Destek Yayınları
Karşı Kaldırımdaki Adam
En büyük hayalini gurura, vicdanını aşka yenik düşürme! Gidemezsin! Aşkın seni elleri ceplerinde, karşı kaldırımda beklerken, sen binlerce kilometre öteye uçamazsın. Seni ona sarılmaktan alıkoyan çok daha başka, büyük bir şey yoksa eğer... Vazgeçemezsin! Hayatının en büyük hayaline kavuşma ümidin varsa, o yoldan geri dönemezsin. Gururun seni ele geçirmediyse eğer... O hatayı yapamazsın! Karşı Penceredeki Kadın’san, sadece başkasının hayatını yaşamaz, gönüllü köleliğe evet demez, seni sen olmaktan alıkoyan şeylere izin vermezsin. Bu senin kaçışın değilse eğer... O riski göze alamazsın! Çok istesen de otoriteye karşı duramazsın. Delirmemişsen eğer... Bu romanda Meyra, "Yapılamaz!" denen her şeyi yapar ve kendi doğrularının peşinden gider. Ancak ayağına kadar gelmiş en büyük hayalinin yanında...
Destek Yayınları
Çözülme
"EN KUSURSUZ CİNAYET ÇARESİZ BİRİNE SIRT ÇEVİRMEKLE İŞLENİR." Halktan gelen tüm itirazlara rağmen ülkenin en güzel arazileri dünyanın en hızlı büyüyen şirketlerinden biri olan KRAYONİK’e satılmıştı. Ne kendisini ağaçlara zincirleyen aktivistler ne de ruhunu henüz şeytana satmamış siyasetçiler 10 futbol sahası büyüklüğünde dünyanın en büyük yeraltı deposunun kurulmasını engelleyebildi. Yerin üstünde, İstanbul’un en büyük gökdelenine sahip olan KRAYONİK, artık yerin altına da hâkim olmak istiyordu. KRAYONİK, zamanı durdurup kendini geleceğe aktarmak isteyen "zengin züppelerin" hayallerini gerçekleştirme aracı olduğu kadar, dermansız hastalıklarla boğuşan insanların da son sığınağıydı. En azından parası yetenlerin... Fakat umudu zamanın sırtına yükleyenler, yıllar sonra hiç bek...
Destek Yayınları
İnsan İnsana
YAŞAMAK, HALEN DİK DURABİLECEK HAFİFLİKTE OLANLARIN İŞİDİR. Hayatımızda karşılaştığımız hiçbir olay kaynağını dışarıdan almaz. İçimizde karşılık gelen yanlarımız olduğu için yolumuzda görünür olurlar. Her birini bizim bir parçamız kabul edip bütünümüzün o parçaların toplamından farklı olduğunu görmek, ancak içeriden dışarıya doğru bir geçiş sürecine teslim olmakla mümkün olabilir. Elinizdeki kitap da işte bu teslimiyetin sonunda bulunacak o değerli hazineye kavuşma umuduyla yazılmıştır. İNSAN İNSANA, okuyucunun zihninde bir kapı aralamak amacıyla, satırların ardında gizlenen "Ben kimim?" sorusunun etrafında şekillenmiş, avangard beş ayrı hikâyenin bir araya getirdiği bir bütündür. Ölümle başlayıp, doğumla biten bir yolculuğa var mısınız? Fakat yolun sonuna vardığınızda bulduğunuz şeyin yok...
Destek Yayınları
Roza
Hayat gailesinin Şanlıurfa’dan Hatay’a göç ettirdiği bir aile...Yanlarında götürdükleri birkaç parça eşyadan başka ihmal etmedikleri elbette ki ölüm töreleri...Ailenin büyük kızının aşiretinin onaylamadığı bir adama âşık olup onunla uzaklara kaçarak bir yuva kuruşu ve...Ölüm fermanını kendi elleriyle imzalayışı...Kurduğumuz ya da bize dayatılan o minicik varoluşumuzu korumak adına ülkemizin de dünyanın da gerçekleriyle yüzleşmekten kaçınıyor, burnumuzun dibinde gerçekleşen facialarla bile kendimizin yara alıp almadığı ölçeğinde ilgileniyor, eğer ortada ders alınması gereken bir durum varsa başkalarının alması gerektiğine inanıyor, kaçıyor, korkuyor, saklanıyoruz... Hamit İzol bu yüreksiz zümreye dahil değil elbette. O, ağzı kapatılan, üzerine kilit vurulan, aşağılanan, şiddete maruz kalan,...
Kara Karga Yayınları
Sakın Günlüğümü Okuma
Zekâsı ve çalışkanlığı sayesinde kendi kaderini yazdığına inanan genç bir adam, Bora. Bora’nın kariyerine destek ve kusursuz bir eş olmayı kendine iş edinmiş bir genç kadın, Eda. Hayatın kontrolünün ellerinde olmadığını gösteren bir felaket. Sorduğu sorularla şüphelinin sadece verdiği bilgileri değil, tüm kişiliğini sorgulayan tecrübeli bir başkomiser. Eda, bilge kayınbiraderi, despot kayınvalidesi, yetersiz psikiyatrı, sessiz annesi, patavatsız arkadaşları, umutsuzca dost olmaya çalıştığı komşuları ve zayıflığından faydalanmak isteyen beklenmedik düşmanlar arasında geçen birkaç ay boyunca yaşadıklarını günlüğüne kaydetti. Bora’nın hayatını tekrar düzene sokacak cevaplar Eda’nın gizemli bir şekilde kaybolan günlüğünde gizli. Ayça Warner’dan heyecan dolu bir polisiye.
Genç Destek Yayınları
İnsanların Dünyası
"SADECE MAL MÜLK İÇİN ÇALIŞARAK, KENDİ HAPİSHANELERİMİZİ İNŞA EDİYORUZ." Başka dünyaların mümkün olduğu inancını hayli derinden hisseden bir yazar ve pilottur Antoine de Saint-Exupéry... Yazarın dünya çapında çok satan kült eseri Küçük Prens’in minik kahramanı, bilinmeyene duyduğu merakla başka gezegenlerin keşfine nasıl cesaret ettiyse bu kez İnsanların Dünyası’nda aynı şeyi kendisi yapıyor Exupéry... Farklı şehirler, farklı insanlar, farklı kültürler, hayatlar, hikâyeler ve ihtimaller üzerine gerçekleştirilen bir yolculuğun derinlikli sorgulamasıdır da bu kitap aynı zamanda. Yazarın en felsefi eseri olduğunu söylemek de mümkün. Bilinmezliğin korkusunu aşmak, bilinirliğin güveninden kaçmak isteyenler için eşsiz bir hikâye...
Kara Karga Yayınları
Buzul Çağı
Usta bir çizer ve dünyanın en büyük müzelerinden biri, bu eserde bir araya geliyor...Avrupa çizgi romanının en parlak yeteneklerinden olan Nicolas de Crécy, ortak yayıncısı Louvre Müzesi olan dahiyane bir eser ortaya koyuyor.İnsanlığın tüm tarihinin unutulduğu, binlerce yıl süren bir buzul çağının ardından, bir grup arkeolog, Louvre Müzesi’ne yolculuk yapıyor; eski dünyayı, yıkıntılar altındaki kültürel mirasla anlamaya çalışıyor.Nicolas de Crecy, çizgi romanın önemli ödüllerinden Angoulême Ödülü’nü almış, Eisner’a aday olmuş bir sanatçı; yetenekli bir hikâye anlatıcısı. Buzul Çağı’nda tarih, bilim kurgu ve felsefi çıkarımları tatlı bir hikâye içine ustaca sığdırıyor
İnsan Tenhaları
Artık iyice eminim; insanı açlık veya çaresizlik değil, anlamsızlık yıkıyor. Zihinsel esneklik, çevik bir akıl sonucu teşkil olan bir birey, farklı ve çatışan fikirleri hoş gören bireysel basiretin ve erdemin temel koşuludur. Bunun sonucunda da bizi arındıran şey sınamadır ve sınavı bize ters gelen verir. Yani ne yapıyoruz? Arka bahçemizi temiz tutuyoruz! – Uğur Batı Edebiyata gönül vermiş genç kalemler insan ruhunun en tenha yerlerine gitti. Çünkü derinliklerin gösterecekleri ve uyandıracakları vardı. Sahici hikâyeler başka türlü nasıl yazılabilirdi? Bu çabanın kıymetini bilmek gerek. – Mario Levi Tersi zannedilmekle birlikte, nefes alan ve aldıran tenhalardır. Kalabalıklar sanılanın aksine, dibine kadar ıssızdır. Beyinler ve ruhlar kalabalıklarda değil ıssızlarda büyür. Cümbür cemaat düş...
Kara Karga Yayınları
Dinle Sebastian! - İnsan Anadilinde Mi Sever?
Kâmile bir gün, bir Alman kadın arkadaşı ile spor yaptıktan sonra, erkek ve kadınların birlikte girebildikleri bir saunaya gitmiş. Uzanmış tahta banklara sere serpe. Siyah uzun saçları, hafif tombul oluşu ve esmer teninden yola çıkmış olsa gerek bir Alman erkek, Kâmile’nin Türkiyeli, daha doğrusu Müslüman olduğunu düşünmüş. Kısa bir süre sonra kendisiyle ufak ve terletici bir sohbete koyulmuş. Pek gecikmeden de asıl terleten soru gelmiş: "Başörtünüz nerede?" Anadili gibi Almanca konuşan arkadaşım da arkadaşı da şaşırmış ve soran gözlerle bakınca, Alman bir hata yaptığını anlamış, düzeltmeye çalışırken ise kelimenin tam anlamıyla kaş yaparken göz çıkarmış. "Şey! Yani dışarıda başörtüsü takıyor musunuz demek istedim..." Gazeteci Fulya Canşen’in birdenbire başlayan Almanya macerasını ve iki ü...
Destek Yayınları
Dünya Döner Renkler Kalır
Düşlerini ve renklerini kaybetmeyenlere... İnsanın düşlerini yitirmesinin kederi hiçbir şeye benzemez. Çanakkale’ye köprü yapılacağı söylentisiyle birlikte arsa simsarları ortalıkta fink atmaya başlayıp da orada yaşayanların bile varlığından haberdar olmadığı büyük dedelerden ve ninelerden kalan araziler ortaya çıkmaya başladığında bir ailenin de kaderi yeniden yazılacaktır... Dünya Döner Renkler Kalır, aileyi, dostluğu, insanlığı, aşkı sorgularken, bir yandan bir avuç insanın doğanın katline karşı verdiği mücadelenin, bir yandan da geçmişten gelen acılar ve sırlarla nasıl baş etmeye çalıştıklarının hikâyesidir. *** "Herkes değişir, her şey değişir, geriye renkler kalır. Aşkın her girdiği ruhta farklı bir şekle büründüğünü anlarsın artık. Kendinden kaçmak isterken yolunu kaybedersin sonund...
Destek Yayınları
Ne İçin Varsan Onun İçin Yaşa
"Tüm muhteşem hikâyeler iki şekilde başlar. Ya bir insan bir yolculuğa çıkar ya da şehre bir yabancı gelir." Tolstoy Demirden keskin bir düdük sesi yükseldi o sırada. Ayrılığın ciddiyeti buz gibi sardı bedenimi. Kapılar kapandı sonra... Çantam sağımda, yalnızlık karşımda... Gidiyorum! Hayır bir saniye! Filmlerde böyle olmazdı ki... Son anda muhakkak bir kalma sebebi yazardı senarist. Tam hareket etmek üzereyken trenden atlayıverirdi esas adam. Oysa şimdi rayların üzerinde kaymaya başlamıştı bile tren... Ayrılığın göğsüme oturan ağırlığıyla camdan dışarı bakıp el sallayan insanlarla dolu peronu izledim. Beni uğurlamaya gelmeyen herkese teşekkür eder gibi bir damla gözyaşı bıraktım oraya.
Destek Yayınları
Selam Söyle O Günlere
"Minnettar ol her gelene kim gelirse gelsin. Çünkü bunların her birisi öte taraftan bir kılavuz olarak gönderildi." – Mevlana "Bir günde ne kadar şey kaybedebilirsiniz? Kariyeriniz, sağlığınız, servetiniz... Peki size bir günde ailenizi bile kaybedebilirsiniz desem ne derdiniz? İnanamazdınız değil mi? Ben de öyle ama hayat böylesi sadece filmlerde olur dediğimiz olayları bize yaşatıyormuş meğer... Ben annemi, kardeşimi ve babamı aynı gün kaybettim. Her şey bir günde, size anlatacağım o gecede oldu." Selam Söyle O Günlere 60’lı yıllardan bugüne uzanan varlıklı bir ailenin trajedilerle dolu güçlü ve dokunaklı bir anlatısı. Zeki Müren’li yemek masalarında başlayan ve dünyanın her köşesine uğrayarak görkemli anılarla örülen iki kardeşin büyüme hikâyesiyle kader, zenginlik, ölüm, kadın erkek il...
Kara Karga Yayınları
Mübarek Mahluk Efendi
Bu metni bir sahaf gezisine borçluyuz. Üsküdar’da bir sahafta küçük bir sandık içerisinde karşımıza çıkan, elyazısıyla yazılmış sayfalar, müsveddeler, not kâğıtları, defterlerden oluşan "evrak-ı metruke" ve bazı eşyalar bizi sıra dışı bir yolculuğa çıkardı... Ya genel çerçevesi iyi düşünülmüş, gerçekle hayalin iç içe geçtiği "fantastik" bir anlatıyla karşı karşıyayız ya da inanılması güç görünse de kazı yapmayı gerektirecek kadar önemli doğaüstü bir vakanın ipuçlarıyla…
Destek Yayınları
Avuçlarımda Hala Sıcaklığın Var
68 KUŞAĞI’NIN KANLA, İRFANLA YAZDIĞI, AŞKLA BEZEDİĞİ BÜYÜK DESTAN.. Osman Balcıgil’in kaleminden soluk kesen bir dönem romanı. Tarihsel gerçeklere yüzde yüz sadık kalarak! 1960’lı yılların sonlarında yaşanan büyük altüst oluşa kimler, hangi nedenlerle nasıl yön verdi? CIA ve MİT, son yirmi yılımıza damgasını vuran siyasal İslamcı düzenin temellerini o günlerde nasıl attı? O tarihte seccadelerini ABD gemilerine çevirip namaz kılan bugünün muktedirleri kimler? 1960 İhtilali’nden geriye dönüldüğünü düşünen 9 Martçı komutanlar, kurulan 12 Mart tuzağına göz göre göre nasıl düştüler? Kendinizi, hukuk öğrencisi güzeller güzeli Lale ile denizci Teğmen Fuat’ın fırtına misali aşkına ve hazin sonuna hazırlayın. Avuçlarımda Hâlâ Sıcaklığın Var, aşkın ve hüznün romanı.
Destek Yayınları
Karanlık Köy
"Karanlıktan korkan bir çocuğu kolaylıkla affedebiliriz; hayatın gerçek trajedisi, insanların ışıktan korkmasıdır." – Platon Karadeniz’in karanlık ormanlarında, iki yüksek dağ arasında, yüzyıllar öncesinden kalma, pek bilinmeyen eski bir Rum köyü... Yaşlıların "Karanlık Köy" dedikleri, içinde uğursuz bir enerji barındırdığına inanılan ve kimselerin gitmediği, gitmekten korktukları, kendi tarihine hapsolmuş gölgeler içinde bir hayalet... Geçmişte, soğuk bir kış gecesinde nedeni anlaşılamayan bir cinnet ve çılgınlıkla birbirini öldüren köylüler... Ve tüm bu gizemi çözmek için bin bir zorlukla dağları aşıp köye ulaşan belgeselci iki maceraperest... Peki köyden çıkabilecekler mi? Gerçeklerden kaçtığımızda neler olur? Ya korkularımıza inanmaya başladığımızda? Oyuncu ve yazar Gürgen Öz, hayalle ...
Destek Yayınları
B.aşk.a
Gönül hep saf ve hazırdır. Marifet, aklı gönül yolundan çekebilmekte. * Psikanaliz dalında duayen kabul edilen Neha Noyan, yıllar önce bir adamla yaptığı yazışmaları, kendisine hayran ve röportaj yapmak için can atan genç psikolog Altay’ın analiz etmesini ister. Bilim, edebiyat ve felsefe âşığı aynı ruh hizasında iki kişinin satranç tadındaki yazışmaları, Altay’ı dostluk, aşk, insani zayıflıklar, ilahi üstünlükler üzerinden kendiyle ilgili büyük çözümlemeler yapmaya teşvik eder. Tüm bu yazışmaların sonunda ise Altay’ı hiç ummadığı büyük bir sürpriz beklemektedir. Kanada’da bir, Türkiye’de ise yayımlanmış üç romanı bulunan Deniz Başıbüyük, bu kitapta aşkı anlatıyor, fakat en sıradan şekilde akıllara gelen iki kişi arasındaki aşkı bir basamak olarak kullanıp ilahi birliğe varan b.aşk.a türlü...
Destek Yayınları
Salı Ertesi
Ben Bircan... Biraz arıza, biraz kırık, biraz aklı kıt, biraz hafakanlı, çokça kâbuslu, sıkça havaleli Bircan. Alkolik, sigarakolik, hapkolik, patronkolik Bircan. Yere yakın boyunu umursamaksızın inatla takım elbise giyen Bircan. Kafasını hep sıfıra vurduran, saçlarının yarım santimden daha fazla uzamasına katlanamayan Bircan. Patronunun haricinde kimseyle samimi dostluklar kuramayan yalnız can, Bircan... *** Hatice Dökmen’in kaleminden yine uykularınızı kaçıracak, sarsıcı bir roman... Konuşulamayan, yüzleşilemeyen, paylaşılamayan ve kimselere anlatılamayan acılara içeriden bakmak için yeterince cesaretli misiniz?
Kara Karga Yayınları
Cinai Absürtler
Burada ciddi bir cinai hikâye yazıyoruz. Cinayet ciddi bir eylemdir. Ölmek kadar zordur öldürmek ve belki daha da zor. Öyle kazara olmuş cinayetlerden söz etmiyorum, onda "pardon" dersin geçer, bir kazadır sonuçta. Bir pardonla biter iş, biraz mahcubiyettir bedeli. Kaza sonucu işlenen cinayet osuruktan tayyaredir. Lakin taammüden öyle mi? Taammüden. Kelimenin kendisi ağır zaten, cezası da öyle; eskiden idamdı, şimdi kaldırıldı adam asmaca. Müebbet hapis, hayatın kodeste geçecek düşünsene. Göze almışın bu bir, gözü karalık gerek. İkincisi zekâ gerek bunun için, iyi bir tasarım, iyi bir strateji, plan program, zamanlama gerek. Zor iş anlayacağınız. Sıradan cinayetler gündelik hayatın tekdüzeliğinde yok olup giderken, Fatoş Beykal’ın kaleminde absürt ve kara komik bir karaktere bürünüyor. Her...
İran Masalları 2
İran Masalları 2, oldukça ilgi gören ilk kitaptan farklı olarak özel bir kültürün; Zağros Dağları’nda göçebe bir hayat süren Bahtiyari aşiretinin masallarını anlatıyor. Bahtiyariler toprağı işleyerek geçinen, sıcak ve soğuk mevsimlerde yer değiştiren; içe dönük, dış dünyadan kopuk ve gelenekçi bir topluluktu. Uzun yıllar gizli kalan masalları da sert koşulların ve ortak geleneksel yaşayışın etkisiyle cesareti, yiğitliği, azmi, dindarlığı ve kanaatkârlığı vurguluyordu. 1900’lü yılların başında İran kültürüne ilgi duyan bir İngiliz asker, bölgenin yaşlı ve namlı kimseleriyle oturup notlar almış. Ortaya da cesareti, özveriyi ve sadeliği anlatan bu büyülü masallar çıkmış.
Kara Karga Yayınları
Dokumacı
"Ve Kula. Çölde bir erkek at ve sanırım ben ona aşığım. Ama o bunu bilmeyecek. Bir insanın bir hayvana böyle aşkı, ne bu çölde ne de başka bir yerinde dünyanın kabul görmeyecek sanki. Böyle hissediyor içim. Birbirinden bu kadar farklı iki şeyin aşk sayesinde yan yana olabileceğine gülecekler. Utanıyorum da bu yüzden, yanlış ya da yasak gibi düşüncelerim. Bunu da hissediyor içim. Ama Kula, bunu da bilmeyecek." Kula, çizgileri olmayan zebralar, kuyu çocuk, şarap ustası, dokumacı ve bu çölün kurtları... Buraya nasıl geldi bilmiyor. Geçmişiyle ilgili hiçbir şey yok aklında. Adı bile. Gördüğü rüyalarla kafası gittikçe karışan bu kız, bunların belki de hatıraları olabileceğini düşünüyor. Gerçeğin ne olduğunu böylece anlayabilir belki. Ama sonra soruyor kendine, hatırlamak, o gerçek mi? Ezgi Altı...
Bir Hatıra-i Pejmürde
Kadın bir yazar tarafından yazılan ve hadiselere kadın tarafından bakan ilk günlük-roman örneği. Latin harflerle ve sadeleştirilmiş hâliyle ilk kez Türkçede. Yazarı kadın, baş karakteri kadın, meselesi kadın... Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, II. Meşrutiyet’in oluşturduğu atmosferde ilk kez çocuk yaşta evlilik, esirlik, annelik ve dönemin sosyal statüleri gibi kavramlara değinen; baş role genç bir kadını koyan ve tüm bu konuları iç burkan bir anlatıyla okuyucuyla buluşturan özel bir eser. Edebiyat tarihimizin unutulmuş ismi Salime Servet Seyfi’nin kaleminden çıkan, döneminin çok ötesinde bir roman. Bir Hatıra-i Pejmürde, karakterlerin ruh hallerini betimlemedeki sadeliği ve vuruculuğuyla göz dolduran, kayıp bir yazarın kaleminden çıkmış gizli bir hazine.
Destek Yayınları
Rüzgar İle Karahindiba
"O gun hiç ama hiç rüzgar esmedi koca gezegende... Sırf cılız bir karahindiba üşümesin diye..." Karanlıktan korkan kırgın bir rüzgâr ile dünyanın en yüksek dağından göğe uçma hayalleri kuran cılız bir karahindiba... Birbirlerine yol arkadaşlığı etmeye karar verdikleri gün, önlerinde uzanan uzun yolun onlara ne vereceğinden ya da onlardan ne alacağından habersizdiler. İkisinin bu hayal dolu macerasını okuyan her ruhun içinde, hem bir rüzgârın umudu hem de bir karahindibanın masumiyeti uyanışa geçecek... Derin bir içsel yolculuğa sürükleneceğin bu romanda aşkın en masum haline tanık olacaksın. Sen de kendi Güneşi Batmayan Ülke’ni aramaya hazır mısın? O halde gönlünü al da gel. Müthiş bir yolculuk başlıyor... Çocuk parklarına güneş doğana kadar... Türkİye’nİn İlk İnteraktİf İçsel Yolculuk Rom...
Kara Karga Yayınları
Japon Masalları
Barışçıl Budizm kök salmadan "çok, çok uzun zaman önce" Japonya’da dini inanışlar, insanı tanrısallığın bir parçası yapıyor ve kişi kendi kutsallığını uçlarda dolaşarak, sınırlarını zorlayarak masal gibi yaşamayı başarabiliyordu. Japonya’da bugün bile, nezaketle ve sevimli çekingenlikle süslenen şey, tanrı ataların soyundan gelmiş olmanın gizli ya da açık gururu. Şans, hile, cüce cinler ve tılsımlı mücevherler, canavarlar ve kahramanlar, denizin dibindeki krallıklar, Güneş’e ve Ay’a uzanan sütunlar… Japon Masalları, geçmiş ortak yaşayıştan bugüne kalan efsaneler değil de, hâlâ masalsı ve kısmen de ayrıksı bir hayatı yaşamaya eğilimli Japonların geçmişine birer referans metin niteliğinde.
Destek Yayınları
Hayvan Çiftliği
"Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir." Gerçek ismi Eric Blair olan George Orwell, Burma’daki polislik görevinden istifa ettikten sonra, ülkeyi terk edip düşük ücretli işlerde çalışan yoksul insanların arasında yaşamaya karar verdi. Halkın arasına karışabilmek için yırtık kıyafetler giydi, Paris’te gecekondu mahallelerinde yaşadı, dilencilerle ve sokak çocuklarıyla köprü altlarında uyuduğu oldu. Ailesinin, iyi eğitimli oğullarının bulaşıkçılık yapıp dilencilerle birlikte uyuduğunu hoş karşılamayacağını düşündüğü için eserlerini George Orwell ismiyle yayımladı. Hayvan Çiftliği adlı politik taşlamalarla dolu bu kitabı, 1917 Rus Devrimi’ne ve Sovyetler Birliği’nin Stalinci dönemine kadar uzanan sürecin bir kritiği... Yayımlandığı günden bu yana, 20. yüzyılın e...



