Yine Öyle Hissetiğinde
"Cem Güventürk, çizgisiyle ve mizahıyla yeni bir üslup buldu, bildiğimiz karikatür tanımının üstünü çizdi; kendi renkleriyle boyadı… Her karikatürü bir rüya sahnesi gibi. Bu rüya karelerinde hüzünlü şapşallar, kafası karışık aşıklar, kalp kırıklığı yaşayan şaşkınlar, anlaşılmayan ruhlar, yanlış hesaplaşmalar, umutsuz eşyalar, tatlı yalnızlar, gıcık tespitler ve sıcacık vicdanlar var. Sadece kendi beynini değil, sizinkini de işin içine katıyor. Kolayca katlanamayacağımız ayrıntılara gülerek, eğlenerek bakabilmek için var Cem’in karikatürleri." – Selçuk Erdem
Yol Arkadaşım Havaalanı Yazıları
20 ülke. 40 Havaalanı kapısı. 64 yol hikayesi. Gündüz Vassaf, bize gitmediğimiz diyarları, duymadığımız masalları anlatıyor; heyecan verici yol öyküleriyle sarıp sarmalıyor, yoldaşımız oluyor. Kurguyla gerçeğin iç içe geçtiği yazılarında bizleri de peşinden sürüklüyor. Onunla birlikte aynı gün içerisinde farklı ülkelerin farklı havaalanlarında buluyoruz kendimizi. Dünyanın yirmi farklı ülkesine uğurluyoruz bazen sevdiklerimizi, bazen de uğurlayanın yokluğu kıvrandırıyor bizi. Altmış dört yazıda, yazarla birlikte açtığımız kırk havaalanı kapısında kah mekanların mimarisini sorgularken buluyoruz kendimizi, kah hayaller kurarken… Kitaptaki yazılarla bir zamanların hanları, bugünün havaalanlarına bambaşka bir gözle bakacaksınız. Belki de anısız olduğunu düşündüğünüz bu mekanların nice an ve an...
Irmina
BİR MODERN TARİH HİKÂYESİ 1930’ların ortasında, Irmina adlı genç ve hırslı bir Alman, Londra’ya yerleşir. Bir kokteylde, Oxford’a giren ilk siyahi öğrenci olan ve tıpkı Irmina gibi kendi bağımsız varlığını yaşamaya çalışan Howard Green ile tanışır. Ancak ilişkileri, Irmina’nın Hitler Almanyasına dönmek zorunda kalması yüzünden beklenmedik bir şekilde sonlanır. Savaş çıkıp Howard’la iletişimi tamamen kopunca, Irmina aradığı refaha kavuşmak için hayallerinden vazgeçmekten başka çaresinin kalmadığını anlar. Barbara Yelin, ödüllü çizgiromanı Irmina’da gerçek bir hikâyeye dayanarak olaylara geniş açıdan bakabilmeyi başarıyor. Eşsiz bir sanat eseri olan bu eser, savaş zamanı Almanyasının baskıcı atmosferini mükemmel bir şekilde yansıtıyor ve şu can alıcı sorunun izinden gidiyor: Hayaller kuran, ...
O Sırada 2
Keşke bir buldozerim olsaydı. Buldozerim olsaydı sabahları işime buldozerimle giderdim. Yol üstünde oturan iş arkadaşlarımı da buldozerin kepçesine toplardım. Onlar kepçede kahvaltılarını ederken, ben onlara buldozerin teybinden müzik açardım, güne güzel başlardık, ekip ruhumuz pekişirdi, birlik duygumuz kuvvetlenirdi. İşe varınca da işyerini yıkardım buldozerimle. Un ufak ederdim duvarlarını, kirişlerini yamulturdum, pencerelerinin üzerinde demirden paletlerimle dolaşıp camlarını tuzla buz ederdim.
İşte Hayat!
Korona virüs salgını bir travma yarattı mı? Zaten onlarca sorunla mücadele etmekte olan ev kadınları, ev işçileri, çalışan kadınlar, anneler, evden çalışan babalar, çalışan ve/veya okuyan gençler, yaşlılar, öğrenciler, LGBTİ+ bireyler; pandeminin yarattığı yıkımla nasıl başa çıkıyor? Kırılgan dengeler ve büyük özverilerle zordan yürütülmeye çalışılan hayatlar, bu süreçte en çok neresinden yaralanıyor? Özgün Biçer ve Ece Öztan, nokta vuruşu röportajlarla pandeminin derinden sarstığı hayatlarla buluşuyor, sarsılan dengelere mercek tutuyor ve soruyor: HAYAT EVE SIĞDI MI?
Yalnızlığın Kitabı
Yalnızlık için "çağın hastalığı" diyorlar. Peki öyle mi gerçekten? Yoksa yalnızlık, Aristo’nun "politik bir hayvan" diye nitelediği kafası karışık ve her daim meşgul insanın en kadim dostu, en arkadaş canlısı arkadaşı mı? Tenhasını yitiren kentlerde kuytu bulamadığımızdan mı kendimizi yalnız hissediyoruz bu yüzyılda? Afili yalnızlıklardan sefil yalnızlıklara doğru ilerleyen eski ve büyük bir destan, yalnızlığın tarihi. Mitosun tanrılarından mitolojik kahramanlara, anti-kahramanlardan varoluşçuluğun sıradan ve sıkıcı, iç bunaltıcı karakterlerine uzanıyor. Hatta mekandan, metruktan, evden ve avludan yüzümüze yansıyan bir oluş halini alıyor. Yazardan, editörden ve okuyucudan geçiyor. Neticede farklı kulvarlardan 12 isim bir araya geliyor, insanın yatay ve dikey düzlemde yalnızlığını düşünüyor...
Hayatın Senin Elinde
İnsanın çevreye verdiği zarar, yeni ve şaşırtıcı hastalıklar, birbiri ardına gelen salgınlar ve daha pek çok sağlık sorunu olarak geri dönüyor. İşin daha da kötü yanı, bütün bunlar olurken bile ısrarla ve hâlâ sağlığının değerini bilmeyenler çok... Sağlık, ciddi bir meseledir. Ömürlerimiz uzuyor belki ama eskisine göre daha sık ve çok hastalanıyoruz artık. Bu kötü gidişata dur demenin vakti sizce de gelmedi mi? Bilin ki sağlık alanında da yeni bir dünya düzeni var bundan böyle. Bu yeni düzenin kuralları da sonuçları da şimdiden belli: Ruhunu bedenden koparanlar, aşırı hırslanarak ve hızlanarak huzuru ıskalayanlar, modern tıbbı geleneksel tıptan ayrı sananlar bundan böyle, eskisinden daha çok zorlanacaklar. Bu kitap bütüncül bir şifa yolculuğu için güçlü bir kaynak olarak hazırlandı. Dünyan...
Bir Tabu Meselesi
"Yazarlar için tabular, her zaman üzerine gidilmesi gereken konular olmuştur. Toplumun sessiz kabulü illa ki doğruyu yansıtmaz. İşte o zaman bir yazara düşen görev, vicdanın sesi olmaktır. Bu kitap da yazarlık okulu katılımcılarımızın çıkardıkları ortak bir ses olarak ayrı bir öneme sahip." – Gülşah Elikbank "Bu hikâyelerde umudun ve aşkla yazmanın izleri var. Yeni sorular sordurtma heyecanı da... Görmek ve duymak gerekiyor." – Mario Levi "Tabular, bize düşünmememiz salık verilen mor inekler gibi... İstemsizce meşgul ediyorlar zihnimizi. Üzerlerine düşünüp bir şeyler yazdığımızda ise onları adeta tasnif edip paketleyerek raflarına koymuşuz misali terk ediyorlar gündemimizi. Affetmek, başkasından çok kendimize yaptığımız bir iyilik... İyileşme sürecimizin bir aşaması. Bu iki temanın harmanl...
Tarihe Geçen Savunmalar
Onlar, yaptıkları savunmalarla, mahkeme salonlarından tüm dünyaya seslerini duyurdular ve tarih sayfalarında yerlerini aldılar. Bu davaların ortak bir özelliği vardı; esas hükmü veren yargıçlar değil, zamandı. Yasalar beni suçlu görebilir ama esas suçlu yasalar! -Sokrates Beni, tarih aklayacaktır! -Fidel Castro Bizi, bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden; hepiniz dâhil, sizlersiniz! -Deniz Gezmiş Kulaklar söylediklerimize kapalı olsa bile, biliyoruz; tarih bizi dinliyor. -Mahir Çayan Köleler, özgür olmak isteyenlerden nefret ederler. -Ulrike Meinhof Gerçeği gömmeniz boşuna. O, toprağın altında yol alıyor; bir gün, her
On İki Öfkeli Sanatçıyla Dadaizm
''Temiz fikirleriniz olsun istiyorsanız, onları gömlekleriniz kadar sık değiştirin.'' - Francis Picabia Hayal kırıklığı içinde on iki öfkeli sanatçı... On iki Dadaist! Yaşadıkları dünyaya, savaşa, topluma, yokluğa, sanata ve çaresizliğe tepkililer. Tanık oldukları hatta kendilerinin de katılmak zorunda kaldıkları dünya savaşlarının sadece mal ve can kaybına yol açmadığını, geride kalanlar üzerinde de büyük ekonomik ve ruhsal yıkımlara neden olduğunu görüp yaşayan on iki anarşist... Savaş mağduru bu asi çocuklar, yaşananlardan dolayı kırgındılar, üzgündüler. Yeteneklerini büyük bir öfkeyle sergilemek için bir araya gelmeye karar verdiler sonunda. Otoriteye karşı duracaklar, herhangi bir lidere ya da ideolojiye ihtiyaç duymadan burjuvazinin kirli sanatına meydan okuyarak o kirli sanatı yerle...
Yedi Özgürlükçüyle Kübizm
GERÇEK ZATEN VARDIR, YALANI İCAT ETMEK GEREKİR. - GEORGES BRAQUE Fotoğraf makineleri, ses kayıt cihazları, telefonlar, otomobiller, uçaklar ve bilumum icatlar peyda oldu, mertlik bozuldu. Ressamların olanı olduğu gibi resmetmelerinin hiçbir anlamı kalmadı. Fotoğraf makinelerini aşmaları gerekiyordu artık. Böylece ne oldu? Müjdeler olsun kübizm doğdu! Hareketin başını çeken Pablo Picasso, geleceğin fotoğrafçılığı ve videografisi arasında kalan ressamlara eğer hayatta kalmak istiyorlarsa resmin yeniden icat edilmesi gerektiğini söyledi. Artık yeni bir bakış açısı lazımdı hayatta kalmak için. Yedi özgürlükçü sanatçı, bu yolda devrim niteliğinde bir bakış açısı icat etti. Ömrünün ne kadar uzun ya da kısa olduğu mühim değildi. Mühim olan icat edebilme cesareti ve özgürlüğüydü. Hayatta kalmak iç...
50 Maddede Hitler ve Naziler
Hitler’in Yahudi düşmanlığı nasıl başladı? Nazi sembolü nasıl ortaya çıktı? Hitler’in ırk takıntısı, okul yılları, ilk aşkı, ressam olma hayali, arabaları, köpeği, askerlikten kaçışı, sigara karşıtlığı, vejetaryenliği, zayıflıkları, kompleksleri… Nazilerin sanat yağması, ilk Nazi köy enstitüleri, Nazi mimarisi… Yahudi, Çingene, zihinsel ya da fiziksel engelli milyonlarca insanın kanıyla büyüyen bir canavar ve onun eşlikçileri, tarihe bıraktıkları devasa mezarlığı nasıl kazdılar? Adolf Hitler’in çocukluğundan ölümüne dek kendisiyle birlikte büyüyen hırsı, nefreti, zevkleri, alışkanlıkları, hali tavrı ve sadık piyonları, 50 maddeye dizildiler ve ortaya özet niteliğinde bir tablo çıkardılar.
Beni İçinden Sev
Kimsenin bilmediği bir şarkısın. Bana kendini öğret. Başka hisleri başka insanlarda değil de hepsini sende tüketmek isterim çünkü ikimiz başkayız, kimsenin bilmediği bir başka dünyayız. Bakma sen bu kalabalığa, bu dünya bizim için yaratıldı. Başkaları sadece başkaları olarak kalsın, sen bir hayal kur kendine ve içinde sadece bize yer olsun.
İnsan Her Koşulda
"İnsanı insan yapan aklı kadar kalbidir de..." İnsanın yaşam yolculuğu zorludur. Tıpkı çocukların hızla boy attıkları gelişme dönemlerindeki "büyüme ağrıları" gibi, psikolojik gelişmede de zorlanma büyümeyi beraberinde getirir. Zorlanma yoksa, gelişme de sınırlıdır. İnsan bazen çocuktur, bazen anne, bazen baba... Bazen isyankârdır, korkularına kapılan ve şiddete yönelendir. Bazen de rehberlik eden, destan yazandır. Empati de şefkat de ona dairdir. Şartlar değişir, düşünceler, duygular, tepkiler değişir, her deneyim değişim yaratır. Ancak, insan her koşulda insandır. • İnsanı insan yapan özellikler nelerdir? • İnsan neyi neden yapar? • Bebeklikten başlayan, hatta kuşaklar arası devam edebilen eğilimler insan gelişimini nasıl etkiler? • Olumsuz yaşantıların getirdiği döngü nasıl kırılabilir?...
Zafer Sızlanarak Kazanılmaz
En son ne zaman yeni bir şeye karar verdin? Birilerinin fikirleri neden bu kadar etkiliyor seni? Neden onların cetveli ile ölçüyorsun, her doğrunu, her umudunu, her hayalini? Başkalarının yıllardır zehirlediği senden kurtulmak lazım. Yumurtadan çıkman lazım. Hayatının ilk yarısı öyle ya da böyle geçti, bugüne geldin. Elindekiler her ne ise, işimizi görür. Şimdi seni yeniden inşa etme zamanı. Değişmek ve gelişmek için, tek ihtiyacın sensin. Artık başkalarına göre değil, cesaretine göre yaşam başlamalı. Nasıl mı? Bir süre sana arkadaşlık etmeme izin ver. Kitabın içinde seninle, sana gideceğiz. Yeni sana. Senin yeni versiyonuna. Sen 2.0 versiyonuna. Evet, birinci versiyon çalışıyordu ama kabul et birkaç kusur vardı. Şimdi yeni
Korkma Kalbim
Kedileri seven kadınlar yalnızlıktan korkarmış, köpekleri ise aslında kendilerini güvende hissetmek istediklerinden severlermiş... Sen filleri severdin ve bir fil kalbi kırıldığında ölebilirmiş. Sen filleri boşuna sevmiyorsun güzel kadın. Sen kalbinin kırılmasından korkuyorsun da haberin yok. Korkmasın kalbin çünkü o artık benim de kalbim... - Benim korkak kalbim size âşık oldu... - Kutu kutu pense oynamıyoruz küçük bey, aşkı çocuk oyunu mu sandınız siz? - Aşkın bir oyun olmadığını öğrenecek kadar büyüdüm ama şayet aşk bir çocuk oyunu olsaydı ve o oyunun adı da kutu kutu pense olsaydı tüm dünya size arkasını dönse bile ben size arkamı dönmezdim küçükhanım... - Böyle konuşursan kilitlenirim ben ama... - Eğer kilitlendiğiniz yer kalbim olacaksa bundan memnuniyet duyarım. - Susuyorum. - Ben d...
Herakleitos ve Sokrates
Antikçağ Yunan felsefesinin iki büyük düşünürü Herakleitos ve Sokrates gökyüzünde birer yıldız gibi parlamış, içinde yaşadıkları toplumlara düşünce ve eylemleriyle ışık saçmış, felsefi düşünceleriyle tüm dünyada derin ve silinmez izler bırakmışlardır. Herakleitos ve Sokrates’in yaşamlarına yön veren ve onları tüm yaşamları boyunca etkileyen öğe her insanın içinde gizli olarak bulunan tanrısal ses, uyarıcı ses Daimon’dur. Tanrı’yla olan gizli bağı temsil eden Daimon, Herakleitos için ruhsal alın yazısı, Sokrates içinse çocukluğundan beri kendisini uyaran, kötü bir şey yapmasına mâni olan tanrısal bir içsestir. Her ikisinin de ilham kaynakları bilge kâhinelerdir: Sibylla ve Diotima. Sibylla, Herakleitos’un ruhunun derinliklerine inmesini sağlayan, evrenin ve yeryüzünün sırlarını açığa çıkarm...
Doğanın Kutsal Geometrisi
"İlham aklın değil kalbin zekâsından doğar." Kutsal sembolleri bilinç çalışmalarının modeli olarak 35 yılı aşkın süredir kullanan ve uluslararası alanda tanınan vizyoner ressam Francene Hart bu kitapta bizleri, Doğa’nın gizli düzenini keşfetmeye ve bilincimizi geliştirmek için sembollerin enerjisini deneyimlemeye davet ediyor. Hart’ın karmaşık suluboya resimlerinin tam renkli reprodüksiyonunu ve bu resimlerin ardındaki hikâyeleri içeren bu kitap evrensel bilince kozmik bir bakış açısı sunuyor. Joseph Campbell ve C. G. Jung’un çalışmalarının keşfiyle başlayan serüven, Amazon Ormanları, Orta Amerika, Mısır, İngiltere, İskoçya, Paris, Kamboçya ve Himalayalara kadar uzanıyor. Kutsal geometrinin matematiksel kesinliğini ve doğaüstü esrarını mükemmel bir şekilde harmanlayan önsezili şamanik bir ...
Hayatının Anlamı Kaybettiğin Yerde
Meslek hayatım boyunca insanların mutsuzluk hissine ve depresyonuna iyi gelebilecek anlamlar aradım. Sonunda fark ettim ki arayıp durduğumuz anlam, onu kaybettiğimiz yerde öylece beklemeye devam ediyor. Yepyeni bir kavramla tarif ettiğim bu kayıp anlamı yakalamalarına yardımcı olduğum insanların gözlerinin içi parıldıyor artık. Onlar aslında mutsuz değillerdi, mutlusuzlardı. Dünya genelinde çoğunluğun içine düştüğü bir his olmasına rağmen hâlâ adı koyulamamış bir deneyim bu... Mutlusuzluk! Anlamı: Mutluluk yoksunluğu... Mutsuzluktan çok farklı ama çağımızın en büyük psikolojik virüsü... Mutsuzluk, değer verip sahip olduğunuz bir şeyi kaybettiğinizde ortaya çıkan işlevsel ve iyileştirici bir duyguyken, mutlusuzluk ise arzu ettiğiniz şeye sahip olamadığınızda ortaya çıkan arsız, işlevsiz ve ...
Bırak Olsun
Hayatın karmaşası ve yoğunluğu içinde sürüklenirken, çoğu zaman bazı şeyleri oluruna bırakmak zorunda kalmışsınızdır mutlaka. Ama içdünyanızda olup bitenleri en son ne zaman oluruna bıraktınız? İnsanın içdünyası her zaman kontrol etmek ve güvende olmak ister. Onu oluruna bırakmak çok da kolay değildir. Dışarıdaki kaos ne yazık ki endişeleri, korkuları, stresi, öfkeyi ve acıyı besliyor. Böylece insan zihni bu olumsuz duyguların tetiklemesiyle, negatif yönde çalışarak negatif sonuçlar üretmeye başlıyor. Oysa Doğu felsefesinin de işaret ettiği gibi: "İnsan iki zihinle bir hedefe ulaşamaz..." İşte tam da bu yüzden içdünyanızda olup bitenleri oluruna bırakmanın zamanı. Koşullanmış zihnin etkisinden çıkarak, kalbinize zaman ve mekân ötesinden gelen güç ve bilgelikle yeni bir yaşam başlatmaya haz...
Ardına Bakma
ÖZGÜRLÜK İÇİN MÜCADELE EDEN KÖLELERİN HİKÂYELERİ Ardına Bakma, Brezilya’daki köleliğin gizli tarihine sanatsal ve edebi açıdan ışık tutan ilk eserlerden biri. Tarihin üzerinden güçlü çizimlerle geçerek, köleliğe dair tüyler ürperten hikâyeleri şiirsel bir şekilde canlandıran bu eser, dünya genelinde bolca övgü aldı. Bu dokunaklı hikâyeler, tarihin en karanlık köşelerinden birinin trajik ve insanın içine işleyen bir portresini sunuyor. Marcelo d’Salete tarafından yazılıp çizilen bu baş döndürücü çizgiroman, insanlığından vazgeçmeyi reddeden cesur kadınların ve erkeklerin mirasını taşıyor. Yoğun çizimleri ve yalın kelime kullanımıyla okuyucuyu yavaşlatarak görsel deneyim yaşatıyor ve derinlere dokunuyor.