
Amerikalı
Bazen hayatta kalmanın tek yolu, kim olduğunu tamamen unutmaktan geçer. Eski CIA ajanı Nathan Grant, casusluk kariyerini geride bırakıp huzura kavuştuğunu sanıyordu. Ancak geçmişinin karanlık gölgeleri, onu en savunmasız anında, balayının tam ortasında yakaladı. Hayatının aşkını kalleş bir suikastta kaybeden Nathan, asıl hedefin kendisi olduğunu biliyordu. Artık onun için tek bir yol vardı: İntikam almak ve adaleti kendi elleriyle sağlamak. Geçmişinden kaçmak yerine onunla yüzleşmeye karar verdiğinde ise kendini çok daha derin ve tehlikeli bir komplonun ortasında buldu. Gerçeğe her adımda biraz daha yaklaşırken tek bir soruyla sarsılacaktı: Ya asıl düşman, en yakınındakilerden biriyse? Kenneth Rosenberg, sürükleyici temposu ve zekice kurgusuyla, okuru Estonya’nın buz gibi hapishanelerinden...

Son Yüzleşme
"Yüzleşmek, acının çemberinden tüm ihtişamınla geçebilmektir." Akıl hastanesinde bir oda... Her yer gri, her yerde taştan duvarlar... Burada kalmak sonun başlangıcı mı? Yoksa başlangıcın tam da kendisi mi? Başarılı bir yazar olan İpek’i akıl hastanesine taşıyan, yüzleşmeyi reddettiği acılar, kaybedişler ve ertelediği affedişlerdi. En üzücü deneyiminin aslında mucizesinin yolu olduğu gerçeğiyle yaşadığı yüzleşme, Ege’nin küçük bir kasabasındaki yaşlı balıkçı, bir türlü gidemediği tepedeki ev ve diğerleri, İpek’in paramparça olmuş kalbine ve kendine olan küskünlüğüne şifa olabilecek mi? SON YÜZLEŞME sizi derinden etkilerken farklı yaşamların kıyılarına sürükleyecek. Sırlarla dolu satır aralarını heyecanla takip edecek ve sonunda yüzleşmeyi ertelediğiniz ne varsa karşılaşmak isteyeceksiniz.

Kafamdaki Karıncalar
"YA ÖLECEK YA YANACAKTI, O YANMAYI TERCİH ETTİ..." Bir tarafta geçmişe saplanan, geleceği mahvetmeye meyilli, sahip olduğu obsesif kompulsif bozuklukla mücadele etmeye çalışan bir kadın: Ceyla. Diğer tarafta kendini çevresinden soyutlayan, yaşadığı kayıplarla kafasındaki karıncalar arasında sıkışmış, yalnız bir erkek: Egemen. Ve Egemen’in tercihlerine yön veren dedesi Mustafa Bey tarafından yazılmış kırmızı kaplı eski bir günlük... Egemen’le Ceyla’nın yolu Beşiktaş-Kadıköy vapurunda kesişir ve karşılaştıkları tesadüfler onları suçlulukla masumiyet, doğru ile yanlış, aşk ve nefret, yaşam ve ölüm arasında bir muhasebe yapmaya sürükler... Onur Akhan KAFAMDAKİ KARINCALAR isimli eserinde insan hayatına yön veren karşıtlıkları, tuzaklarla örülü bir aşk hikâyesi üzerinden anlatıyor. "Bir olayı, m...

Ay Işığında İstanbul
Güzeller güzeli Türk kızı Ventura, ailesinin uygun gördüğü bir evliliği yapmak üzere Meksika’ya doğru yola çıkar. Giderken de yanına sadece eşyalarını değil, bilinmezliğe kırdığı dümenin sebep olacağı yanılsamaları da alır. Doğduğu topraklardan çok uzakta yeni bir hayata başlamaya hazırlanırken, yolculuğu sırasında umulmadık bir sürprizle karşılaşır. İstanbul’u özlemeye devam ettikçe, bu duygusuyla baş edebilmek için ilginç bir şifa kaynağı keşfeder... Mexico City doğumlu Sophie Goldberg’in ilk romanı Ay Işığında İstanbul Türk ve Sefarad yemeklerinin tarifiyle birlikte kültürünü de incelikle işleyen eşsiz bir kurgu roman...

Botero Ailesi'nin Aşk Eczanesi
AŞK KIMYA IŞIDIR; ZORLA OLMAZ Tercihleri yüzünden zorbalığa uğrayan bir genç, tercihleri yüzünden darmadağın olan bir aile, ailesinin tercihleri yüzünden zorbalığa başvuran bir diğer genç… Sevgi ve bağlılığı artıran hormonlar üzerine çalışan, ancak sevdiği kadını bu yolla elde edip etmediği sırrıyla yaşamak zorunda kalan bir araştırmacı… Ve güzelliğiyle ilgi çeken, ancak asla gerçekten kocasını sevip sevmediğinden emin olamayan bir kadın… Uygun eşi bulmak için evlilik danışmanına mı gidilmeli? Yoksa, Botero Ailesi’nin Aşk Eczanesi’nden, aşk iksiri mi alınmalı? Her insanın kendi gölgeleri ve ışığı vardır. Kiminin ışığı birine dönmüşken, onun gölgelerinde bir başkasına duyduğu aşk saklanır. Lee Sun-young’un Botero Ailesi’nin Aşk Eczanesi, birbirinden bağımsız ama birbiriyle bağlı ailelerin v...

Uçurumda Son Çay
Kosei-San, emeklilik günlerini Kaliforniya’daki Rocky Dağları’nın kayalıklarında bir uçurumun kenarında, mütevazı ve ıssız bir kulübede geçirmektedir. Ancak ihtiyar Japon hiç dinlenmez; gözü hep rüzgârın süpürdüğü o kayaların üzerindedir. Çünkü orası aynı zamanda hayatla bağını kesmek ve başka bir dünyaya geçmek isteyenlerin tercih ettiği yerlerdendir. Ne zaman birini elinde fotoğraf makinesi ya da yanında bir rehber olmadan uçurumun kıyısına doğru melankolik bir halde yürürken görse hemen karşısına çıkar, onunla konuşur. Hatta kulübesinde bir fincan çay içmeye ikna eder. Bir seremoniye dönüşen bu davet vasıtasıyla içtikleri çay, misafirinin içini ısıtmakla kalmaz, ona kendisini yaşamla barıştıran bir çıkış yolu da sunar. Kosei-San, varoluşun ikinci ve üçüncü fırsatlar ...

İllet
“Umutsuzca bakındı Esma çocuklara. Pazar günlerinin kâbusu başlıyordu yine, küçük tüpü kontrol etti, doluydu. Adına ‘piknik’ denilen kabir azabı başlıyordu yine. Birkaç dakika sonra korna çalmaya başladı.” “Bedir 25 yaşında ince uzun, kaslı bir çocuktu. Öyle filmlerdeki aktörlerin kasları gibi değil, daha doğal daha erkesi... Bazen hayaller kuruyordu. Marmaris’te köylüsü bir çocuk vardı. ‘Lan ne sürünüyorsun o İstanbul denen çöplükte? Burada ekmek var, turist kızlar var, insan gibi hayat var, deniz var, iş var... Atla gel.’ Kafasına yatmıştı aslında. İstanbul kahpesinin, her geçen gün bir parçasını koparttığını hissediyordu.” Türkçe yeraltı edebiyatının en güçlü ve gizemli isimlerinden Angutyus, şimdiden türün klasikleri arasına gireceğine kesin gözüyle baktığımız bu romanında bağımsız bir...

İçimde Bir Yolculuk Var
Gerçek bir hayat hikâyesi olan bu kitap, her düştüğünüzde kalkmanın da mümkün olduğunu anlatan bir yol arkadaşı, bir başucu kitabı olarak tasarlandı. Hayatı doya doya yaşayabilmek için formüller, anahtarlar sunan Gila Kantar, sıcacık bir anlatımla sizi nesiller arası hikâyelerle tatlı bir gezintiye çıkartacak. Kendinize bir güzellik yapın ve bu masalsı yolculuğun tadına varın. Her masal mutlu bitmez belki ama başrol oyuncusu sizseniz; hayata olan duruşunuz güçlüyse, hele bir de yaşama TUTKU ile bağlıysanız sizin MASALINIZ FARKLI yazılabilir. Haydi, yazılmışı, farklı yazmaya VAR MISIN?

Başka Şarkılar Söyler Zaman
“Kendin olmak ve kendin kalmak için dünyaya meydan okumaktır cesaret...” Elinizdeki kitapta nefis bir üslup, şahane bir kurgu, yürek burkan bir geçmişe bakış hikâyesi bulacaksınız. Bir sır perdesi var ya hepimizin yaşamlarında; siz burada Cengiz’inkini aralayıp bakacaksınız. Belki de kitaptaki karakterleri yargılayacaksınız. Yani tam da olması gerektiği gibi... Başka bir dünyaya, başka bir zamana gidip geri geleceksiniz. Ve inanın bu keyifli bir yolculuk olacak. Bir dönemin ruhunu, zihniyetini, baskılarını, isyanlarını ve insanlarını ne de güzel sermiş önümüze Meltem Trubody. Sanki bahsettiği sokaklarda biz de yürüyor, o pastanelerde oturup Sahaflar’dan eski bir kitap alıyoruz. İlk aşkın, insanın en derinine nüfuz eden tertemiz heyecanını gerçekten yaşarken çekingen, tekinsiz, dikkatli bir...

Hunger
"My madness was a delirium of weakness, exhaustion, but it wasn’t unconscious…" Hunger is the masterpiece of Knut Hamsun, one of the most successful novelists of this century. It is a masterfully written semi-autobiographical novel. It tells the physical and mental journey of a young writer, who falls into the streets of Christiana (which became Oslo after 1925) in the grip of hunger and despair, full of hallucinations on the verge of madness. Hunger can be considered the beginning of the literary career of Hamsun, who received the Nobel Prize in Literature in 1920. It received great praise from writers such as André Gide, Henry Miller, André Breton, and Octave Mirbeau, and is considered one of the masterpieces of 20th century European literature.

Stillwater 2 – Hep Sadık
Stillwater kaosa gömülüyor! Yargıç iş göremez haldeyken Ted ve milisleri kasabaya akın edip iktidarı ele geçirir. Fakat kimsenin ölemediği bu küçük kasabada, daha ileriye gitmeye hazır başkaları da vardır... Ödüllü CHIP ZDARSKY ve RAMÓN K. PEREZ ekibi, sizi Eisner adayı bu hit serinin ikinci cildine davet ediyor.

Bırakmak Kendini Bulmaktır
Canınızı acıtan ipleri bırakmanın zamanı gelmiş olamaz mı? Bizim de hayatımızda farkında olmasak da tuttuğumuz ipler var. Kendimizden taviz verdiğimiz, kendimizi arka plana aldığımız, aman buna bir şey olmasın, aman bu incinmesin dediğimiz insanlar var iplerin ucunda. Bu şekilde hiçbir yere varamadığımızı bilmemize rağmen düzenimiz altüst olmasın diye durumumuzdan memnunmuşuz gibi davranıyoruz. Size çok basit bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Siz yokken, siz ipleri yeni yeni elinize alırken, ipin ucundakiler sizden önce nasıl yaşıyorlardıysa siz olmadan da yaşayabilirler değil mi? Onları sizsiz yapamayacağınıza inandıran yine sizdiniz. Bu yüzden ipleri bırakmaktan korkmayın. İpin diğer ucundakiler siz olmadan da hayatlarına devam edebilirler tıpkı daha önce devam ettikleri gibi. İpleri bır...

Kerpiç Reçeli
REÇEL TADINDA BİR DRAM GÜZELLEMESİ… “Karşımda duran küçümseyerek baktığım bu kerpiç ev benimdi. Ona yanaşan sevgiye muhtaç incir ağacı da. Sahip olduğumuz, elimizde kalan tüm varlığımızla satın almıştık hepsini. Sanki bu minik bahçe büyük bir kazandı. Kaynatıyordum şeker tadında avuntularımla tüm dertlerimi. Bir yandan kavanozlara hapsetmiş, karakışa saklıyordum. En çaresiz günlerimde yiyecektim kerpiç reçelini.” Nagehan Kruç Şeremet, özgünlüğü ilk romanın çok ötesinde olan bu eserinde, okuru etkili üslubuyla Üsküp’ten İstanbul’a uzanan bir zaman yolculuğuna çıkarıyor. Kerpiç Reçeli, geçmiş- şimdi-gelecek üçgeninde reçel kavanozlarından ortak hafızamızın derinliklerine süzülen gerçek bir hayat hikâyesi. “Dosyayı tamamladığımda artık bilgisayarımın kapağını her açtığımda selamlaştığım sırad...

Blöf
"Üşüyorum, dedim. Üzerindeki deri ceketi çıkarmaya yeltendiğinde onu durdurdum. Aynı akşamda iki erkeğin kokusunu birbirine bulamayacaktım…" Blöf, bireylerin ruh hallerinin ikili ilişkilerine davranışsal olarak nasıl yansıdığı ve kişinin karar mekanizması üzerinde nasıl etkiler yarattığını, dünyanın en tutkulu duygusu kabul edilen aşk teması üzerinden, çağın gerçekleri ve hissettirdikleriyle aşkın biraz da aşınmış halini okuyucuya iletmeyi amaçlıyor. Yüzyıllardır türlü şekillerde anlatılagelmiş aşk hikâyelerinden birini, ana karakterimizin psikolojisiyle harmanlanmış şekilde, tüm gelgitleriyle karşımızda buluyoruz. Modern insanın aşkı, özlem, takıntı, intikam, merhamet gibi temalar etrafında okuyucuya aktarılıyor. Sanatın iyileştirici gücünü roman türünün bir örneğiyle aşk izleği üzerinden...

Genç Mustafa
ATATÜRK’ÜN HARBİYE YILLARI Genç Harbiyeli Mustafa Kemal’in okuyan, araştıran ve sorgulayan zihni gelişiyor. Bir yandan da eylemlerin içinde... Yalın Alpay’ın kaleme aldığı, Barış Keşoğlu’nun çizgileriyle hayat verdiği Genç Mustafa Kemal adlı bu kitap, bir düşünce adamının oluşumunun ve ilk başkaldırışının öyküsü… Bir liderin düşüncelerinin ilk filizlenişi, hapse ilk düşüşü ve idamdan kurtuluşu... "Elinizdeki kitap resimli bir Mustafa Kemal biyografisinin çok daha ötesine geçiyor. Gençler, yetişkinler ve özellikle de aydınlar için tasarlanmış. Her üç okuyucu tipi için de farklı bilgiler, yorumlar ve eleştiriler içeriyor. Üç okuyucuya aynı anda hitap etmeyi ve Mustafa Kemal’i bir insan olarak yeniden gözlerimizin önüne sermeyi başarıyor. Anlatılmayanı anlatan, sıra dışı bir çalışma." --Yard....

Lokal
İtalyan asıllı dünya çizgi roman starı GIPI, çizgi roman arenasında adından ilk kez söz edilmesine sebep olan LOKAL ile huzurlarınızda. Çizgi romanı, klasik İtalyan sineması estetiği ve kurgusuyla sunarken, avangard stili bizlere hiç yabancı gelmiyor. Yarattığı karakterler ve karakterlerin birbiriyle interaksiyonu sanatçının çizgi dünyasındaki hacminin sağlaması olarak duruyor.

Sen Varsan Ben Varım
“HİÇBİR ZAMAN VAR DEĞİLDİN, O YÜZDEN DE YOK OLMAYACAKSIN!” Yaşamaya alıştığımız hayat tekrarlardan ibaret bir döngüdür, çoğu zaman rahatlık verir, güvenlik sağlar. Yine de kimi zaman bu kısırdöngünün içinde yeniliklerin olmasını bekleriz. Alışkanlıkları kırmadan, bizler değişip dönüşmeden, iyi ve güzel şeyler olsun diye temenni ederiz çabasızca. Oysa hayat, taksit sayısı belli olmayan ölümü satın alarak dünyaya gelmektir. Hayatın içinde aslında şer diye bir şey yoktur. Olan biten her şey hayrımızadır, ancak olaylar başımıza geldiğinde bunu anlayamayız. Zaman geçince ne olduğunu sorgular, hangi dersi almamız gerektiğini de öğreniriz. Yazar olmak tutkusuyla yanan baş kahraman, yaşadığı hayata anlam katmak ve geride bir şey bırakmak adına, kendi hayatından ilham alarak öyküler yazmaya çalışır...

Zaman Geçer Sesler Kalır
HAYATINÜSTESİNDEN GELMEKTENBAŞKAYAPACAKBİR ŞEYYOKTU "Yarınlara aşk fısıltılarıyla güzel sesler kalsın..." Belgin Bıyıkoğlu Zaman Geçer Sesler Kalır romanında 2022 yılı Yunus Nadi Roman Ödülü’nü alan Dünya Döner Renkler Kalır’ın gölge kahramanı Sabite Hanım’ı ve yaşadığı dönemi sadece anlatmakla kalmıyor, bizi alıp o dönemin içine götürüyor. Sabite, Zehra, Fedora... Üçü de birbirinden farklı, üçü de güçlü kadınlar... Cumhuriyet’in ilanından bir süre sonra sonlanan roman; savaş, kıtlık, salgın, işgal günlerini anlatırken, bir yandan da sevginin, aşkın, dostluğun, dayanışmanın, toprağa bağlılığın, mücadele etmenin güzelliğini göstererek "Umut hep var..." diye fısıldıyor. "Mırıltısına önce bir s

Herkes İhanet Eder Sevdiğine
İHANET YÜZÜNDEN AYRILANLARI, BAZEN İNTİKAM BİRLEŞTİRİR... Onlarınki bir peri masalıydı adeta... Tertemiz ve masum... Birbirlerine delicesine tutkundular. Onları ölüm bile ayıramazmış gibi görünse de hayatın gerçekleri bir tokat gibi inecektir yüzlerine. Tarık’ın güç tutkusu ve çevresindekilerin üzerinde kurduğu baskılar, Ülkü’yle yaşadığı o büyük aşkı bile sarsmaya başlayacaktır. Kırgınlıklar, küsmeler, araya girenlerin barıştırmaları, ayrılıp birleşmeler derken, işin rengi de değişecektir. Canı en çok yanan, elindeki son iki kozu da kullanmak zorunda hissedecektir: intikam ve ihanet... Bu iki duygu kontrol edilemez düzeyde ele geçirecektir bir âşığı... Cinayet işlemek bile soğutmaya yetmeyecektir, alev alev yanmakta olan bir yüreği...

Dünya Evi
“Henüz bedel ödemediyseniz gerçek özgürlüğü tatmamışsınızdır.” “Ben bu dünyaya hikâyemi korkusuzca yazmak için geldim. Rüzgârda savrulan bir yaprak gibi yönsüz, beklentileri reddeden bir kadın olmak istiyorum.” Sıra dışı bir yaşamı kurtuluşu olarak gören Yasemin, hiç beklemediği bir anda Mustafa adında gizemli bir adamla tanışır. İkili evlenir fakat oldukça esnek sınırları olan genel kabule aykırı bir evliliktir bu. Birbirlerini severler ama başka bir sevgidir o. M.Caner Alper’in kaleme aldığı Dünya Evi, İstanbul’da geleneksel ile yaşamının içinden kaçıp Los Angeles’ta bambaşka bir dünyanın kurallarıyla tanışan Mustafa ve Yasemin’in cinsel yaşamları, kopamayan bağları ve sırlarıyla dolu hem şaşırtıcı hem de çalkantılı hayatlarını sürükleyici bir dille anlatırken okuyucuya şu soruyu soruyor...

İşportadan Kırmızı Halıya
Sıra dışı yetiştirme tarzıyla, oğlunu antrenör gibi hayata hazırlayan bir baba ile babasının hayallerini gerçekleştirmek için hiçbir mücadeleden kaçınmayan İzzet Pinto’nun hikâyesini okurken kimi zaman duygulanacak, kimi zaman hayrete düşeceksiniz. Hatta zaman zaman onun adına yorulup pes etmesini bile isteyeceksiniz. Onun Bangkok’taki işportacılık günlerinden, Türk dizilerini dünyaya açarak sektörde yılın adamı seçilmesine kadar uzanan inişli çıkışlı öyküsünde büyüleyici bir azmin ne mucizeler yaratabildiğine tanıklık edeceksiniz.

Rüzgarlı Ev
SIRLARIN HASTA ETTİĞİ RUHLARI ANCAK GERÇEKLER İYİLEŞTİREBİLİR. "Derya elindeki anahtara bakıyordu. Anahtar varsa açılmak için bekleyen bir de kilit var demekti. Madem bir şekilde karşılaştılar, bunun bir anlamı olmalıydı. Elinde tuttuğu anahtar, belki de birine veya bir yere aidiyetini sorgulaması ya da açılacak kapıyı bulma yolunda kazanacağı deneyimler için bir araçtı. Ya da tüm bu merak, bir şeyleri bir şeylere oldurma ve uydurma çabası sadece bir saçmalıktı ve anahtarlar hiçbir kapıyı açmıyordu…" Büyüdüğümüz ailelere karşı içimizde taşıdığımız, halledemediğimiz olumsuz duygular; elimizde alevi tüten bir koru tutmak gibidir. En çok bizi yakar… O koru ancak geçmişle hesaplaşarak elimizden bırakabiliriz. Rüzgârlı Ev sizi kendinize, ailenize ve yaşamınıza dair bir yolculuğa çıkaracak, için...

Masallar Anlatıldıkça Gerçek Olur
Bazı büyük sırlar, ancak iyi bir masalın içindeyken açığa çıkabilir. Masalın içinde geçmiş ya da gelecek yoktur. Sen babanın beşiğini tıngır mıngır sallarken geçmiş ve gelecek aynı An’da şekillenir. Kendisi de bir masal olan İstanbul’da An’lar içinde gerçekleşen bu masal, saf hakikattir.Ortaçağda alevlenen bir aşk hikâyesi kutsal emanetlerin peşindeki şövalyelerin dünyasına sızarsa neler olur? Bir aşk, geleceğin ve geçmişin kaderine tesir edebilir mi? Aynı aşk her çağda yeniden doğabilir mi?Bu Masal’ı okurken büyülü İstanbul’un uzak ve yakın geçmişinde saklanan sırlarını öğrenecek, üstelik tarihin bize anlatıldığından çok farklı olduğunu da anlayacaksın. Öğrendiklerinden sonra artık hiçbir şey senin için de eskisi gibi olmayacak. Çünkü bundan böyle kendi masalını yazabiliyor olacaksın.