
Edebiyat ve Sinemada Kaos, Karmaşıklık ve Zuhur
“Fiziksel gerçeklikte, bir etkiyi yalnız bir sebep doğurmaz, birbirinden farklı birçok sebep onun doğuşuna katkıda bulunur ve içlerinden her birinin payını ayırt etmek için elimizde hiçbir vasıta yoktur.” – Henri Poincaré Kaos Kuramı, bilgilenmeyi kendi iktidarına göre programlayan mekanikçi aklın hegemonyasına 1960’lı yıllarda son vermesinin yanı sıra, bilim dünyasında simülasyon kuramları, karmaşıklık bilimi ve kendiliğinden örgütlenme alanlarını ortaya çıkardı. Bazılarının “postmodernizm” veya “yapısöküm” olarak tanımladığı, bazılarının Üçüncü Kültür dediği bilimdeki bu değişimin metaforları edebiyat ve sinema dünyasını da etkiledi. Prof. Dr. Gediz Akdeniz, bu kitapta bu metaforik etkilerin edebiyat ve sinema dünyasında birer paradigma olarak ortaya çıkışlarını ele alıyor. Bu paradigmal...

Delirmiş Evrenin Ortasında
HERKESİN VE HER ŞEYİN ÇILDIRDIĞI BU ÇAĞDA, KENDİNE UĞRUNA DELİRMEYE DEĞER BİRİNİ BULMUŞTUSONUNDA. Çağdaş edebiyatın sevilen yazarlarından Gülşah Elikbank, yeni çağın yeni normal insanlarının tuhaf hikâyesiyle çıkıyor bu sefer okurun karşısına. Herkesin delirdiği bir dünyada aklı başında kalmak da bir nevi delilik sayılmaz mı? Hayattan ve insanlardan ümidini kesmişken aralanan yeni bir kapı ve o kapıdan içeri giren başka bir delilik... Gülşah Elikbank, çağın ruhuna ithaf ettiği bu novellada karanlığın içinden aydınlığa, aydınlığın içinden zifiri karanlığa bakıyor ve bizi de renklerin arada kalmışlığı içinde farklı bir yolculuğa davet ediyor. Sahiden deliliğin bir rengi olabilir mi? Bu soruya yanıtı kahramanımız Meryem veriyor. O bu soruyu yanıtlarken tüm dünya ayağının altından çekiliyor oy...

Dünyanın Dibi Oteli
"Evet sevgili izleyiciler, 2050 yılına sellerle, deniz taşkınlarıyla giren Avrupa’nın kuzeyinde tekrar Olağanüstü Hal ilan edildi. İngiltere Başbakanı, geçici süreyle ülkeye tüm giriş çıkışları dondurduğunu açıkladı. Kıyılarının bir kısmı geçen yıl denize karışan El Salvador’dan, Honduras ve Guatemala’ya akın devam ediyor. Sınır duvarlarında yaklaşık bir milyon insanın mahsur kaldığı belirtildi.’’ "...Leyla, dün gibi hatırlıyordu: 2035’te, İstanbul’da hava kirliliği yüzünden sıkıyönetim ilan edildiğinde Büyükhusun Köyü’ndeki taş evde yaşıyorlardı. Mutfak masasında oturan Perihan Hanım, birdenbire ayağa kalkıp radyoyu kapatmış, cephede tek başına kalan bir asker edasıyla torununa dönüp ‘Sığınak yapma vakti geldi de geçiyor!’ demişti. Bu bir tespit değil, emirdi.’’ Hayatımıza bugünkü gibi de...

Büyük Atlas Küçük Canlılar
Geçmişin insanları zamanın trafiğini değiştiriyor; yakalanan anlarla birlikte her şey arayışların ve kaçışların, ertelemelerin ve kavuşmaların tesadüfi dizilimiyle Berlin’de, gece sessiz olunması gereken bir balkona taşınıyor. Barış Pirhasan, zihin çekmecesini karıştırırken yoksulluklara kendi giden aşıklardan hastane odalarındaki arkadaşlara kadar hayatının tüm insanlarını kendi gölgeleri gibi uzatıp kısaltıyor. Kıpırtısını ve heyecanını muhafaza eden şiirler, bu kez biraz daha yüksek bir sesle okunuyor.

Olmayan Şeyler
Gökhan Yücel’in kaleminden; garip, absürt, zihinde şimşek çaktıran kısa hikayeler. Talihsiz zaman yolcuları, zihin implant mağdurları, güneşe ateş eden Adanalılar, reenkarne olmuş kayıp ruhlar, kıyamete giden köz ustaları ve telepat koyunlar bu kitapta buluşuyor. Siz de davetlisiniz.

Hayvan Çiftliği
"Bütün hayvanlar eşittir ama bazı hayvanlar diğerlerinden daha eşittir." Gerçek ismi Eric Blair olan George Orwell, Burma’daki polislik görevinden istifa ettikten sonra, ülkeyi terk edip düşük ücretli işlerde çalışan yoksul insanların arasında yaşamaya karar verdi. Halkın arasına karışabilmek için yırtık kıyafetler giydi, Paris’te gecekondu mahallelerinde yaşadı, dilencilerle ve sokak çocuklarıyla köprü altlarında uyuduğu oldu. Ailesinin, iyi eğitimli oğullarının bulaşıkçılık yapıp dilencilerle birlikte uyuduğunu hoş karşılamayacağını düşündüğü için eserlerini George Orwell ismiyle yayımladı. Hayvan Çiftliği adlı politik taşlamalarla dolu bu kitabı, 1917 Rus Devrimi’ne ve Sovyetler Birliği’nin Stalinci dönemine kadar uzanan sürecin bir kritiği... Yayımlandığı günden bu yana, 20. yüzyılın e...

Bütün Şiirleri - Sabahattin Ali
"Döndüm daldan düşen kuru yaprağa Seher yeli dağıt beni kır beni Götür tozlarımı burdan uzağa Yârin çıplak ayağına sür beni..." Edebiyatımızın en üretken yazarlarından Sabahattin Ali’nin tek şiir kitabı olan DAĞLAR VE RÜZGÂR ile diğer yayın organlarında yayımlanmış olan tüm şiirlerini özenli bir çalışmayla bir araya getirdiğimiz bu yapıtla onun yaratıcı ve çok yönlü kalemi önünde bir kez daha saygıyla eğiliyoruz...

Özgürleşebilmek
İnsan ancak kendinden başka kimseye benzemek istemediğine karar verdiğinde özgürleşir... Özgürlük, özgünlüktür... Kendi gibi olabilme cesareti gösterebilen korkusuzların parmak izidir... Dilediğini yapabilmek değil, ne dilediğinin farkında olmaktır. "Başkası ne der?" kaygısıyla yaşamak yerine, başkası için yaşamaktan, vazgeçebilmektir. Kaybetme korkusundan arınmak değil, kaybetme ihtimaline rağmen cesaret göstermektir. Göze almak değil, gözden çıkarabilmektir özgürlük... Ve özgürlük, doğuştan kazanılmış bir haktır. Hiç kimse özgürlük hakkını sonradan öğrendiği korkulara, kaygılara, şüphelere ve değersizliğe feda etmemelidir. Uluslararası çok satanlar listesinde haftalarca bir numara olan, Türkiye’de de yüz binlerce okura ulaşmayı başaran VAZGEÇEBİLMEK ve SEVEBİLMEK kitaplarının yazarı Guy ...

Görülmemiş Mektuplar
"Yıllar içinde uzaktakilere, gideceğim yerlerdeki kendime, bırakılanlara, bırakılamayanlara çok mektup yazdım. Çok mektup kaybettim. Çok mektup bekledim. Sahaflardan çok mektup topladım. O mektuplarda yazılanlara çok ağladım. Çok mektup yırttım, çok mektubu buruşturup attığım çöplerden topladım. Çok yabancıyla mektup sayesinde tanıştım. Çok sevgiliden mektupla ayrıldım ama mektuptan hiç ayrılmadım. Mektup yasaksızlıktı. Mektup yalansızlıktı. Mektup vazgeçmeyişti. Mektup iki uzak noktayı bağlayan yakınlıktı. Yaşadığımızın deliliydi, mektup." Hazal Yılmaz, Görülmemiş Mektuplar’da, 748 yıl ile basın cezasında dünya rekoruna sahip babasıyla 10.5 yıl boyunca tanışmasının aracı olan mektuplarla başlayan çocukluk yıllarından, hayatının son dört yılını geçirdiği bir metropole, Londra’ya bizi yolcu...

Yeni Kristal Dünya
Bilimkurgu türünün ilk örneklerinden biri kabul edilen Yeni Kristal Dünya ilk kez Türkçede Margaret Cavendish’in, genç bir kadının başka bir dünyaya yolculuğunu ve burada karşılaştığı ütopik toplulukla yaşadığı deneyimleri anlatan kitabı ilk kez okurla buluştuğunda tarihler 1666 yılını gösteriyordu. Feminist bir bakış açısıyla yazılmış ilk ütopya örneklerinden sayılan bu öncü metin, edebi bir eserde "paralel dünyalar" kavramıyla da ilk kez karşılaşmamızı sağlıyor. Sıra dışı bir zihnin ürünü bu kitap, okurunu bugüne kadar bildiğimiz kurmaca dünyaların çok daha ötesine götürmeyi vadediyor.

İstanbul'un Son Yılanı Nasıl Öldü?
Birbirinden ilginç onlarca karakter, tarihin belirli bir döneminde aynı mahallede bir araya gelmişler ve duyanların zihinlerini zorlayacak, yüzlerini güldürecek, kalplerini titretecek gerçeküstü hikâyelerin de bizzat kahramanı olmuşlar. Evvel zamanların, gerçek hayallerin, olaylı gecelerin, macera dolu gündüzlerin, hayalperest çocukların, hatırı sayılır hatıraların hikâyesi; İstanbul’un bir köşesinde, kimsenin fark etmediği bir zamanda hayat buluyor. Murat Nedim, bizi kendi mahallesinde eşsiz bir yolculuğa çıkarıyor.

The Time Machine
What if time wasn’t just something we moved through, what if we could travel through it? In The Time Machine, a brilliant and eccentric scientist shatters the limits of reality by inventing a machine that journeys through time. Thrust far into the distant future, he encounters a world both beautiful and haunting—where humanity has evolved into something entirely unfamiliar. H.G. Wells’s groundbreaking classic is reborn in this fully modernized adaptation, bringing the timeless questions of progress, civilization, and human nature to a whole new generation. A thrilling blend of adventure and philosophy, The Time Machine is as thought-provoking now as it was over a century ago.

Hayatın Anlamı Onun Bizden Ne Beklediğinde Saklıdır – Viktor E. Frankl
“Yaşamak için bir nedeni olan kişi, hemen her ‘nasıl’a katlanır.” – Nietzsche İkinci Dünya Savaşı olanca karanlığıyla bastırdığında milyonlarca insan acı dolu günlere mahkûm edildi. O insanlardan birisi sadece hayatta kalmanın ötesine geçti. Bu kişi Viktor E. Frankl’dı. Frankl’ın hikâyesi, yalnızca bir yaşama tutunma öyküsü değil. O, acının içinde dahi insan olabilmenin, bir amaçla ve onurlu bir şekilde yaşayabilmenin mümkün olduğunu bizlere kanıtladı. Nazi kamplarının dehşeti altında, sevdiklerini kaybetmiş, özgürlüğünden mahrum edilmiş biri olarak, insanın elinden alınamayacak tek şeyin “tutumunu seçme özgürlüğü” olduğunu bize gösterdi. Özgürlüğüne kavuştuktan sonra logoterapi ekolüyle tüm dünyada milyonlarca insana umut oldu. Viktor E. Frankl’ın çağrısı bugün anlamsızlık çağında bir ışı...

Sonsuza Açılan Yol Benliğimizin Ötesindedir - Emmanuel Levinas
“Özgürlüğün önündeki en büyük engel, ölüm değil acılardır.” Elinizde tuttuğunuz kitap Levinas’ın derin felsefesine giriş niteliği taşıyor. Kendi sınırlarımızı aşmak, ötekine açılmak ve hakiki manada insan olmanın anlamını keşfetmek için bir yolculuk sunuyor. Modern hayatın kalıpları arasında sıkışan insan, gerçekten kendini bulabilir mi? Farklılıkları yok sayan, bireyleri birer istatistik ya da araç olarak gören sistemler, insanın hakikatine ulaşabilir mi? Emmanuel Levinas, işte bu soruların peşinden giden bir düşünür. Levinas’ın bakış açısıyla, farklılıklara, etik sorumluluğa ve birbirimizi anlamaya dair perspektifinizi değiştirmeye hazır mısınız?

Kitaptaki Sır
Melek, Elif, Uğur ve Ali... Bu dört arkadaş, hayal gücünüzün sınırlarını zorlayacak macera dolu bir yola atılıyorlar. İşleri çok zor; çünkü yolda yaralanan bir habercinin taşıdığı mektubu cepheye ulaştırmak zorundalar, üstelik gidecekleri yerde Mustafa Kemal’le karşılaşma ihtimalleri de var. Sizce mektubu sahibine ulaştırmayı başarabilecekler mi? Mustafa Kemal’i yakından görebilecekler mi?

Hacı Bektaş Veli Kuvvetini Mazluma Değil Zalime Kullan
“Her ne ararsan kendinde ara...” Anadolu’nun derin yaralarını sevgiyle iyileştiren bir bilge, çağların ötesine ışık tutan bir yol gösterici: Hacı Bektaş Veli. Çok satan Var mısın ki Yok Olmaktan Korkuyorsun kitabının yazarı Mesud Topal bu kitabında Hacı Bektaş Veli’nin derin tasavvuf öğretilerini, halkın gönlünde kök salan sözlerini ve insanlığa armağan ettiği evrensel değerleri keşfetmeniz için bir anahtar sunuyor. Moğol istilalarının karanlığında dahi bir umut meşalesi yakan bu büyük düşünürün hikâyesi, size büyük ilham verecek. Sayfaları çevirdikçe sadece bir tarih yolculuğuna çıkmayacak, kendi içdünyanızın derinliklerine de ineceksiniz. Bu kitap, yüzyıllar öncesinden gelen bir sesin, günümüzün karmaşasına rehberlik eden bir çağrının hikâyesidir. Kendini anlamak ve hakikati bulmak istey...

Kendi Hikayeni Yazmak İster misin
Çocukların fikirleri muhteşem! Her çocuk kendi bakış açısına göre kitaptaki boşlukları dolduracak ve üzerinde ailece konuşma fırsatı bulacaksınız. Çocuklar bu kitap aracılığı ile kaybettikleri güçlerini yeniden elde edip özgüven kazanacaklar. Okurken eğlenmek garantilidir.☺ Uzman Klinik Psikolog Selin Kalabaş

Felsefeden Doğan Yaşam
Mutsuzluk ahlaksızlıktır. Düşünen, acı çeken ve arayan insan için zor bir çağdayız. Bir kesim içinse yaşamak sadece yaşayıp gitmekten ibaret. Yaşam, sadece geçimimizi, sağlığımızı, varlığımızı sürdürmek için çabaladığımız süreçlerden ibaret olduğunda ne kadar da dar, basık ve boğucu... Peki öyleyse nasıl yaşamalı? İnsan sadece zihniyle yaşamaz, bedeniyle, duygusuyla ve çevresiyle yaşayan bir bütündür. Bu bütün insana can denir, insan canıyla yaşar, canıyla düşünür. Mutlu olmak, can olmaktır. İçimizdeki daimonun, o insanüstü gücün iyi olmasıdır. Mutluluk bir karakterdir, gelip geçici bir hal değildir. Felsefenin doğduğu topraklarda bütünlüğe saygı vardı, felsefe kutsal olana duyulan saygıdan doğdu, her şeyden önce varolan o ezeli güçten… Bu felsefi söyleşide felsefeci, akademisyen, şair ve ...

Beden İmgesi
Arka Kapak Yazısı: Algınızı değiştirin, yaşam kalitenizi artırın! Aynaya baktığınızda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Görünüşümüz, kişiliğimizi ne kadar yansıtıyor? Medyanın ve toplumun dayattığı güzellik standartları algımızı nasıl etkiliyor? Kadınlar ve erkekler olarak bedenimizi gerçekten olduğu gibi kabul edebiliyor muyuz? Dış dünyaya yansıttığımız görüntümüz ile içdünyamızda hissettiğimiz beden arasındaki fark, modern toplumun en büyük ikilemlerinden biri haline geldi. Anjelika Şimşek'in kaleme aldığı Beden İmgesi bu soruları ve daha fazlasını mercek altına alarak beden algısının derinliklerine iniyor. Bireylerin kendi bedenlerine dair algılarını nasıl şekillendirdiklerini ve bu algıların ruh sağlığı üzerindeki etkilerini detaylandırıyor. Özellikle son yıllarda artan beden imgesi...

Yalnızca Umutsuzların Hatrı İçin Bize Umut Verilmiştir-Walter Benjamin
“Düşman kazanacak olursa, ölüler bile payını alacak bundan.” Yirminci yüzyılın en etkili düşünürlerinden biri olan Walter Benjamin, sanat, kültür ve siyaset teorilerine getirdiği devrimci bakışla Batı dünyasının düşünce yapısını temelinden sarsmıştır. Nazizm’in karanlık günlerinde yaşamış, entelektüel mücadelesini ölümüne kadar sürdürmüş bu büyük filozof, modern toplumun kültürel ve politik yapısını sorgulayan eserleriyle zamanını aşan bir vizyonerdi. Benjamin’in hayatı, eserleri, düşünsel mirası ve onun kültür teorisi üzerine yaptığı en önemli katkılar ekseninde ele alınan bu çalışma sanat ve siyaset arasındaki ilişkiyi yeniden düşünenler için bir başucu kitabı.

Güçlü Kişi Gürültü Çıkaran Değil, Sessizce Konuşup Sorunları Tanımlayarak Çözebilen Kişidir
“RUHSAL SORUNLARIN ALTINDA BİLİNÇTE YA DA BİLİNCE ÇOK YAKIN KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN ÇOK SAYIDA DÜŞÜNCE SORUNU VARDIR.” Yaşama ve kendimize ilişkin kurallarımızın işe yaraması için, bunlar daha gerçekçi ve doğru, daha az benmerkezci ve daha esnek olacak şekilde yeniden şekillendirilmelidir. Kuralların yanlış, zararlı ya da uygulanabilir olmadığı keşfedildiğinde, repertuvardan çıkarılmaları gerekir. Benmerkezcilik abartıldığında ve muhtemelen genomumuzda da temsil edilen sevgi, empati ve fedakârlık gibi sosyal özelliklerle dengelenmediğinde bir sorun teşkil eder. İlginç olan, başkalarında görünce hemen fark ettiğimiz benmerkezciliği kendimizde olduğunda çok azımız fark ederiz. Türün hayatta kalmasının bedeli ömür boyu sürecek bir rahatsızlık olabilir.

Ellerinle Bana Baharlar Getir
Büyük zaferler cesur mücadelelerin ardında gizlidir. Zorluklarla dolu bir dünyada hayata gözlerini açan Yılmaz Yiğit, askerlik mesleğine gönül verdi. Vatanını savunurken iki kolunu, bir bacağını ve bir gözünü kaybetti. Doktorlar ona bir daha yürüyemeyeceğini söylese de imkânsızı başardı. Hayata tutunuşu, azmi ve vatan sevgisiyle herkese örnek oldu. Cesaretin, direncin sembolü haline geldi. Bu kitap, acısını umut ve zaferle taçlandırıp tüm zorluklara rağmen ayağa kalkmayı başaran bir yiğidin ve onun çabasına, vatan sevdasına âşık olup onunla evlenen bir kadının yolculuğunu anlatıyor. Onların hikâyesi pes etmemenin ve gerçek aşkın gücünün kanıtı.

Moda Psikolojisi
Türkiye’nin ilk moda psikoloğu Mutlu Barış, yine Türkiye’de yazılmış kurgu olmayan, ilk Moda Psikolojisi kitabına imzasını atıyor ve insan-kıyafet ilişkisini, giyim ve ruh hali arasındaki ilişkiyi, giyim terapisini ve kıyafetlerin üzerimizdeki gücünü okurlarına sunuyor. Mutlu Barış, İtalya’da moda eğitimi almış bir psikolog ve terapisttir. İlk kitabı “Giyim Terapisti” bir moda psikoloğunun hikayesini anlatıyordu ve bir moda psikoloğunun yaptığı işe dair bir içgörü sunuyordu. İkinci kitabı ise, kıyafetlerin gücü, giyim terapisi ve gardrobunuzun size anlattıkları gibi konuları ele alan, moda psikolojisine bir giriş niteliğinde. Eğlenceli, ilgi çekici ve okumaya değer bir kitap. Sayfalarını açın ve Uzman Mutlu Barış’ın ellerinden, moda psikolojisi dünyasına adım atın.Prof. Jamie Hacker Hughes...

En Çok Anlamak Yoruyor Bizi
ANLAMAYA ÇALIŞMAK, ARTIK HAYLİ YORUCU BİR ÇABA, ANLAŞILAMAMAKSA KIRICI... İnsanları anlamaya çalışarak kendimizden birçok şeyi feda ediyoruz. Bunun sonunda ise yıpranan, hayal kırıklığına uğrayan hep biz oluyoruz. Çünkü en çok anlamak yoruyor bizi... Bu kısacık hayata başkalarını memnun etmeye gelmedik. Peki ne yapmalıyız? Kendi özel alanımızın etrafını güçlendirmeli ve en yakınlarımız bile olsa o alana kimseyi sokmamalıyız. Her insanın kendi içinde kendine ait bir sığınağı olması gerekli. Çünkü bu hayatta ne yaşarsak yaşayalım yine en sonunda kendimizden başka kaçacak yerimiz yok. Bu bencillik değil tam tersine kişinin kendi özsaygısının farkında olup, hayatına kendisinin yön vermesi demektir. Bu kitap ne başkasını anlamanın yollarını sunuyor ne de anlaşılmak için nasıl bir mücadeleye gir...