
Çağların Sorumluluğu
Aytunç Altındal bu kez, çeşitli dergilerde yayımlanmış ve kitaplarına girmemiş yazılarıyla geçmişten günümüze sesleniyor. Yıllar öncesinde gördüğü ve bugün hâlâ geçerliliğini koruyan bir gerçeklikle yazdığı yazılarda yine cesurca doğruları anlatmanın sorumluluğunu taşıyor.

Viking Masalları
Sakin, sessiz ve soğuk kış aylarında İzlanda insanlarının ellerinde hep bir uğraş olurdu. Bu uğraşlar sayesinde düşünür, konuşur, çocuklarına savaşçı atalarının masallarını anlatırlardı. Buz denizinin üstünde ve kuzey ışıklarının altında… Buz ülke, yeşil ülke, üzüm ülkesi… İzlanda’da, Norveç’te, o toprakları yuva haline getiren kahraman Vikingler, hâlâ minnetle ve hayranlıkla anılıyor. Bir zamanlar ozanların arp çalarak anlattığı, okuryazarlığın artmasıyla parşömen yüzü görmüş masallar, Valhalla’ya kavuşmak için görkemli yaralar almaya çalışan o kahramanlardan bahsediyor. Burada da Viking gemileri, Norveç’ten Batı denizinin ötesine doğru buz dağlarının arasından geçerek yüzüyor. Thor aşkına!

En Yakın Arkadaşım Bir Deli
Gözümü açıp tavana dikeli kaç dakika olmuştu bilmiyorum. Bir şey yapmam gerekiyordu. Tavana bakmayı kesmeliydim en azından. Yapacak bir şey bulamayıp paniklemeyeyim diye, tavana bakıyor olmaya sığınamazdım. Tavana bakmak bir iş olamazdı. Mesaisi belirsizdi. Maaşı yoktu. Kendimi daha fazla kandıramazdım. Gerçek bir iş yapmalıydım. Kalkıp evdeki çöpleri toplayıp poşetledim. Daha da ileri gidip çöpleri konteynıra atma kararı aldım. Sonra en olmayacak şey oldu. Dışarı çıktım. Yatarken giydiğim tişörtlerin yakası kesiktir. Şortlarım da delik. Seviyorum o hallerini. Öyle çıktım. Çöpü atarken elim pislendi. "Yürü" dedim. "Sakin ol. Nefes al." Bir anlamı olmalıydı. Hepsini alt alta koyduğumda bütün huzursuzluğun bir anlamı olmalıydı. Ya da huzur için anlamı bulmak zorundaydım. Ya da henüz hiçbiri ...

Eightball
Bu kitapta Ghost World’ün yaratıcısı Amerikan kültürünün içini dışına çıkartıyor. Ghost World’ün hem çizgi roman hem de film versiyonu Daniel Clowes’u bir dünya starı ve dünyanın en aranan çizeri yapmadan önce, Eightball zaten 90’ların hakkında en çok konuşulan çizgi romanıydı. Entertainment Weekly 1989’daki ilk yayınından itibaren kitabı "yılın düzenli olarak yayımlanan en iyi çizgi romanı" olarak nitelendirdi. Village Voice "mükemmel" yorumunda bulunurken Maus’un ünlü çizeri Art Spiegelman kitaba övgüler yağdırdı. Simpsons’ların yaratıcısı Matt Groening’in en sevdiği çizgi roman olduğunu söylersek ne demek istediğimiz anlaşılır herhalde. 20th Century Eightball, 1988 – 1996 yılları arasında yayımlanmış Eighball’un en iyi, en komik öykülerini içeren bir kitap. İçinde "Senden Gerçekten Nefr...

Sihirli Şeker Dükkanı
YENİAY VE DOLUNAYDA KAPALIYIZ. Tapınağın arkasında bir anda ortaya çıkan Alacakaranlık Çarşısı, bu dünya ile öteki dünya arasındaki boşlukta var olan gizemli bir mekândır. Burası, insanların dertleri ve kaygıları nedeniyle varlıkları dengesizleştiğinde onları içine çeker. Çarşının içinde, insanları karşılayan tek yer ise “Sihirli Şeker Dükkânı”dır. Dükkânın sahibi olan Kogetsu, tuhaf güçlere sahip şekerler satar ve her şekerin ardında yatan anlamı keşfetmelerini sağlar. Bu şekerleri satın alan müşterilerin hayatları yavaş yavaş değişir. Bu öyküler, okuyanlara acı ve tatlı bir yolculuk sunarken, insan ruhunun derinliklerinde saklı kalan duyguları okşuyor. Gönlünüze dokunacak bu hikayelerde, kendinizden bir parça bulacak ve Kogetsu’nun dünyasına adım atarken gerçek ile hayalin iç içe geçtiği...

Tabi ki Senden Hoşlanıyorum
“Kimseye anlatmadığım bir hikâye anlatmak istiyorum. Bu, sadece seninle benim bildiğimiz bir hikâye olacak.” Aniden kaybolan çocuk… Artık incinmek istemeyen kız… Derinleşen şüpheler ve sonunda ortaya çıkan sırlar. Titiz bir kurgu, tüyler ürpertici bir sürpriz. Nefesini kesen ve içine çeken tehlikeli bir hikâye. “Yıllarca zihnimin derinliklerinde yer alan kurgunun hikâyeleştirilmiş hali.” Lee Kkoch-Nim

Metal Fırtına 3
Kötülük baronunun, bütün operasyonlarda kendisini engellediğini düşündüğü Gri Takım’dan kurtulmak için planı hazır! Afrika’nın Atlas Okyanusu’na açılan Gambiya isimli küçük ülkesindeki Türk eğitim birliği hedefte… Metal Fırtına 3 Karşı Saldırı, birçok gizemi ortaya çıkarıyor. Türk özel kuvvetleri, kurtarma girişimi başlatacak mı? Türk kurtarma ekibini hangi tuzak bekliyor? Nihai hedef olan Gri Takım, büyük tuzaktan kurtulabilecek mi? Kurt, bu ölümcül mücadeleden sağ çıkabilir mi? Gökhan ve Mert, nereye yürüyor?

Mümkünse Sadece Seninle
“Herhangi bir evrende herhangi bir zamanda sana ne zaman rastlarsam rastlayayım yeniden seveceğim. Bir an bile düşünmeden…” İnsan kendini bir hikâyenin içinde bulduğunda ve mutlu olduğunda zamanı durdurmak ister ve herkesin zamanı durdurmak istediği bir an vardır. “Tam da şu an zamanı durdurmak isterdim. Hep yanımda olman için. Burası benim zamanı durdurmak istediğim yer. Sırf bu yüzden sen yanımdayken bile hep eksik kalacağım.”

Kayıp Kalp
Hayat, size bir şey anlatmak isterse belirli işaretler gönderir. Azra, hayatında kendini sıkışmış hisseden, ruhunun kanatları kırık ama neşeli genç bir kadındır. Lucas ise bağlanmayı sevmeyen, sahnelerde boy gösteren bir çellist ve işini tutkuyla icra eden bir mimardır. İkilinin yolları, havalimanında kaybolan bir valiz sebebiyle kesişir. Azra’nın satın aldığı valizin içinden çıkan gizemli notun sahibi, Lucas’ın yıllardır görmediği babasıdır. Azra, Lucas’ı bulmak için Paris’e gitmeye karar verir ve bu karar, hayatının dönüm noktası olur. İstanbul’dan başlayarak Paris’e uzanan bu yolculuk, sadece coğrafi değil, aynı zamanda duygusal bir keşif serüveni... Aile bağları sorgulanacak, vazgeçişler yaşanacak, ayrılığın derinlikleri keşfedilecek ve hayatın sunduğu seçimlerin zorluğuyla yüzleşilece...

Var Olmayan Kral - Vahşi Kayıp Çocuklar 1
Darling kadınları nesillerdir 18. yaş günlerinde ortadan kaybolur ve her seferinde zihinleri paramparça hâlde eve dönerlerdi. En karanlık masallara ait bir adaya götürüldüklerine, orada Peter Pan’in asıl yüzünü gördüklerine inanıyorlardı. Annem yıllardır beni kendi kaderinden kurtarmaya çalışıyordu ama ne yazık ki sıra bana gelmişti. Tüm kilitli kapılara, her türlü büyüye ve inançsızlığıma rağmen gece çöküyordu. Peter Pan benim için geliyordu.

Sözün Sivri Ucu
Sözün Sivri Ucu, dünyanın çelişkilerini ve insanın karanlık yanlarını cesurca sorgulayan öykülerden oluşuyor. Bu kitabın yazarları, eleştirel düşüncenin derinliklerine inerek hayatın gerçeklerine ayna olmayı amaçlıyor. Uğur Batı Yeni bir görme biçimidir sözün sivri ucundan gelenler. Rahatsız eder. İfade edilememiş duygular saklandıkları yerlerden çıkarlar. Vaktiyle tanıdık olan her şey yabancılaşmaya başlar. Belki de iç benliğimize en yaklaştığımız zaman budur. Hakan Akdoğan “Kalem kılıçtan keskindir” sözü, kaba kuvvetin karşısındaki aklı anlatmanın ötesinde bir anlam taşır. Sözler; bir ucu kesen, öbür ucu da iyileştiren neşter gibi. Bu kitabın öyküleri de bana sorarsanız dilimizin en keskin konusuna odaklı. Hasan Gümen Sözün Sivri Ucu, yazarlarının ortak hikâyeleriyle kelimelerle örülmüş ...

Ya Diğer Yoldan Gitseydim?
Seçme ikilemi en ağır yük. Bir iyi ile bir kötü arasından seçmek değil zor olan. İki iyi arasından daha iyi olanı seçmek de. Asıl ikilem, iki kötü arasından daha az kötü olanı seçmektir. Bu ihtimali yazmak da can yakıcıdır. – Hakan Akdoğan Hayatın dönüm noktalarında verdiğimiz kararlar, bizi bambaşka yollara sürükler. Dünyadaki her öykü, alınmayan yolları ve seçilmeyen hayatları bize sunarak okuyucuyu düşünmeye ve sorgulamaya davet eder. Aynen bu kitapta olduğu gibi. – Uğur Batı Dünyanın en eski ve daimi hikâyesidir zamandaki alternatif kırılımlar üzerine hayal kurmak. Yol ayrımındaki sayısız saçaklar üzerine yazılan hikâyeler, bize verdiği kadar size de ilham verecek. – Hasan Gümen Bu kitaptaki her hikâye okuyucuya yaşanmışlıkların ve kaçırılmış fırsatların iç içe geçtiği derin bir düşünc...

Âşık
Ancak bir âşık her şeyi hatırlayabilir, tam da tüm dünyayı unuttuğu yerde… Adım Maria. Bu günlüğü senin için yazıyorum. Senin izini sürenlere yol göstersin diye... Çünkü herkes senden bahsediyor ama seni bulmak için insan önce kendisini bulmalı… Belki bir gün bir başka ben, bu günlüğü bir yerlerde bulursa, seni ararken saptığım yolları, her yolun aslında yine sen olduğunu ve bu yolda başıma gelenlerin de sana dair izler taşıdığını hatırlaması için yazıyorum… Yol beni çekip aldı. Dante gibi gözlerimi Cehennem’de açtım. Kat etmem gereken uzun bir yol vardı. Önce Araf ’a sonra da yeniden doğumun anahtarlarını barındıran Cennet’e varacaktım. Âdem’in Havva’sına kavuşması öyle kolay olmadı.

Umuda Dön
YANITLAR, SINIRLARIN ARDINDA... Yaşam denen bu büyük kozmik yolculuğun en önemli parçası, içsel bir keşfe cesaret edebilmek ve kendini tanımaya doğru yol almaya başlayabilmek değil mi? Yaşamın anlamını bulma serüveni, insanın kendi yanıtlarının peşine düştüğü upuzun bir yolculuk... Bu yolculuğa çıkabilmek için, her "an" bir şans var. Çünkü "yolculuk", her insanın kendine sorduğu sorular ve bulduğu yanıtlardan ibaret... Yolculuk sonsuz çeşitlilikte. Ona, sınır koyansa benim! Sınırları olan benim çünkü. Etrafına sınırlarla bakmayı öğrenen de öğreten de benim. Ve bu sınırlar içinde koca evreni sorgulayan da benim. O yüzden, bazı sorularımın henüz yanıtı yok. Yanıtlar, sınırlarımın ardında...

Seyyar Hikaye Satıcısı
"Oğuz Atay’ın okurunu çepeçevre sardığı yerler hep oyun oynadığı yerler. Önyargısız ve ilk kez görür gibi saf; riyadan uzak, şen..." Oğuz Atay tüm yazarlık yaşamında peş peşe yayımladığı çalışmalarına rağmen okura ulaşacak bir kanal bulamamış, "Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya" öyküsünün sonunda "Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" demek zorunda kalmıştır. Peki onu 1970’lerde eleştirenlerin 1984’te birden hatırlamaları ve Türk edebiyatının tepelerine taşımaları rastlantı mıdır?Kitapta ayrıntılarıyla ele alınarak gösterilen bu kişiler, politikanın ve konuşmanın rafa kaldırıldığı, bütün düşünen insanların yanlış yaptıklarını söylemeye zorlandıkları bir dönemde, Oğuz Atay’ı, apolitik, her şeyle alay eden, çizgisi belirsiz, yaşam dışı, sinik bir aydın tipi olarak sundular.Tutu...

Yılan Balığı
"İnziva ve tefekkür, görünüşte takdir edilir, ancak, yönetenler safında, aslında teşvik edilmez ve hoş görülmez. Çünkü içe dönük bir ritüeldir, uyanışa ve farkındalığa yol açabilir. Bu sebeple hükmedenler bireyin kendisiyle baş başa kalmamasına özen göstermek zorundadır ve birey dışa dönük, toplu ritüellerle meşgul tutulur. En kullanışlı yöntemler topluluk halinde uygulanan ibadetlerdir. Böylelikle kişilik, sürü havuzunda eritilir ve kaçınılmaz olarak, zaman içinde, yok edilir. Kişinin kendisini sevmesi ve kendisinden memnun olmasına izin verilmemesi de hayatidir. Kendisini seven ve kendisine değer veren birey özgürleşir ve kontrol edilemez hale gelir. Atlantis’in amacı, kişiye kendisini yetersiz ve değersiz hissettirmek olmalıdır. Din bu noktada en mükemmel enstrümandır. Hatalar kişiliği ...

Perizat
"Yaşam tesadüflerle oluşan bir yolda yürüdüğümüz zaman dilimi midir?" Yaşam bir öyküdür Dinlenecek bir şiir Tırmanacak bir yokuş Bazen de susulacak bir an Çığlık atsan da İsyanınla yansan da Boşuna çırpınma Ölüm yanı başında Fikret Sezgin’in dediği gibi: * "Çocuk kaldı ellerim Hâlâ oyuncaktayım Yaşam dama tahtası Bir kara bir aktayım Bu dünya saltanatı Son yolculuk dediler Merakla bekliyorum Her gece duraktayım..."

O Sırada 3
Ferhan toplumu, hayatı ve insanları anlama amacıyla sosyoloji okumuştu ve şimdi bir reklam ajansında sosyal medyacı olarak çalışıyordu. Sektörün önde gelen işlenmiş et üreticilerinden birinin bütün sosyal medya hesaplarının şifreleri ondaydı. Instagram, Twitter ve Facebook, hepsinin şifresi ondaydı. Hepsinin şifresini ezbere biliyordu. Kutsal bir emanet gibi, ilk kız arkadaşının ismi gibi, kimseye anlatmadığı bir sır gibi yüreğinde taşıyordu sucuk, salam, sosis ve entegre et işleme tesisi fotoğraflarıyla dolu Instagram hesabının şifresini... Uykusuz Dergisi ve KALT ekibinden tanıdığımız Erman Çağlar sizleri hikâyelerin rehberliğinde salonun kanepesinden apartman boşluğuna, mahallenin tekelinden plaza koridorlarının loşluğuna uzanan bir tura davet ediyor.

Ezoterik Edebiyat
"Dünyanın anlamını bilmeden dünyada yaşamak, büyük bir kütüphanede kitaplara dokunmadan dolaşmaya benzer." -Manly P. Hall Okültistlerden casuslara uzanan bilgi birikimi, James Bond romanlarındaki mistik emperyalizme hangi semboller ve kavramlar üzerinden dönüştü? Bedendeki tanrılardan gökyüzündeki havarilere, Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi’ne astrolojik veya astroteolojik bir yaklaşım mümkün mü? Sherlock Holmes’ün yaratıcısı Arthur Conan Doyle ile tüm zamanların en gizemli figürlerinden Aleister Crowley’nin yolları gizemli cemiyetlerde nasıl kesişti? Birbirlerini neden hiç sevmediler? Kont Drakula efsanesinin tarihi ve edebi yönlerini öğrendik. Peki Abdülhamid’le ve mason localarıyla ilgisi neydi? Star Wars evreninin, ezoterizm tarihiyle ve simgeleriyle kesişim kümelerinde hangi sürprizler ...

Kadim Cadılık Öğretisi
Yeniçağın büyücüleri, süpürgesiz cadılar... Günümüzde cadılıktan ya da büyücülükten söz etmek hâlâ çok kişiye garip gelebilir, oysa insanlık tarihi boyunca, son yüzyıla kadar, cadılıktan söz eden biri hiç de garip karşılanmıyordu. Dünyanın pek çok yerinde kendilerine "cadı" diyenlerin ve cadı toplulukları oluşturanların sayısı gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Üstelik çağımızın cadıları öyle filmlerdeki gibi ellerinde uçan süpürgeler, üzerlerinde pelerinler taşıyan, kazanlar kaynatan "kocakarılar" değiller. Her ırktan, her cinsiyetten, dünyayı seven aydın insanlar... "Cadı" dendiğinde başkalarına büyü yapan insanlar aklınıza geliyor olabilir. Oysa insanın evrimi boyunca büyü ve büyücü kavramları her zaman her yerde kültür kalıpları içinde var olmuştur. Paganizmde büyü, Wicca’nın da kabul ...

Bana Mutluluktan Bahset
"Bir gün yanında olmamı istediğin ama bunun imkânsız olduğu bir zaman gelirse gözlerini sıkıca kapat ve elini yüreğine götür. Ben senin gözkapaklarının ardındaki karanlıkta, kalbinin çarpıntısında olacağım. Ne zaman bir vapura binsen saçlarının arasından geçen rüzgâr değil, parmaklarım olacak. Okuduğun kitabın bir satırında ya da dinlediğin bir şarkının müziğinde nefes almaya devam edeceğim. Yağmurlu bir günde omzunu öpen yağmur damlası olabilirim. Belki de koklamak için uzandığın bir çiçeğin yaprağından havalanan kelebek olacağım. Sen ne kadar hissetmek istersen ben o kadar var olmaya devam edeceğim... Yüreğinin perdelerini hiçbir zaman kapalı tutma. Aydınlığın içeri girmesine izin ver. Gülmek sana yakışıyor, yüzünü asma... Büyük zorluklara göğüs germiş insanların hakkıdır mutluluk. Anlat...

Müstakil Eylem
"Uykuyla görürüz. Uykuyla düşleriz. Uykuyla okur, gezer, yazarız. Şiirin insanın anayurdu olması gibi uyku da insanın çocukluğudur. Sokağı, okulu, arkadaşı, aşkı- dır. Anne gibi anlayışlı, şiir gibi kavrayışlı ve masal kadar yatıştırıcıdır. Uykuyu göze almalı, uykuyla insan kendi seyrine bakmalı, hep şiirle kalınmaz ya, gelince hiç ikiletmeden biraz da uykuyla kalmalı, uyuyakalmalı. Harfler de, dizeler de, yazı da. Varlık uykunun olmalı." -Haydar Ergülen Uyku... Hayatımızdan çalan bir düşman mı yoksa gerçekten kendimiz olabildiğimiz, kendimizle olabildiğimiz tek zaman mı? Bazen davetsiz bir misafir bazen çağrılsa da gelmeyen... Bazen düşülen bazen kalınan... Herkesin uykuya ve uyumaya dair deneyimi biricik. Bu kitapta uykunun her halini bulacaksınız. Sümer Kral Destanları’ndaki uyku ile il...

Olay Şöyle Oldu
İyi geçmese de çocukluğuna özlem duyanların, bir bıçak keskinliğinde yaşanan hayatların, işlek caddelerde para kazanıp arka sokaklarda yaşayanların, sol yumruğunu gevşetemeyenlerin, dişlerini sıkanların, uykusu kaçanların hikâyeleri... Kitabı okurken, hiç tanık olmadığınız kiraz mevsimine imrenip, erkek şiddetine öfkenizi bileyebilir, sokak müzisyeniyle sohbete dalıp çocukluğunuzdaki kızartma kokusunu özleyebilirsiniz. Çiğdem Toker Aramızdan biri kalp işlerine bakar, duygu işlerinin sorumlusu olur. Ayşen, bu çıldırtıcı gürültüde ve tam da bu gürültünün ortasında kalbimizin mümessili. Bu yazıları okuyun da sizin de kalbiniz başı boş kalmasın. Ece Temelkuran Yazılarında sevgi de var, öfke, isyan, hayal kırıklığı da. Ama sonunda illaki umut var. Ayakları yere sağlam basan, düşeni kaldıran, pa...

Chibineko Mutfağı
Mucizelere inanır mısınız? Kotoko, ağabeyini trajik bir kazada kaybettiğinden beri derin bir yasla boğuşmaktadır. Ancak Chibineko-tei adındaki gizemli bir restoran, ona beklenmedik bir mucize sunar: Hayatını kaybeden kardeşiyle son bir kez buluşma şansı… Şef Kai’nin hazırladığı yemek, Kotoko’yu kaybettiği ağabeyiyle buluşturur. Deniz kıyısındaki bu sıcak mekânda, kedinin huzur verici mırıltısı eşliğinde, Kotoko’nun yalnızca bedeni değil, ruhu da doyar. Kederin ve umut dolu anıların buluştuğu bu küçük restoranda tatlar, anılarla iç içe geçer. Kaybedilenler, bir yemeğin kokusunda ve tadında bir an için geri döner. Sevdiklerinizi bir kez daha görebilseydiniz, onlara ne söylerdiniz?