
Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa
"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir." Tolstoy Demirden keskin bir düdük sesi yükseldi o sırada. Ayrılığın ciddiyeti buz gibi sardı bedenimi. Kapılar kapandı sonra... Çantam sağımda, yalnızlık karşımda... Gidiyorum! Hayır bir saniye! Filmlerde böyle olmazdı ki... Son anda muhakkak bir kalma sebebi yazardı senarist. Tam hareket etmek üzereyken trenden atlayıverirdi esas adam. Oysa şimdi rayların üzerinde kaymaya başlamıştı bile tren... Ayrılığın göğsüme oturan ağırlığıyla camdan dışarı bakıp el sallayan insanlarla dolu peronu izledim. Beni uğurlamaya gelmeyen herkese teşekkür eder gibi bir damla gözyaşı bıraktım oraya.

Selam Söyle O Günlere
"Minnettar ol her gelene kim gelirse gelsin. Çünkü bunların her birisi öte taraftan bir kılavuz olarak gönderildi." – Mevlana "Bir günde ne kadar şey kaybedebilirsiniz? Kariyeriniz, sağlığınız, servetiniz... Peki size bir günde ailenizi bile kaybedebilirsiniz desem ne derdiniz? İnanamazdınız değil mi? Ben de öyle ama hayat böylesi sadece filmlerde olur dediğimiz olayları bize yaşatıyormuş meğer... Ben annemi, kardeşimi ve babamı aynı gün kaybettim. Her şey bir günde, size anlatacağım o gecede oldu." Selam Söyle O Günlere 60’lı yıllardan bugüne uzanan varlıklı bir ailenin trajedilerle dolu güçlü ve dokunaklı bir anlatısı. Zeki Müren’li yemek masalarında başlayan ve dünyanın her köşesine uğrayarak görkemli anılarla örülen iki kardeşin büyüme hikâyesiyle kader, zenginlik, ölüm, kadın erkek il...

Avuçlarımda Hala Sıcaklığın Var
68 KUŞAĞI’NIN KANLA, İRFANLA YAZDIĞI, AŞKLA BEZEDİĞİ BÜYÜK DESTAN.. Osman Balcıgil’in kaleminden soluk kesen bir dönem romanı. Tarihsel gerçeklere yüzde yüz sadık kalarak! 1960’lı yılların sonlarında yaşanan büyük altüst oluşa kimler, hangi nedenlerle nasıl yön verdi? CIA ve MİT, son yirmi yılımıza damgasını vuran siyasal İslamcı düzenin temellerini o günlerde nasıl attı? O tarihte seccadelerini ABD gemilerine çevirip namaz kılan bugünün muktedirleri kimler? 1960 İhtilali’nden geriye dönüldüğünü düşünen 9 Martçı komutanlar, kurulan 12 Mart tuzağına göz göre göre nasıl düştüler? Kendinizi, hukuk öğrencisi güzeller güzeli Lale ile denizci Teğmen Fuat’ın fırtına misali aşkına ve hazin sonuna hazırlayın. Avuçlarımda Hâlâ Sıcaklığın Var, aşkın ve hüznün romanı.

B.aşk.a
Gönül hep saf ve hazırdır. Marifet, aklı gönül yolundan çekebilmekte. * Psikanaliz dalında duayen kabul edilen Neha Noyan, yıllar önce bir adamla yaptığı yazışmaları, kendisine hayran ve röportaj yapmak için can atan genç psikolog Altay’ın analiz etmesini ister. Bilim, edebiyat ve felsefe âşığı aynı ruh hizasında iki kişinin satranç tadındaki yazışmaları, Altay’ı dostluk, aşk, insani zayıflıklar, ilahi üstünlükler üzerinden kendiyle ilgili büyük çözümlemeler yapmaya teşvik eder. Tüm bu yazışmaların sonunda ise Altay’ı hiç ummadığı büyük bir sürpriz beklemektedir. Kanada’da bir, Türkiye’de ise yayımlanmış üç romanı bulunan Deniz Başıbüyük, bu kitapta aşkı anlatıyor, fakat en sıradan şekilde akıllara gelen iki kişi arasındaki aşkı bir basamak olarak kullanıp ilahi birliğe varan b.aşk.a türlü...

Salı Ertesi
Ben Bircan... Biraz arıza, biraz kırık, biraz aklı kıt, biraz hafakanlı, çokça kâbuslu, sıkça havaleli Bircan. Alkolik, sigarakolik, hapkolik, patronkolik Bircan. Yere yakın boyunu umursamaksızın inatla takım elbise giyen Bircan. Kafasını hep sıfıra vurduran, saçlarının yarım santimden daha fazla uzamasına katlanamayan Bircan. Patronunun haricinde kimseyle samimi dostluklar kuramayan yalnız can, Bircan... *** Hatice Dökmen’in kaleminden yine uykularınızı kaçıracak, sarsıcı bir roman... Konuşulamayan, yüzleşilemeyen, paylaşılamayan ve kimselere anlatılamayan acılara içeriden bakmak için yeterince cesaretli misiniz?

İran Masalları 2
İran Masalları 2, oldukça ilgi gören ilk kitaptan farklı olarak özel bir kültürün; Zağros Dağları’nda göçebe bir hayat süren Bahtiyari aşiretinin masallarını anlatıyor. Bahtiyariler toprağı işleyerek geçinen, sıcak ve soğuk mevsimlerde yer değiştiren; içe dönük, dış dünyadan kopuk ve gelenekçi bir topluluktu. Uzun yıllar gizli kalan masalları da sert koşulların ve ortak geleneksel yaşayışın etkisiyle cesareti, yiğitliği, azmi, dindarlığı ve kanaatkârlığı vurguluyordu. 1900’lü yılların başında İran kültürüne ilgi duyan bir İngiliz asker, bölgenin yaşlı ve namlı kimseleriyle oturup notlar almış. Ortaya da cesareti, özveriyi ve sadeliği anlatan bu büyülü masallar çıkmış.

Rüzgar İle Karahindiba
"O gun hiç ama hiç rüzgar esmedi koca gezegende... Sırf cılız bir karahindiba üşümesin diye..." Karanlıktan korkan kırgın bir rüzgâr ile dünyanın en yüksek dağından göğe uçma hayalleri kuran cılız bir karahindiba... Birbirlerine yol arkadaşlığı etmeye karar verdikleri gün, önlerinde uzanan uzun yolun onlara ne vereceğinden ya da onlardan ne alacağından habersizdiler. İkisinin bu hayal dolu macerasını okuyan her ruhun içinde, hem bir rüzgârın umudu hem de bir karahindibanın masumiyeti uyanışa geçecek... Derin bir içsel yolculuğa sürükleneceğin bu romanda aşkın en masum haline tanık olacaksın. Sen de kendi Güneşi Batmayan Ülke’ni aramaya hazır mısın? O halde gönlünü al da gel. Müthiş bir yolculuk başlıyor... Çocuk parklarına güneş doğana kadar... Türkİye’nİn İlk İnteraktİf İçsel Yolculuk Rom...

Japon Masalları
Barışçıl Budizm kök salmadan "çok, çok uzun zaman önce" Japonya’da dini inanışlar, insanı tanrısallığın bir parçası yapıyor ve kişi kendi kutsallığını uçlarda dolaşarak, sınırlarını zorlayarak masal gibi yaşamayı başarabiliyordu. Japonya’da bugün bile, nezaketle ve sevimli çekingenlikle süslenen şey, tanrı ataların soyundan gelmiş olmanın gizli ya da açık gururu. Şans, hile, cüce cinler ve tılsımlı mücevherler, canavarlar ve kahramanlar, denizin dibindeki krallıklar, Güneş’e ve Ay’a uzanan sütunlar… Japon Masalları, geçmiş ortak yaşayıştan bugüne kalan efsaneler değil de, hâlâ masalsı ve kısmen de ayrıksı bir hayatı yaşamaya eğilimli Japonların geçmişine birer referans metin niteliğinde.

Hayvan Çiftliği
"Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir." Gerçek ismi Eric Blair olan George Orwell, Burma’daki polislik görevinden istifa ettikten sonra, ülkeyi terk edip düşük ücretli işlerde çalışan yoksul insanların arasında yaşamaya karar verdi. Halkın arasına karışabilmek için yırtık kıyafetler giydi, Paris’te gecekondu mahallelerinde yaşadı, dilencilerle ve sokak çocuklarıyla köprü altlarında uyuduğu oldu. Ailesinin, iyi eğitimli oğullarının bulaşıkçılık yapıp dilencilerle birlikte uyuduğunu hoş karşılamayacağını düşündüğü için eserlerini George Orwell ismiyle yayımladı. Hayvan Çiftliği adlı politik taşlamalarla dolu bu kitabı, 1917 Rus Devrimi’ne ve Sovyetler Birliği’nin Stalinci dönemine kadar uzanan sürecin bir kritiği... Yayımlandığı günden bu yana, 20. yüzyılın e...

1984 (bin Dokuz Yüz Seksen Dört)
"Karanlığın olmadığı yerde buluşacağız." George Orwell’ın eserlerindeki güçlü politik taşlamaları ve sistem eleştirileri, kurgularına dünya çapında bir değer kazandırdı. Basıldığı her dilde büyük ilgi gördü. Yedi dil konuşma becerisine sahip bir yazar olan Orwell, kısa ama oldukça ilginç bir hayat sürdü. İki okuldan burs kazanmasına rağmen üniversite eğitimine devam etmeyip bunun yerine Burma Polis Kuvvetleri’nde Kraliyet Polisi olarak hizmet etmeyi seçti. Bu hizmetinde çok başarılıydı ama zamanla Burma halkının İngilizler tarafından yönetilmekten memnun olmadığını ve değerlere aykırı davrandığını fark edince işler değişti. Görevinden istifa edip, yazmaya başladı. Yazarın 1984 adlı bu romanı, ilk kez 1949’da basıldı. Yazıldığı zamanın çok ötesinde bir distopya olduğunu, bu çağın sosyal, ek...

Bizim Zamanımız
"İçimdeki yangını söndüremezsem, kötü genlerime karşı gelemeyeceğimi hissediyorum. Babamın bastırılmış öfke dolu genlerine, annemin telaşlı genlerine, anneannemin hırslı genlerine, babaannemin işgüzar genlerine karşı gelemeyeceğim. Sanki hepsi birden olacağım. Aliye Rona gözlerim, Aliye Rona bakışlarım ve Aliye Rona sesim olacak. Yönetmen ‘Kes!’ dese kesmeyeceğim. Hem niye keseyim ki? Rolüm gereği çok sevilecekken terk edilmeme göz yuman yönetmeni mi dinleyeceğim? Daha neler…" Sinem Sal, Bizim Zamanımız’da, hüzünden ve neşeden beslenerek, sizi doksanlı yılların sıradan bir mahallesinde geçen sıradan olmayan bir maceraya davet ediyor. Bizim Zamanımız, doğduğu sokaktan çıkamayanların, sadece gülerek acıyla baş edebilenlerin, milenyuma girmeyi dört gözle bekleyenlerin, şarkılardan ve büyülerd...

Gitmeli Miyim Kalmalı Mıyım?
Kusur bulanların yanında huzur bulamazsınız... Dört bir yanımız, dünyanın kendi etrafında döndüğüne inanan narsislerle çevrili... İşin garibi, bir narsise âşık olmak fazlasıyla kolay... Çünkü onlar üstün zekâları, manipülasyon kabiliyetleri ve karizmalarıyla yeryüzünün en çekici âşıkları... Ne yazık ki sevmek yerine, seviyor gibi yapabilme ustalıkları yadsınamayacak kadar güçlü... Hakan Mengüç’ün kaleme aldığı Gitmeli miyim Kalmalı mıyım adlı bu kitap romancılığın ezberlerini bozarak yepyeni bir okuma disiplini vaat etmesinin yanı sıra, narsisizmin gölgesinde yaşanan huzursuz ve mutsuz ilişkilerin psikolojik dehlizlerine inerek günümüz ilişkilerine ayna tutuyor. Bu kitapta bir narsisin yarattığı alevlerle dolu sahte cennetten nasıl kaçabileceğinizin ve giderek yok edilmekte olan özgüvenini...

Gerçek Aşk
Ya gerçek aşkınız DNA’nızda yazılıysa? Netflix’in popüler dizisi The One’ın uyarlandığı psikolojik gerilim romanı Gerçek Aşk, aşka yönelik algılarınızı yerle bir edecek... Ruh ikizinizi bulmak hiç bu kadar kolay olmamıştı. Ya da bu kadar tehlikeli... Tinder, Facebook, Happen, Instagram, Scorp... Gerçek aşkını bulmak için onlarca internet aracı... Pek çok hayal kırıklığı, uyumsuz eşleşmeler... Vazgeçecek noktaya geldiniz değil mi? Peki ya basit bir tükürük testi bütün probleminizi çözecek olsaydı? Sizi bu dünyadaki öteki yarınız ile buluşturmayı garanti etseydi? Hem de bu bir DNA testi sonuçta; tamamı ile güvenilir. Sevgili bulmak için uğraşmaya, doğru muydu değil miydi diye düşünmeye gerek yok. Sorun şu: DNA eşiniz dünyanın öteki ucunda yaşıyor olabilir, sizden çok daha yaşlı, evli, sizinl...

1984
"We shall meet In the place where there Is no darkness." In 1984, World’s three superpowers, Oceania, Eurasia and East Asia are at war. Winston Smith, working for the Ministry of Truth of Oceania as a propaganda writer falls in love with his co-worker Julia. Subsequently, he begins to question the system in which he works. Pursuing his forbidden love, Winston plans to revolt against the authorities to shape his own future. Nonetheless, Big Brother, the leader of Oceania, is constantly on the watch and will not tolerate any interference. Room 101 is a constant reminder of such. Those who think or speak against the system will end up in a torture chamber in the basement of the Ministry of Love. Nineteen Eighty-Four is a Dystopic novel written by British author George Orwell, published in Jun...

Animal Farm
"All animals are created equal, but some animals are more equal than others." Overworking, mistreated and exploited animals start a revolution. They take control of the Manor’s farm with their motivating slogans. The farm animals request progress, justice, and equality. The struggle is real, the animals aim to achieve a completely democratic society based on the belief that "All Animals are Created Equal". Ironically, sooner than expected, the totalitarian rule is once again reestablished due to some animals’ mere nature. The book reflects events going back to the 1917 Russian Revolution and the Stalinist era of the Soviet Union. Since its publication, the work is named one of the greatest books of the 20th century, if not of all times. George Orwell’s classic satire perfectly illustrates ...

Süt Lekesi
Her insan lekeli midir? Ne zaman bulaştı bu lekeler bize? Habil ile Kabil zamanında mı? Bir yara mıdır bu leke, bir nişan mıdır yoksa? Masum, saf ve temiz olarak dünyaya gözlerini açan insanoğlu, neden bu dünyayı yaşanmaz kıldı? İnsan kötülükle mi doğar, sonra mı kötü olur? Bir bebek, başka bebeği gördüğünde neden rahatsız olur, neden onu tırmalar, canını yakar? SÜT LEKESİ insanın içsesi olmaya aday bir roman. Kimseye söylemediklerimize, yalnızken kendimize bile fısıldayamadıklarımıza, aklımızdan bile geçiremediklerimize ışık tutuyor. Acı içinde kıvranırken gelen mutluluğu, karanlık içinde boğulurken yanan ışığı, çaresizlik içinde debelenirken yanı başınızdaki çareyi göreceksiniz. Sadece iyiyi ve güçlüyü değil, kötüyü ve zayıfı da anlayacak, önyargılarınızdan rahatsız olacaksınız.

Yalnızlığımdan Sev Beni
Milyarlarca insanın yaşadığı bu dünyada birbirini tanımayan iki insanın iki şekilde karşılaşması mümkündür sevgilim: Tesadüf... Tevafuk... Hayatımın en berbat, hayatımın en içinden çıkılmaz, hayatımda birine en çok ihtiyacım olduğu bir zamanda karşıma çıkman tesadüf olamaz. Sen benim bütün samimiyetimin, bütün iyi niyetimin, bütün iyi dualarımın karşılığı olarak gönderildin bana. Önce Allah istedi seni tanımamı, sonra karşılaşmamız için bütün doğa işbirliği yaptı. Ve sonra sen çıktın karşıma... Ben seni Elif seçtim... Çünkü ben tesadüflere inanmam ve seni rasgele tanımış olmam muhtemel bile değil. Sevmem için Yaradan’ın bana verdiği muazzam bir armağansın sen. Ve bana O’ndan geldin... Bense Vav’ım, biraz doğrulsam sana benzeyeceğim. Ben seninle doğdum sevgilim... Bütün kasvetimden, bütün h...

Korkma Kalbim
Kedileri seven kadınlar yalnızlıktan korkarmış, köpekleri ise aslında kendilerini güvende hissetmek istediklerinden severlermiş... Sen filleri severdin ve bir fil kalbi kırıldığında ölebilirmiş. Sen filleri boşuna sevmiyorsun güzel kadın. Sen kalbinin kırılmasından korkuyorsun da haberin yok. Korkmasın kalbin çünkü o artık benim de kalbim... - Benim korkak kalbim size âşık oldu... - Kutu kutu pense oynamıyoruz küçük bey, aşkı çocuk oyunu mu sandınız siz? - Aşkın bir oyun olmadığını öğrenecek kadar büyüdüm ama şayet aşk bir çocuk oyunu olsaydı ve o oyunun adı da kutu kutu pense olsaydı tüm dünya size arkasını dönse bile ben size arkamı dönmezdim küçükhanım... - Böyle konuşursan kilitlenirim ben ama... - Eğer kilitlendiğiniz yer kalbim olacaksa bundan memnuniyet duyarım. - Susuyorum. - Ben d...

Kara İblis Firarda
Bir Cavlakî dervişi olan Mehmed Siyah Kalem’in beş yüz yıl önce resmettiği Kara İblis, dünyanın en seçkin müzayede evi Christie’s’in duvarlarına asılı olan tablosundan kaçar. İblis’in firar günü olarak Çin Yeni Yılı’nı seçmesi bu büyük olaya başka bir boyut katacak, etkileri zincirleme bir reaksiyona yol açarak kısa sürede tüm dünyayı saracaktır. Biyografik, tarihsel ve ezoterik romanlarıyla okuyucuların kalbini kazanan Osman Balcıgil, Londra’dan New York’a ve oradan İstanbul’a uzanan bu polisiye novellasıyla sıra dışı, nefes kesen fantastik bir yolculuğa çıkarıyor.

What Is Man
"What is Man" consist of series of dialogues between an elderly with a strong sense of humour and a young impatient man. Throughout the book, the author compares humans to machines. He argues that man has no impulse other than the pursuit of pleasure and the avoidance of pain. The book is a great starter for those who are seeking to understand why many of us have lost the meaning of life. This work questions how our personal values and the environment surrounding us shape our identity. Although written in 1906, today the dialogues still shed light on how people can take actions with their own free will.

Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay
Üstün meziyetlere sahip olduğuna inanan bir adam... Her şeyin en iyisine layık buluyor kendini... Bir güç abidesi adeta... Hayran olunası, çekici ve cazibeli... Dışarıdan bakınca belki de birçok kadının sahip olmak isteyeceği bir erkek... Ne var ki bu güçlü narsis karakterin gölgesinde yaşamaya mahkûm âşık bir kadının kendi gibi kalabilmesi mümkün değil. Hayatındaki insanların kişiliklerini, değerlerini, özgünlüklerini ve varlıklarını öğütüp yok eden narsis bir adamın cenderesinde sıkışıp kalan ve giderek gücünü yitirmekte olan genç bir kadının kişilik mücadelesinin romanıdır Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay... Dr. Fikret Yıldırım’ın kaleme aldığı bu kitap, çağın hastalığı kabul edilen narsisizmin anatomisidir bir yanıyla. Birbirine âşık iki insanın aşk sandığı travmalarla yüzleşmesidir. ...

Hiçbir Karşılaşma Tesadüf Değildir
Kader, insandan vazgeçmiyor. Anbean yeniden ve yeniden yazılıyor. Öyle anlar geliyor ki yapmam dediğin şeyi yapıyorsun, katlanamam dediğin şeye katlanıyorsun, sevemem dediğini seviyorsun, gidemem sanırken bir anda çekip gidebiliyorsun, öldüm diyorsun ama yine de yaşıyorsun... * * * Başlarına ne geleceğini bilmeden uzun bir yola çıkan arayış içindeki genç bir sufi ile aklı karışık genç bir kızın bu yolculuklarında yazgılarından başka güvenecekleri hiç ama hiçbir şeyleri yoktur. Yedi gün boyunca yanlarında para, yiyecek, kıyafet ve en önemlisi de hiçbir planları olmadan şehir şehir dolaştıktan sonra başladıkları yere geri döndüklerinde onlar için artık hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Sadece yedi günde bile değişebilir miydi insan? Yeniden yazılabilir miydi kader? Elbette sadece yedi günde deği...

Dantenin İstanbul Cehennemi
"Cehennem’in en sıcak yerine kim gidecek? Tabii ki ahlaki kriz esnasında tarafsız kalanlar!" İtalyan kökenli Pisani ailesinin genç oğlu Duran, İlahi Komedya’yı İstanbul dekorunda oynamaya neden karar verdi? Koyu bir Katolik olan Bayan Pisani ile gizemci Bay Pisani, oğullarının İstanbul Cehennemi’ne doğru çıktığı yolculuktan nasıl etkilenecekler? Karanlık İstanbul’un esrarengiz kralı Erdoğan Bey ile Fransız düşünür Michel Foucault ve İspanyol ressam Salvador Dali’yi hangi "hassas çizgi" birleştiriyor? Nasıl bir "büyülü gerçeklik" onun gibi bir adamı İlahi Komedya’ya bağlayabilir? Karargâhı Süleymaniye’de bulunan mistik bir tarikatın üyesi olan yönetmen Cebrail’in, akıllara durgunluk veren planı sonuç verecek mi? Dante’nin büyük aşkı Beatrice’i canlandıran dünyalar güzeli Gizem herkesten ney...

Ve Kızın Adı Gece
Bir erkek için en güzel hediye Güzel, zeki ve cesur bir kadın tarafından sevilmektir. * * * Sadece ne olduğumuzla değil, neye dönüşebileceğimizle de ilgili derin sorgulamalarla dolu, lezzetli bir politik drama... VE KIZIN ADI GECE... Birey-toplum ilişkisi ve birey-birey ilişkisi merkezine oturan, çok yönlü, aynı zamanda çok boyutlu bir roman... Yaşamın akışından duyulan rahatsızlık ve huzursuzluk sarmalında karşı karşıya gelen iki adamın hikâyesi üzerine örülü akıcı bir kurgu... Tarık ve Doruk... Atipik bir kahraman olarak okurun karşısına çıkan Tarık, aynı zamanda romanın politik kimliğidir de. Doruk ise anlamsızlığa doğru koşar adım yaklaşan, yolunu şaşırmış, potansiyeline yabancılaşmış bir genç... Hızla yok oluşa sürüklenen Doruk’u yavaşlatan ve durup düşünmek için ona zaman kazandıran ...