
Seyyar Hikaye Satıcısı
"Oğuz Atay’ın okurunu çepeçevre sardığı yerler hep oyun oynadığı yerler. Önyargısız ve ilk kez görür gibi saf; riyadan uzak, şen..." Oğuz Atay tüm yazarlık yaşamında peş peşe yayımladığı çalışmalarına rağmen okura ulaşacak bir kanal bulamamış, "Demiryolu Hikâyecileri-Bir Rüya" öyküsünün sonunda "Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" demek zorunda kalmıştır. Peki onu 1970’lerde eleştirenlerin 1984’te birden hatırlamaları ve Türk edebiyatının tepelerine taşımaları rastlantı mıdır?Kitapta ayrıntılarıyla ele alınarak gösterilen bu kişiler, politikanın ve konuşmanın rafa kaldırıldığı, bütün düşünen insanların yanlış yaptıklarını söylemeye zorlandıkları bir dönemde, Oğuz Atay’ı, apolitik, her şeyle alay eden, çizgisi belirsiz, yaşam dışı, sinik bir aydın tipi olarak sundular.Tutu...

Yılan Balığı
"İnziva ve tefekkür, görünüşte takdir edilir, ancak, yönetenler safında, aslında teşvik edilmez ve hoş görülmez. Çünkü içe dönük bir ritüeldir, uyanışa ve farkındalığa yol açabilir. Bu sebeple hükmedenler bireyin kendisiyle baş başa kalmamasına özen göstermek zorundadır ve birey dışa dönük, toplu ritüellerle meşgul tutulur. En kullanışlı yöntemler topluluk halinde uygulanan ibadetlerdir. Böylelikle kişilik, sürü havuzunda eritilir ve kaçınılmaz olarak, zaman içinde, yok edilir. Kişinin kendisini sevmesi ve kendisinden memnun olmasına izin verilmemesi de hayatidir. Kendisini seven ve kendisine değer veren birey özgürleşir ve kontrol edilemez hale gelir. Atlantis’in amacı, kişiye kendisini yetersiz ve değersiz hissettirmek olmalıdır. Din bu noktada en mükemmel enstrümandır. Hatalar kişiliği ...

Perizat
"Yaşam tesadüflerle oluşan bir yolda yürüdüğümüz zaman dilimi midir?" Yaşam bir öyküdür Dinlenecek bir şiir Tırmanacak bir yokuş Bazen de susulacak bir an Çığlık atsan da İsyanınla yansan da Boşuna çırpınma Ölüm yanı başında Fikret Sezgin’in dediği gibi: * "Çocuk kaldı ellerim Hâlâ oyuncaktayım Yaşam dama tahtası Bir kara bir aktayım Bu dünya saltanatı Son yolculuk dediler Merakla bekliyorum Her gece duraktayım..."

O Sırada 3
Ferhan toplumu, hayatı ve insanları anlama amacıyla sosyoloji okumuştu ve şimdi bir reklam ajansında sosyal medyacı olarak çalışıyordu. Sektörün önde gelen işlenmiş et üreticilerinden birinin bütün sosyal medya hesaplarının şifreleri ondaydı. Instagram, Twitter ve Facebook, hepsinin şifresi ondaydı. Hepsinin şifresini ezbere biliyordu. Kutsal bir emanet gibi, ilk kız arkadaşının ismi gibi, kimseye anlatmadığı bir sır gibi yüreğinde taşıyordu sucuk, salam, sosis ve entegre et işleme tesisi fotoğraflarıyla dolu Instagram hesabının şifresini... Uykusuz Dergisi ve KALT ekibinden tanıdığımız Erman Çağlar sizleri hikâyelerin rehberliğinde salonun kanepesinden apartman boşluğuna, mahallenin tekelinden plaza koridorlarının loşluğuna uzanan bir tura davet ediyor.

Ezoterik Edebiyat
"Dünyanın anlamını bilmeden dünyada yaşamak, büyük bir kütüphanede kitaplara dokunmadan dolaşmaya benzer." -Manly P. Hall Okültistlerden casuslara uzanan bilgi birikimi, James Bond romanlarındaki mistik emperyalizme hangi semboller ve kavramlar üzerinden dönüştü? Bedendeki tanrılardan gökyüzündeki havarilere, Dan Brown’ın Da Vinci Şifresi’ne astrolojik veya astroteolojik bir yaklaşım mümkün mü? Sherlock Holmes’ün yaratıcısı Arthur Conan Doyle ile tüm zamanların en gizemli figürlerinden Aleister Crowley’nin yolları gizemli cemiyetlerde nasıl kesişti? Birbirlerini neden hiç sevmediler? Kont Drakula efsanesinin tarihi ve edebi yönlerini öğrendik. Peki Abdülhamid’le ve mason localarıyla ilgisi neydi? Star Wars evreninin, ezoterizm tarihiyle ve simgeleriyle kesişim kümelerinde hangi sürprizler ...

Kadim Cadılık Öğretisi
Yeniçağın büyücüleri, süpürgesiz cadılar... Günümüzde cadılıktan ya da büyücülükten söz etmek hâlâ çok kişiye garip gelebilir, oysa insanlık tarihi boyunca, son yüzyıla kadar, cadılıktan söz eden biri hiç de garip karşılanmıyordu. Dünyanın pek çok yerinde kendilerine "cadı" diyenlerin ve cadı toplulukları oluşturanların sayısı gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Üstelik çağımızın cadıları öyle filmlerdeki gibi ellerinde uçan süpürgeler, üzerlerinde pelerinler taşıyan, kazanlar kaynatan "kocakarılar" değiller. Her ırktan, her cinsiyetten, dünyayı seven aydın insanlar... "Cadı" dendiğinde başkalarına büyü yapan insanlar aklınıza geliyor olabilir. Oysa insanın evrimi boyunca büyü ve büyücü kavramları her zaman her yerde kültür kalıpları içinde var olmuştur. Paganizmde büyü, Wicca’nın da kabul ...

Bana Mutluluktan Bahset
"Bir gün yanında olmamı istediğin ama bunun imkânsız olduğu bir zaman gelirse gözlerini sıkıca kapat ve elini yüreğine götür. Ben senin gözkapaklarının ardındaki karanlıkta, kalbinin çarpıntısında olacağım. Ne zaman bir vapura binsen saçlarının arasından geçen rüzgâr değil, parmaklarım olacak. Okuduğun kitabın bir satırında ya da dinlediğin bir şarkının müziğinde nefes almaya devam edeceğim. Yağmurlu bir günde omzunu öpen yağmur damlası olabilirim. Belki de koklamak için uzandığın bir çiçeğin yaprağından havalanan kelebek olacağım. Sen ne kadar hissetmek istersen ben o kadar var olmaya devam edeceğim... Yüreğinin perdelerini hiçbir zaman kapalı tutma. Aydınlığın içeri girmesine izin ver. Gülmek sana yakışıyor, yüzünü asma... Büyük zorluklara göğüs germiş insanların hakkıdır mutluluk. Anlat...

Müstakil Eylem
"Uykuyla görürüz. Uykuyla düşleriz. Uykuyla okur, gezer, yazarız. Şiirin insanın anayurdu olması gibi uyku da insanın çocukluğudur. Sokağı, okulu, arkadaşı, aşkı- dır. Anne gibi anlayışlı, şiir gibi kavrayışlı ve masal kadar yatıştırıcıdır. Uykuyu göze almalı, uykuyla insan kendi seyrine bakmalı, hep şiirle kalınmaz ya, gelince hiç ikiletmeden biraz da uykuyla kalmalı, uyuyakalmalı. Harfler de, dizeler de, yazı da. Varlık uykunun olmalı." -Haydar Ergülen Uyku... Hayatımızdan çalan bir düşman mı yoksa gerçekten kendimiz olabildiğimiz, kendimizle olabildiğimiz tek zaman mı? Bazen davetsiz bir misafir bazen çağrılsa da gelmeyen... Bazen düşülen bazen kalınan... Herkesin uykuya ve uyumaya dair deneyimi biricik. Bu kitapta uykunun her halini bulacaksınız. Sümer Kral Destanları’ndaki uyku ile il...

Olay Şöyle Oldu
İyi geçmese de çocukluğuna özlem duyanların, bir bıçak keskinliğinde yaşanan hayatların, işlek caddelerde para kazanıp arka sokaklarda yaşayanların, sol yumruğunu gevşetemeyenlerin, dişlerini sıkanların, uykusu kaçanların hikâyeleri... Kitabı okurken, hiç tanık olmadığınız kiraz mevsimine imrenip, erkek şiddetine öfkenizi bileyebilir, sokak müzisyeniyle sohbete dalıp çocukluğunuzdaki kızartma kokusunu özleyebilirsiniz. Çiğdem Toker Aramızdan biri kalp işlerine bakar, duygu işlerinin sorumlusu olur. Ayşen, bu çıldırtıcı gürültüde ve tam da bu gürültünün ortasında kalbimizin mümessili. Bu yazıları okuyun da sizin de kalbiniz başı boş kalmasın. Ece Temelkuran Yazılarında sevgi de var, öfke, isyan, hayal kırıklığı da. Ama sonunda illaki umut var. Ayakları yere sağlam basan, düşeni kaldıran, pa...

Sihirli Şeker Dükkanı
YENİAY VE DOLUNAYDA KAPALIYIZ. Tapınağın arkasında bir anda ortaya çıkan Alacakaranlık Çarşısı, bu dünya ile öteki dünya arasındaki boşlukta var olan gizemli bir mekândır. Burası, insanların dertleri ve kaygıları nedeniyle varlıkları dengesizleştiğinde onları içine çeker. Çarşının içinde, insanları karşılayan tek yer ise “Sihirli Şeker Dükkânı”dır. Dükkânın sahibi olan Kogetsu, tuhaf güçlere sahip şekerler satar ve her şekerin ardında yatan anlamı keşfetmelerini sağlar. Bu şekerleri satın alan müşterilerin hayatları yavaş yavaş değişir. Bu öyküler, okuyanlara acı ve tatlı bir yolculuk sunarken, insan ruhunun derinliklerinde saklı kalan duyguları okşuyor. Gönlünüze dokunacak bu hikayelerde, kendinizden bir parça bulacak ve Kogetsu’nun dünyasına adım atarken gerçek ile hayalin iç içe geçtiği...

Tabi ki Senden Hoşlanıyorum
“Kimseye anlatmadığım bir hikâye anlatmak istiyorum. Bu, sadece seninle benim bildiğimiz bir hikâye olacak.” Aniden kaybolan çocuk… Artık incinmek istemeyen kız… Derinleşen şüpheler ve sonunda ortaya çıkan sırlar. Titiz bir kurgu, tüyler ürpertici bir sürpriz. Nefesini kesen ve içine çeken tehlikeli bir hikâye. “Yıllarca zihnimin derinliklerinde yer alan kurgunun hikâyeleştirilmiş hali.” Lee Kkoch-Nim

Duayen
Büyük bir müzik dehası, zarif bir beyefendi! Sanatçı bir ailede doğdu, genç yaşlarında ilk bestesini yaptı. Aralarında Türkiye’nin süperstarı Ajda Pekkan’ın da olduğu birçok ünlü ismi sahneye ilk çıkaran o oldu. Eartha Kitt gibi dünyaca ünlü sanatçılara yol gösterdi. Kurucusu olduğu Çatı Kulübü, genç müzisyenler için bir okul, cemiyet hayatı için de popüler bir eğlence mekânıydı. Ülkemizi Hollywood’da tanıttı. Yabancı müzisyenler için iyi bir ev sahibiydi, yurtdışında da Türkiye’nin müzik elçisiydi. Türk olmakla gurur duysa da evrensel kültürü her zaman kucakladı. Kendisi gibi müzik aşkıyla yaşayan evlatlar yetiştirdi. Doksan yedi yıllık ömrüne pek çok başarı öyküsü sığdırdı. Zevk sahibi bir insan, hümanist ve sevgi dolu bir baba, Atatürkçü bir Türk vatandaşı, hayattan keyif almasını bilen...

Kafamın İçi Kıyamet
ÇEVRENİZDEKİ İNSANLAR YENİ ŞARKILAR KEŞFEDİYORKEN, SİZ BİR ŞARKIYA TAKILI KALIYORSANIZ, KAYBETMİŞSİNİZDİR. Ben aslında iyi biriyim! Neden sürekli düşüncelere kapıldığımı bilmiyorum. Düşünmekten yorulduğumu biliyorum sadece. Beni yüzüstü bırakan insanları dahi kırmamak için, kelimelerimi seçerek konuşmak zorunda olduğumdan kızıyorum kendime. Doğru, insan giderken geride bırakamıyor geçmişini. Kırmamak için sustuğum, üzmemek için elimden geleni yaptığım, kavga etmemek için uzaklaştığım ve hak etmediği halde değer verdiğim o insanların bana bıraktığı tek şey kafamın içindeki düşünce kıyameti. Onur Kankaya, kendi yaşadığı deneyimleri, kafasında oluşan sorunları ve soruları bambaşka bir bakış açısıyla bizlere sunuyor. Belki de bu sorular hepimizin en derinimizdeki kendimize sorduğu sorulardır.....

Postmodern Cadılar
Yoksa gerçek aşkın cesur yürekli prensleri o güzel atlarına atlayıp gittiler mi? Güçlü kadınları iyi tanıdığınızdan emin misiniz? Güçlü kadınlar ağlamaz, incinmez, etkilenmez, sarsılmaz sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Güçlü kadınlar ağlarlar ama geri adım atmazlar, incinirler ama saldırmazlar, etkilenirler ama teslim olmazlar, sarsılırlar ama yıkılmazlar. Onların dik duruşlarının ardında ne çok gözyaşı, hayal kırıklığı ve yenilgi vardır bilemezsiniz. Güçlü kadınlar içlerine ağlarlar, öyle bir vazgeçerler ki gittikleri bile duyulmaz. Güçlü kadınlar gürültüsüzdür. Bağıra çağıra gitmezler, yıkıp dökmezler, parmak uçlarında hafif adımlarla çıkıp giderler, buhar olup uçarlar, aramakla bulunmazlar bir daha. Onlar gerçek aşkın kahramanları, samimi insanların yoldaşı olmaya razıdırlar sadece. İdare e...

Hayallerin Efendisi - Tolkien
‘’Zafer, yürekte başlar.’’ Bir hayal dünyasının en gerçek tanrısıdır Tolkien... Kurguladığı dünyalara gerçekliği inkâr edilemez bir tarih, bir coğrafya, bir dil ve doku yaratıp atfetmesiyle fantastik edebiyatın tahtına oturmayı başarmıştır. Tolkien’in dünyası yuvarlak değil düzdür ve tam merkezinde Orta Dünya vardır. Orta Dünya’nın her kavminin kendine özgü bir dili ve bir tarihi bulunur. Tam da bu güçlü niteliği sayesinde onun eserleri hayal dünyasında bir gerçeklik kazanır. Peki Tolkien eserlerinde ne anlatır, yarattığı dünyalar neyi sembolize eder, konuşulmayan dilleri nasıl tasarlayabiliyor, fantazya onun için bir kurgu mudur yoksa gerçekliğin sorgusu mudur, koyu bir Katolik ve dindar olmasının yazarlık kariyerine etkisi nedir, neden içinde büyük acılar taşıyarak yalnız yaşamayı tercih...

Söylenmemiş Son Söz
YALNIZLIK, AYNI ZAMANDA ÖZGÜRLÜĞÜN DE OLDUĞU YERDİR. BAŞKA BİR DEYİŞLE, ÖZGÜRLÜĞÜN BEDELİDİR. Dişilik ve onun yakıcı enerjisi; güzelliği, gücü, ışığı... Ve bu güçle kendi cenaze törenlerinde söz alarak, tutkuyla ve tarihin onları marjinalleştirmesine duydukları öfkeyle, suçlama niteliği taşıyan bir veda konuşması yapan kadınlar... Concita De Gregorio’nun Dora Maar gibi çocukken ya da Amelia Rosselli gibi ergenken yüz yüze geldiği veya büyüdüğünde tanımadan tanıştığı ve daha sonra eserlerinde aradığı kadınlar: Carol Rama, Nise da Silveira, Vivian Maier, Silvina Ocampo, Maria Lai, Lisetta Carmi ve daha birçokları. Hepsi böyle tanınmış değiller, hatta çoğu zaman çıkmaz sokaklarda kaldılar, yasaklandılar, dışlandılar, geride bırakıldılar. Zamana, geleneklere, topluma göre önde oldukları için, ...

Hiçlik
“EN KORKUNÇ CANAVARLAR RUHLARIMIZDA GİZLENENLERDİR!” --EDGAR ALLAN POE Sevgili Okur, Bu kitap size yeni yanıtlar ve yeni bir yaşam vermek için yazılmadı. Yaşamı değiştiren, sorular ve o sorulara yüklediğimiz duygulardır. Ve birçoğumuz o duygularla yol alırız. Kahramanımız bir katile dönüşmek zorunda değildi. Cevapsız kalan yüzlerce soru onu önce yalnızlığa, terk edilmişliğe, güvensizliğe götürdü, sonra da korku, endişe ve öfke dolu yıkıcı bir tabiata dönüştürdü. Yaşama tutunabilmek için çıkış yolunu en yakınlarından gördüğü paganizm ve etkisinde çok kaldığı Enneagram’da buldu. Ve bunları kendisine göre doğru bulduğu yöntemlerle kullandı. Bir üstinsan olabilmek için eksik, yanlış ve baş edemediği duygu ve davranışlarını başkalarında gördüğünde onları öldürüp kendisinde de o duyguların ölece...

Avrupa'da ve Osmanlı'da Cadılık
CADILIK, TOPLUMUN BASTIRMAYA ÇALIŞTIĞI KADININ İÇİNDEKİ BİLGELİKTİR. Tarih boyunca bastırılan kadın, bir başkaldırı olarak cadı kimliğiyle karşımıza çıkmıştır. Cadı, kendi şartlarıyla güce sahip olan tek kadın arketipidir. Bir erkeğin eşi, bir çocuğun annesi veya başka bir otoritenin uzantısı olarak tanımlanmaya hiç ihtiyaç duymaz. Cadı, her kadının içinde yaşayan, dışlanmış, örselenmiş, aşağılanmış kadınlığın bir ifadesidir. Cadılık kavramı Avrupa tarihine has bir olgu olarak kabul edilse de bu coğrafyayla sınırlı değildir. Osmanlı İmparatorluğu’na bakıldığında da cadılıkla suçlanmış, bu nedenle cezalandırılmış kadınlar var, hatta birtakım cadı vakaları sebebiyle önlemler bile alınmıştır. Bu kitapta Batılı anlamda bir cadı kimliğinin karşılığı aranmıyor. Cadının temsil ettiği doğaüstü güç...

Sabahın Sözcükleri
"Sabahın ağzındaki en güzel sözcüktür günaydın. Gecede yitip gitmediğimizin tanığıdır.Bir gerekçedir şafağın kapısını aralayan ışığa teşekkür etmek için. Yüzler asılmış, akıllar karışmış, uykular kaçmışsa eğer, ilaç yerine geçer üstelik. Yalnızlık kuyusunun dibinden kurtulmamız için harflerden yapılmış bir merdivendir günaydın. Kopmuş bağları onarma isteği, dostluk kurmanın eşiği, sevgi sözcüklerinin beşiğidir. ‘Haydi yeniden başlayalım!’ demenin özcesidir. Yanına kendini tamamlayacak sözcükleri de çağırır.‘Nasılsın?’ı, ‘Hayırlı işler’i, ‘Hoş geldiniz’i… Günaydın, çocuğudur aydınlığın. İnsanı aşar. Damlaya da söylenir, denize de. Kediye de söylenir, kirpiye de. Ağaca da söylenir, ormana da.Tüye de söylenir, kuşa da. Yeryüzü sözlüğüne aittir günaydın. İmeceye çağrıdır. Kendini beğenmişlere ...

İntihar Ormanı
"ŞİMDİ ANİDEN ÖLSEM OTOPSİ RAPORUMDA BİNLERCE CÜMLE ÇIKAR, SÖYLEMEYİP İÇİME ATTIĞIM. SUSMAK DA BİR ÇEŞİT İNTİHARMIŞ MEĞER." Düşüncesine dahi katlanamayıp başına gelirse öleceğini sandığı her şeye alışıyor insan. Dayanamam dediğin ne varsa ayağına yarım numara küçük bir ayakkabıyla uzun mesafe yürümek kadar canını acıtıyor en fazla. Ölümün en onursuz şekli belki de acıya alışmak. Acıya direnmekten bahsetmiyorum. Direnmek, acının varlığını kabullenmeyi gerektirir. Oysa alıştığın şeyin varlığını da kanıksarsın. Mücadele yoktur direnmekteki gibi. Boyun eğersin. Hatta bir zaman gelir, varlığını umursamazsın bile. Ben bu acıya alışmak yerine kıvranarak ölmeyi dilerdim.

Türk Masalları
"Türk Dünyası’nın ortak masal metinleri ve motifleri Osmanlı Türk sahasında hem sözlü hem de yazılı eserlerde canlı bir şekilde yer almıştır. Hamamlardaki cinler, evlatlarına bir şeyler vasiyet eden babalar, derviş elinden yenilen elmayla sahip olunan çocuklar derken hem evrensel hem de yerel zeminde karşılık bulan motifler, hayal âleminden bir fikir ve cümleler oyunu gibi süzülüp gelmiştir. Süleyman Tevfik tüm bu hayal oyunlarıyla sözden süzülüp gelen masalları kaleme alarak masal külliyatımıza katkı sağlamış, Merve Köken de bu masalları aktararak masal birikimimize kazandırmıştır." Dr. Seçkin Sarpkaya "Masallar insanlığın ortak mirası, kolektif bilinçdışının ürünüdür. Masalları unutsak da bir yerlerde canlanıp gelir ve bizi mutlu ederler. İşte Süleyman Tevfik’in kaleminden çıkan ve Merve...

Anılarınla Barışırsan Özgürleşirsin
Bazı acılar, zamanla armağana dönüşür... Bir zamanlar kalbimi sökercesine canımı acıtan şey için sonradan şükredeceğimi nereden bilebilirdim ki? Yüzüstü bırakıldığım ilk gün hissettiğim o acının hiç geçmeyeceğini, kalp sancısıyla bölünen uykularımın bir daha huzura kavuşmayacağını sanıyordum. Göğsümü sığdıramadığım şu gökyüzünün ciğerlerime hep dar geleceğini ve artarak devam eden özlemlerin hiç geçmeyeceğini zannediyordum. Aslında en çok da uğradığım haksızlıkları asla hak etmediğimi düşünüyordum. Oysa karşılaştığım onca kötülüğe tahammül etmekle o haksızlığı kendime ben yapıyormuşum. Meğer sevdasını bal sanan, zehirlendiği kalbi kendine yuva sanıyormuş. Yani yok yere gidenler iyi ki geri dönmemişler, yoksa hiç iyileşemezmişim... Allah her şeyin en iyisini biliyor. Bazı acılar zamanla bir...

Martin Eden Olmak
"SENİN DE FİKİRLERİN TIPKI GİYSİLERİN GİBİ BAŞKALARI TARAFINDAN ÜRETİLMİŞ." Yarı otobiyografik bir eser sayılan Martin Eden, Jack London’ın yarattığı en gerçekçi ve otantik karakterlerdendir. Martin bizden biridir; tanıdıktır, kardeştir, arkadaştır, işçidir. Ömrü mücadeleyle geçmiş, sokaklarda yani gerçeğin ta kendisinden öğrenmiş hayatı. Martin, âşık olduğu burjuva kadını ve onun elit çevresini etkilemek için takıntılı sayılabilecek bir azimle kendini entelektüel anlamda geliştiren ve meşhur bir yazar olma hayalinin peşinden tüm imkânsızlıklara rağmen pes etmeden koşan fakir bir denizci. Ait olmak istediği sınıfın ahlakını ve değerlerini anladıkça başta gördüğü güzelliğin aslında ne kadar içi boş bir dünya olduğunu fark etmeye başlar ve bu farkındalık onu içinden çıkamayacağı kadar karanl...

Yunan Masalları
Antik Yunan mitolojisinden geriye kalan bir anlatı ve masal bulmak oldukça güç. Yunan Masalları, paganlığın son kalıntılarıyla Hristiyanlığın buluştuğu -Trakya’dan Mora Yarımadası’na, Ege’den İzmir dolaylarına kadar farklı coğrafyalarda gizlenmiş- dilden dile, kulaktan kulağa fısıltıyla aktarılan duyulmamış peri masallarının izini sürüyor. Yunanistan’da tepelerde, geniş arazilerde ve akan bütün sularda, tanrıların doğup yaşadıkları yerlerde periler dans eder; cazibeleriyle göze kolay görülmeyen bir ışık saçarlar. Yunan masallarının hâkim karakterleri olan perilerini, güneşin tepede olduğu veya dolunayın geceyi aydınlattığı vakitlerde, doğada tek başınıza gezintiye çıkarsanız belki siz de görebilirsiniz. İyi günlerinde olmama ihtimallerine karşı yanınızda bir parça akgünlük taşımayı unutmay...