
DESTEK ATÖLYE - VAZGEÇEBİLMEK
Bircan Yıldırım Tarih: 31.10.2021 Saat: 20:00-21:30 Burak Öge Tarih: 01.11.2021 Saat: 20:00-21:30 Adil Yıldırım Tarih:02.11.2021 Saat: 20:00-21:30 Nuray Sayarı Tarih: 03.11.2021 Saat: 20:00-21:30 Bülent Gardiyanoğlu Tarih: 04.11.2021 Saat: 20:00-21:30

Kıssa, Hisse, Rock’n Roll
Geçmişten günümüze, ünlü rock yıldızlarından samimi itiraflar, keyifli sözler, zekice önermeler ve unutulmaz aforizmalar…

Patience
En İyi Özgün Senaryo dalında Oscar’a aday gösterilen Ghost World'ün (Hayalet Dünya) yazarı Daniel Clowes'un son eseri.Patience, şiddetli yıkımlardan en derin kişisel hassasiyetlere uzanan; yazarın kendi eserlerine özgü, olağanüstü bir incelikle yol alan saykodelik bir bilim-kurgu aşk hikayesi.Bu 180 sayfalık, tamamı renkli orijinal grafik roman, Daniel Clowes’a hayatının en canlı ve nefes kesici sayfalarından birkaçını çizme ve şimdiye kadarki en merak uyandırıcı, şaşırtıcı ve etkileyici öyküsünü anlatma fırsatı tanımış. Baştan sona tamamı renkli illüstrasyonlarla kaplı.“Clowes kendisini ortaya koyabilen, özgün bir yazar. Patience bilim kurgunun hakkını veren nadir bir zamanda yolculuk öyküsü.”- Guillermo del Toro"Zamanın içinde ustalıklı bir renk şöleni"- Independent"İnsanı derinden etkil...

Sıradışı Bilgiler & Hikayeler
• Sizce ortalama bir kurşunkalem kaç kilometre yol çizer? • Solakların, sağ ellerini kullananlardan 9 yıl daha az yaşadıklarını biliyor muydunuz? • Kemikleri çok ince olduğu için yürüyemeyen hayvan hangisi? • 1737’de naaşı nakledilen Galilei’nin, taşıma sırasında düşen parmakları, dişi ve omuru, dâhiden bir hatıra saklamak isteyenler tarafından çalınmıştır desek inanır mısınız? • Kaju olarak bilinen çerezin aslında kaju meyvesinin sapı olduğunu biliyor muydunuz? • Charles Darwin’in tekerlekli ilk ofis sandalyesinin mucidi olduğunu söylesek ne dersiniz? • Büyük filozof Schopenhauer’in hayatı boyunca hep aynı gazeteyi okuduğunu duymuş muydunuz? • Hangi bilim insanının hâlâ radyoaktif haldeki çalışma defteri saklı tutuluyor dersiniz? • Yeşilçam’ın ilk transseksüel oyuncusunu tanıyor musunuz? ...

Nereye Konacağını Bilemeyen Kuş Gökyüzünde Esirdir
Bu bir kaçak dövüş hikâyesi... Hem de insanın kendi kendiyle yaptığı, bilinmezliklerle, gizemlerle, sorularla ve cevapsızlıklarla dolu bir kaçak dövüş... Saklanmaktan yorulmuş olanlar için yazılmış bir hikâye... Kurgu gibi ama hakikat... Bilmeye hazır olanlar için kurgulanmış küçük sırlara ışık tutuyor. Hayır, ışığa bakma göremezsin. Işığa bakanların hepsi kör oldu. Feneri nereye tuttuğuma bak. İşte orası esaretini sonlandıracak olan yer. Orası huzurla konabileceğin yer. Orada kanat çırpmak zorunda değilsin artık. Unutma ki nereye konacağını bilmediğin sürece özgür sayılmayacaksın. Kanatların sahte bir özgürlük için açılmış olacak gökyüzünde. Ta ki sen yorulana kadar... İşte o zaman nereye konacağını öğrenmek zorunda kala

Karanlıktan Yağan Kar
"Bir yazarın, yazdığı edebiyat eseri üzerine, örneğin romanı, kısa öyküsü, şiiri üzerine konuşması, o eseri yıpratmaktan başka bir işe yaramaz. Bir yazar, felsefe, sosyal bilim, doğabilimi gibi alanlarda yazdığı kuramsal eserler üzerine konuşabilir, o eserde anlatılmak istenen şeyi özetleyip, açıklayıp, gerekçelendirebilir. Kuramsallık zaten bunu gerektiren bir şeydir. Öte yanda, bu eserde söz konusu olduğu gibi, bir edebiyat eseri felsefi düşünceleri içerse bile, bu eser üzerine konuşmak anlamsızdır. Bu konuda söylenebilecek tek şey vardır, o da 20. yüzyılın en önemli filozoflarından biri olan Ludwig Wittgenstein’ın söylediği bir sözdür: Üzerine konuşulamayan şey konusunda susmak gerekir." Örsan K. Öymen Prof. Dr. Örsan K. Öymen, Lisans ve Doktora derecelerini Orta Doğu Teknik Üniversites...

Eğitimde Çöküş
Türk eğitim sistemi laik ve bilimsel kimliğine 1924’te kabul edilen Tevhid-i Tedrisat düzenlemesi ile kavuşmuştu. 1950’lerden itibaren laik eğitimden uzaklaşma çabaları başladı. 2000’li yıllara kadar çeşitli iniş ve çıkışlarla hırpalanan ve toparlanan laik eğitim sistemine son ve en ağır darbe 2012 yılında çıkartılan 4+4+4 eğitim yasası ile vuruldu. İnanç eksenli ve piyasacı eğitim anlayışı, sistemin çöküşünü beraberinde getirdi: İmam-hatiplerin orta kısımlarının açılması ve türbanın ilköğretime kadar inmesi Sözde "seçmeli" din dersleri ile tüm okulların imam-hatipleştirilmesi 5 yaşını yeni bitiren çocukların okula ve çok erken yaşta din eğitimine başlatılması Evrim teorisinin derslerden çıkartılması ve bilim yerine inancın tüm derslerin içine yedirilmesi Dini vakıf ve cemaatlerin yapılan ...

Hadimi
Bir berat bestesiydi. Titreten, terleten, bürdesini çıkartıp attıran sual... Yılların ilmi birikim ve tecrübesine yaslanarak icazetname vermiş olduğu talebelerini, anlık bir hafıza taramasından geçirdi. Zihnindeki ilk isim belliydi aslında... Hıristiyan bir müsteşrikin karşısına çıkacak olan İslam âlimi aynı zamanda Hıristiyanlığı da çok iyi bilen; kıvrak, kuşatıcı bir zekâya sahip olmalıydı... Sultan III. Ahmet’in gözlerinin ta derinlerine baktı... "Evet sultanım!" dedi. "Üç buçuk talebem vardı ki gözbebeğim oldular. ‘Buçuk’ dediğim talebem ilmine ilim ekleyerek büyük bir âlim olma yolundadır." III. Ahmet’in gözleri bir berika gibi parıldadı. "Kimdir bu âlim Kazabadi?" dedi. "Ebu Said El Hadimi... ‘Hadimli Mehmet Efendi’ diye anılır. Konya’nın Hadim kazasındandır." "Kazabadi! Kazabadi! Ko...

Nokta
"Hayal, kaderin henüz yeşermemiş tohumudur. Hiç kimsenin onu sizden çalmasına izin vermeyin." Bazen, nokta koymak gerekir... Hayatındaki bir insana, bir aşka ya da bir düzene. Sen de illa ki bir nokta koymuşsundur günün birinde, seni üzene. Belki çok üzülsen de, bitirmişsindir o cümleyi. O cümledeki sevgiyi ya da kişiyi. Hatta içlerinden kimileri sana kibirlenmiştir bile "Senden büyüğüm, senden güçlüyüm, senden iyiyim" vs. vs. diye. Aldırma onlara ve asla unutma, hiçbiri senin koyacağın nokta kadar güçlü değildir asla. Unutma, nokta da küçüktür ama cümleyi bitirir. Biten şeyler için de kendini üzmekten vazgeç ve üzülme artık, neden bitti diye. Onlarla yolculuğunuz buraya kadarmış. Artık gülümse... Ve asla aklından çıkarma: Nokta koy

Asi Delikanlılara Uykudan Önce Hikayeler
Alan Turing - Albert Casals - Albert Einstein - Albert Espinosa - Andre Agassi - Antoine de Saint-Exupéry - Barack Obama - Bill Gates - Bobby Fischer - Charles Darwin - Che Guevara - Dalay Lama - Félix Rodríguez de la Fuente - Haile Gebrselassie - Harry Houdini - Harvey Milk - İkbal Mesih - Isaac Newton - Jacques – Yves Cousteau - Jamie Oliver - John Lennon - Jules Verne - Kelvin Doe Kílian - Jornet Leonardo Da Vinci- Lili Elbe - Lionel Messi - Louis Braille - Ludwig Van - Beethoven - Mahatma Gandhi - Martin Luther King - Mesud Hasani - Nelson Mandela - Nikola Tesla - Oskar Schindler - Paul Poiret - Pedro Duque - Primo Levi - Rudolf Nureyev - Roald Amundsen - Sebastião Salgado - Shigeru Ban - Stephen Hawking - Steve Irwin - Steven Spielberg - Tenzing Norgay -

Maç
Amatör bir boksör olan Jack London’ın kaleminden aşka ve boksa dair küçük ama etkileyici bir roman! İşçiliğinin yanı sıra akşamları paralı dövüşlere çıkan, tüm kasabanın sevgilisi genç Joe ve küçük yaşta anne-babasız kalmış, güzelliği ve içine kapanıklığıyla herkesin hem merak ettiği hem de hayranlıkla baktığı Genevieve’nin ilk görüşte başlayan aşkının arasına sadece bir "maç" girebilmektedir. Joe, sevdiği kadın için bundan vazgeçmeye ve son bir maça çıkmaya karar verir... Döneminin sınıfsal ve ahlaki yapısını bir resim gibi yansıtan bu roman, Olaylar Boksörün Pazı Sarmasını Yemesiyle Başladı kitabıyla bilinen Giray Kemer’in çevirisi ve keyifli önsözüyle Karakarga Yayınları’nda.

Balkondan Düşen L
"Yaşantı" kelimesini bulan şairi bilir misiniz? Peki, Yavuz Zırhlısı’nın büyük şair Nâzım Hikmet’in hayatındaki yerini? Hangi ünlü şair, komşu bahçelere dalıp erik çalardı? Düdüklü tencerede şiir kaynatanlar, karnında güneşi taşıyan ressamlar, boksör şairler ve çok daha fazlası tarihin tozlu sayfalarından kopup Balkondan Düşen L’de bir araya geliyor. Nâzım Hikmet’ten Orhan Veli’ye, Can Yücel’den Edip Cansever’e, Prévert’den ve Cézanne’a, Ahmet Zeki Kocamemi’den Bedri Rahmi Eyüboğlu’na, Flaubert’ten Van Gogh’a bir anılar ağı örüyor Fatin Hazinedar. Bu anılarda, ilginç rastlantı ve olaylarda, iz bırakmış sanatçılar birbirine öyle beklenmedik bir şekilde değiyor, öyle anlarda birbirlerinin kaderini değiştiriyor ki şaşkınlığınızı gizleyemiyorsunuz. Elinizdeki kitabı okuduktan sonra edebiyat ta...

Bırak Sokaklar Anlatsın Bizi
Bu kitap İstanbul’un öteki yüzünü, hepimizin içinde yuvarlandığı keşmekeşi, bozulan siluetimizi, kaybolan değerlerimizi, her biri bir roman olamasa da iyi bir romana konu olabilecek hikâyelerle sokağın karakterlerini anlatıyor. İstanbul... Vedat Türkali için kirli yüzlü çocuklar ve karanlık sokaklar, Nâzım için hasretle ulaşılmak istenen limandır. İstanbul... Andersen’in masalına gözyaşı sokabilen, Yaşar Kemal’i Galata Köprüsü’nün altında kartonların üzerinde yatıran, en namlı kabadayıları dişleri arasında çiğneyen, imparatorlukların hatırasını sırtında taşırken bir de müteahhitlerin yükünü ensesiyle kaldıran şehir... Bu şehir elbette ki herkese her şeyi yapabilir.

Uykusuzlar
Bu kitabı okuduktan sonra rüyalarınıza bir daha eskisi gibi bakamayacaksınız. Gülşah Elikbank bakışını, gönlünü gerçeğin görünmez yanlarını da içinde taşıyan fantezinin, uçsuz bucaksız, bereketli topraklarına çevirmiş yetenekli bir yazar. Bizde pek gelişememiş olan fantastik edebiyatın göz dolduran, hızla parlayan yıldızlarından. Elikbank, yeni romanı Uykusuzlar’da rüyalara eğiliyor. Gerçek ya da düşsel roman kahramanlarını aşkları, çelişkileri, açmazları, olağan ya da olağandışı rüyaları, rüyasızlıkları ve insanlığı tehdit eden sorunlara çare arama çabaları temelinde anlatıyor. Romanın özeti ve sorduğu evrensel değerdeki soru ise şu: Hepimiz aynı rüyayı görebilsek, dünya daha güzel bir yer olabilir mi? -İnci

Güle Güle Kötü Kız
"Ölülerin de yarım kalmış işleri olabilir..." On altı yaşındaki Echo Stone, karanlık bir odada soğuk terler içinde uyanır. Nerede olduğu ya da oraya nasıl geldiği hakkında hiçbir fikre sahip değildir. Fakat çok geçmeden, sorunlu çocuklarla dolu bir yetimhane olan Aradaki Ev’de olduğunu öğrenir. Oysa o bir yetim değildir ve ailesi hayattadır... Echo, bunu herkese açıklasa da onu kimse dinlemez. Korku ve gerilim dolu bu yolculuk sizi bir girdaba sokarken tüyleriniz ürperecek.

Sırça Köşk
"Alakasız ve bıkkın bakışlarını denizin kırışıksız çalkalanan yeşil yüzünde gezdirirken, tam karşısında, birkaç yüz metre ilerde, beyaz bir gemi gördü. Arkaya doğru yatık bacasından hafif dumanlar çıkan ve maden kısımları güneşte sapsarı parlayan bu ince uzun gemi, keman baş pruvasının zarif bastonunu Sarayburnu’na doğru uzatmış, kımıldamadan duruyor, bayrağını Kızkulesi’nin önünde dalgalandırıyor, bu haliyle, gagasını ileri doğru uzatıp kuyruğunu çırparak suların üstünde dinlenen beyaz bir martıya benziyordu." İlk olarak 1947 yılında yayımlanan ve 1980 darbesi sonrasında toplatılarak yıllar yılı okuyucuyla buluşmak için tozlu depolarda sararmaya yüz tutan Sırça Köşk, Sabahattin Ali’nin öykü-masal karışımı hicivlerinden oluşan bir başyapıttır. Kitabın neden toplatılmış olduğunu açıklayan e...

Kürsü
Sözler, savaşlar başlatacak ve savaşlar bitirecek kadar güçlüler. Nasihat ya da ibret çekmecelerimize girebildikleri gibi; hayatımızın akışını değiştirebilir, hikâyenin sonunu en başından belirleyebilirler. İnsanlığa armağan edilmiş devrimlerde de, onun hayatını karartan savaşlarda da, belagatin ve hitabet yeteneği olan Hitler, Castro, Atatürk, Martin Luther King Jr. ve Gandi gibi liderlerin parmağı var. Hayatı güzelleştiren şarkıların, romanların, filmlerin, icatların ve öğretilerin de ardından, elinden alınan çocukluğunun elinden tutan Michael Jackson, ailesinin garajındaki iki kişilik şirketi dünya devi haline getiren her zaman "aç ve budala" Steve Jobs çıkıyor.

Son İnsan
Havada içimize çekmeye korktuğumuz bir koku var sanki. Ne kadar engel olmaya çalışırsak çalışalım dört bir tarafımızı sarmış yoğun bir etkinin altındayız. Her yeni gün bir önceki günden farksız... Her sabah sıcak yatağımızdan kalkıp, teknolojinin getirdiği nimetlerden faydalanmak yerine, o teknolojinin yarattığı hızın köleleri "sıradan insanlar" olarak yollara düşüyoruz. Kendimizi anlatamıyor, derin bir yalnızlık ve mutsuzluk duygusu içine hapsoluyoruz. Peki neden? Halbuki en iyi bildiğimiz sorulardan cevaplamaya başlamıştık biz hayatı. O üç yanlış bir doğrumuzu götürmeseydi her şey çok başka olur muydu bizim için? İnsanın, kendini kutsal saydığı alanlardan çekildiği gri bir dönemdeyiz. Dijitalleşmenin içinde barındırdığı yas çağrısı da bu yüzden var. Küreselleşme tecrübesi, dijitalleşmeni...