldiğini bulmanız gerekir. Duygularınızın nereden geldiğini bilmek, ilişkinizde neyin düzeltilmesi gerektiğini ve bunun nasıl yapılacağını anlamak için sahip olduğunuz tek umuttur. Psikiyatr Cengiz Arca’nın teorik bilgi ve klinik deneyimi bir araya getirdiği bu kitap, kıskançlık nedeniyle zorluk yaşayan ve romantik ilişkilerinde başını belaya sokan kişiler için yazıldı. Bu etkili rehberde kıskançlığın neye benzediğini, nasıl deneyimlendiğini, bazı ilginç çeşit...

Karanlık Empat
Karanlık empat tehlikeli dansını iyilikseverliğin ve nazik bir gülümsemenin arkasında yapar. İyi niyetli bir bakış açısının bedeli bazen ağırdır, manipülasyon, aldatılma ve istismarla karşılaşabilirsiniz. Bu karanlık yolculuğun rehberleri yakın arkadaşlarınız, patronunuz hatta ailenizden birisi olabilir. Son yıllarda yapılan çalışmalar yeni türden bir insan psikolojisini ortaya koyuyor: Karanlık empat. Narsisizm, Makyavelizm ve psikopatinin kesişiminde yer alan bu tehlikeli modele sahip insanlar etkileyici bir tavrın ve nazik bir gülümsemenin arkasına saklanırlar. Ancak bu aydınlık vitrinin arkasında tehlikeli bir oyun oynarlar. Sıklıkla kendinizi tükenmiş, mutsuz ve değersiz hissediyorsanız, maddi, ruhsal ve cinsel olarak suiistimal ediliyorsanız, şiddete uğruyorsanız, kendinizden şüphe e...

Her İnsan Kendini Tamamlamak İster - Fritz Perls
"KİŞİ, HIRS VE SUNİ AMAÇLARLA DEĞİL, ANCAK GERÇEK DOĞASIYLA KENDİNİ AŞAR." Geştalt Terapi ekolünün kurucularından Perls, insan insana ilişkiye vurgu yaparak, nedenleri takıntı haline getirmek yerine, şimdi ve burada ne olduğuna, bunun da nasıl olduğuna odaklanan bir terapi yaklaşımını vurguladı. Çünkü kişi, ancak gerçek bir dinleyicinin temasıyla, eşliğiyle dönüşür ve büyür. Geştalt Terapi ekolü, dünya çapında en çok kullanılan terapi ekolleri arasındadır, varoluşsal bir yaklaşımdır ve sadece karakter özellikleri ya da semptomlarla ilgilenmez, kişinin tüm varoluşuyla ilgilenir. Bu kitap, Geştalt Terapi’nin sihirli yanlarını keşfetmemizi sağlayan Perls’ün hayatını ve Geştalt Terapi kavramlarını aktarıyor. Farkındalık, bütüncüllük ilkesi, sağlıklı kişinin özellikleri, ihtiyaçlar, tamamlanmam...

Yegâne Terapi Yaşamın Kendisidir - Otto Rank
"ASIL KAHRAMAN GENEL KABUL GÖREN PSİKOLOJİNİN VEYA İDEOLOJİNİN ÖTESİNDE YAŞAMAYI GÖZE ALAN KİŞİDİR." Otto Rank, adını ilk olarak mitoloji konusundaki çalışmalarıyla duyurdu. Kahramanın Doğuşu Miti, insanlığın ortak mirası olan mitlerin ilk sistemli incelemesiydi. Rank’ın rüya yorumları ve insan topluluklarının rüyası olarak gördüğü mitler konusundaki çalışmaları, Sigmund Freud’un çevresinde önemli bir yer edinmesini sağladı. Otto Rank tıpkı kendi mitsel kahraman tanımında olduğu gibi kendi döneminin kabul gören doğrularının ötesinde yaşamayı göze aldı. Doğum Travması kavramıyla "psikanalizin keşfinden bu yana en önemli ilerlemeye" imza attı. İrade Terapisi’yle yepyeni bir psikoterapi anlayışı ortaya koydu. "Yegâne terapi yaşamın kendisidir" diyerek daha hümanist, varoluşçu ve kişiler arası...

Sağlıklı Bir İlişki Kişisel Özgürlükle Başlar
"SEVGİ DOLU BİR İLİŞKİ, HER İKİ YANIN DA KAZANDIĞI, İKİ KİŞİLİK BİR OYUNDUR." Severken, kendi "biricik"liğimizi yitirir ya da bunu bir başkasından almaya çalışırız. "Bir olmuş" gibi görünmeyi çok istemek, bunun için yanıp tutuşmak, kendi yansımamızı başkasında görmek istememize neden olur, bu da kendi kişilik özelliklerimizi bir başkasına yapay olarak yüklemeye çalışmamıza yol açar. Erich Fromm "Sevmenin tek yolu özgürce sevmektir" der. Gerçek sevgi bir başkasının tümüyle ayrı bir birey olduğunu kabul etmek, diğer kişinin değişik görüşlerine, tercihlerine ve inançlarına saygı göstermektir. Sevgi, kişinin kendi dışında, bir başka kişi ya da nesneyle, kendisinin ayrı biri olma özelliğini ve kendi benliğinin bütünlüğünü koruyarak birleşmesidir.

Mutlu Bir Yaşam Akış Yaşantısından Doğar
“MUTLU İNSAN, YAŞAMININ BİR AMACI OLDUĞU ALGISINI TAŞIMASININ YANI SIRA OLUMLU DUYGULAR YAŞAMANIN DA TADINI ÇIKARTAN İNSANDIR.” Akış yaşantısı, insanların yaptıkları işi, yalnızca o işi yapma adına yapmayı sürdürdükleri zaman eriştikleri zihinsel bir durumdur. Akış yaşantısı sırasında zaman algısı kaybolur, zevk ve doyum ortaya çıkar. Tüm varoluşu bir akış yaşantısına dönüştürmek için, bilincin yalnızca anlık durumlarını denetlemeyi öğrenmek yeterli değildir. Günlük yaşamdaki olayların anlam kazanması için hedeflerin genel bir bağlamı da olmalıdır. Yaşamın bütününü, birleşik amaçlarla tek bir akış yaşantısına dönüştürmek gerekir. Mutluluk budur!...

İnsan Kaderinin Kurbanı Değil Seçimlerinin Efendisidir – Irvin D. Yalom
HAYAT ÇÖZÜLMESİ GEREKEN BİR PROBLEM DEĞİL, YAŞANMASI GEREKEN BİR DENEYİMDİR. Gerçekten yaşamak ne anlama gelir? Varoluşun belirsizlikleri, ölümün kaçınılmazlığı ve anlam arayışıyla nasıl yüzleşiriz? Bu kitap, çalışmalarıyla insanın hallerini anlamamıza yardımcı olan, çağımızın en etkili psikoterapistlerinden Irvin D. Yalom’un bir keşfi. Yalom, varoluşçu psikoterapiye öncülük eden yaklaşımıyla ve derin kişisel ve felsefi düşünceleriyle sayısız insana kendini keşfetme, iyileşme ve kabullenme yolunda rehberlik etmiştir. Nietzsche Ağladığında, Varoluşçu Psikoterapi, Aşkın Celladı, Schopenhauer Tedavisi, Güneşe Bakmak, Spinoza Problemi ve daha birçok eserinden yararlanılarak kaleme alınan bu kitap, Yalom’un bıraktığı mirası oluşturan en temel konuları inceliyor: ölümlülükle yüzleşme, kişisel se...

Sosyal Fobi
“Sosyal anksiyete, başkalarının düşüncelerini okuma yeteneğimizin gücünü abarttığımız bir durumdur.” – David D. Burns Günümüzde daha net fark edilir bir ihtiyaç gözlemleniyor her birimizin yaşamında: “Olmak zorunda olduğumuz kişi değil de olduğu gibi kabul görmek.” Bu kavram insanlığın en derin çukurlarından biri çünkü insan kabul edilir olmasını hep bir koşula bağlıyor, yani birey “Ya kabul edilmezsem?” kaygısıyla hep kendisi olmak yerine, üzerinde oynamalar yapılmış birer suret gibi geziyor evrende. Sosyal fobi, günlük davranışlarınız sırasında başkaları tarafından izlenme, yargılanma, değerlendirilme, eleştirilme düşüncesiyle ortaya çıkan yoğun kaygıyı ifade eder. Sosyal kaygının tetiklendiği anlarda bir başkası tarafından değerlendirilmenin, eleştirilmenin ya da hata yapmanın utanç ver...

Felsefe ve Psikoterapi
FELSEFE, DÜŞÜNME ÜZERİNE DÜŞÜNMEKTİR. BİLİŞSEL TERAPİ İSE, DANIŞANIN, DÜŞÜNCELERİNİN ÜZERİNE YENİDEN DÜŞÜNMESİNİ SAĞLAMAKTIR. Eski Yunan düşünürü Sokrates, kendi görüşlerini başkalarına benimsetmeye ya da kabul ettirmeye çalışmak yerine, insanların kendi görüşlerinin mantıksal temellerini savunmalarını sağlamaya çalışıyordu. Sokratik sorgulama adı verilen bu yöntem, bilişsel terapilerde sıkça kullanılır. Terapi, bir anlamda, felsefenin gerçek yaşamda uygulanmasıdır. Kanıta dayalı çağdaş bilişsel davranışçı terapiler, akılcı düşünerek sağlıklı duygular yaşamayı önermişler; pozitif psikoloji yaklaşımları da, mutluluk ve esenliğin gereklerini saptarken büyük ölçüde felsefeden yararlanmışlardır. Prof. Dr. Ertuğrul Köroğlu psikoterapi ve felsefenin iç içe geçtiği bu kitapta, çağdaş psikoterapil...

İşgalci Anneler
BİZİM İKİ ANNEMİZ VARDIR. BÜYÜRKEN GÖRDÜĞÜMÜZ ANNE VE ONUN İÇİNDE GÖREMEDİĞİMİZ SAKLI OLAN GÖLGE ANNE. Cennet annelerin ayakları altındaysa eğer, yakınlarda bir yerde cehennem de var demektir. Annelik, her zaman sevgi dolu bir kucak, sonsuz bir huzur ve güven kaynağı değildir. Betül Demirkıran Dündar, İşgalci Anneler adlı bu kitabında, anneliğin karanlık yüzüne cesaretle ışık tutuyor. Kutsal anne modelinin altındaki karmaşık duygusal yapıları, arketiplerle ve mitlerle zenginleştirilmiş bir anlatımla aktaran yazar, anneleri tarafından işgal edilmiş bireylerin, sınırlarını yeniden keşfetmelerinin ve kendi yaşamlarına sahip çıkmalarının nasıl mümkün olacağını etraflıca inceleyerek çözüm yolları sunuyor. Zorba anne, mükemmeliyetçi anne, mağdur anne, fedakâr anne profilleriyle yüzleşmeye hazırs...

Dışdünyamıza Bakış
BUGÜN ARTIK SADECE BİREYSEL İNSANIN PSİKOLOJİSİNİ DEĞİL BÜYÜK GRUPLARIN BİRBİRLERİYLE NASIL İLİŞKİ KURDUĞUNU DA İNCELEMEMİZ GEREKİYOR. Değişim, 21. yüzyılda benzeri görülmemiş bir hız ve ölçekte gerçekleşmeye devam ediyor. Yapay zekâ, iletişim ve seyahat teknolojilerindeki inanılmaz ilerlemelerle birlikte savaşlar, çatışmalar ve yeni gerilimlerin eşiğinde yaşamaya devam ediyoruz. Peki psikanalitik açıdan dünyadaki büyük grupların motivasyonları bize neler anlatıyor? Bireysel psikolojinin yankılarını barındırsa da büyük grupları anlamak için beyin ve bir çift göz yeterli mi? “Öteki”nin saldırısı altında olan milyonlarca insanın yolculuğu sosyal, kültürel, politik ve ideolojik açıdan nasıl süreçlere evriliyor? Etnik çatışmalar, ulusal kimlikler, toplumsal travma gibi konularda sayısız makale...

Bunaltı Çağında Yaşamak
"Kaygı, var olmamamızın deneyimidir." – Jacques Lacan Çağımız birçok açıdan bunaltı çağı. Yeni ekonomik düzenin getirdiği güvensizlik, geleceğe yönelik belirsizlik, ortalığa saçılmış binlerce seçenekle boğan tüketim kültürü, krizler, savaşlar ve artan adaletsizlik. Bu çağda birkaç sağlam panik atak geçirmeden hayatta kalmak mümkün mü? Dünya böyle bir haldeyken kaygı, endişe ve panik atağın bir hastalıktan ziyade, çağımızın biricik duygu durumu haline geldiğini kabul etmek gerek belki de. Öte yandan her kaygı, bunaltı ya da panik atak yalnızca dışımızdaki keşmekeşten beslenmez. Bazıları bize dair, bilinçdışımızda oluşan kaosun, karmaşanın ve yanlış yerleştirmelerin bir sonucu olarak doğar. Bu durumda derinlere dalarak, Lacan’ın dediği gibi, "ötekinin arzusunun (bakışının) sezilmesiyle" doğa...

Paçayı Kaptırmama Sanatı
"BU DÜNYADA BİZE SUNULAN ŞEYLER BİR SEYYAHIN HANDA BİR GECELİĞİNE KONAKLAMASINA BENZER." – EPİKTETOS Bir filmde rastlasak amma da klişe deyip kanalı değiştireceğimiz tuhaf zamanlardan geçiyoruz. Ekolojik felaketler, salgınlar, ekonomik krizlerle birlikte dünya paçamıza yapışmış "Vallahi hayatta bırakmam!" diyor. Güya modern dünyada yaşıyoruz. Atalarımızdan daha iyi durumda falan değiliz, mağarada yaşayan o adam bugün hâlâ aramızda ve aynı tepkileri veriyor. O mağara adamı biziz ve hâlâ çaresiziz. Bu kitabın konusu karamsar düşüncelere odaklanmak değil, aksine dünyanın gelip geçiciliğinde, çok da kendimizi hırpalamadan bazı şeylere göz atmak, mucizevi değil daha insani dengede kalma yollarını keşfetmek. Çeşit çeşit insan profili, davranış şekli ve düşünce bulutları arasında gezinmek, bazen ...

Düş Uykunun Bekçisidir - Sigmun Freud
"TIPKI FİZİKSEL OLAN GİBİ RUHSAL OLANIN DA GERÇEKTE BİZE GÖRÜNDÜĞÜ ŞEKİLDE OLMASI GEREKMEZ." Psikanalizin kurucusu ve bilinçdışının kâşifi Sigmund Freud, insanlık tarihinin gördüğü en etkili entelektüellerden biridir. Bir hekim olarak başlayan kariyeri din, ritüel, mit, masal, düş ve sanat gibi alanlara uzanır. Onun eseri olan psikanaliz, birbirinden alabildiğine farklı görünen bu alanları birbirine bağlayan bir kuramdır. Sigmund Freud bir taraftan insanın zihin yapısını açıklamayı, diğer taraftan insan uygarlıklarını masum ve gizemli gösteren büyüyü dağıtmayı dener. İnsan zihninin kendisi hakkında yanılabildiğini bize öğreten psikanalizin ortaya çıkışından beri, artık herkes biraz hasta, her bakış açısı biraz şüphelidir, en başta da uygarlıklar. Sigmund Freud’un kendi çocukluk anıları ve ...

Aşkın Kimyası
Aşk bir durumdur, bozukluk değil. Neredeyse her insanın yaşadığı, zaman zaman kendini içinde bulduğu bir haldir. Ancak yaygınlığına rağmen, birçok insan için aşk acılı, kederli ve kaygılı bir süreçtir. İşte tam da bu nedenle, yapısında "bozulma" potansiyeli taşıdığı söylenebilir. Aşk bir bozukluk değilse de, insanın normali de değildir. Yani insan âşıkken, biyolojik olarak normali dışında, farklılık gösterir. Söz konusu bu biyolojik fark, psikolojik, davranışsal, fizyolojik ve bilişsel farklılıklara da yol açar kuşkusuz. "Âşık bir insan, tam olarak kendinde değildir, yargılama yetisi bozulmuştur!" demek hiç de yanlış bir tarif olmaz. Bu nedenle âşık kişi, çeşitli istenmeyen durumlara açık ve duyarlı hale gelebilir. Aşkı zor hale getiren bir diğer özelliği de istemli cereyan ediyor olmaması...

Varoluşçu Terapi
“Hakİkatİn ödülü hakİkatİn kendİsİdİr.” – Platon Boşluk duygusu, anlam arayışı ve varoluşun zorlu şartları karşısında kendine çıkış yolu arayanlar için güçlü ve etkili yöntemlerden biridir varoluşçu terapi... İnsanın varoluşundan kaynaklanan konulara odaklanan bu felsefi terapi yaklaşımı, hayata anlam katmanın, yaşamı değerli kılmanın belli başlı yolları hakkında okumaya, düşünmeye ve uygulamaya davet ediyor sizi. Hayat en katlanılmaz olduğu zamanlarda bile anlamlıdır. İnsan yaşadığı acıya, korkuya ve suçluluk duygusuna rağmen içindeki iyiyi ortaya çıkarabilme potansiyeline sahiptir. Her olumsuzluk, yaratıcı bir güce dönüştürülebilir. Nasıl mı? Varoluşçu terapi alanında dünya çapında haklı bir üne sahip olan Prof. Emmy van Deurzen ve varoluşçu terapist Claire Arnold-Baker’ın kaleme aldığı ...

Ölüm Yaşamın Mührü
Yaşamla aramızdaki perdeyi aralayan ve onun manasına ulaşmamızı sağlayan şey ölümdür. Çünkü bizden hayatı, "kendini sürekli yenileyen bir buluş halinde" yaşamamızı ister. Ölüm yaşamın ilahi mührüdür; onun varlığı, dünya üzerinde geçirdiğimiz süreyi daha kıymetli kılar. Hayatı yaşama halimize, keşfe dayalı bir lezzet katar. Dikkatimizi yaşama yönlendiren bir dosttur ölüm. Yaşamla ilgili ilham veren mutlak ve kuşatıcı bir bilinç halidir. "Ölüm eşlikçiliği" hakkında ne biliyorsunuz? Hayatının son günlerini yaşayanların yanında olan, gönüllü insanlar… Peki hayat hakkında ne biliyorsunuz? Berna Köker Poljak tarafından kaleme alınan bu kitapta; iç içe geçmiş olan yaşam ve ölüm kavramlarını yeniden keşfedecek, gerçek yaşam öykülerini okuyacak ve belki de hayatın hakkını vererek nasıl yaşanacağını...