
Kırk Dokuz
Geçmişin kırık aynalarından inanması güç hikâyeler yansıyor bugüne. Zeynep Yavuz, gerçek bir hikâyeden esinlenerek; bir dönemin toplumsal hafızaya kazınan olaylarını gözler önüne sererken, gerdek gecelerinde ayrılmak zorunda kalan Mahperi ve Alaz ile buluşturuyor okurlarını. Aşkı yıllarca ilmek ilmek ruhuna işleyen bir Anadolu kadınının kırk dokuz yıl umudunu yitirmeden, inancını kaybetmeden bekleyişini bir solukta okuyacaksınız. Alaz sessizce arkadan takip etmiş, izliyordu sevdiğini. Kadın kaskatı kesilmiş ruhsuzca yürüyordu. "Gel baştan yazalım bu aşkın kaderini" diyemeyecek kadar gecikmişti. Yaşadığı bu acı, çocukluk sevdası gibi usul usul kanatıyordu yüreğini. Bir yumruk vurdu tam da kalbinin üzerine. Kızdı ve "Kendine gel!" diye bağırdı içinden defalarca. Sessizce yere oturan sevdiği ...

Siyah Kuğu
"Halüsinasyonun bir gerçeğİ yoktur. Fakat zİhİnde var olanın bİr gerçeğİ vardır. Ben bİlİnçaltının zİhnİnde yıllarca tutsak ettİğİ bİr gerçeğİyİm." "Zihninde zuhur etmemle delirdiğini, aklının gittiğini düşünme. Bundan sonra dünyayı öngöremediğin bir şekilde algılayacaksın. Evrene fiziğin kendi iktidarı için sana öğrettiği dille değil, içinde ruh ve bedeninin bir olduğu karmaşıklıktan bakacaksın... Hadi durma!... Evreni kozmos-kaos ikilisiyle anlamaya çalışırken doğaya karşı işlediğin günahlarından arınmak için Suzanaca’nın seni beklediği, renklerin sayılardan özgürleştiği, cennet ve cehennemin birbirine karıştığı, karar vereninin olmadığı zamansızlık içindeki karmaşıklığa, kutsal hiçliğine koş..." Prof. Dr. Gediz Akdeniz son romanında yaşanmış olanın yaşama dair diğer olasılıkları da içer...

Yıldızlar Dökülür Gecelerimden
ŞÜPHESİZ HER DUYGU YAZILMAYA DEĞER AMA BAZILARI YAZILMAZSA OLMAZ... * Hayatı anlamlandıran, yaşanmış ve yaşanmamış duygulardan başka ne ki? Yazmaya gönül verenler onları hikâyelerin içine koyacaktı elbette. Edebiyatın gizemli dehlizlerinde başka türlü nasıl yürünebilirdi? Bu sesleri duymak gerekiyor. Mario Levi Bu kitaptaki öykücüler, kolayca "tanımlanamayan, anlatılamayan" duygulara dokunuyor. Sevgi, şefkat, öfke, kaygı, acıma, büyülenme ve benzerleri gibi derin ve kimi zaman adını koymakta zorlandığımız anlara başarılı öyküleriyle eğiliyor. İnci Aral Okuduğumuz her yeni duygu, dönüşüm yolculuğumuzda bir rehber... Hasan Gümen Adı konmamış duyguların peşinden giden yazarlarımızın öyküleri, okurların kendi duygularını keşfetme yolculuklarına bir kapı açıyor. Uğur Batı Kendimizi eşeleyip dur...

Üvercinka'nın Kasıkları
Üvercinka’nın aslında "Güvercin Kanadı" demek olduğunu biliyor muydunuz? Peki ya tüm dünyası kelimeler olan Cahit Sıtkı Tarancı’nın geçirdiği hastalık nedeniyle Türkçeyi unuttuğunu? Sizce Orhan Veli’nin belediyenin açtığı çukura düşüp dört gün sonra beyin kanamasından ölmesi mi yoksa Yahya Kemal’in "daha fazla reklamı olmasın" diye cenazeye katılmayışı mı daha acıklı? Attilâ İlhan’dan Oğuz Atay’a, Cemal Süreya’dan Selim İleri’ye Türk edebiyatının usta kalemlerine dair daha önce duyulmamış hikâyeler, anılar ve anekdotlar... Muhsin Kızılkaya, şairane anlatımıyla, ustaların alkışlar arasında sesi kısılan hikâyelerini Üvercinka’nın Kasıkları’nda bir araya getiriyor, okuyucuyu ülkenin bir zamanlar edebiyat kokan sokaklarında melankolik bir gezintiye çıkarıyor.

Herkes Saklar Yarasını
"Sırlarınızla ölmek mi istiyorsunuz, yoksa onları sır olmaktan çıkarıp yaşamak mı?" HERKES SAKLAR YARASINI, anlatacak bir dost ve kapanıp ağlayacak bir diz bulamayanların romanı. Dışarıdan hep mutlu ve güçlü görünenlerin kırılganlığının çarpıcı gerçeği. Ceyda tarafından terk edilen Faruk bir yandan aşk acısı çeker bir yandan da çocukluk travmaları ile uğraşır. Fakat o kendi bunalımının ortasındayken, sebebini sonradan anlayacağı bir hisle Celal’in peşine düşer. Bu takip onu Beyoğlu’nun arka sokaklarında garip bir pansiyona ulaştırır. "Tüm kırık kalplerin ortasında, ayaklarım çıplak, onlardan hiçbirine basmamaya çalışarak yürüyordum. Bu gece duyduklarımın hiçbir cümlesini unutmayacağıma emindim." Ağlamak için tanımadıkları insanların cenazelerine katılanlar, anlatmak için sağır ve dilsizler...

Kalbin Rehberindir
Şüphesiz her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Umudumu kaybettim… “Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez.”Secde Suresi 17. Ayet Kalbim çok kırıldı…“O, kalplerde olanı bilendir.” Hadid Suresi 6. Ayet Ufkumda karanlıklar var…“Beni yaratan; elbet yolumu gösterir.” Şuara Suresi 78. Ayet Çok yalnızım…“Ben sana çok yakınım.’’ Bakara Suresi 186. Ayet İyiliklerim boşa gitti…“İyiliğin karşılığı, yalnız iyiliktir.” Rahman Suresi 60. Ayet Benim kimsem yok ki…“Nerede olursanız olun, ‘O’ Allah sizinledir.’’ Hadid Suresi 4. Ayet Sesim duyulmuyor…“Bana dua edince, dua edenin duasını kabul ederim.” Bakara Suresi 186. Ayet Her şey kötüye gidiyor…“Elbette işin sonu senin için öncesinden daha hayırlı olacaktır.” Duha Suresi 4. Ayet Bunca kötülük unutulacak…“Senin Rabb’in hiçbir şeyi ...

Vicdan Bir Kara Kutudur - Robert Oppenheimer /atom Bombasının Mucidinin Acayip Yaşamı
"Şimdi ben ölüm oldum; dünyaların yok edicisi." – Robert Oppenheimer Bütün iyi niyetlerin, yolda sapma göstererek dehşete dönüşme riski vardır. Bilim ve kültür tarihinde çığır açıcı gelişimlere ilham kaynağı olacak icatların, derin tarihsel travmalara ve acımasız katliamlara yol açması da mümkün ne yazık ki! Sevgiyle ve barış gayesiyle kahraman olmak üzere aşılan yollardan, bir hain ve canavardan farksız bir katil olarak geri dönmek de yazabilir kaderde. Yüksek dehasıyla bilim dünyasında dikkat çekmeyi başaran ünlü fizikçi Oppenheimer, atom bombasını hazırlarken, bütün bunları öngörememişti kuşkusuz. Kahraman olma tutkusu, vicdanının sesini işitmekten alıkoyuyordu onu. Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombalarından sonra neler yaşadı? Ailesinin başına neler geldi? Bir bilim insanı olara...

Çözülme
"EN KUSURSUZ CİNAYET ÇARESİZ BİRİNE SIRT ÇEVİRMEKLE İŞLENİR." Halktan gelen tüm itirazlara rağmen ülkenin en güzel arazileri dünyanın en hızlı büyüyen şirketlerinden biri olan KRAYONİK’e satılmıştı. Ne kendisini ağaçlara zincirleyen aktivistler ne de ruhunu henüz şeytana satmamış siyasetçiler 10 futbol sahası büyüklüğünde dünyanın en büyük yeraltı deposunun kurulmasını engelleyebildi. Yerin üstünde, İstanbul’un en büyük gökdelenine sahip olan KRAYONİK, artık yerin altına da hâkim olmak istiyordu. KRAYONİK, zamanı durdurup kendini geleceğe aktarmak isteyen "zengin züppelerin" hayallerini gerçekleştirme aracı olduğu kadar, dermansız hastalıklarla boğuşan insanların da son sığınağıydı. En azından parası yetenlerin... Fakat umudu zamanın sırtına yükleyenler, yıllar sonra hiç bek...

Salı Ertesi
Ben Bircan... Biraz arıza, biraz kırık, biraz aklı kıt, biraz hafakanlı, çokça kâbuslu, sıkça havaleli Bircan. Alkolik, sigarakolik, hapkolik, patronkolik Bircan. Yere yakın boyunu umursamaksızın inatla takım elbise giyen Bircan. Kafasını hep sıfıra vurduran, saçlarının yarım santimden daha fazla uzamasına katlanamayan Bircan. Patronunun haricinde kimseyle samimi dostluklar kuramayan yalnız can, Bircan... *** Hatice Dökmen’in kaleminden yine uykularınızı kaçıracak, sarsıcı bir roman... Konuşulamayan, yüzleşilemeyen, paylaşılamayan ve kimselere anlatılamayan acılara içeriden bakmak için yeterince cesaretli misiniz?

İran Masalları
İran Masalları, çeşitliliğiyle zengin, karmaşık ve büyülü bir kültürel yapıyı binlerce yıl boyunca korumayı başarmış topraklardan doğdu. Kaynağını Budizm, Hinduizm, İslam ve Zerdüştlük’ten alan bu masallar; İran’daki değişik inanç ve kültürlerin bin yıllar içinde nasıl iç içe geçtiğini ve ortaya biricik, özgün bir yaşayış çıkardığını gösteriyor. İran masalları, yeniden yorumlanmış ya da bambaşka kurgulara adapte edilmiş halleriyle, zamanla bütün yeryüzünü dolaştı. Çağdaş edebiyatın fantastik unsurları bile varlığını büyük ölçüde bu yalın anlatımlara borçlu.

Bazı Yollar Yalnız Yürünür
Kitapsız, çiçeksiz, hayvansız, vicdansız, doğrusuz insandan uzak dur. Umudu öldürüp, nefreti toprağa dikmek isteyenlerden uzak dur. Hayatı sadece ideoloji ve düşünce olarak görenden uzak dur. Mutlu olmanı, sorgulamanı, düşünebilmeni kendilerine yapılmış bir tehdit olarak görenlerden uzak dur. Kendilerine duydukları yabancılık yüzünden karşısındakini kötü bilenlerden uzak dur. Nefreti evinin kapısına koyan, artık her dışarı çıktığında avucunda nefret taşıyanlardan uzak dur. İnsan hayatına olan saygısızlığı bir övünç madalyası gibi, gurur mekanizması gibi görenlerden uzak dur. Kelimeleri özenle seçmeyen, her cümlesi biat olan, her sözcüğü toz olandan uzak dur. Sesinin tonu kalbinin tonundan çok olanlardan uzak dur. Çünkü neye çok yaklaşırsan, neyi çok biriktirirsen, ona dönüşürsün.

Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay
Üstün meziyetlere sahip olduğuna inanan bir adam... Her şeyin en iyisine layık buluyor kendini... Bir güç abidesi adeta... Hayran olunası, çekici ve cazibeli... Dışarıdan bakınca belki de birçok kadının sahip olmak isteyeceği bir erkek... Ne var ki bu güçlü narsis karakterin gölgesinde yaşamaya mahkûm âşık bir kadının kendi gibi kalabilmesi mümkün değil. Hayatındaki insanların kişiliklerini, değerlerini, özgünlüklerini ve varlıklarını öğütüp yok eden narsis bir adamın cenderesinde sıkışıp kalan ve giderek gücünü yitirmekte olan genç bir kadının kişilik mücadelesinin romanıdır Bir Narsisin Gölgesinde On İki Ay... Dr. Fikret Yıldırım’ın kaleme aldığı bu kitap, çağın hastalığı kabul edilen narsisizmin anatomisidir bir yanıyla. Birbirine âşık iki insanın aşk sandığı travmalarla yüzleşmesidir. ...

Yanlışlıktan Değil Yalnızlıktan
"Acaba çok yanlış yaptığım için mi yalnız kaldım, yoksa yalnız kaldığım için mi yanlış yaptım?" Yanlış olan, başkasını sevmek değildir. Bir başkasını sevmek dünyanın en güzel, en tamamlayıcı hissidir. Yanlış olan, yanlış olanı sevmektir. Sevilenin yanlış olduğunu da, sevmeden kimse bilemeyecektir... Sevilenin kendisi bile... Her nerede iyi bir kalp ve doğru bir niyetle, umutla ve hayalle adım atıyorsanız ve sonunda acı çekiyorsanız, anlayın ki yanlış değil, sadece yalnızsınız. Nilgün Bodur’un üçüncü kitabı YANLIŞLIKTAN DEĞİL YALNIZLIKTAN kendi hayatından izlerle dolu. Okuması eğlenceli ve duygulu bir anlatı... Bu kitabı farklı kılan bir diğer özellik ise kendi yaşanmışlıklarına dürüstçe, cesaretle ve samimiyetle neşter vurabiliyor olması. En kıymetli yanıysa kimseyi yarı yolda bırakmaması....

Çin Masalları
Periler, hayaletler, görünmezler, hayvanlar, insanlar, sular, ağaçlar… Birbirleriyle denk ve uyumlu bir ilişki içindeki her varlığın, insanlığa açgözlü olmamayı, saygıyı, geleneklere bağlı ve sözüne sadık olmayı öğütleyen hikâyeleri, Çin’de hem yetişkinler hem de çocuklar tarafından sevilerek anlatılıp dinleniyor. Kardeşi olan tüm kültürlerden farklı olarak Çin halk masalları, Konfüçyüsçülük, Taoizm ve Budizm etkisiyle daha filozofça bir derinliğe ve ayrıcalığa kavuşuyor.

Mutsuz Çocuklar Ülkesi
Süper Baba'nın müziğini flütle çaldığımız günlerde çok enteresan çocuklardık, Tsubasa izlerken çarpan kalbimiz, banyo sonrası Bizimkiler dizisi... Hayatın seyrinde güzel bir yolculuktaydık, önce hüpleten sonra gümleten felsefemiz, can sıkıntısının artan yoğunluğunda uhuyla geçirdiğimiz zamanlar, amacımız basitti yani: Masumluk... Amma velakin çok masumduk!

Metal Fırtına 5
Gri Takım, dünyanın çeşitli yerlerinden ajanlarını bir araya getiriyor ve kötülüğün kalesine doğru yola çıkıyor… Dışı cennet, içi cehennem kuyusu bu adadan çıkış yok! Şimdi ya da hiçbir zaman… Büyük mücadelede yüz yüze gelme zamanı! Bu kitaptan sonra, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak… Kötülüğün kalesine yol alan Gri Takım, amacına ulaşabilecek mi? Adaya yönelen diğer gemi ve denizaltılarda kimler var? Dünyayı yönetmeyi hakkı gören yapılar, Gri Takım için hangi önlemleri aldı? Tarih, bildiğimiz tarih mi yoksa sıradan insanlar için ayrı, gizli elitler için ayrı bir tarih mi var? Soğuk denizin karanlık suları, yolun sonu mu?

Metal Fırtına 7
İsimsiz kahraman olmayı tercih edenlerin isimleri bilinmez… Onların mücadelesi şöhret için değil, devlet ve millet içindir. Nihayet, dönüm noktasına gelindi. Küresel güçler şah çekiyor ve biri mat olacak. Kahramanlar, gerçekten var mı? İsimsiz kahramanlar neden isimsiz? Uyanış nasıl gerçekleşir? Kapana kısılmadan uyanmak mümkün mü? Vatan haini kahraman, kahraman vatan haini sanılabilir mi? Kaos, sıradan bir insanı neye dönüştürür?

Ustalıkla Pişer Hayat
Çırağı Olmadığın İşin Ustası Olamazsın "Bedri Usta’yım ben... Adım Bedri ama herkes bana Bedri Usta der. Kebabın yanındaki közlenmiş biber gibi seviyorum Bedri’nin yanında duran ustalık sıfatını... Ama ustalığım sadece kebabı değil hayatı pişirmekte de olsun istedim. Her ateşin üstüne et atanın usta olamaması gibi iyi kötü bir ömür yaşayan da ustası olamıyor hayatın. Sıfırdan bir hayat yaratmış, zaman zaman hayatını sıfırlamış biriyim ben. Başka hiçbir şeyde bu kadar iddialı değilimdir ama kebap işi benden sorulur ve mangala atılan şey etten ibaret değildir. Hayatı da ustalıkla pişirmek gerekir..." Mardin’in Midyat ilçesinde yokluk içinde başlayıp oradan Adana’ya, sonrasında taşı toprağı altın şehir İstanbul’a uzanan bir hikâye onunki... Yedi yaşındayken gurbete çıkan, ayakkabılarını yastı...

Duayen
Büyük bir müzik dehası, zarif bir beyefendi! Sanatçı bir ailede doğdu, genç yaşlarında ilk bestesini yaptı. Aralarında Türkiye’nin süperstarı Ajda Pekkan’ın da olduğu birçok ünlü ismi sahneye ilk çıkaran o oldu. Eartha Kitt gibi dünyaca ünlü sanatçılara yol gösterdi. Kurucusu olduğu Çatı Kulübü, genç müzisyenler için bir okul, cemiyet hayatı için de popüler bir eğlence mekânıydı. Ülkemizi Hollywood’da tanıttı. Yabancı müzisyenler için iyi bir ev sahibiydi, yurtdışında da Türkiye’nin müzik elçisiydi. Türk olmakla gurur duysa da evrensel kültürü her zaman kucakladı. Kendisi gibi müzik aşkıyla yaşayan evlatlar yetiştirdi. Doksan yedi yıllık ömrüne pek çok başarı öyküsü sığdırdı. Zevk sahibi bir insan, hümanist ve sevgi dolu bir baba, Atatürkçü bir Türk vatandaşı, hayattan keyif almasını bilen...

Kafamın İçi Kıyamet
ÇEVRENİZDEKİ İNSANLAR YENİ ŞARKILAR KEŞFEDİYORKEN, SİZ BİR ŞARKIYA TAKILI KALIYORSANIZ, KAYBETMİŞSİNİZDİR. Ben aslında iyi biriyim! Neden sürekli düşüncelere kapıldığımı bilmiyorum. Düşünmekten yorulduğumu biliyorum sadece. Beni yüzüstü bırakan insanları dahi kırmamak için, kelimelerimi seçerek konuşmak zorunda olduğumdan kızıyorum kendime. Doğru, insan giderken geride bırakamıyor geçmişini. Kırmamak için sustuğum, üzmemek için elimden geleni yaptığım, kavga etmemek için uzaklaştığım ve hak etmediği halde değer verdiğim o insanların bana bıraktığı tek şey kafamın içindeki düşünce kıyameti. Onur Kankaya, kendi yaşadığı deneyimleri, kafasında oluşan sorunları ve soruları bambaşka bir bakış açısıyla bizlere sunuyor. Belki de bu sorular hepimizin en derinimizdeki kendimize sorduğu sorulardır.....

Postmodern Cadılar
Yoksa gerçek aşkın cesur yürekli prensleri o güzel atlarına atlayıp gittiler mi? Güçlü kadınları iyi tanıdığınızdan emin misiniz? Güçlü kadınlar ağlamaz, incinmez, etkilenmez, sarsılmaz sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Güçlü kadınlar ağlarlar ama geri adım atmazlar, incinirler ama saldırmazlar, etkilenirler ama teslim olmazlar, sarsılırlar ama yıkılmazlar. Onların dik duruşlarının ardında ne çok gözyaşı, hayal kırıklığı ve yenilgi vardır bilemezsiniz. Güçlü kadınlar içlerine ağlarlar, öyle bir vazgeçerler ki gittikleri bile duyulmaz. Güçlü kadınlar gürültüsüzdür. Bağıra çağıra gitmezler, yıkıp dökmezler, parmak uçlarında hafif adımlarla çıkıp giderler, buhar olup uçarlar, aramakla bulunmazlar bir daha. Onlar gerçek aşkın kahramanları, samimi insanların yoldaşı olmaya razıdırlar sadece. İdare e...

Tao Te Ching - Evrenle Bir Olmak
"SÖZLERLE İFADE EDİLEBİLECEK YOL, KALICI YOL DEĞİLDİR. KELİMELERLE İFADE EDİLEBİLECEK İSİM, KALICI İSİM DEĞİLDİR. GÖĞÜN VE YERİN BAŞLANGICI İSİMSİZDİR, İSMİN SAHİBİ, BÜTÜN ŞEYLERİN ANASIDIR." Taoculuk öğretisinin temelini oluşturan Tao Te Ching eseri, asırlarca gizemli yazarı ve içeriğiyle dikkatleri üzerine çekmiştir. "İsimsiz" ve "gizli" olan Tao’yu –evrensel yolu– tarif eden bu kitap, evren ve yaşamın sırlarını açıyor ve "elle tutulamayan, gözle görülemeyen, kulakla duyulamayan" ebedi yasayı olabildiğince sade bir dille tarif ediyor. Lao Tzu’ya kalsaydı, bu kitabı hiç yazmayacaktı. Çünkü ona göre: "Bilen konuşmaz, konuşan bilmez." Oysa kader, bu bilgeliğin tüm insanlığa açılmasının yolunu bulmuştu...

Hayallerin Efendisi - Tolkien
‘’Zafer, yürekte başlar.’’ Bir hayal dünyasının en gerçek tanrısıdır Tolkien... Kurguladığı dünyalara gerçekliği inkâr edilemez bir tarih, bir coğrafya, bir dil ve doku yaratıp atfetmesiyle fantastik edebiyatın tahtına oturmayı başarmıştır. Tolkien’in dünyası yuvarlak değil düzdür ve tam merkezinde Orta Dünya vardır. Orta Dünya’nın her kavminin kendine özgü bir dili ve bir tarihi bulunur. Tam da bu güçlü niteliği sayesinde onun eserleri hayal dünyasında bir gerçeklik kazanır. Peki Tolkien eserlerinde ne anlatır, yarattığı dünyalar neyi sembolize eder, konuşulmayan dilleri nasıl tasarlayabiliyor, fantazya onun için bir kurgu mudur yoksa gerçekliğin sorgusu mudur, koyu bir Katolik ve dindar olmasının yazarlık kariyerine etkisi nedir, neden içinde büyük acılar taşıyarak yalnız yaşamayı tercih...