Jüpiter Kaç Lira?
– Ayrıntı ve tespit mizahının yaratıcısı Metin Fidan’dan… – Sıradan hayatların sıradışı insanları, anları, ayrıntıları, her kişisel öykünün incelemeye değer birer eser olduğunu düşündürüyor. Bu insanlar birbirinden kahraman, bu anlar ve ayrıntılar birbirinden kurgu gibi geliyor; bir akrabanın gariban hayatı, bir arkadaşın saplantıları, komşuların yaygarası, hevesler, deneyler, yanlış anlaşılmalar, tam yerine rast gelmeler… Metin Fidan, günümüzün ince mizah dilini şekillendiren mütevazı isimlerden. Gırgır sonrası LeMan kuşağı, onu ve efsane köşesi Ayrıntılar’ı çok iyi hatırlıyor. Şimdi ise bambaşka bir şekilde ve yine gülümseterek kendini hatırlatıyor. Jüpiter Kaç Lira?, Metin Fidan’ın aynı keyifli dilini kullandığı ve çok daha özgürce düşünerek yazdığı ilk mizah öykülerinden oluşuyor.
Eksik Olan
Normalliğin bir lüks haline geldiği bu günleri atlattığımızda, daha uygar, daha incelikli, daha zengin bir hayat için eksik olanın izini süreceğimiz değerli kaynaklardan biri de bu kitapta derlenen leziz söyleşiler olacak. – Alper Canıgüz Medyascope’taki ekran sohbetleri bütün samimiyetimle söylemeliyim ki, konukları mutlu ve huzurlu edecek cinsten sohbetler. Ömer ve Alp günlerce hazırlanıp, okuyup araştırıyor; sohbetin ve akıp giden konuşmaların derinlikli olmasını sağlıyorlar. Hele ki genç kuşaktan olmaları onlara sevginin yanı sıra saygı duymamızı da sağlıyor. – Nebil Özgentürk Akıllı, meraklı, sürekli okuyan, araştıran ve sürekli öğrenen, öğrendiklerini paylaşan, paylaşmaktan zevk alan ikilinin, Türkiye’nin başarılı şahsiyetleriyle yaptıkları röportajlardan ve kişisel denemelerinden ol...
Ben Bir Dahiyim Ama Henüz İlk Filmimi Çekmedim
– Usta sinemacı Turgut Yasalar’dan… – Herkesin film yapma hayali, bahaneleri bir kenara bırakıp harekete geçenlerin cesaretleriyle, emekleriyle, dayanışmalarıyla gerçeğe dönüştü. Ceplerinde beş kuruş yokken, milyon dolarlık filmler çektiler. Ödünç malzemeler, kobaylıktan elde edilen cüzi gelirler, boğaz tokluğuna toplanan ekipler, korsan çekimler, ödüllü çoğu filmin gerçekliğiydi. Bir film çekmeyi aşkla, tutkuyla isteyenlerin neler yapabileceğini, kapıların onlar için ardı ardına nasıl açılabileceğini belki de en güzel ifadeyle özetliyor Turgut Yasalar; "yokluğun estetiği". Elinizdeki, yalnızca henüz ilk filmini çekmemiş genç yönetmenler için değil, hayalinin peşine düşmeye çekinen herkes için yüreklendirici bir çalışma.
Dün Gelir Gün Bittiğinde
Ne çok şey öğretir hayat. En çok da direnmeyi. Sonra kimseye çok da güvenmemeyi. Öyle her sıfatı herkese hemen vermemen gerektiğini. Kalabalığın güzelliğini... Yalnızlığın gücünü... Kendi gücünü keşfetmenin en büyük mutluluk olduğunu. Ama en çok da herkese "hiç kimse" olarak bakabilmeyi. Bazı mevsimlerde güneş var diye aldanmayıp, yanına bir şey almanın gerekliliğini. Yani ihtimalleri. Hayatta her şeyin mümkünlüğünü. Hikâyede Derviş’in dediği gibi: "Bu da geçer yahu!" diyebilmeyi...
Okay In Kitabı
Basın tarihimizi değiştiren adam Okay Gönensin’le Cumhuriyet’ten Yeni Yüzyıl’a Sabah’tan Hürriyet’e Türk basın ve siyasetinin röntgen filmi. Okay’ın Kitabı, 40 yılı aşkın bir süre gazeteciliğin ve siyasetin merkezî alanlarında yer alan Okay Gönensin’in 2017 yazında vefatından önce Aytekin Hatipoğlu ile gerçekleştirdiği bir nehir söyleşi. Bu kitapta, genç yaşında Cumhuriyet’in yazı işleri müdürlüğü görevini başarıyla üstlenerek yeniliklere imza atmış, Yeni Yüzyıl gazetesini kurarak basın dünyasına çağdaş bir soluk vermiş Gönensin’in 68 Siyasal’ından gazeteciliğe uzanan hayatında yaşadıklarını, karşılaştığı farklı insanları, olayları, gazetecilik anlayışını ve siyasete bakışını bulacaksınız.
Steve Jobs
"Farklı olun, farklı düşünün. Sıradan işler yapmaktansa aykırı işler ortaya koymak size farklılığı getirecektir." – Steve Jobs Öngörüleriyle teknoloji dünyasını şekillendiren Steve Jobs, "başarısızlığa uğradığında vazgeçmeyip yeniden başlamanın" da sembolü oldu. Apple’ın kurucusu, iPhone ve iPad’in yaratıcısı Steve Jobs’un sıradışı yaşam öyküsünü okurken, onu başarıya götüren azmine ve kararlılığına hayran kalacaksınız.
Dostum Tedi ve Ben
Neşe içinde koşup oyun oynarken bir yandan da evimize gelecek olan yeni dostumu hayal etmeye başladım. Tedi'nin neye benzediğini merak ediyordum. Onu barınaktan alıp getirecekler bize. Yazık... Eski ailesi onu terk etmiş... Acaba nasıl bir köpek Tedi? Bir kurda mı benziyor, yoksa bir aslana mı? Yoksa kuzu gibi kıvırcık tüylü bir yün yumağına mı? Neye benzerse benzesin bunun hiçbir önemi yok. Ben onu her koşulda çok ama çok seveceğim. Ona "İşte burası evimiz Tedi" diyeceğim. "Bundan sonra burada birlikte yaşayacağız ve hepimiz seni çok seveceğiz." Çocuklara koşulsuz sevgiyi ve paylaşma duygusunu gizli olumlamalarla aşılamaya katkı sağlayan, doğru zamanda, doğru kalıp oluşturmaya yardımcı olan bu kitabı okul öncesi çocuklara anneleri keyifle okuyabilir. Kitabın devam edecek olan serilerin
Dilemma
İki kardeşten birinin hayatı tehlikede. Hangisini seçerdin? – Zekice kurgulanmış, sinir bozucu bir psikolojik gerilim. – Madeleine hayatını çocuklarına adamış, onlar için ölebilecek bir annedir. Ama ikizlerinin onuncu doğum gününün sabahında sevgisi teste tabi tutulur. Bir katil evine girer ve ona korkunç bir ikilem sunar: Çocuklarından biri ölmek zorunda. Hangisini tercih edersin? Aynı zamanda bir psikanalist olan yazar Samantha King, âşık olup kısa süre içinde evlendikten sonra mesleki hayallerini bir kenara itip çocuklarıyla birlikte, kaygı ve endişe dolu bir hayata kapanan Maddie’nin hikâyesini, erkek şiddetinin en sinir bozucu ve soluksuz bırakan detaylarıyla anlatıyor. Maddie’nin maruz kaldığı kadar olmasa da, bu sayfalarda her kadın kendi hikâyesinden parçalar bulabilir ve King’in y...
Anlam Arama
"Yaş alıyorum. Yüzümde güneşten kısılan gözler, kafamın tepesinde dolaşan düşünce balonlarına eşlik eden çatık kaşlar, büyük kahkahalar, The Notebook gibi filmlerde mütemadiyen ağlamama sebep sulu gözler sebebiyle artan çizgileri, üst üste içilen ve karıştırılan içkilerin ertesi günü bedenimi çarpan yorgunluğu, bavul çekiştirmekten sırtıma saplanan spazmları saymazsam, hoşuma gidiyor. Artık hikâye biriktirmek için yaşamıyorum. Eski hikâyeleri kafamda döndürüp nerede hata yaptığımı aramıyorum." Beşiktaş-Kadıköy vapur iskelesinden Londra’nın parklarına, meydanlarına koşan Hazal Yılmaz, çocukluğu ve olgunluğu arasındaki labirentte dolaşıyor ve bazen bilinç akışı, bazen çözümleyici bir yazma dürtüsüyle kendini izliyor. Çocukluğun kesilmiş sahnelerini hayalleriyle süslüyor.
Oyun Teorisi
Öyle bir oyun düşünün ki bütün oyuncular aynı ekipten. Yani siz, kendi ekibinizden birine karşı oynuyorsunuz. Muhteşem bir kriptolojik kurgu! Rakibiniz aslında sizinle aynı amaçlara hizmet eden biri oluyor. Siz ve rakibiniz (!) sizin için hangi strateji en büyük getiriyi sağlıyorsa onu tercih ediyorsunuz. Siz açıktan yapıyorsunuz, o ise gizliden gizliye yapıyor. Size karşı oynuyormuş gibi gözükerek size hizmet ediyor. Burada guguk kuşu, rakibinizin bizzat kendisi olmuş oluyor. Bir kripto. Çok çeşitli sahalarda bunun uygulamalarını görmek mümkündür. Örneğin kendi elemanınızı, rakip bir kuruluşun önemli bir yöneticisi yapmayı başarmanız gibi bir şey! Bugün bize karşı kurgulanan bütün oyunları tek tek çözümlemeye başladığımızda, aslında hepsinin anasının bir dünya hâkimiyeti oyunu veya kurgus...
İçimde Kalmasın - Tanıklığımdır
Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olduğu dönemlerde başdanışmanlığını yapan Ahmet Sever’in 2015 yılında yayımlanan Abdullah Gül ile 12 Yıl kitabı kamuoyunda büyük yankı uyandırmış ve aylarca süren tartışmalara neden olmuştu. Sever bu kitabında bir yandan özellikle iktidar saflarından gelen tepki, eleştiri ve saldırılara cevap verirken, diğer yandan "aile içi sır" olarak saklanan bazı gerçeklere ışık tutuyor. İyi başlayan bir yolculuğun nasıl bir çıkmaz sokağa girdiğini çarpıcı örneklerle anlatırken ülkenin son yıllarda uluslararası arenada içine düştüğü açmazları da gözler önüne seriyor. İktidarın açmazlarından bazı satırbaşları: • "Gül ve Davutoğlu’nu FETÖ’cülükle suçlar, hapse atarız" diyen üst düzey AKP’li kim? • Erdoğan kimlerle ilgili Sadullah Ergin’e "Yargın...
Ölümden Sonra Aşk
Umut, babadan kalan ağır miras; eğip bükmeden, kırıp dökmeden taşınacak. Gazi, Yenibosna, Berlin, Cohen, Sırrı Süreyya, Berkin… Tarihin kaldırımından yola fırlamış ne kadar romantik, delikanlı çocuk varsa, onların aşkına umut taşınacak. Ölümden Sonra Aşk, acısıyla ve güzelliğiyle yayılmacı. Barış Pirhasan terk ediyor, özlüyor, unuttukça hatırlıyor, korkuyor, bıkıyor, kavuşuyor ve insanı şiir yazmaya özendiren bir mana trafiğine çıkarıyor.
Lat
"H. Demir, bir portre çiziyor ilk kitabında. Kırmızı, beyaz ve siyah renklerin kullanıldığı bir portre. Gertrude Stein, saatlerce poz verir, portresini yapmak isteyen Picasso’ya… Portresi tamamlanınca da "Ama bu bana benzemiyor ki" sözleri dökülür dudaklarından, şaşkınlıkla… Picasso’nun yanıtı en az tablo kadar ünlüdür: "Bir gün siz ona benzeyeceksiniz." Toplumun yarattığı, yalnızlaşarak kendi içine gömülen bir insanın portresini çiziyor H. Demir. Kurtarıcının olmadığı, insanın kendini kurtarmaya çalışmak yerine bir "Kurtarıcı" beklemesiyle, içindeki kötülüğün iyiliği her zaman yendiği bir dünya. Bu portreye benziyor muyuz, benzemiyor muyuz? Kitabı okuyarak verebiliriz bu sorunun yanıtını." –Sunay Akın
O Laf Hemingway İn Değil
Picasso bunu söylemedi. Balzac bunu yazmadı. Edison aslında bunu söyledi. Kafka bunu yazmadı. Bill Gates bunu söylemedi. Martin Luther King bunu tekrarladı. Muhammed Ali bunu kullandı. J.K. Rowling bunu söyledi. Nietzsche bunu da yazmadı. O laf John Lennon’ın değil. O laf Woody Allen’ın. Banksy bunu dedi. Ne Shakespeare ne de Picasso bunu yazdı. Şef Seattle bunu söylemedi. Konfüçyüs bunu söylemedi. Ve hatta bu bir Çin Atasözü de değil. Özdeyiş dedektifi Garson O’Toole; yaygın bir şekilde, farklı isimlere atfedilerek kullanılan özdeyişlerin peşine düşüyor. Birine ait olduğunu sandığımız bir özdeyişin gerçekte bambaşka birine ait olduğunu ya da sözün zannedildiği kadar afili olmadığını, ulaşılabilecek en eski kaynakları referans göstererek belgeliyor. Tüm bunları yaparken popüler kültürden t...