
Komşunuz Mehmet
Beni tanıyorsunuz. Hani şu karşıki apartmanda oturan, 33 yaşında, reklamcı olduğunu mahallenin bakkalı Yavuz’dan öğrendiğiniz, arabasını en münasebetsiz yerlere park eden çocuk. Bazı geceler neden hiç evimde ışık olmadığını, bazen de sabah kadar neden sönmediğini merak ediyorsunuz. Nerden biliyorsun derseniz, biliyorum çünkü sizde öyle meraklı bir tip var. Zaten benim amacım, az da olsa sizin merakınızı gidermek. Yoksa ne diye zahmet edip bu kitabı yazmakla uğraşayım?1977 yılında, lüzumsuz sıcak bir Haziran gecesinde doğdu. Ailenin ikinci erkek çocuğu olduğundan mıdır bilinmez, çocukluğu boyunca pek şımartıldı. Gezdi, oynadı, yabancı öğretim aldı derken kadınlara aşık olunabileceğini keşfetti. Gayet safsalakça aşık olduğu kadınlardan hayatının ilk tecrübelerini öğrendi. Belli bir süre hayt...

Kimi Terk Ettiysem Unutamadı
Aşk, sigara gibiydi... Ama erkeğinin içtiği sigarayı, hiçbir zaman dudaklarında hissedemedi yazık ki! Sadece dumanıyla yetinmiş, izmaritler basılmasına izin vermişti tüm vücuduna. Pasif içtiği aşkla verem olmuştu sonunda, fazladan bir izmarit daha basılacak yer kalmadığında. Güzeller güzeli Damla Öylesine özverili, öylesine almadan vermeyi erdem bilip, öylesine karşılıksız sevmişti ki, hep daha fazlasını istemişlerdi. Nasılsa hiç gitmeyeceğini düşünmüşlerdi. Ama sonunda her kadın, "kendinde kalmak" için gitmez miydi? Ve Mehmet Son ukdesiydi, yaban aşkların tırnak izleriyle eskiyip yenileyemediği bedeni. Biliyordu, bir gün dualarındaki kadının, el ayasıyla sevip aşındıracağını, zamanla kapatacağını vücudundaki tüm yaban çiziklerini. Birinin kimsesi yoktu, diğeri kalabalıktı. İkisi de çok ya...

Kızlar Aşık Olmaz
Kızlar Aşık Olmaz, aşkın varlığından izler ararken kaybolmuş üç duygu gezgini gencin paranoyalarını anlatıyor. Şüphe dalgalarıyla boğuşan bu gençler, hayatta kalmak için çevrelerindeki mutlu ilişkileri bozmak üzere planlar yapıyorlar. Kadınlara karşı güvensizlikleri ise gün ve gün büyüyor, internet üzerinde bir fenomen haline gelen "kadınlarda orospuluk switchi doğuştan on geliyor" gibi yargılarla zaman zaman aşkı aramaktan vazgeçiyorlar. Peki bu gençler sevdikleri kadınlarla birlikte olma cesaretini gösterebilecekler mi? Edebiyatımızın serseri yazarı Cem Şancı’nın bir çok eleştirmen tarafından kullandığı argo dil nedeniyle oldukça eleştiri aldığı, internet sitelerinde de çokça tartışıldığı bu romanı okurken hiç durmayan heyecanlı temposuyla eğlenecek hatta belki de roman kahramanlarının h...

Kızıl Güneş
"Her neyin çok fazlasına sahip olursan, sonunda ondan mahrum kalırsın." dedi mırıldanarak. "Benim sonsuzluğa yakın anılarım, binlerce hayatım, yaşayan bütün insanların toplamından daha fazla acım ve sevincim var." "Yani anlayacağın, yaşlı çocuk: bunların hepsini kaybettim ben artık. Geri kazanmak içinse tek yapmam gereken, bütün varlığımı yok etmek!" Anti-kahraman tanımı bu kitapla yeniden yazılıyor. Rematonia Evreninin tarafsız Avcısı, Lilith ve Iasus’un belalısı, ırkının ilk ve tek temsilcisi Dhampire ile Rematonia devam ediyor! "Zaman ve mekanın sınırlarında bir hikaye." -Hürriyet- "Efsanelerin yeni efendisi." -Sabah- "Aşkın tehlikeli yüzleriyle örülü, sürpriz üstüne sürpriz yaşatan bir kurgu..." -Kahraman Tazeoğlu-

Keşke
-Evli olmadığını söyle." Bu kadar hızlı! Beğendiğini bile anlayamamışken neredeyse teklifle gelmesi, oyunsuz, dürüst, net olması... İyice karışmıştım! İçimden bağıra bağıra ağlamak geldi; ‘‘Evliyim, mutsuzum, kocam beni aldatıyor, üzüyor, benimle sevişmiyor, birde sana aşık oldum, onu seninle aldatmak, ondan boşanmak, seninle evlenmek istiyorum’’ demek istedim, yapamazdım ki! "-Evliyim." dedim. Kısa ve açıklamasız, sıradan, içimden gelmeden, istemeyerek. Hangi kadın evlendiği, üstelik çocuk sahibi olduğu adamdan kolay boşanır ki? Üç aşağı beş yukarı, hepimiz aynı değerlerle büyümedik mi? Ya evliyken aşk? Aman! Sakın! Tövbe! Hayatta olmaz derken, ya sizi de buluverirse aşk? O zaman ne yapacaksınız? Beni buldu! Ve ben maalesef "Keşke" dedim. Siz sakın demeyin...

Kendime İtiraflarım
Çoktan beri değerli ve az önemli biri olmaya çalışıyorum.- Haklısın, korkuyorum. Yeni baştan bir hayat kurdum. Hem başarılıyım hem mutluyum. Bunları kaybetmekten çekiniyorum. Görmüyor musun ki bir mucize olmuş ve kötülüklerden iyilik doğmuş.- Birçok fakirlik çeşidi vardır ama tek gerçek fakirlik, seçeneksizliktir.- Her şey gibi çare de biter. Kimsenin bize artık inanmadığını gördüğümüzde, çıkmaz sokağın dibine vardık demektir. - Erotizmle aşkın birleştiği noktada cennetin bulunduğu söylenir.- Bütün dünyada binlerce yıldır evlilikler, maddi çıkarların, politikaların ve güç mücadelelerinin sonucu olan birer kontrattan başka bir şey değildir.

Kenar Mahalle Delikanlısı
Erhan Yazıcıoğlu, İstanbul’un sevgili Yedikule’sinde geçen bir çocukluğu, ergenliği, delikanlılığa geçişi öylesine içten, gizlisiz saklısız anlatıyor ki, onunla birlikte ilk aşkları, hayata ilk savruluşları siz de yaşıyorsunuz. Çok az anı kitabında ’yaşamak’ bunca sahici dile getirilebilir. Sonra gençlik tiyatro dünyası, ünlüler, dolu dolu sevinçler ve acılar...Selim İleri-Okudukça yüreğim oynuyor. Ben de eski İstanbul’un kenar mahallelerinde doğdum büyüdüm. Başlığın hemen altında, “Yedikule’den Etiler“e yazıyor. Şaşırıyorum... Sanki beni anlatıyor. Beni heyecanlandıran bu kitap, okudukça içeriği ile de sarıyor. Yüreğimi oynatmayı, başından sona kadar, üstelik kızıştırarak sürdürüyor. Osmanlı döneminin eski İstanbul’unun karmaşık nüfuslu mahallelerinde doğmuş-büyümüş ve yaşlanmış olan ben ...

Kayıp Yüzyılın Prensesi - Oylum
Sen bana neleri öğrettiğini biliyor musun? İnsanın terk edildiğinde değil, unutulduğunda yalnızlaştığını ve unutulmanın insanoğluna verilmiş en büyük ceza olduğunu, insanı asıl yalnızlaştıranın, uzağındayken unutulmak değil, yakınındayken hatırlanmamak olduğunu... Sen bana neleri öğrettiğini biliyor musun? Başkalarının gözlerindeki ışığı görebilmemiz için, önce kendi gözlerimizdeki karanlığı aydınlatmamız gerektiğini. Ön yargıların insan ruhunun felçli yanı olduğunu. En çok önyargı sahibi insanların, "benim kesinlikle önyargılarım yoktur!" diyen insanlar olduğunu, yanılgı, yenilgi ve pişmanlık doğurduğunu, özgün düşünceye pranga vurduğunu, insanın kendinden ne kadar eminse, yanılmaya da o kadar yatkın olduğunu ve insanları yargılamanın, onları sevmeye engel olduğunu... Ama en çok; insanın,...

İtirafçı
Çığlık Taşlıdağ, altı yıl sonra bir eylem planıyla ülkesine döndüğünde kişisel geçmişiyle ve ait olduğu kültürle ilgili bir iç hesaplaşmaya girecektir. Bir yanda Örgüt’ün katı değerlerinin, diğer yanda Devlet’in ona vaat ettiği yeni bir geleceğin arasında sıkışan Çığlık Taşlıdağ, insanın belki de bütün değerlerini alt üst eden "aşk"la karşılaştığında varoluşunun anlamını bir kez daha sorgulayacaktır. Hollanda’nın Lahey kentinden başlayıp Taksim’de tutulan bir otel odasında şekillenen ve oradan İtalya’nın küçük bir kasabası olan Fabriano’da çözümlenen olaylar dizisi, okuru, sürprizlerle dolu bir sona sürüklüyor.Ustalıkla ve matematiksel bir kesinlikle kurgulanmış bu siyasi polisiyede, yalnızca Türkiye’nin içinde bulunduğu atmosferi değil, uluslar arası bir üçgende insan olmanın bütün zaafla...

İmza: Karın
Sen buraya geldikten sonra ‘Japonya’da ruhun yaşamaya devam etsin’ diye bir sakura ağacı dikmişler; şimdi bir gör, dev gibi bir ağaç olmuş... Seni burada kolay bulabileyim diye vasiyet etmiştim; ‘beni o sakuranın dibine gömün’ diye... -Lale Manço Ahıskalı-"Kadının giydiği en güzel giysi, erkeğinin kollarıdır’’ demişler. Ben o kolları çok özlüyorum. "Burnunun direği sızlamak" diye bir söz var ya, çok doğruymuş. Benim sızlıyor, hem de özlemden. Aydınlıklar içinde yat, mekanın cennet olsun kocam... Seni seviyorum ve hep seveceğim. -Aylin Köksal- Sabahları öpmeden kapı dışarı çıkmazdı, akşam da kapıdan içeri girer girmez bir hafta görmemiş gibi sarılırdı. Çok sevecendi, çok... Onu özlüyorum. -Cemre Birand- Meğerse kansermişsin. O süreçteki azmine, kabullenişine inanamamıştım. Süreç işlerken gö...

İki Demli Çay
Yaşadıklarımız kendi elimizde mi, yoksa kader mi?Bazen içinde bulunduğumuz koyu karanlık yanıbaşımızda duran bir sevincin gölgesi olabilir mi?İnsanlığın çağlardır değişmeyen bu soruları, romanın kahramanı genç kız için de geçerli. 2001 yılındaki kriz günlerinde, İstanbul’dan Anadolu’ya hiç beklenmedik bir yolculuk yapmak zorunda kalan genç kız için bu aynı zamanda kendi iç dünyasına da bir yolculuk olacak...İyi yetişmiş bir gencin; insani değerlerini yitirmiş kentlilerle, eğitimsiz köylüler arasında yaşadığı sancılı yalnızlık, Anadolu’nun eşsiz atmosferinde karşılaştığı şaşırtıcı olaylar ve beklenmedik biçimde karşısına çıkan aşkın heyecanı bu yolculuk boyunca onunla birlikte okuyucuya da eşlik edecek, düşüncelere sürükleyecek...

İçimdeki Yabancı
57 Hafta Listelerde Kalan “Nüveyre“ ve Adalı“ Romanlarının Yazarından...“... Aslında bu kadar öfkelenmene gerek yok! Ben senin her zaman istediğin, özlediğin bir şeyim aslında. Ve farkında olmayarak kullandığın...“Bilindik bütün zamanların aklımıza düşürdüklerini biliriz.Anlamlandıramasak da çok zaman tanıdık belleriz.Ya bilemediklerimiz, onları kim anlatacak bizlere?“İçimdeki Yabancı“ bunu anlatıyor. İçimizdeki yabancıyı seslendiriyor, sessizce.“İçimdeki Yabancı“ insanın kendisiyle yüzleşmesinin romanı...

Heybeliada Cinayetleri
Heybeliada sokaklarında siyah cüppeli, eli bıçaklı bir katil dolaşmaktadır. Katil, kurbanlarını boğazlayarak öldürmek için mehtaplı geceleri seçer.Adayı ve tarihini iyi bilen seri katil, öldürdüğü kurbanlarının üzerinde birtakım şifreli mesajlar bırakır. Bu mesajlar aynı zamanda bir sonraki cinayet hakkında bazı ipuçları vermektedir.Sıra dışı cinayetler işleyen katil, cinayet mahallinde her türlü iz bırakır; bir tek iz hariç: kendi izi.Öyle ki; Tanrı bile cinayetlerin işlendiği geceler sanki tatile çıkmaktadır.Kaç kişi ölecek? Bunu yalnızca katilin kendisi biliyor.Heybeliada Sanatoryumu’ndan Heybeliada Ruhban Okulu’na kadar uzanan bu cinayetler zincirini çözmek için, dedektif Çetin Akın ve yakın arkadaşı gazeteci Ahmet Kerim devreye girer. İkili, kendilerini yine oldukça çetrefilli bir ola...

Her Gün Öldürüyor Gidişin
Birini deli gibi severken, onun bir başkasını tutkuyla sevdiğini bilmek kadar öldürücü bir duygu var mı acaba? Ya da gerçek aşklar hiç ölmez mi?Suçluyla masum, günahla sevap, doğruyla yanlış, geceyle gündüz iç içe geçti. Duvarlara tırmandıran kıskançlık, uykuları kaçıran hırslar.Evdeki sesler aşkı fısıldıyor dolunaylı gecelerde. Tutkulu bir aşkla delilik arasındaki sınır gittikçe inceliyor... Ürpertiyor...“Bir ağaç gibi olacağım. Varlığımı bile hissetmeyeceksin. Öyle sert, sessiz duracağım yanı başında. Ama gölgem hep üzerinde olacak. Sen beni sevmesen de senin hayatını güzelleştirmek için yanı başında dikili duracağım. Hep ayakta olacağım, içimi kurtlar da kemirse, gıkım çıkmayacak. Beni kimse yenemez, kimse bükemez bileğimi. Bir tek bu aşk...“

Hayyamlar ve Yamyamlar
Öteki Mahallenin Aykırı Çocuğundan Aykırı bir kitap Onurlu bir yaratılış ve onursuz bir yüz çeviriş. İçine benim de dahil olduğum rezil bir kirlenme çağı. "Kral çıplak!" diye bağıran erdemli, güzel çocukları birer birer yok ettiler. Krallar giyinik, insanlık ise çırılçıplak artık. Öyle ise. Yeryüzünü gündüzleri bir kerhane ve kârhaneye çevirenler, geceleri uykularını bir pezevenk tedirginliği ve yalnızlığı içinde uyuyacaklar. Sevdiği kadının topuğunu avuçlarına doldurarak uyuyan erkekler ve sevdiği adamı göğsünde bir bebek gibi uyutan kadınlar ise, şehvetli bir sadakatle karılmış aşklarını tuzlu tenlerine örtü kılacaklar. Ve... Bunlardan hangisi olmak istediğine, sen karar vereceksin. Aşkı kendine örtü kılan bir Hayyam. Ya da. Kazanmak için her şeyi mubah gören bir yamyam.

Harem
17. Yüzyıl ‘Osmanlı Sarayı’nda cinsel gücü elinden alınmış bir haremağası, ölümü beklerken çıldıran bir şehzade, kardeş katli, iktidar mücadelesi, entrika, aşk, şiddet ve cinsellik...

Gül, Kan ve Şeytan
Elbette gizem krallarının şifrelerin çözülmesine izin verdiği kadar ilerleyebilecekti insanlık. Peki, Vatikan bu gizemli yolculukta, dünyada birkaç kişinin girebildiği en gizli arşivlerinde Büyük Dünya İmparatorluğu ile ilgili ne saklıyor?Kudüs tiranları İsrail İmparatorluğu için nasıl bir kanlı oyun oynuyorlar?İstanbul Ayasofya’da Mimar Sinan’ın sırrı hangi kapının kilidini açıyor?İstanbul Tüp Geçiş Projesi, Kız Kulesi’ndeki Mezar, Yerebatan Sarnıcındaki Medusa Kızlarının kalbindeki yazgıyı kim kaleme aldı?4. Konsül toplantısı için yapılan hazırlık planları Kuzey Irak’ta ne arıyor?Fil Suresi’nin şifresini çözen ve “Su Kuşu“ silahlarını geliştiren TİKA mühendislerinin öldürülmesindeki sır ne?Ergenekon, One Minute, Mavi Marmara, Arap Baharı birer şifre mi?Hazreti Meryem kime gözyaşı döküyor...

Fondöten
Bir aşk bu kadar zor; bir ayrılık bu kadar kolay; seks bu kadar uzak; düşmanlık bu kadar yakın olmamıştı... Her şey karmakarışık... Tıpkı Zeynep’in kafası gibi... Her sayfada Vot- Port- Viş sarhoşluğu daha çok artacak ve aşk nefrete; düşmanlık dostluğa; arkadaşlık sekse; moda kabusa dönüşecek... Psikopat bir gelin, yakışıklı bir damat ve aşk şaşkını bir Zeynep... Yaklaşan bir düğün mü yoksa patlamaya hazır bir bomba mı!? Aşk, ihanet, sevgi, nefret, seks, moda, sanat, dedikodu... bir fondöten şişesinde birbirlerine karışmış bir şekilde, sıralarını bekliyorlar ama çok beklemeleri gerekmeyecek... her şey çok hızlı olup, bitiyor... Hayat moda, makyaj ve Vot-Port-Viş’den ibaret sanıyorlardı... Birdenbire aşk, nefret, ayrılık ve dünyanın en deli geliniyle en yakışıklı damadı girdi hayatlarına......

Filozoflardan Seksi Şeyler
Elinde keser sapı ile sap gibi ortada kalmak istemiyorsan, sevişmenin altın kurallarını bileceksin! -Zeus-"Erkeklerin sevişebilme süresi, ortalama bir buçuk dakikadır." -Afrodit- "Yıllanmış şarap nasıl damakta lezzet, ruhta şehvet uyandırırsa; yıllanmış sevgili de yatakta şerbet, dudakta lezzet, ruhta ebediyettir." -Ömer Hayyam- "Erkekler, biz kadınlara bahşedilmiş hediyelerdir." -Cleopatra-"Bir kadına gidiyorsan, yanına kamçını almayı unutma." -Nietzsche- "Cinsel eğilimlerin temeli hazdır." -Freud- "Sevişmeyi uzun tutmak ve uzun tutabilmesi için erkeği eğitmek görevi olan benim gibi biri, en az dört saat sevişebilir." -Sayuri- "Allah’ım kamçımı benden önce öldürme!" Neyzen Yasaklar ilgi çekicidir. Onları ihlal etmekse karanlık bir zevk verir. Ürperti dolu, adrenalin seviyesi yüksek bir ze...

Fethi Naci Denemeleri 1
Edebiyat eleştirileri genellikle tanıtım bültenlerine dönüştü. Edebi eserlerin derinlemesine ve niteliksel incelemeleri yapılmıyor.Nurullah Ataç’la başlayan, Fethi Naci ile süregelen bir eleştiri ekolü ne yazık ki gelecek kuşaklara devrolmuyor. Fethi Naci’nin büyük bir birikim ve şaşmaz bir üslupla kaleme aldığı Reşat Nuri Romancılığı, Yaşar Kemal Romancılığı Sait Faik Hikayeciliği gibi esaslı edebiyatçı incelemelerine artık rastlamıyoruz. 10 Türk romanıyla başlayıp 50 ve 100 Türk romanına kadar uzayan kapsamlı inceleme kitapları artık yazılmıyor.Ülkemizin yaşadığı toplumsal değişim-dönüşümün edebiyat cephesinden nasıl gözüktüğüne kimse dikkat çekmiyor. Fethi Naci Türk Eleştirisinde bir köşe taşıdır...Dikkatli takip, derin bir birikim, dürüst ama sert bir üslup.Cemaat , lobi, tarikat parti...

Engelsizsiniz
Bu kitap; azmin kitabıdır.Bu kitap; yaşama sevincinin kitabıdır.Bu kitap; her türlü zorluğa rağmen hayatın ne kadar güzel olduğunu gösteren bir kitaptır.Bu kitap; Ersin’in hayatıyla birlikte tüm engellilerinne derli zorluklar çektiğini anlatan bir kitaptır.Bu kitap insanın hayallerinin asla ölmeyeceğini gösteren bir kitaptır.Bu kitap; en zorlu durumlarda bile aşkın kendisine yeşerecek bir alan bulabileceğini kanıtlayan bir kitaptır.Bu kitabı okuyanların engellilere karşı çok daha duyarlı olacağından hiç kuşkum yok.Bu kitabı okuyanların kendilerinin de bir engelli adayı oldukları gerçeğiyle yüzleşeceklerinden hiç kuşkum yok.Aynı zamanda bu kitap; ‘Beşiktaşk’ın kitabıdır.Takım sevgisinin bir insanı nasıl da hayata bağladığını gösteren çok çarpıcı bir örnektir.Sadece Beşiktaşlılar’ın değil, t...

Engeller Sona Ersin
"Hayata her zaman gülümsemek istiyorum!" demişti ilk kitabında... Şimdi o günlerden bugünlere neler yaşadığını yazıyor. Yazıyor ki insanların kafalarındaki engeller iyice kalksın ve bir engellinin normal insanların yaşayabileceği tüm duyguları yaşayabileceği, herkes tarafından yeterince anlaşılsın. Ersin Ata, 30 Mayıs 1983’te Erzincan’da doğdu. Ancak doğum sırasında oksijensiz kaldığı için beynindeki bazı hücreler zarar gördü. Bunun sonucunda engel türlerinin en zorlarından biri olan "serebral palsi" (spastik) denen hastalıkla tanışarak hayata yenik başladı. Ersin Ata o günden sonra sürekli ağladı. Sonra öğrendi hayatın bütün engellere galebe çaldığını. Şimdi o günlerin acısını çıkarırcasına hayata gülücükler saçıyor Ersin Ata ve "Engeller Sona Ersin" diye bir kez daha haykırıyor.

Düzülmüş Çeyiz
Hikâyeden HikâyeAdam çok yalnızdı cenazesi kaldırılacağı zaman nasıl bilirdiniz diye sordular cevap vereni olmadıdört kollunun altında sıra oluşmadıdört kişi bile oluşamadı, kaldırılamadı.İktidarsız bir cenazeydisonracığıma, önce ben bir şaka patlattım sonra bir de o patlattıortalık yıkıldıölenle ölünmedi, yalnızlık sadelik oldu, çarpanı kalmadı...Bu kitapla "Düzülmüş Çeyiz"lerin bahtı, bir anda değişmiş olacak!..