
Demografik İşgal
"DUVARLARIMIZ DELİKLERLE DOLU, BETONDAN YAPILMIŞ SURLARDAN ZİYADE DELİK DEŞİK AĞLAR KADAR GÜVENLİLER." – ZYGMUNT BAUMAN Türkiye’de bulunduğu tespit edilen sığınmacıların ve kaçakların sayısı 13 milyonu aştı. Bu göç hareketi Türkiye’nin milli kimliğini, milli güvenliğini, Türk milletinin ekonomik refahını ve sınır bölgelerinde demografik yapıyı değiştirerek Türkiye’nin geleceğini tehdit etmeye çoktan başladı. İşin en ürkütücü taraflarından biri de istisnalar dışında siyasetin de, basının da, akademilerin de, aydınların da sanki Türkiye dünyanın en fazla sığınmacı bulunan ülkesi değilmiş, sanki bir içsavaşa sürüklenmek istenmiyormuş gibi davranıyor olması... Gerçekler Türk halkından dört koldan gizleniyor. Türkiye’yi bir ulus-devletten ümmet toplumuna dönüştürmek için demografik değişimi des...

Korkmayın Çünkü Ben Sizinleyim
DERDİ VEREN DERMANI DA VERİR. Allah’ın kurtuluş kanunu seni bütün sıkıntılarından kurtarır. Bu kanun tüm iyi kullar içindir. Sana kanunun sırrını veriyorum. Onunla huzura ulaşır ve bütün dertlerinden kurtulursun. Derdi veren dermanını da nasıl yaratır bunu öğrendiğinde hayatın mutluluğa dönüşecektir. Allah De Ötesini Bırak kitabıyla Türkiye ve dünyada milyonlarca okura ulaşan, Türkiye’de çok satan kitaplar sıralamasında aylarca listenin başında kalmayı başaran, eserleri Almanca ve İngilizceye de çevrilen yazar Uğur Koşar, Korkmayın Çünkü Ben Sizinleyim adlı bu çok beklenen kitabında, dert ile derman arasındaki kutsal bağın kanunlarını yine yalın, anlaşılır ve naif bir dille kaleme aldı.

Kendi Kendinin Gardiyanı Olma
DÜNYAYI DEĞİŞTİREMİYORSAN KENDİNİ DEĞİŞTİR. Şimdiye kadar edindiğin her tecrübeyle, yaşadığın her duyguyla ve öğrendiğin her bilgiyle kendine bir mizaç ve bir zihin yapısı inşa ettin. Eğer bütün bunlar seni korumaya, gelişmeye ve mutlu etmeye yetmiyorsa artık, sence inşa ettiğin şey aslında bir hapishane olabilir mi? Farkında olmadan kendi esaretine hizmet ediyor olabilir misin? Değişen duygu durumlarınla maniple ettiğin zihnin, hayatını kolaylaştırmak ve gelişimine destek olmak yerine, seni korkutuyor, yavaşlatıyor, köreltiyor, kısıtlıyor ve aldatıyor olabilir. Bu demir kapıların üzerindeki kilitleri açabilecek bir gardiyan yok dışarıda. Kendinin gardiyanı olduğunu fark etmediğin sürece, değişken duygu durumlarınla ve maniple edilmiş düşüncelerinle zihninin kölesi olarak yaşamaya mahkûm e...

İllüzyon Ekonomisi
Enflasyonu Üç Harfle Tarif Et: ZAM Medya üzerinden bize anlatılan Türkiye sanki bir Norveç ya da Finlandiya... Yaşam koşullarımız o kadar iyi yani. Bir elimiz yağda bir elimiz balda. Geliştikçe de gelişiyoruz üstelik. Esen her rüzgâr bizden yana... Ancak çarşıya pazara çıktığımızda inanılmaz bir hayat pahalılığıyla karşı karşıyayız. Savaş koşullarında görebileceğimiz bir hızla arttı enflasyon. Aniden fakirleştik. Artan kiralar nedeniyle yıllardır yaşadığımız muhitleri terk etmek zorunda kaldık. Kendimizi bir anda ciddi bir barınma sorunuyla karşı karşıya bulduk. Bize anlatılanlarla yaşadıklarımız arasındaki farklar çok büyük... Gerçekler bize sunulduğu gibi değil. Ben buna "illüzyon ekonomisi" adını veriyorum. Bu kitap illüzyon ekonomisinin nasıl işlediğini ortaya koyuyor ve bir dönemin de...

Liderliğin Karanlık Yüzü
Kazanmak için feda etmek gerekir. Ya lidersiniz ya da değilsiniz! Bu, gece ile gündüz kadar nettir. Organizasyonlar üçgendir ve tepe noktaya yükseldikçe burgu kaçınılmaz olur. Madalyonun bir yüzünde yalnızlığı içeren bir düzen, öbür yüzünde ise başarı ve zafer vardır. Hayat çatışmalardan ve zorluklardan oluşur. İş hayatı da bu çatışmaların en görünür olduğu yerdir. Şirkette işler her zaman o kadar da yolunda gitmez. Uyumlu insanlar olduğu gibi illa ki aksi tipler de vardır. Lider; görüş ayrılıklarını çözmek, duyguların tutuşturduğu yangınları söndürmek, münasebetsiz sorularla, dedikodularla, imalarla, kavgalarla hatta hafife alınmalarla başa çıkmak zorunda olan kişidir. Bu kitapta liderliğin çok da bahsedilmeyen, karanlıkta kalmış yönleri anlatılıyor. Liderlik sadece güzel güllerin olduğu ...

Evliliğin Üç Hali
"BİZ" OLABİLMEK "BİR" OLABİLMEKTEN DAHA BÜYÜK BİR DEĞERDİR. Evlilik iki insanın birbirlerine bağlanmasıdır. Gönül, destek, sevgi, saygı, fedakârlık, anlayış, empati bağlarıyla aralarında kurdukları birlikteliktir. Genel görüşte kabul gören, iki farklı yarım parçanın birleşiminden bir tam çıkabileceği fikri, bireylerin benliklerinin evlilikte erimesi gerektiği gibi algılanmıştır. Oysaki sağlıklı olan, iki tam parçanın ilişkide kendi benliklerini koruyarak oluşturdukları bütünlüktür. Evlilik "bir" olmak değil birey olarak "birlikte" var olabilmektir. İki kişinin yan yana aynı yolda yürüyebilmesidir. Evliliğin Üç Hali ilişkinizin başında kendinizi ve partnerinizi tanımanız, ilişki sürerken varlığınızı koruyabilmeniz ve ayrılık halinde kendinizden vazgeçmemeniz için kişisel gelişiminizi ve ili...

Benim İçin Soyun
"Deniz kıyısındayım. Bir sarsıntı oluyor ve kumlar ayaklarımın altından çekiliyor. Sular gelgite uğramış gibi uzaklaşıyor. Bir martının çığlıkları beynimdeki kılcal damarları patlatırcasına yerinden oynatıyor. Denizde balık, Kocadağ’da mantar kalmıyor. Sonra sular köpürerek kıyıya doğru geliyor. Martılar ansızın yok oluyor. Çığlıkları kesiliyor. Sonra kendimi terk edilmiş hissediyorum... "

Her Şey Vaktini Bekler
“Kalbinde iyilik biriktirenlerin yolu daima açıktır.” Şems-i Tebrizi

Bilinçaltının Gizli Şifreleri
“NEYE İNANIYORSAN ONU YAŞARSIN.” “Ben bu işi başaramam, zenginlik bir hayaldir, asla evlenemem, iyi bir yaşam asla beni bulmaz...” Hayatınızın herhangi bir evresinde buna benzer düşüncelere takılıp kaldıysanız henüz bilinçaltının gizli şifrelerini çözemediniz demektir. Hayat ne düşünürseniz size onu hediye eder. Şimdi dikkatlice düşünme zamanı... Hayattan ne istiyorsunuz? Kısırdöngüler, mutsuzluk, kıtlık bilinci, yalnızlık mı yoksa özgürlük, huzur, refah, bereket ve kendi kendinize yetebilme gücü mü? Bu kitapla bilinçaltının gizemli gücünü fark edecek, egzersizler, telkinler ve özel çalışmalarla yaşamınızı mucizevi bir şekilde dönüştüreceksiniz. Bu kitabı kimler okumalı? • Bilinçaltının sırlarını öğrenmek isteyenler • Erteleme alışkanlığı olanlar • Sürekli aynı döngüde sıkışıp kalanlar • B...

Hani Ayrılıklar Da Sevdaya Dahildi
"NE BİR GEMİ TEK DEMİRE BAĞLANIR NE DE HAYAT, TEK BİR ÜMİDE." – EPİKTETOS "Onu ilişkiye başlarken değil, ayrılırken tanırsın." Neden böyle söylenir biliyor musun? Çünkü ayrılıkların nedenleri şimdinin içinde gizli değildir, çok eskilere dayanır. Anneyle kurulan ilk temasa kadar geri gitmek gerekir. Bağlanmak için hep aynı tip insanları seçiyor olman ve sonunda yine hep birbirine çok benzeyen ayrılıklar yaşaman tesadüf değil, seçim... İlişkilerinde yaşadığın sorunları karşındaki insanla çözemezsin. Mesele çocukluk yıllarında öğrendiğin bağlanma biçimleriyle ilgili, onunla değil... Ayrılır ayrılmaz başkasını mı buldu? Hiç değerin yokmuş gibi mi gitti? Uzaklara mı kaçtı? Meğer hiç mi sevmemiş seni? Neden hiç üzülmüyor? Neden hissetmiyor yokluğunu? Her şey yalan mıymış? Bütün bunların, onun na...

Açlık
Bir yandan yazar olma aşkıyla yanıp tutuşurken, öbür yandan açlık ve sefaletle boğuşan bir adamın duygulandırıcı öyküsü. Dünya edebiyatının en kıymetli isimlerinden Norveçli yazar Knut Hamsun’un bu romanında, kendini keşfetme yolunda ilerleyen genç bir adamın verdiği mücadelelere tanık oluyoruz. Varoluşsal savaşlar, içsel çelişkiler, yaratıcı ifade arzusu, hırs ve gurur, kitabın derinden ele aldığı konulardan yalnızca birkaçı. "İçime sığdıramadığım öfkem tetiklemişti bu yorgunluk nöbetini." "Batıyor, yalnızca batıyordum; belim, omuzlarım, dizlerim, her tarafımla beraber, kendi rezilliğimin içine doğru, bir daha yükselmemek üzere batıyordum." Açlık, bizleri insan psikolojisinin en derinlerine taşıyor...

40+ İtiraf Hikayeleri
"Altımda akıp giden yol ve arkamda bırakıp gittiğim yıllar bir sürü günah ve hata saklıyordu. Bizi insan yapan şeyin içimizdeki iyilik olmadığını fark edeli çok uzun seneler olmuştu. Bizi insan yapan şey, içimizdeki şeytandan başkası değildi. O bizi yönlendiriyor ve asla aklımıza gelmeyeceğini sandığımız ilhamlar veriyordu. O bizden ibaretti ve biz de ondan ibaret yaşıyorduk. İyi insan olmak bir yanılsamaydı sadece ve nedense buna kendimizi inandırmak için çabalıyorduk." Neden bilmiyorum ama dudaklarımdan şu sözler dökülünce ben bile şaşırdım: "İnsanların günahlarını yazmak isterdim." "Benden başlayabilirsin hocam..." dedi "Sana daha önce anlatmadığım bazı günahlarımı çıkarabilirim ama bir şartla, ismimi yayımlamayacaksın." İlişki uzmanı, yazar Adil Yıldırım, kaleme aldığı bu son kitabında...

Niyet Ettim!
"AMELLERİN MÜKÂFATI NİYETLERE GÖREDİR..." "Niyetler hasıl olurken, kalbimizdeki sarmaşıkları, acıları temizlemek, kilitlediğimiz kapıları açabilmek, kabul etmek, izin vermek; sevginin, sevilmenin, hak ettiklerimizin, layık olduklarımızın hissine ve hazzına varmak, bu duygularla barışmak, dönüştürmek temel unsurlardan biri." Unutmayın, elinizdeki kitap bir kerede okuyup bitireceğiniz bir eser değil! Her gün gözlerinizi kapatıp bir niyet seçeceksiniz, her gün bu kitapla beraber yeniden doğacaksınız, her gün gülümseyerek yeniden başlayacaksınız. Zor günlerinizde yüreğiniz her daraldığında bu kitaptan bir sayfaya sarılacaksınız. Şu an yaşamınızın hangi noktasında olursanız olun, o noktaya huzur ve sevgi katmak, yorgunluklarınızı kenara koymak ve şimdiye kadar yaptığınız bütün çalışmaların meyv...

Yüreğiyle Konuşanlar
Yüreğin dili samimiyettir. Herkesin yüreği yetmeyebilir. Kâinatın sırlı kapılarını açabilecek tek anahtar vardır: Samimiyet... Binlerce yıldır herkesten gizlenen o büyük sır, gözler önünde apaçık bekliyordur aslında. Samimiyet, arayıp da bulunamayan büyük sırrın tam da kendisidir. Kâinatın düzenini aldatamaz insan. Bu kusursuz düzenle pazarlık edemez, oyun oynayamaz. Kâinatın konuştuğu tek dil samimiyettir ki buna da ancak yüreği olanların gücü yeter. YÜREĞİYLE KONUŞANLAR, bir farkındalığa uyanışın rehberidir. Kâinatla aynı dili konuşan yüreklere, unuttuğu samimiyet dilini hatırlatmak içindir. Şikâyet halindeyken başarı peşinde koşmak, komşusu aç uyurken bereket bulmaya çalışmak, dil kötü konuşurken gerçek bir aşk yaşamayı umut etmek, sosyal medyada sahte profillerle başkalarını zalimce ya...

Şarap Koyusu
Tanrıların içeceği, yüce kralların sofralarının eksilmez iksiri. Şarap... Mitolojiden edebiyata, ziyafet sofralarından günlük sofralara uzanan kadim bir yolcu. Anadolu topraklarının şarapla 7 bin yıldır süren dansı, günümüzde Ege’nin, Trakya’nın ve Anadolu’nun butik şarap üreticilerinin, büyük içki gruplarının özverili çalışmalarında can buluyor. Şarap, varoluşu itibarıyla sanatla, müzikle, gastronomiyle girift bir yaşam sürerken, şarapseverler de bu eşsiz varoluşa tanıklık etmenin keyfini sürüyorlar. Zeynep Çolakoğlu, kimya yüksek mühendisi ve şarap tadımcısı kimliği ile edebiyatçı kimliğini birleştiriyor; şarabın Dionysos’la literatüre giren serüvenini, üretimine dair incelikleri, şarabın kendine has jargonu ve lügatiyle anlatıyor ve bu anlatıyı küçük bir şarap sözlüğü ile taçlandırıyor....

İtalyan Masalları
Eşeklerin kulakları neden uzundur? Ömür izin vermeden hayat neden bitmez? Hayvanların lisanını bilmek neden önemlidir? Mutluluğa ulaşmak için sahip olmanız gerekenler nelerdir? İtalyan Masalları, Avrupa’nın en köklü kültürlerinden birinin en eski masallarının nitelikli bir derlemesi. Günümüzde masallar şekil değiştirip daha "yumuşak" formlarla anlatılsa da en eski masalların "kötülüğü" de içinde barındırdığını biliriz. İşte bu masallar çoğu zaman şaşkınlıkla okuyacağınız, İtalyan kültürüne dair hiçbir yerde bulamayacağınız detayları içinde barındırıyor. Bu yönleriyle masal türünün en ilginç örneklerini bir araya getiren bu derleme, bir kültürü anlamanın ve yaşadıklarımızdan ders çıkarmanın inceliklerini yıllar öncesinden bugüne taşıyor.

Alman Masalları
Hayat ve ölüm, cennete ve cehenneme götüren seçimler, huzursuz ruhlar; kanaat, kabul ve umutla huzura eren yaşamlar, büyülü ritüeller... Alman masalları denince akla ilk gelen Grimm Masalları’nın dışında, az bilinen, Pagan ve Hristiyanlık ögeleriyle harmanlanmış bu masallarla eski Avrupa’nın ortasına yeni bir yolculuk başlıyor.

Kaderin Kodu
Işığa tapmadan, karanlığa sapmadan... "Madde evreni" her an hareket halindedir ve her hareketin bir titreşimi vardır. Hareketlerinin, seçimlerinin, duygu, düşünce ve ifadelerinin de sana özgü bir titreşimi var... Senden yansıyanları, hayat aynasından kaderin olarak seyredersin. Kaderin kalemi dildedir. *** İfadelerinle hayatına neyi davet ettiğinin farkında mısın? Davranışların ve tutumun sana nasıl bir kader getiriyor? Başına gelen olaylar hangi konularda seni uyarıyor? Seçtiğin meslek sana ne anlatıyor? Bedenindeki sorunlar neyin habercisi? Yaşadığın kazaların içindeki mesajları okuyabiliyor musun? Gelecek planın sadece senin seçimlerinden mi oluşuyor? *** Sistem bütün bu konularla ilgili seninle konuşurken çok özel bir dil kullanır. Kâinatın

Öngörülemeyenler
Gerçekler korkulardan daha büyük olmalıdır. Oyunu bozun. Öngörülemez olun. Bu kitapta artık adı olmayan yitik bir ülkenin çarpıtılmış gerçeklerle yönetilen topraklarında büyüyen bir çocuğun hikâyesini okuyacaksınız. Hiç bitmeyen bir döngünün, sürekli kendisini tamamlayan bir çemberin içinde tutsak olduğunu fark eden bir çocuk... Bir çocuğu kurtarmak için mısır tarlalarında başlayan sıkı bir koşu bu. Akan Abdula, 80’lerin totaliter Yugoslavya’sında soğuk ve zorba bir apartman blokunda başlayan çocukluğunun, Noel Baba’nın kucağından atılmasıyla sonsuza dek dönüşen hayatının zorlu ve lirik öyküsünü anlatıyor. Rejimin coğrafyadan da sert olduğu o yıllarda yaşananlarla şimdi sözde özgürlükler vaat eden yeni çağa girerken başımıza gelecekler arasındaki korkunç benzerliği gözler önüne seriyor. Ge...

Animal Farm
"All animals are created equal, but some animals are more equal than others." Overworking, mistreated and exploited animals start a revolution. They take control of the Manor’s farm with their motivating slogans. The farm animals request progress, justice, and equality. The struggle is real, the animals aim to achieve a completely democratic society based on the belief that "All Animals are Created Equal". Ironically, sooner than expected, the totalitarian rule is once again reestablished due to some animals’ mere nature. The book reflects events going back to the 1917 Russian Revolution and the Stalinist era of the Soviet Union. Since its publication, the work is named one of the greatest books of the 20th century, if not of all times. George Orwell’s classic satire perfectly illustrates ...

Hayat Sana Ne Anlatıyor
Duygularından korkma... Çünkü her duygu bir ihtiyaçtan doğar. Bu yüzden bir duyguyu tanımak, aslında bir ihtiyacı bilmektir. Neye ihtiyacı olduğunu bilmeyen, rasgele eylemlerde bulunarak, anlık reaksiyonlarla değiştiremeyeceği sonuçlar yaratıyordur hayatında. Oysa duygular, elementlerle konuşur. Her element, bir duyguyu hatta davranışı temsil eder. Toplum içinde dikkat çekenlerin hangi elementi yüksek çalışır? Ateş... Hangi element eksildiğinde aşk ihtiyacı doğar? Toprak... Hangi element dengeli çalıştığında mükemmel iletişim yakalanabilir? Hava... Cinsellikte romantizmi artıran element hangisi? Su... Peki, elementleri dengeleyerek bir davranışı, deneyimi ve sonucu değiştirmek mümkün mü? Elbette mümkün... Türkiye’de ilk kez bir Brahmaçarya’nın (münzevi) kaleme aldığı bu kitap, elementlerin...

Ardına Bakma
ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELE EDEN KÖLELERİN HİKÂYELERİ Ardına Bakma, Brezilya’daki köleliğin gizli tarihine sanatsal ve edebi açıdan ışık tutan ilk eserlerden biri. Tarihin üzerinden güçlü çizimlerle geçerek, köleliğe dair tüyler ürperten hikâyeleri şiirsel bir şekilde canlandıran bu eser, dünya genelinde bolca övgü aldı. Bu dokunaklı hikâyeler, tarihin en karanlık köşelerinden birinin trajik ve insanın içine işleyen bir portresini sunuyor. Marcelo d’Salete tarafından yazılıp çizilen bu baş döndürücü çizgiroman, insanlığından vazgeçmeyi reddeden cesur kadınların ve erkeklerin mirasını taşıyor. Yoğun çizimleri ve yalın kelime kullanımıyla okuyucuyu yavaşlatarak görsel deneyim yaşatıyor ve derinlere dokunuyor.

Aşkın Kimyası
Aşk bir durumdur, bozukluk değil. Neredeyse her insanın yaşadığı, zaman zaman kendini içinde bulduğu bir haldir. Ancak yaygınlığına rağmen, birçok insan için aşk acılı, kederli ve kaygılı bir süreçtir. İşte tam da bu nedenle, yapısında "bozulma" potansiyeli taşıdığı söylenebilir. Aşk bir bozukluk değilse de, insanın normali de değildir. Yani insan âşıkken, biyolojik olarak normali dışında, farklılık gösterir. Söz konusu bu biyolojik fark, psikolojik, davranışsal, fizyolojik ve bilişsel farklılıklara da yol açar kuşkusuz. "Âşık bir insan, tam olarak kendinde değildir, yargılama yetisi bozulmuştur!" demek hiç de yanlış bir tarif olmaz. Bu nedenle âşık kişi, çeşitli istenmeyen durumlara açık ve duyarlı hale gelebilir. Aşkı zor hale getiren bir diğer özelliği de istemli cereyan ediyor olmaması...

Hayır Diyebilme Sanatı
Gerçekten "özgür" müsünüz? Dilediğiniz zaman dilediğiniz yemeği yiyebiliyor olmak mıdır sizce özgürlük? Toplumsal hiçbir baskı hissetmeden içinizden geldiği gibi giyinebiliyor olmak mı yoksa? Canınızın istediği saatte uyuyup, canınızın istediği saatte uyanarak, yine canınızın istediği saatlerde istediğiniz kadar çalışarak, ihtiyacınız olan parayı kazanabilmeniz mi? Bir hafta sonu tatilinde cep telefonunuzu kapattığınızda mı özgür hissediyorsunuz sadece kendinizi? Hayatınızla ilgili her kararınızı sadece kendinizi düşünerek mi alıyorsunuz? Kaderinizin ipleri tamamen sizin elinizde mi? Başkalarının sizden yararlandığını düşündüğünüz oluyor mu? Kaybetmekten korktuğunuz insanlar yok mu? Değişmeye ne kadar açıksınız? En azından yumurtayı nasıl yemekten hoşlandığınızı düşünün. İlle de rafadan mı...